KURTULUŞ SAVAŞINDA KARADENİZ 

Birinci dünya harbinden mağlup çıkan Osmanlı İmparatorluğu toprakları savaşın galip devletlerince paylaşılmış Orduları dağıtılmış Askerlerin ellerinden silahları alınarak terhis edilmiş, donanmaya bağlı gemilerin toplarının kamaları sökülerek Haliç’in bulanık sularında çürümeye mahkûm edilmişti. Türk’ü dünya üzerinden silmeye kalkanlar şunu bilmiyorlardı. Hiç bir kuvvetin karşı koyamıyacagı, Türkün istiklal aşkını unutmuşlardı. Nitekim Osmanlı imparatorluğu yıkılırken, Öz Türk Anadolu yeniden Türk kudretinin kaynağı oldu. 

Bu kudretin meşalesi l9 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da yakıldı. Bu meşale milli orduda tarihteki zafer günlerinin heyecanını yarattı. Ve bu meşale Türk denizciliği ruhunun üstündeki bunaltıcı sisini dağıttı düşmanlara dipdiri ve dimdik bir varlık olarak sonsuza kadar yürümeye ant içen Türk Milletini tanıttı. 

Kurtuluş savaşı başladığı zaman Karadeniz’de donanmamıza ait iki gemisi vardı. Preveze ve Aydınreis (Aydın Reis ve Preveze Gambotu: 1914 yılında Fransa’da SA.Des.Chantiers &Ateliersde St. Nazarie tersanesinde ganbot olarak inşa edildi. Boyun. 54,50m Eni: 8,2 m su Kesimi 2,4 m groston 502 sitimli anamakina sı vardı 10 mil huz yapabiliyordu üzerinde 2x10 cm 2 x4,7 cm top bulunuyordu. Preveze 1926 yılında, Aydın Reis ise 1949 yılında  hızmet dışına çıkarıldı.)  Büyük harbin sonlarında Karadeniz Sahilimize İstasyoner olarak gönderilmişti.

Bu iki gambot Samsun limanında demirli yatıyorlardı. Eksik kadrosu, yıllar süren bakımsızlığı ve teçhizatının yetersizliği savaş gemisi özelliğini kaybetmişti. Bu iki ahşap gemiye önceleri önem veren olmamıştı. Kurtuluş savaşının başlaması milletin Mustafa Kemal’in etrafında toplanmasından endişe etmeye başlayan işgal kuvvetleri deniz nakliyatının rolünü çok iyi bildiklerinden nerede ise kullanılamayacak bir vaziyette olan bu iki gambotun İstanbul’a çağırılmasını İstanbul Hükümetinden talep ettiler. Bu talep gemi komutanlarınca anında şiddetle red edildi. Bunun üzerine işgal kuvvetleri bu iki gambotu batırmak için Karadeniz’e iki muhrip gönderdiler. Karadeniz’e açılan bu iki muhrip tüm aramalarına rağmen bu iki gambotu bulamadılar ve bu iki muhrip eli boş olarak geri döndüler. O gün Türkiye Cumhuriyeti denizciliğinin tarihi bir günüdür Bu suretle cumhuriyetimizin ilk deniz kuvvetleri kurulmuş oldu. Fakat durum sonderece nazikti herşeyden evvel vakit kazanmak ve yeni olaylara hazır olmak için bu iki gambot Ankara’dan aldıkları emirle Odesa’nın yolunu tuttular. Bu sıralarda Preveze ve Aydınreis’in bir kısım subayları ile İstanbul’dan gelen diğer subaşlarla birlikte Karadeniz sahillerinde ilk deniz teşkilatını kurdular Trabzon, Ereğli Nakliyatı Bahriye Komutanlığı ile Samsun Amasra Bahriye Komutanlıkları kuruldu. Bu komutanlıkların kurulması ile Karadenizde sivillerce yapılan deniz nakliyatı Deniz Kuvvetlerince yapılmaya başlandı.  

