Geçen hafta içinde soğuk savaş döneminden bu yana son 40 yıldır hiç yaşanmayan bir gelişme oldu. İlk kez üç Amerikan muhribi ile bir açık deniz destek gemisi ve bir İngiliz fırkateyni, Rusya’nın ön bahçesi Barents Denizi'nde tatbikat yaptı. Tatbikata Amerikan deniz karakol uçakları da destek sağladı. Bir benzetme yaparsak ABD için Meksika Körfezi neyse, Rusya için de Barents Denizi odur. Tatbikata katılan Amerikan Savaş Gemileri Akdeniz’deki 6. Filodan geldiler.

Geçen hafta ayrıca Doğu Çin Denizi'nde Amerikan B1 bombardıman uçakları; Güney Çin Denizi'nde USS Barry kruvazörü Seyir Serbestisi (Freedom of Navigation) faaliyeti icra ettiler. Nisan ayında Venezuela açıklarında üzerinde 100 savaş uçağı bulunan USS George Washington uçak gemisi darbe grubunun (CSG) varlığı dikkat çekti. Bu görevlendirmeyi ABD’nin narkotik kaçakçılığı ile mücadele kapsamında göstermesi alaycı yorumlara neden oldu. Aslında geçen hafta bu gövde gösterisinin nedeni belli oldu. Venezuela’da denizden gelen bazı militanlarla başarısız bir darbe girişimi oldu. Bazı gazeteciler ve yazarlar ABD Donanmasının devasa gövde gösterisinden sonra yaşanan bu başarısız darbe girişimini 17 Nisan 1961’de Küba’da yaşanan Domuzlar Körfezi Harekâtına benzeterek bu skandalı “Domuzcuklar (Piglets) Körfezi” harekatı diye nitelendirdiler.

22 Nisan 2020 tarihinde de ABD Başkanı Trump Basra Körfezi ve yaklaşma sularında Amerikan donanma gemilerine tacizde veya düşmanca harekette bulunan İran karakol gemilerine müdahale edileceğini Twitter ile duyurmuştu. (Ancak angajman kuralları değişikliği ya da İran’a bir nota verilmesi daha sonra söz konusu olmadı. Diğer yandan Amerikan WSJ Gazetesi geçen hafta içinde ABD’nin ocak ayı içinde sevk edilen Patriot bataryalarını Suudi Arabistan’dan geri çekeceğini duyurdu. Bu konuda asıl nedenin üretimi artırarak petrol fiyatlarının düşmesine ABD’de pek çok petrol firmasının iflasına neden olan Suudların cezalandırılması olduğunu da düşünebiliriz.) 

Guam’da bulunduğu sırada USS Theodore Roosevelt uçak gemisinde ortaya çıkan ve ardışık krizlere neden olan Kovid-19 salgınında ciddi itibar kaybı yaşayan ABD’nin başta Rusya’nın ön bahçesinde olmak üzere dünyanın değişik denizlerinde böylesine kışkırtıcı hamleler yapmasının, ya da deniz gücünü dengesiz ve maceracı şekilde kullanmasının pek çok nedeni var. Şüphesiz dünya Kovid-19 sonrası yeni düzene hazırlanıyor. Bu düzenin jeopolitik, siyasi, ekonomik ve askeri sonuçları kelebek ve çağlayan etkileri ile bugünden şekillenmeye başlıyor. Dünya tarihinde görüyoruz ki hegemonya el değiştirirken geçiş kolay olmuyor. Askeri yeteneklerine güvenerek sınırlarını zorlayan hegemonlar, karşılarında diğer hegemon adayları çıkınca Tukidides tuzağına düşüyorlar ve gerilimle birlikte askeri harcamalarını ve savaşa olan meyillerini artırıyorlar. Nükleer silahların hüküm sürdüğü bir dönemde bu tuzağın topyekûn savaşla sonuçlanması kolay değil. Ancak bu askeri gücün kullanılmayacağı anlamına gelmiyor. Bugünün koşullarında jeopolitik aktörlerin askeri güce, hibrid savaşlar kapsamında baş vurmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Suriye ve Libya’da yaşandığı üzere vekiller üzerinden hegemonya savaşlarının ve silahlı çatışmaların devam edeceğini ya da geçen haftalarda Venezuela’da yaşandığı üzere ABD destekli darbe teşebbüslerinin devam edeceğini söyleyebiliriz.

