Mutluluk Denizi 

Sene 2001 Atlantik’te seyir halindeyiz. Köprüüstünde stajyerle sohbet ederken kendi okuluma kız öğrenci alındığını duyunca hem şaşırdım, hem de çok duygulandım. “bana içlerinden birinin adını bulun” dedim. Buldular. Onun adına tüm kızlara hitaben bir mektup yazdım. Okuyalım mı? 

Sevgili kızlar, 

1964'lü yıllar, 15 - 20 kızdan mektup alırdım o okulda okurken. Aradan geçen onca yıldan sonra şimdi ben okulumdaki kız talebelere mektup yazıyorum. İlginç ve güzel. 

Ben okulunuzun 1967 mezunu, kaptan Ünal Celasin, yani abinizim, isterseniz beybaba da diyebilirsiniz beyazlayan sakallarımızdan ötürü. Yeni haberim oldu okula kız talebe alındığından. Çok gururlandım ve duygulandım. İlk kız talebe sizler olduğundan, geç de olsa dünyanın en güzel okuluna hoş geldiniz demek, sizleri tebrik etmek ve başarı dileklerimi sunmak istedim. Mektup adresine bir isim gerektiğinden içinizden birinin ismine ulaşmam vakit aldı. 

Bu mektubun birinci amacını yukarıda belirttim, gelelim ikinci amacına; Sizler henüz denize açılmamışken, benim seyir yaptığım gemide neler olup neler bitiyor, başımıza ne olaylar geliyor, alacağımız dersler nelerdir gibi, bir dalarsak bir daha hiç çıkamayacağımız maceraları sizlerle paylaşmaktır. Bu arada aklınıza takılan bütün soruları bana sorabilir, okulunuzdaki ilginç olayları yazabilirsiniz. Tabii isterseniz. O yüzden ilk mektubumu 1 sayfayla sınırlandırıyorum vaktinizi almamak için. Ancak sizlerden bir cevap alırsam o zaman kaptanın seyir defterini beraber tutarız okul bitene kadar. Yalnız unutmayın, mektubumu limana vardığım vakit postalayacağımdan, size 10-15 gün içinde ulaşır, ama sizin mektuplarınızın benim elime geçmesi epey zaman alır. Çünkü şirkette biriken mektuplar ancak personel değişikliğinde gemiye gönderiliyor. O yüzden, şayet mektuplaşmaya başlarsak birbirimizden mektup almayı beklemeden rutin olarak her ay yazalım. 

Hangi okuldan mezun olursanız olun, o gün, üzerinde diploma yazan bir büyük halkayı boynunuza geçirirsiniz. Hayata atıldıktan sonra (Bizler için, denize açıldıktan sonra denebilir) her öğrendiğiniz bilgi, tecrübe, bu büyük halkaya geçer. Ne yazık ki iyi olaylar tecrübe olmuyor, kötü olaylar oluyor. 

Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar 

"İki kelime" demiş. 

"Doğru kararlar" 

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar. Tek kelime demiş 

"Tecrübe" 

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş? Usta deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş: 

"Yanlış kararlar"  

Peki, başka bir yolu yok mudur bunun. Vardır ama o uzun yolu fazla kişi tercih etmez. Nedir peki? Okumak, hem de çok okumak. Mesela tecrübenin kitabını okumak? Var mıdır böyle bir kitap? Yok, ama olacak. 10 sene sonra yazmayı planlıyorum. İsmi de hazır "Viya böyle". En çok halkalar stajyerlerden birikiyor. Hemen defterime not ediyorum. Tabii onların isimlerini deşifre etmeyeceğiz. Onların yaptığı hataları okuyanlar o hataları yapmayacaklardır. Öğrenmenin, tecrübenin yaşı yok. Başımıza ne olaylar geliyor ilk defa karşılaştığımız. Defterime yazdığım son halkaya bir göz atalım. 26 Eylül günü Murmansk'a yanaşırken pervaneye halat dolandı. Burası Rusya, ne kadar çok bürokrasi engeliyle karşılaştık bir dalgıcı çağırmak için. Neticede 1500 dolara mal olan bu olaydan çıkarılacak dersleri sizlerle paylaşayım. 3.kaptan olarak kıç tarafın amirisiniz. Manevrada pervane sürekli neta (emniyette) olacak. Rıhtıma verdiğiniz halat, denizin üzerine yığılmayacak. Devamlı boşu alınacak. Süvari köprü üstünden "Tornistan yapacağım" diyor. Madem denizin üzerinde yığılmış halatın var ve pervane çalıştığında bu halatı pervane saracak, neden köprü üstünü uyarmıyorsun? Çok basit bir hata büyük zararlar doğuruyor. Gemideki bütün personel bir çarkın dişlileri. Birimizin hatası o çarkın dönmesini engeller. Kaptan olarak bu olaydan edindiğim tecrübe: Kıç halatlardan biri veya birkaçı rıhtıma verilmişse, makineyi çalıştırmadan önce pervanenin neta (emniyette) olduğundan iyice emin ol. Mümkünse gözünle bak. 3.kaptandan halatın suya değmediğinin teyidini al. Onun devamlı hata yapabileceğini düşün. Ayrıca boş geminin, dolu gemiden daha kolay pervanesine halat dolaştıracağını unutma. 