Abranosyan Kumpanyasına ait olup Ereğlı’de müsadere idilen 1200 tonluk Şahin vapuru Rusya’dan dönen Preveze ve Aydınreis gambotları ile üçe çıkan nakliye filosu insanüstü bir gayretle çalışmaya başladılar. İstanbul’dan kaçırılan Alemdar Kurtarma gemisi, Gazal Romorkörü ve Dana yelkenlisi filosunun taşıma kapasitesini arttırdığı gibi sahillerde vazife görmekte olan Rusumat 4 numaralı motorbotu Mebruke motoru, Hayrettin Motoru, Şükrün Motoru, Turgut Motoru. Nakliyata hız kazandırdılar  

Kurtuluş savaşında deniz nakliyatımız Rus Limanı olan Toapse’den başlayarak Akçakocaya kadar Karadeniz sahili boyunca muhtelif iskelelere seferler yapıyorlardı. Her birisi ömürlerini birkaç kere tamamlamış olan bu deniz vasıtaları ile her defasında binbir güçlükle dolu bu seferlerde yaklaşık olarak tonlarca ağırlıkta top, silah ve cephane taşıdılar. Taşınan bu silah ve mühimmatın bir fişek bile kaybolmadan getirilebilmesi deniz vasıtalarında görev yapan personelin insanüstü gayreti ve yurtseverliği ile açıklanabilir.  

Bu olaylar meydana gelirken Batum Limanıda Ruslar tarafından nakliyatımıza açıldı. Bu limandan kaçmaya çalışan bir Yunan Römorkörü Trabzon Nakliyatı Bahriye Müfrezesi tarafından zapt edilerek Batum adı ile filoya katıldı. Bu arada da Zonguldak Liman Reisliğinçe müsadere edilip Samsun Bahriye Mahkemesince müsadere olunun iki Yunan motoru’da Ereğli ve Zonguldak isimleri ile nakliye filomuza katıldı. 

1921 Ocak ayında İnönü zaferinin kazanılması ile büyüyen milli hareket İşgalcilerin gözünü korkutmuştu. Bunun üzerine işgalciler Karadeniz’de abluka baskısını arttırmıştı. Kazanları akan ancak seri bir sandal kadar sürati olan hurda gemiler ile her şeye rağmen vazifelerine aksatmadan devam ettiler. Kapasitelerinin üstünde taşıdıkları yükle Karadeniz’in korkunç dalgaları arasında yuvarlanırken içinde yanan istiklal aşkı ile gemilerinin köprü üstünde birer heykel gibi duranlar ölüme gülümsemesini bildiler ve gözlerini üzerlerinden aşan dalgalara bakmadan bir an bile ufuklardan ayırmadılar. Bu gün 5000 tonluk denizci şileplerin bile bocaladıkları Karadeniz’de içlerinde yanan istiklal ateşeşi ile o hurda gemileri Karadeniz’de yüzdürmeyi başardılar. Büyük bir azimle mücaadele etmeleri yaşlı teknelerin korkunç tabiata karşı kıymetli yüklerini taşımaktan bir an geri durmadılar. O kadar ki Samsun Limanı ağzında demirli yatan bir Amerikan destroyeri, dalgalar arasında yuvarlana yuvarlana ilerlemeye çalışan getirdiği cephaneyi cephelere gönderilmesi için sahile çıkarmak için ne bahasına olursa olsun yetiştirmeye savaşan bacasına kadar cephane yüklü Batum Romörkörünü bir kahramanlık sembolü olarak selamladı. 

Nihayet 1921 Eylülünde ordumuz Buyuk Sakarya zaferini kazandıktan sonra ufkumuzda parlamaya ve artık bir hakikat olmaya baslayan İstiklal güneşi kalpler'e büyük taarruzun heyecanlarını doldururken bu taarruz heyecanı deniz kuvvetlerimizi de bu yola sevk etti. Gazal Romörkörüne bir top yerleştirildi. Rusyadan alınan iki avci motoru da (1) ve (2) numara isimlerini aldılar. Ve Karadeniz’de taarruzlara başladılar. Bunun neticesinde İşgal Kuvvetleri nakliye filomuz üzerinedeki kurduğu baskıyı azaltı. Karadeniz’de yapılan nakliyatımız bir düzen içerisine girdi. 

