Çanakkale Zaferini her yıl ulusça büyük bir coşku ve heyecan içinde kutlamaktayız. Mutluluk, sevinç ve kahramanlıklarla dolu büyük bir zaferin haklı onurunun parıltıları gözlerimizde ışık seli olup akar gider kahraman Mehmet'çiğin korkusuz, vatan sevgisi

Çanakkale Zaferini her yıl ulusça büyük bir coşku ve heyecan içinde kutlamaktayız. Mutluluk, sevinç ve kahramanlıklarla dolu büyük bir zaferin haklı onurunun parıltıları gözlerimizde ışık seli olup akar gider kahraman Mehmet'çiğin korkusuz, vatan sevgisi dolu yüreğine. Çanakkale'de, yalnızca önemli bir zafer kazanılmamış, aynı zamanda bütün Dünya devletlerine ibret olacak müthiş bir tarih yazılmıştır.

Her Çanakkale Zaferi'ni anma törenlerinde gözlerim dolu dolu oluverir, ve ben olmazı başaran efsane torpido gemimiz Nusrat'ımı ararım yüreğimdeki sevgi ve duyduğum ölümsüz hasretimle. Kim ne söylerse söylesin, nasıl savunma yaparsa yapsın kesinlikle affedemiyorum ve kabullenemiyorum ona yapılan bu utanmazca haksızlığı. Onsuz, içimde yaşadığım acı burukluk, törenlerde beni kahrediyor elimde değil. Ona dokunmak, dokundukça sevmek ve yaşamak, hissetmek istiyorum yakın tarihimizdeki her kahramanlığın destanını. Zaferin izlerini defalarca görmek ve haykırarak Dünya'ya bir kere daha göstermek istiyorum, "Yurt bizim için namustur" kavramının şerefli abidesini. Nusrat'a sarılıp uzak denizlerin bilinmez sularında kaybolmak istiyorum. Evet, ben onu görmek istiyorum, yüreğimdeki bütün sevgiyle ve özlemle, ama, o günden geriye kalan gerçeği ile. Gururla seyretmek istiyorum o kahraman bedeninin boğazın serin sularındaki dimdik heybetli duruşunu.

Peki, savaşın kaderini değiştiren "Nusrat Mayın Gemisi"ne ne oldu? Şimdi nerelerde?  kahramanlıklar yaratan o efsane mayın gemimiz.

Özgürlüğün, kahramanlığın, cesaretin ve inancın simgeleştiği Nusrat mayın gemisine çok büyük haksızlık yapıldı. Yüzen ölümsüz efsaneyi, işgalci düşmanın hiç bir gücü yok etmeyi başaramadı. Ama biz denizlerin o müthiş kahramanını kendi ellerimizle boğarak batırdık. Saplandığımız bu utanç batağından da hiçbir zaman kurtulamayacağız. Onun onurlu, tarih yazan bedenini bir mal, bir hayvan gibi utanmadan sattık. Müze yapılıp gelecek kuşaklara armağan edilmesi gerekirken, Mersin-Magosa arasında yıllarca yük taşımasına göz yumduk. Yazarken bile yerin dibine giriyorum bu kahredici utancın yüreğimdeki acılarından. Nusrat'in onurlu bedeni, kim bilir? nasıl dayandı, nasıl göğüs gerdi kendisine yapılan bu iğrenç haksızlığa, bilinmez. Alanın da, satanın da hiç mi vicdanı sızlamadı, hiç mi akıllarına gelmedi onun efsaneleşen kahramanlığın öyküsü, hiç mi yürekleri sızlamadı böylesine önemli bir tarihin sembolleşen bedeni yavaş yavaş kaybolup giderken.

Nusratım, hani sen "anıt" olup, yurt topraklarında kahraman bir ulusun onurunu ve şerefini temsil edecektin. Hani o yorgun gövdenle, bütün Dünya'ya meydan okurcasına sonsuza dek yaşayacaktın. Hani sen, yeniden varolan bir Ulusun denizlerdeki ölümsüz gücü ve varlığının sembolüydün.

Seni Çanakkale'de düşmanın dev çelik gövdeli savaş gemilerinin ölüm kusan topları bile batıramadı. Nasıl oldu da alabora olup Akdeniz'in mavi sularına sessizce gömülüverdin. Şundan kesinlikle eminim ki, mavi suların içinde kaybolurken kahrolmuşsundur, "ben bunu hak etmedim" diyerek. Kim bilir? belkide uğradığın bu utanç dolu haksızlığa daha fazla dayanamayıp kendini Akdeniz'in ılık sularına teslim ettin.

Sen yinede sakın hiç üzülme. Sana yapılan bu haksızlığın aynısı "Bandırma Vapuru"na da yapıldı. Üstelik onun sonu çok daha kötü oldu. Param parça edilerek jilet yapıldı.. Ama şunu bütün Dünya ulusları bilsin ve emin olsunlar ki, hiçbir güç sizleri yüreğimizden silip alamayacaktır. Nusratın bütün kahraman personelini saygı ve sevgiyle selamlıyorum.