Murmansk limanından hareket ettik. Yükümüz 26.481 ton map (mono ammonium phosphate). Taşınabilecek ideal yüklerden bir tanesi. Stowage (istif) factor'ü düşük olduğundan gemi tam yükünü alabiliyor. Ambar içinde güverte hizasına kadar yükseldiğinden GM'i (denge momenti) bizleri denizde fazla rahatsız etmeyecek seviyede. Yoksa gemimiz log&bulk carrier olduğundan stiff bir gemi, yani gm'i yüksek. Bir de bu gemiye demir gibi, dökme maden gibi dip yükü koyduğunuzu düşünün, beşikte sallanmak hafif kalır. Murmansk İskandinav yarımadasının tam kuzeyinde. Buradan daha kuzeyde bir liman yok. Yaz aylarında neyse de, kış aylarında buraya sefer yapacak gemilerin Allah yardımcısı olsun. Biz de yazla kışın arasında sefer yapmış olduk. Kuzey Atlantik'in fırtınalarıyla köşe kapmaca oynayacağız. İlgilenirseniz hava raporlarını size gönderirim. 

Belki mektubuma cevap alamam. Hem, bazılarına yazmak çok sıkıcı gelir, hem de çekinmiş olabilirsiniz. O yüzden, birkaç öğüdümü buraya sıralayayım 2 sayfalık davetsiz misafiriniz olmuşken. 

Çok iyi bir İngilizceniz olsun. Zaten hazırlık okumadınız mı? Bizlerden çok daha bilgili yetişiyorsunuz. Yalnız derste okuduklarınızla veya sınıf geçmek için kâfi bulduğunuz dereceyle sınırlandırmayın İngilizcenizi. Basitlerinden başlayarak İngilizce romanlar okuyun. Bazı yazarların üslubu çok akıcıdır. Mesela ben size Harold Robins'in romanlarını öneririm. Bir kitabı bitirmeniz uzun zaman alabilir, ama ondan sonrakileri daha çabuk okursunuz ve daha kolay anlarsınız. Seyrettiğiniz yabancı filmlerde alt yazıları okumayın. Öğrendiğiniz değişik kelimeleri ve cümleleri beyaz kartondan kestiğiniz fişlere yazın. Torbanızda biriktirdiğiniz bu fişleri zaman zaman kontrolünüzden geçirin. Ezberlemenize gerek kalmadan beyniniz o kelimeleri sizin haberiniz olmadan belleğine geçirecektir. 

Bilgisayarı gelip gemide mi öğreneceksiniz. Sadece kullanmasını değil, ufak tefek problemlerini de giderecek bilgileri şu okul yıllarında alabilirsiniz. Hatta kısa süreli kurslara yazılın, kendinizi geliştirin. Bir gemiye atandığınızda sizden daha iyi bilgisayar kullanan olmasın. 

Bakın, hiç meslek için şunları şunları iyi öğrenin diyor muyum? Onlar nasıl olsa denize açılınca iyi abilerin yanında öğreniliyor. Zaten en yüksek düzeyde eğitimini de alıyorsunuz. Sadece uygulama eksiğiniz var. O da denizde geçireceğiniz yıllar içinde kendi kendine pekişecek. Her şeyi %100 öğrenmek ne mümkün. Güzel bir mesleğimiz var, hem de çok güzel. Bazılarımız mesleğimize "Paralı hapishane" yakıştırması yapabilir. Ben de "Cennet adası" diyorum. Gemi, aynı gemi ama algılamalar farklı. Çok güzellikler keşfettim bu Cennet adasında. Bunlardan bir tanesi de bu mektubu yazmam değil midir? Sağlık ve mutluluk üzerine bulduğum güzellikleri insanlarla paylaşmak, bende bir tutku haline geldi. Her gün 2 saatlik güverte yürüyüşlerimde, belki de salgıladığımız endorfin (kendini mutlu hissetme ) hormonu sayesinde kimsenin aklına gelmeyen ne güzellikler keşfediyorum. Belki bunları da ileride bir kitapta toplayabilirim. 