Kurtuluş Savaşımızın en faal deniz vasıtalarımızdan biride Alemdar Kurtarma Gemisidir. Kurtuluş Savaşı sırasında Karadeniz’de gösterdiği başarıların yanında İstanbbul’dan kaçırılıp Karadeniz’e gelmeside ayrı bir kahramanlık öyküsüdür. Deniz Nakliyatının öneminin arttığı bu amaçla her türlü vasıtalardan faydananıldığı bir dönemde İstanbul’da kalan ve milli mücadeleye katılmak için can atan deniz subaylarımız Anadolu’ya geçmeye çeşitle çaraler düşündükleri sırada birden bire İstanbul’daki işe yarar gemileri kaçırmak fikri ortaya atıldı. Bu fikir pek yeni değildi. Nitekim bundan evvel de küçük vasıtalar ile İstanbul ambarlarından hatta müttefiklerin cephaneliklerinden mühimmat çalınmış bu mühimmatlar irili ufaklı deniz vasıtaları ile Anadolu’ya gönderilmişti.  

İstanbul Hükümeti Alemdar Kurtarma gemesini Eylül 1920 tarihinde Karadeniz’de arızaları nedeni ile dönemedikleri bildirilen Preveze ve Aydınreis gambotunu yedeklemek için görevlendirilir ancak bu gambotların Rusya’ya gitmeleri nedeniyle bu görev iptal edilir. Daha sonra 31 Mart 1920 tarihinde Bafra Burnu cıvarında karaya oturan Tir-i Müjgân vapurunu kurtarmak için bu bölgeye gönderilir. Alemdar gemisi personeli burada halk ile temasa geçerek yapılmakta olan İstiklal Mücaadelesinin anlam ve önemi gemi personeli tarafından anlaşılır. Bu olaydan sonra Alemdar gemisi personelinin Milli Mücaadeleye katılma arzusu artar. Nihayet Muavenet-i Bahriye Teşkilatının koordinesinde silah ve cephane yüklenen gemi 23 Ocak 1921 tarihinde gece yarısı Büyükdere’den gizlice hareket ederek Karadeniz’e açılır. 24 Ocak 1921 tarihinde Ereğli’ye gelen Alemdar yükünü boşaltarak Milli Hükümete katılmak üzere Liman Başkanı’na teslim olur. Alemdar 27 Ocak 1921 tarihinde Trabzon’a gitmek için hareket eder. İstanbul Haükümeti Alemdar gemisinin kaçtığını işgal kuvvetlerine bildirilince Fransızlar C-27 torpidobotu’nu Alemdar’ı yakalamak üzere Karadiz’e açılır. C-27 torpidobotu 27 Ocak 1921 tarihinde saat 05,00 sıralarında Ereğli’de Bababurnu açıklarında yakalar. C-27 torpidobotu’nun komutanı ve dört er bottan gemiye geçerek Alemdar’a el koyarlar. Alemdar gemisi personeli İstanbul’a dönmek yerine İstiklal uğruna gemi ile birlikte Karadenizir dalgalarına gömülmek daha şereflidir diyerek kurtulmak üzere planlar yapılır. C-27 torpidobotu’nun Alemdar gemisinden uzak olduğu bir sırada Alemdar personeli toplu bir hareketle Fransızların hepsini esir ederler ve tekrar dümeni Ereğli’ye doğru kırarlar Bir müddet sonra durumu anlayan C-27 torpidobotu süratle gemiye yaklaşır Sahile yakın seyreden Alemdar’ın sahil ile arasına girer ve çatışma başlar. Çatışma sırasında serdümen şehit olur. Ayrıca üç kişide yaralanır bu arada C-27 torpidobotu Alemdar’ın tüfek menziline girmiştir. Çatışma sırasında C-27 topunun başındaki asker vurulur. Bu arada sahilde bulunan Milli kuvvetler ellerindeki silahlarla C-27 torpidobotu’na ateş açarlar Ereğli’ye gelen Alemdar Çoban Çeşmesi önlerinde sığ sulara oturtulur. Kıyıdan Milli Kuvvetlerin koruması altına giren Alemdar’a hiçbir şey yapamayan C-27 torpidobotu Ereğli’ye birkaç bomba atar. Gemide esir alınan biri yüzbaşı beş asker karaya çıkartılarak Liman Başkanlığı’na teslim edilir. Bu olay üzerine 28 Ocak 1921 tarihinde, Fransız donanmasına ait bir zırhlı kruvazör ile 2 muhripten oluşan 3 savaş gemisi İstanbul’dan hareket eder. 29 Ocak 1921 tarihinde Ereğli açıklarına gelen donanma, Esir olan Fransız subayı ile erleri iade edilmesini, C-27 torpidobotu’na ateş açarak can ve mal kaybına sebebiyet veren Alemdar Personelinin teslimi, İstanbul Hükümetinin malı olan Alamdar gemisinin İstanbul Hükümetine iaesini talep eder. Başta Ankara hükümeti olmak üzere Bu tehditler karşısında azim ve kararlılıklarından asla vezgeçmezler. Milli kuvvetler ve halk şehri savunmak için tedbirler alırlar. Bu maksatla şehir boşaltılarak halk iki mesafedeki Kocaali köyüne çekilir 5 gün süren gergin bekleyişten sonra görüşmeler başlar. Görüşmeler 2 Şubat 1921 tarihinde tamamlanarak anlaşma sağlanır. Yapılan anlaşmaya göre; Fransız esirler iade edilecektir. Fransızlan kıyılarımızdaki deniz faaliyetlerimize karışmayacak. Hatta on mil içine girmeyeceklerdir. Alemdar şimdilik olduğu yerde kalacaktır. 2 Şubat 1921 Çarşamba günü Zonguldak’ta Mutasarrıf Nusret Bey ile Fransız Amirali Dumensil arasında bu üç maddelik anlaşma Devletler Hukuku ve Diplomasi Tarihi açısından Türk Hükümetinin bir itilaf Devleti tarafından tanınması yönünde büyük bir önem taşımaktadır.  