Diğer yandan gerek kıtasal gerekse bölgesel deniz kuvvetlerinin silahlanma faaliyetlerinin diğer kuvvetlere nazaran daha fazla olacağını söyleyebiliriz. Bunun asıl nedeni deniz yetki alanları sorunları. Başta denizaltı gemileri ile insanız araçlar olmak üzere sualtına yönelik yatırımlarda ciddi artış var. Zira denizde bir hesaplaşma olacaksa sonucu belirleyici hamleler suyun altında olacak. Örneğin Mısır’ın daha geçen hafta Almanya’dan tedarik ettiği üçüncü Tip 209/1400 sınıfı denizaltıyı donanma saflarına katması Akdeniz dengeleri için önemli bir gelişme oldu. 2019 Ağustos ayında Amerikan Yahudi Düşünce Kuruluşu JINSA tarafından neocon’lara hazırlatılan “Sea Changes: US Challenges and Opportunities in the Eastern Mediterranean. (Denizde Değişimler: Doğu Akdeniz’de ABD için tehditler ve fırsatlar)” isimli dokümanda Mısır Donanmasının Türk Donanması ile çatışma potansiyeline sahip olduğuna vurgu yapılması doğrultusunda bu gelişmeyi değerlendirirsek, Türkiye’nin bu savaşa susamış neconların akıl dışı kışkırtma tuzağına düşmeden, Mısır’ın Doğu Akdeniz derinliklerinde üçüncü modern denizaltıya (yakın gelecekte dördüncü) sahip olmasını yakın takipte tutması gerekir.

Yeni dönemde Akdeniz’de ABD-Çin rekabetinin Güney ve Doğu Çin Denizlerinde; ABD - Rus rekabetinin ise Kuzey Atlantik, Barents ve Kuzey Denizleri ile Doğu Akdeniz’de artış göstereceğini söyleyebiliriz. Rus ve Çin donanmaları büyüyüp, asimetrik etki yaratan başta hipersonik füzeler ve süperkavitasyon torpidolar gibi deniz silahlarını envanterlerine katarken, Kovid; kutuplaşmış siyaset ve Trump döneminin önceden örneği görülmemiş bürokrasi karmaşasını yaşayan ABD Donanmasının yeni döneme her yönü ile hazır olması zaman alacaktır. Kendi içinde büyük karmaşa yaşayan ABD’nin son 70 yıldır hegemon olduğu okyanus ve deniz alanlarında gerileme dönemi devam edecektir. Bu dönemde FON harekâtı kapsamında Rusya ve Çin’in yakın deniz alanlarında savaş gemileriyle varlık gösterme hamleleri artacaktır. Ancak iş silahlı çatışma aşamasına geldiğinde ABD geri adım atacaktır. Diğer yandan ABD’de askeri endüstriyel yapının (MIC) ve neoconların baskıları ile ciddi kayıp verme potansiyeli olsa da devleti bir maceraya sokmak isteyen grupların varlığı göz ardı edilmemelidir.

Örneğin, halen ABD Avrupa Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral James Foggo dört yıl önce Akdeniz’de 6. Filo Komutanı iken şöyle demişti: “ABD Deniz Kuvvetleri R harfi ile başlayan üç büyük tehditle baş ediyor. Birincisi Rusya, ikincisi radikaller (IŞİD, El Kaide vb.) ve sonuncusu mülteciler (refugees). Ruslar, Doğu Akdeniz, Baltık ve Arktik’ten geçen çelik bir yayla Avrupa Yarımadası'nı ikiye ayırıyor. Atlantik’te ABD dördüncü Atlantik Savaşı'na hazırlanıyor.’’ Çift Şapkalı ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı/NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı Orgeneral Tod Walters 27 Mart 2020 tarihinde ABD Senatosunda NATO Nükleer kuvvetlerinin Avrupa’daki rolü konusundaki sorgusunda nükleer stratejide ilk kullanıcı olunmaması durumu sorulduğunda şunları söylüyordu: “Ben esnek mukabele içinde nükleer silahları ilk kullanan olmayı savunuyorum.” Yani Türkiye dahil NATO’nun 29 üyesine ait dünyanın en büyük askeri gücüne hükmeden; Avrupa/Kuzey Amerika kıtalarından sorumlu Amerikalı Komutan nükleer silahı ilk ben ateşleyebilirim diyor.

Kovid Sonrası yeni dünya düzenine geçişte, emrinde insanlığı ve doğayı yok edebilecek büyük yıkım gücüne sahip uluslar, dilerim Kovid ile yaşadığımız son aylardan ders çıkarıp, karşılıklı meydan okumalarında jeopolitik egolarına teslim olmaz ve başta nükleer silahlar olmak üzere maceraya atılacak hamlelerde bulunmazlar. Yoksa Kovid-19’lu günleri bile arayabiliriz. 

***

Tüm annelerimizin Anneler Günü'nü kutlarım.