Geçen günlerdeki yürüyüşlerimin bir tanesinde sizlere yazacağım mektubu düşünürken, 10 sene önce çalıştığım bir gemideki çarkçıbaşının 5 yaşındaki oğlu Böke girdi görüntüye. Bir gülümseme kapladı yüzümü. Böke, cin gibi bir çocuk. Ne kadar tabii espriler üretiyor. Bizi hem güldürüyor, hem de düşündürüyor. Süveyş kanalından geçiyoruz, Böke "Ne o, televizyona yeni bir kanal mı kondu?" diyerek Süveyş kanalını yorumluyor. Hadi bakalım kız tavlamanın ne olduğunu Böke'ye sorun, cevap hazır "Kızlarla tavla oynamaktır". Bir gün Süvari Bey'in ne anlama geldiğini de söyledi "Su veren amca"ymış, benim eşim de "Süvari teyze" oluyormuş. Yaşını almış bir kaptan olduğunuzda belki bu tarif size uyabilir. Böke'yi de andık. Şimdi 16 yaşlarında lise talebesi olmalı. O, 6 yaşındaki çocuk ne kadar güzel geminin resmini yapardı. O resimlerden 5-6 tanesi benim arşivimde durur. Şimdi ne alaka diyeceksiniz. Şu ana kadar hiç karşılaşmadığımız halde, bir gün karşılaşırsak ve bu resimleri Böke'ye verdiğimde bu olaya tanık olanların mutluluğunu tahmin edebiliyor musunuz? Benim arşivimin biraz kabarık olduğunu anlamaya başladınız. İlerde çocuklarınız olduğunda, onların her yaşında ses kayıtlarını alın, buruşturup çöp sepetine attığı karalama kâğıtlarını ütüleyip arşivleyin.  Böke gibi, yaptığı doğal esprileri yazın. Yoksa insan unutuyor.1 sayfa dedik, 2 sayfa oldu. Süremiz dolmak üzere, son öğüdümüzü de verelim. Bisiklete binmesini biliyor musunuz? Hoppala ya. Ne alaka  di mi? Bisiklet gibi en küçük aracı sürmesini bilmiyorsunuz, sonra  mezun olur olmaz 50 binlik, 70 binlik boyu 200-250 metre arasında değişen gemilerde  3.kaptan olarak tek başınıza mesul vardiya tutacaksınız. Vaktiniz varken birer araba sürücü ehliyeti alın ve arabayı kullanın. Size bir aracı sürme yeteneği kazandıracaktır. Denizde karşılaştığım olaylar, üzerine doğru gelen gemiye karşı put gibi duran güverte zabitleri gördükçe, daha önce bir vasıta sürmenin işimizi kolaylaştıracağını düşündüm. Kendinize iyi bakın. Allaha emanet olun... 

Kaptan Ünal Celasin 

Sevgili Ünal amca, 

Aslında size nasıl hitap edeceğime karar vermek için uzun süre düşündüm, abim olsanız da sizin tabirinizle beyaz sakallarınızdan ötürü amca demenin daha yakın bir hitap şekli olduğuna karar verdim. Eğer siz de izin verirseniz bundan sonra sevgili Ünal amcamsınız... 

Mektubunuzu aldığımda kocaman bir şaşkınlıkla beraber duyduğum mutluluğun tarifini size anlatamam. Böyle bir şey aklımın ucundan bile geçmezdi. Bu kadar uzaklardan hiç tanımadığınız birinin sizi düşünmesi ve emek verip böyle güzel bir mektup yazması, size gerçekten nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. 

Mektubu bana 3.sınıftan bir abi getirdi. Daha önce okula benim adıma bir mektup gelmediğinden, önce şaşırdım. Mektuplarım ev adresime geldiğinden kim niye bana mektup göndersin, herhalde arkadaşlarım bana şaka yapıyor diye düşündüm. Sonra zarfa bakınca ve Brezilya'dan geldiğini görünce doğal olarak şaşkınlığım bir kat daha arttı. Sonra hemen mektubunuzu okudum, tabii yüzümde büyük bir gülümsemeyle.. 

Şu an bunları size heyecan içinde yazıyorum. Niye mi? Sizden öğrendiğim ve yavaş yavaş da olsa öğreneceğim şeyler için, ayrıca mektubunuz benim için büyük bir hediye, bir lütuf. 