Birinci İnönü savaşlarından ordumuzun galip çıkması Ordumuza denizden yapılan Asker, Malzeme. Silah. Cephane takviyesini engel olmak amacı ile 21 Mart 1921 tarihinde tüm kıyılarımızda denizden abluka ilan ettiler. Birçok limanımızda bombalandı. Mili hükümetimizin bu durumda Karadeniz’de nakliye yapacak bir küçük yelkenliye bile ihtiyacı vardı. Ereğli’de yarı batık durumda bulunan ancak Fransızlarla yapılan anlaşma gereğince hiçbir harekâta katılmayacak olan Alemdar gemisine Trabzon’a gitmesi için açıktan emir verilemiyordu. Alemdar gibi bir tekneye şiddetle ihtiyaç bulunmaktaydı.

21 Haziran 1921 tarihinde Ankara’dan gelen bir yetkili Alemdar gemisi komutanına cephane ve diğer taşınacak mallar için gemiye dolayısı ile de Alemdar gemisine şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Fransızlar ile yaptığımız anlaşma gereğince size resmi emir veremiyoruz sorumluluğu üzerinize alarak gemiye Trabzon’a kaçıracaksınız yolda düşmana yakalanırsanız sorumlu siz olacaksınız diyerek alınacak önlemler kararlaştırıldı. Ertesi gün gemi oturduğu yerden yüzdürülüp başı denize çevrilerek yeniden olduğu yerde korumaya alındı. Bu durumu gören Rumlar durumu Fransızlara ihbar ettiler. Bunun üzerine Ereğli’ye gelen Fransız askerleri Türk yetkililerine gemiyi niçin böyle çevirdiniz sorusuna; "Burası açık liman mevsim ise fırtına mevsimidir. Gemi Dalgalarla oynuyor ve karinası dibe vuruyor denizlerle parçalanmasına engel olmak için karadan sağladığımız büyük demirlerle demirledik amacımız kışı tehlikasizce geçirmektir" diye cevap verdiler.

 Ertesi gün ve onu takip eden günlerde Fransızlar gelip gemiyi kontrol ettiler, Eylül ayı itibarıylada Karadeniz’de fırtınalar mevsimi başlamıştı. Alemdar’ı Trabzon’a kaçırmak için Zonguldak’taki Fransız savaş gambotlarının denize açılamayacak kadar sert bir havadan yararlanarak kaçırmayı planlanlanmıştı. 24 Eylül günü başlayan Kestana karası fırtınası şiddetini gittikçe arttırıyordu. Bu havada Fransız gambotlarının denize açılması mümkün görülmüyordu bunun üzerine Alemdar personeli gemiye hareke hazırlamışlardı bunu Fransıızlara ihbar edilmemesi içinde karada bir takım önlemler alınmıştı. 24/25 Eylül gecesi bağlı bulunduğu demirleri keserek büyük bir sessizlik içerisin Alemdar Karadeniz’in hırçın dalgalarına gömülerek karanlıklar arasında Trabzon’a doğru hareket etti. Önce Amasra’ya uğradı burada rengi griya boyandı branda bezinden bir baca daha yapıldı. Subay ailelerinden alınan çamaşırlarla bir Fransız bayrağı yapılarak gemiye çekildi ve Samsuna doğru harek etti. Gemi fırtına nedeniyle Samsun’a uğramadı burada bulunan yunan muhripleri ve kıyılarda dolaşan düşman gemileri bu harekâtı zorlaştırıyordu bu durum gemiye Trabzon’a bekleyen yetkilileride endişeye sevk ediyordu. Geminin gelmesi gecikince de geminin battığına inanıyorlardı. Tam bu sırada Alemdar yeni büründüğü şekli ile alay sancakları ile donatılmış ve arka direğinde büyük bir Türk Bayrağı dalgalanarak Trabzon’a girdi. Ve Ekim 1921 tarıhından itibarende Milli filomuz içinde görevine başladı. Karadeniz’de Rusya’dan sahillerimize Cephane, malzeme taşıdı, Romanya’ya kaçmaya çalışan Pontus çeteleri ile denizde savaş ederek onları esir aldı, gerektiği zaman da gemi kurtardı, yedekledi ve Kurtuluş savaşının kazanılmasında çok önemli rol oynadı. 

Alemdar: 1899'da Danimarka, Helsingör'de Helsingörs ]ernsk & Msk. Tezgâhlarında buharlı kurtarma gemisi olarak inşa edilmişti. 362 gros, 92 net tonluktu. Teknesi galvanizli saçtandı. Uzunluğu: 49,5 metre, genişliği: 8 metre, su kesimi: 4 metre idi. 510 beygir gücünde tripil buhar makinesi vardı. Tek uskurluydu. Bir Danimarka şirketi tarafından kapitülasyonların sağladığı haklarla Marmara'da kurtarma gemisi olarak çalışıyordu. Birinci Dünya Savaşı'na girildiği zaman Çanakkale Boğazı’ndan dışarı çıkamayınca 8 Kasım 1914 günü Osmanlı hükümeti tarafından el konuldu, Alemdar adıyla limanda çalıştırılmaya başlandı. Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi'nin filosunda yer aldı. 1952'de iki kazanı da yenilendiyse de 1954'te hizmet dışı bırakıldı. 1960'ta petrol tankeri dubası oldu. 1982 de hurdaya gitti. Denizciler tarafından hep Gazi Alemdar olarak anıldı. Yadigâr olarak kala kala, geriye bir tek feneri vebirde Zabitan salonu masası kaldı. 

Rusumat 4 1900 Yılında İngiltere’de Trawler(Trol) Balıkcı gemisi olarak inşa edildi. 1913 yılında Osmanlı İmparatorluğu Gümrük Dairesince satın alında adı Rusaman 4 oldu. Birinci Dünya Savaşının başlaması ile Osmanlı Donanması emrini verildi mayın tarama gemisi olarak kullanıldı. Uzunluğu 32,4 m eni 6,2 m su kesimi ise 3,4 m idi 310 ton yük taşıma kapasitesi bulunuyordu 245 İHP gücünda ana makinası vardı 5/6 mil yapabiliyordu. 1915 yılında Karadeniz’de karakol gemisi olarak kullanıldı. Birinci Dünyü Savaşının bitmesi üzerine Ereğli limanına bağlandı. 1919 yılında Milli Mücaadeleye katıldı. Rusya ile Karadeniz Sahilleri arasında silah cephane ve diğer ihtiyaç malzemelerini taşıdı. 30 Eylül 1921 tarihinde Yunan donanmasının ateş açması ile birlikte Görele burnuda karaya oturdu. 14 Ekim 1921 tarihinde ise Yunan donanmasının yoğun ateşi ile battı. Rusumat-4’ün İstiklal savaşına katılması Naklıyatı Bahriye Komutanlığı’nın teşekkülü sırasında tesadüfen o sularda bulunması ile başlar. Rusumat-4 İstiklal savaşı sırasında önemli görevler yapmıştır.