"Dünyanın en güzel okuluna" hoş bulduk. Ama benim için biraz geç bir hoş geldin oldu sanırım. Çünkü şu an zaten 2.ci sınıf öğrencisiyim. Yani abla bile oldum. İlginç değil mi? Eminim sizler için çok daha ilginçtir. Böyle bir okulun ilk ablaları.  Bizim dönemde toplam 6 kızız. Ama bu sene 1.ci sınıftaki kızlarla sayımız oldukça arttı. Toplam 23 kız daha geldi. 16 güverteci ve 7 makineci. Yani artık okula ve mesleğe büyük adımlarla geliyoruz. 

Dersler sizin döneminizde nasıldı bilmiyorum ama şimdi çok yoğun. Haftada minimum 35 saat ders alıyoruz. Yatılı olmadığımızdan durum daha da zor. Ben İstanbullu olmama rağmen Tuzla'da ev tutmak zorunda kaldım. Çünkü Bebek'te oturuyoruz ve oradan buraya her gün gelip gitmem imkânsız. Ancak Cuma okul çıkışı eve gidip pazar günü Tuzla'ya geri dönüyorum. Hafta içi de Tuzla'daki evimde kalıyorum. Bir de yelken kulübündeyim, dolayısıyla bu da boş vakitlerimin büyük bir kısmını alıyor. Sınavlar, ödevler, kulüp ve ev. Zaman sadece koşturmakla geçiyor. Size çabuk karşılık veremememin sebebi de bu. 

Mektubunuzda "sizler henüz denize açılmamışken" diye yazmışsınız. Bilginiz olsun diye söylüyorum, geçtiğimiz yaz 2,5 ay staj yaptım. Prosedüre göre bizler 1.ve 2.sınıfta yazın 2,5 ay, 3.sınıfın 2.döneminde ise 7 aylık uzun staj yapıyoruz. Stajımı, daha ilk deneyim olduğundan ve en çabuk gemi ortamına alışayım diye T.D.İ'nin İskenderun gemisinde yaptım. İskenderun bir ferryboat. Dolayısıyla yük gemisine göre ortam çok daha rahat. 

Gemi Çeşme-Brindisi arası 2 günde bir sefer yapıyordu. Ayrıca genelde Korent Kanalı’ndan geçiyorduk. Yani çok sık manevra yapıyorduk. İlk başlarda yolcu gemisi olduğundan bir şey öğrenemeyeceğimi düşünüyordum, ama aslında birçok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Gemiye ilk gittiğimde 11 stajyerdik, düşünsenize okul gemisi gibi.. Ben 1.zabitle birlikte 08-12 vardiyası tutuyordum (manevralar o saate geldiği için). Öğrenmeyi ve çalışmayı çok sevdiğimden 1.zabit ve zabitler bile önemli işleri bana yaptırıyorlardı. Çünkü bana güveniyorlardı. Hepsiyle de gerçekten çok iyi anlaştık. Vardiyamı tuttuktan sonra güvertede çalışıyordum. Ayrıca geminin ISM dosyalarını ve personelin role cetvellerini de ben hazırladım. Kısacası stajımı yolcu gemisinde yapmama rağmen yük gemisi kadar olmasa da bana birçok faydası oldu. Henüz kararımı vermedim ama bu seneki stajımı tankerde ve uzun stajımı da kuru yük gemisinde yapmak istiyorum. Yani, gemi tiplerini tanıyıp ilerisi için çalışacağım gemiyi belirlemek istiyorum. Benim bu meslekteki amacım para kazanmaktan çok "cennetin köşelerini" keşfetmek ve değişik ülkeler tanımak. Siz de bana bu konuda fikir verirseniz sevinirim. 

Tavsiyelerinizin hiçbir zaman boşa gitmeyeceğini ve fikirlerinizi her zaman göz önünde tutacağımı bilmenizi isterim. Yaptığınız deneyimler çok hoşuma gitti. Sizin, Böke'nin yaptığı resimleri sakladığınız gibi ben de mektuplarınızı saklayacağım, bana her zaman lazım olabilir. İlgilenirsem hava raporlarını göndereceğinizi yazmışsınız. Bundan sonrası için bu tür şeyleri sormanıza gerek bile yok, ilgileneceğimden emin olabilirsiniz. 

Bu arada bilmenizi istediğim bir şey daha var. Bisiklete binmeyi küçük yaştan beri çok iyi biliyorum. Araba ehliyetimi de 2.dönem alacağım.. 