19 Ağustos 1921 tarihinde Rusya’nın Tuabse limanından 7,5 ve 10,5 s/m lik ondan fazla top 2000 adet piyade tüfeği ve alabildiği kadar top ve tüfek cephanesi yükleyerek Türk sahillerine doğru yola çıkmıştı. Çıkan fırtınaya rağmen bata çıka Ordu limanına girdiği bir Yunan muavin kruvazörü ile bir muhribin Ordu’ya doğru geldiği ihbar edildi Yapılan hesaplamalarda gemilerin çok uzakta olmadıkları çıkmıştı acilen bir şeyler yapmak lazımdı. Gemide bulunan silah ve cephaneleri acilen cepheye uluştırmak lazımdı. Ayrıca gemiyede düşman eline bırakmamak esastı. Denize açılmak hiç şüphesiz üstün düşman savaş gemileri önünde yok olmaktı. Ordu’nun vatansever halkı gemi içerisinde bulunan silah ve cephaneyi çok kısa bir süre içerisinde boşaltmıştı. Silah ve cephaneler kurtarılmıştı. Gemi bulunduğu yerde batırıldı. Düşman gemileri geldikleri zaman Rusumat 4’dü baş tarafı alev içinde yanar ve batmak üzere iken buldular tahrip edici atış yaptılar ancak bu atışlar pek isabet bulmadı. Savaş gemilerinin uzaklaşmasından sonra Rusumat-4 tekrar yüzdürülmek üzere çalışmalara başlanıldı. Yerli halkın büyük hizmetleri ile gemideki sular tencere ve kovalarla boşaltılarak yüzdürüldü Trabzon’a gitmek için yola çıktı Rusumat-4 29 Eyül sabahı güneşle birlikte Giresun’a varıldı. Fırtına nedeniyle sahille irtibat kuramıyordu. Düşman gemileri hakkında bilgi alınamadan yolana devam etti Trebolu ve Görele geçildi. Eynesil önlerine geldiği zaman Şiddetine artıran fırtına ile birlikte yoluna devam ederken yosun burnu açıklarında uzakta bir duman gözüktü Rusumat-4 kıyıya doğru yanaşmaya başladı.

Birkaç dakika sonra bir destroyer ve bir yardımcı kruvazörün sulietleri sis arasında belirmişti.  Rusumat-4 düşman saldırısından korunmak amacıyla bir önceki planını tatbik etmek üzere pruvasını karaya çevirmişti. Bu arada düşman gemileri yoğun bir şekilde ateşe başlamışlardı. Gemi komutanı personelini korumak amacıyla gemiyi terk emri verilmişti. Bu arada gemi baştankara sahile bindirmiş, kinistin valfleri açılıp gemi batırılmaya başlanmıştı. Yüze bilen malzemeler denize atıldı. Gizli görev emirleri yakılarak imha edildi. Personelin tahliye işlemleri başarı ile tamamlandı. Artık Rusumat-4 son dakikalarını yaşıyordu Fırtınaya ve düşmün mermilerinin saçtığı ölüm ateşine rağmen mürettebat sahilde oturup gemilerinin ölümünü seyrettiler. Yakın mesafeden çapraz ateş altına alınan Rusumat-4 isabet almış onun tamamen mahvolduğunu gören düşman gemileri ateşi keserek Tribolu istikametine doğru hareket etmişlerdir. İki gün fırtınanın sona ermesinden sonra gemiyi yüzdürmek için büyük bir gayretle çalışmalara başlanmış fırtına ve düşman bombardımanından adeta enkaz yığınına dönem Rüsumat-4’ün yüzdürülmasi mümkün olmamıştır. 