Eğer sizce de uygunsa mektubunuzu bundan sonra ev adresime gönderirseniz daha iyi olur. Şimdiden sabırsızlanıyorum ve size çok teşekkür etmek istiyorum. Sevgilerimle ellerinizden öpüyorum Ünal amca. Siz de kendinize çok iyi bakın. Allah selamet versin. 

Dilek 

Sevgili dostlarım, gördüğünüz gibi sevgi eken mutluluk biçiyor. Hiç durmayın sevgilerinizi ekmeye başlayın onlar size mutluluk olarak geri dönecektir.  

Belki merak edersiniz Dilek kaptanın hikâyesini, kısaca özetleyeyim sonunda benim sevgi ve mutluluk kitabımın ismi “28” var.  Okul bitene kadar pullu mektuplar gidip geldi. Zabit olarak gemiye çıktı. Seyrek de olsa haberleşmemiz devam etti. Sonra bir denizcilik şirketinin ofisinde çalışmaya başladı. Sonra evlendi mutlu bir yuva kurdu. 1 kız çocuğu (Talya) oldu.  

İlk torunum Gülce’nin doğumu için 2004 senesi haziranında gemiyi bırakıp gelmiştim. Aynı günlerde Dilek’in de mezuniyet töreni vardı. Hanımla beraber törene katıldık. İlk defa o gün yüz yüze karşılaştık. Birbirimize sarıldık, büyük bir sevinç ve mutluluk yaşadık.  

Diyeceksiniz ki “Kaptan, 28 bunun neresinde?” Hikâye bitmedi ki. Ben töreni baştan sona odak noktası kızımız olmak üzere kameraya almıştım. Sonra yakın tarihteki doğum gününde elinde olacak şekilde cd’ye çekip evine yolladım. Dilek evladımızın doğum günü 28 Temmuz’du. 

İşte o çektiğim videodan 2 tarihi resmi sizlerle paylaşayım. Yazmıştım ya 3 senedir mektuplaştığım Dilek’le hiç karşılaşmamıştık diye. Mezuniyet töreninin sonunda geleneksel olarak bütün talebeler denize atladı. Dilek evladım denizden çıktıktan sonra yanına gittik, hanım ismini teyit ettirdi ve kızımız haklı olarak siz kimsiniz dedi. Ben pişkin pişkin “Beni tanımadın mı? Aaa ne ayıp. Sesimin tınısından tanıman lazım” dedim. Kızımız daha bir şaşırdı. Sesimdeki tınıyla mektuplarımdaki ifadeleri örtüştürdü ve “ÜNAL AMCA” diyerek boynuma sarıldı. İşte bu kelimeyi söylediği anın resmi; 

Islak saçlı Dilek’in yüz ifadesinde hayret, şaşkınlık, sevinç ve mutluluğun hepsi var. Bir de toplu bir resmimiz olsun. 

 

17 yıl geçmiş birbirimize olan sevgimizde en ufak bir azalma olmamış. Yine bir 28 Temmuz günü hem doğum gününü kutlamak, hem de mutluluk kitabımız “28” i vermek için evine gittik. 

Sevgili Ünal Amca, 

Geçen haftaki sürprizinizin bizi ne kadar mutlu ettiğini kelimelerle ifade edemem. Hem ziyaretiniz, hem doğum günüme denk getirmeniz, hem paha biçilemez hediyeniz, hem güzel sohbetinizle bana en özel günlerimden birini yaşattınız.. 

Aslında kitap bitince yazmak istiyordum ama en başta teşekkürlerimi ertelemek istemedim. Sonrasında da kitabınıza başladığımda, mektuplarınızı aldığımdaki o tadı yeniden hatırladığımı bilmenizi istedim. Aslında bu hikâyelerin çoğunu okumuşum bile ben ve çok şanslıyım bu konuda :) 

Bu arada gerçekten de okumak, yazdığınız o güzel anımızı yeniden yaşamak bile paha biçilemez. Talya da çok mutlu olmuş. Annem eve geldiğinde heyecanla kitabınızda beni bulup "Ünal dede geldi, kitap getirdi içinde annem de var" deyip, fotoğrafımın bulunduğu o sayfayı arayıp bulup göstermiş anneannesine. 

İyi ki varsınız, Oya teyzemle her zaman bir bütün olarak sağlıkla yaşamanızı diliyorum hep. 

Mutlaka yine bekliyoruz. Annemin de çok selamları var. 
Görüşmek dileğiyle..  

Sevgiler & Selamlar 

 Dilek