Milli mücadeleye iştirak eden gemilerimizin ilk sırasında gelen bu gemi mevcudun en iyisi idi. Abranosyan kumpanyasının bu şilep, Ereglide müsaderesinden sonra Şahin ismini almış. Ve bu isim ile Kurtuluş savaşı tarihimizde ölmez bir nam bırakmıştır. Şahin, 1200 tonluk 7 mil süratinde ve o tarihte takriben 25 yıllık bir gemi idi. Trabzon Deniz Nakliyat müfrezesi emrinde olarak derhal nakliyata başlayan bu geminin her seferi binbir macera ve mücadele ile doludur.

Her vak'asında Yunan ablukasıdan kurtulabilmesi ancak onu sevk ve idare eden ellerin yetenekli ve usta gemiciligi sayesinde mumkün olabilmistir ki; onlar düsman muhriplerinin firtınadan bocaladıkları veya sisten pruvalarını bile gormedikleri havaları birer firsat bildiler. Sakarya muharebesinden sonra Büyük taarruzumuz icin hazırlanan ordumuz için Almanya’dan satın alınan 30 adet uçağın Yurda getirilmesi görevi Şahin Vapuruna verilmişti. Uzun bir yolculuk ve maceradan sonra bu uçaklar ambalaj halinde Nevroseskiye gelebildiler.

Şahin vapurunun bu Nevroseski seferi cok gizli tutuldu. Ruslar tarafından, yükleme işi için gemi çimento fabrikasi rıhtımına yanaştırıldı. Sevkiyatın gizliliği nedeniyle yükleme gece yapılacaktı. Fakat akşam olmadan evvel Rus liman idaresi Şahinin vapurunun baş tarafina bir Yunan Şilebini getirerek limana yanaştırdılar Bu durumda gizli yapılması gereken nakliyat zora girmiş olacaktı. Şahin vapurunun komutanı derhal liman idaresine müracaat ederek işin önemini izah etmesina rağmen Rus liman idaresi bu talebe karşı ilgisiz kaldı. Şahin vapurunun komutanı meseleyi kendi halletmege mecbur kalmiştı.

Yunan vapurunun palamarları gizlice kesildi. Gemi rüzgârında etkisi ile karşı rıhtıma bindirdi. Bu mesele de böyle halledilince hemen yüklemeye başlanıldı. Yükleme bitince de sabahın ilk ışığı ile de rıhtımdan ayrılarak hareket etti Rus yetkilileri liman dışında şiddetlyi bir fırtına olduğunu beyan ederek harekete izin vermek istemediler. Bu fırtınalı hava aslında Şahin vapuru için bir fırsattı Yunan savaş gemilerinin bocalıyacağı bir havada Şahin vapurunu yola çıkması savaş gemileri ile karşılaşma olanağı bulunmuyordu. Şahin Vapuruna verilen emirde mutlak sahil boyunu takip etmeleri istenmektedir. Öyleki sahilden iki mil açıkta düşman eline geçecek bir geminin komutanı vatana ihanet etmiş addolacaktı. Limanda yatan Yunan gemileri durumu hemen Yunan amiralliğine bildirmişlerdi.

Şahin vapuru komutanı haritayı önüne açarak Trabzon’a direkt gidecek yeni bir rota belirlemişti. Bu yeni rota ona yüz mil kazandırmıştı. Buda İstanbul Boğazından çıkacak olan Yunan torpidolarının onu açık denizde yakalama fırsatı vermiyecekti. Bu yeni rotanın uygulanışı yükün emniyeti açısından büyük bir isabet göstermişti Şahin vapuru Trabzon limanına varmış yükünü emniyetli bir şekilde teslim etmişti ki Trabzon limanı açıklarında yüksek süratte seyreden Yunan torpidobotları güzükmüştü. 

Alemdar Kurtarma gemisi gibi personeli tarafından kaçırılıp Kurtuluş Savaşına katılan Gazal Romörkörü 1910’da Capelle ald Ysel'de H. Vuijk & Zonen tezgâhlarında römorkör olarak inşa edildi. 182 gros tonluk olup teknesi çelik saçtandı. Uzunluğu: 30,1 metre, genişliği: 6,7 metre, su kesimi: 3,1 metre idi. G.T. Gray yapımı bir adet 2 silindirli compound buhar makinesi vardı; 12 mil hız yapıyordu. 1912'ye kadar İstanbul sularında R.A. Grech adına İngiliz bayrağı altında ve Underwriter adıyla çalıştı. 1912 yılında Osmanlı hükümeti tarafından alındı.

1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine geçti, 1923 yılı Aralık ayında da Seyr-i Sefain İdaresi'ne devredildi. 1954'te hizmet dışı bırakılarak sökülmek üzere satıldı. Milli Mücadeyeye katıldıktan sonra Amasra üstüne Rusya’nın Tuapse limanından araç gereç silah ve cephane taşıdı. Gazal Romörkörü bir sevkiyat esnasında fırtınalı bir havada aşırı yüklü iken batma tehlikesini de göze alarak karşılaştığı bir İngiliz Savaşı gemisini yaralamıştır. Bunun neticesinde İngilizler o bölgenin Türkler tarafından mayınlandığını düşünerek aylarca o bölgeye uğramamıştır. 

 Gazal Römorkönüne bir adet top monte edilerek Tuna Nehri deltası ile İstanbul Boğazı arasındaki trafik rotalarında Yunan Bandıralı Tticaret gemilerini arayıp bulacak ama düşman gemilerinin sayıca çok olduğu İstanbul Boğazına yaklaşmayacaktı. Bu görevi yaptığı 7 Ekim 1922 tarihinde sabah saatlerinde kuzeye doğru seyrederken İstanbul Boğazının altmış mil kuzeyinde Boğaz’a doğru seyreden bir ticaret gemisi gördü gemi yaklaşınca geminin Yunan bandıralı ve adının da Urania olduğu anlaşıldı. Urania gemisinin yaklaşması ile birlikte topunu köprü üstüne çevirdi bunun üzerine Urania gemisinde büyük bir panik panik başladı. Yunanlı kaptan direnmeden gemiyi teslim etti 45 tonluk Gazal Römorkörü 2200 tonluk şilebi ele gezirmiş oldu. Urania gemisini yedeğine alan Gazal Römorkörü Ereğli’ye hareket etti. Ele geçirilen 2200 tonluk Urania şilebindeki kereste ve karpitlere el konuldu.

Gerekli Hukuki işlemler tamamlanarak, gemiye Türk bayrağı çekildi. Ve Samsun adı verildi. Karadeniz’deki nakliyat işlemlerine başlamak üzere Trabzon Nakliyet-i Bahriye Komutanlığına emrine verildi. Savaştan sonra bu günkü adı Türkiye Denizcilik İşletmeleri olan Seyr-i Sefain İdaresine verildi. 1882'de, İngiltere, Newcastle'de, C.S. SWan & Hunter tezgâhlarında yük gemisi olarak yapılan Samsun 1.465 gros, 857 net tonluktu. Uzunluğu: 78 metre, genişliği: 10,6 metre, su kesimi: 5,4 metre idi. Wallsend yapımı 750 beygir gücünde, compound buhar makinesi vardı. Önce bir İngiliz armatörü tarafından Klyde, sonra bir Yunan armatör tarafından Vrisida, daha sonra da Vissis ve Urania adıyla çalıştırıldı. 7 Ekim 1922 günü, Karadeniz'de Milli Mücadele'nin emrindeki küçük Gazal römorkörü tarafından ele geçirildi. Samsun adı verilerek Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi'ne devredildi. 1927de Kırzade Şevki Bey'e satıldı. Adı Galata oldu. 1938'de Sosyete Şilepçilik T.A.Ş.'ye devredildi.

1 Ocak 1939 günü, Ereğli, Bender yakınlarında parçalanarak battı. 

Kısaca Kurtuluş savaşımız Mustafa Kemal’in 16 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a gidişi ile başlar 9 Eylül 1922 tarihinde Yunan’ı denize dökülmesi ile İzmir’de biter. Bir başka değişle bu mücaadele denizde başlar ve denizde biter.