Yeni Teşkilat Yönetmeliği Taslağıyla Tekrar Gündeme Getirilen Kılavuzlukta Rekabetin Olup Olamayacağı Konusu

Dr. Kapt. Ali Cömert
Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği Başkanı


Denizcilik Müsteşarlığımızca “Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Teşkilâtlarına Verilecek İzinler Hakkında Yönetmelik Taslağı” adı altında bir Taslak Yönetmelik hazırlanmış ve görüşe sunulmuştur. Bu konuda hâlihazırda geçerli bir yönetmeliğin olmadığı düşünüldüğünde, konunun kriterlerinin belirlendiği bir çalışmaya başlanması nedeniyle öncelikle Müsteşarlığımıza teşekkür ederiz. Umarız ki bu çalışmalar biz kılavuz kaptanların ve ilgili tüm tarafların katkılarıyla bir an önce geliştirilerek gelişmiş denizci ülkelerde benzerleri bulunan bir Kılavuzluk Kanunu hazırlanır.

Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği olarak taslağın geneline ve özellikle Kılavuzluk hizmetlerine ilişkin olarak ayrıntılı olarak Müsteşarlığımıza bildirdiğimiz görüşlerimizi bu yazı kapsamında özetle belirterek, özellikle rekabet konusunu üzerinde duracağım. Yönetmelik taslağında, birinci maddede de belirtildiği gibi düzenlemelerin amacı gemilerin seyir ve manevra emniyeti ile denizde can, mal ve çevre emniyetini sağlamaktır. Bu amaçtan hareketle kılavuzluk hizmetlerinin bu amaca yönelik kamusal özellikli hizmetler olduğunu bir kez daha ifade etmeyi uygun buluyoruz. Kılavuzluk hizmetleri seyir emniyetinin ve deniz çevresinin korunmasının teminine yönelik olarak liman ve kıyı devletinin bir sorumluluğudur. Bir limanın emniyetli bir liman olarak kabul edilebilmesinin başta gelen koşullarından biri de orada uygun ve yeterli seviyede kılavuzluk hizmetinin veriliyor olmasıdır. Kılavuzluk hizmetlerinin seyir ve manevra emniyeti ile denizde can, mal ve çevre emniyetini sağlayacak şekilde verilebilmesinin koşulu bu hizmetleri veren kılavuz kaptanların üzerinde ticari etki ve baskıların olmamasıdır. Bunu sağlamanın yolu da bu hizmetlerin ya devlet eliyle verilmesi, ya da devletin destek ve koruması altında gelişmiş denizci ülkelerde örnekleri bulunan meslek birlikleri veya benzeri oluşumlarca verilmesidir.

Ticari taraflardan dolayısıyla ticari baskılardan bağımsız kılavuzluk hizmeti sonuç olarak ve uzun vadede tüm ticari tarafların da yararınadır. Bu ilkeden hareketle, yönetmelik taslak çalışmasının denizciliğimizin ve deniz ticaretimizin gelişimine katkıda bulunacak, ülkemizin, milletimizin ve gelecek kuşaklarımızın yüce menfaatleri başta olmak üzere ilgili tüm tarafların çıkar ve memnuniyetlerini hakkaniyet ölçüsüyle gözetecek bir çalışma olmasını umuyor ve temenni ediyoruz. Fakat mevcut taslak yönetmeliğin maddelerinin geneline baktığımızda dünyadaki genel temel uygulamalara ve ülkemizde ulusal mevzuatımız ile Danıştay ve Rekabet Kurulu Kararlarına ters düşen, kılavuzluk hizmetlerinin verilişi bakımından yerleşmiş olan ana temel ilkelere aykırı hükümler getirdiği görülmektedir. Taslak genel olarak incelendiğinde Kabotaj Kanununa aykırılıklar, kıyı ve liman tesislerine verilen öncelikler göze çarpmaktadır. 6. maddenin (d) bendinde çalışanların Türk vatandaşı olması gerektiği belirtilirken şirket ortaklarından söz edilmemiştir. Kabotaj Kanununa göre, “kılavuzluk hizmetleri” münhasıran Türk vatandaşlarına tahsis edilmiş, dolayısıyla yabancılara yasaklanmış hizmetlerden olmasına karşın, Taslak Yönetmeliğin teşkilat izni verilecek şirketlerde aranacak şartlar arasında, ortaklarının Türk vatandaşı olma şartı aranmamıştır. Bu haliyle Taslak Yönetmelik, Kabotaj Kanunu’na aykırı bulunmaktadır. Yönetmelikte, kılavuzluk hizmeti verecek şirketlerde/kuruluşlarda ortaklarının ve sermayesinin tamamının, Türk vatandaşı olması/ ait olması şartları aranmalıdır.

Kılavuzluk hizmetlerinin temel amacı can, mal, gemi, seyir, yük ve çevre güvenliğini sağlamak ve korumak olduğundan, kılavuzluk hizmetleri kamusal hizmetler sayılmaktadır. Bu nedenle kılavuz kaptanlar verdikleri hizmetler ile ve bu hizmetler sırasında, gerek kuralları uygulayarak gerekse uygulanmasını sağlayarak, kamu menfaatlerini de korumakla görevlidirler. Bu görevlerini yerine getirebilmeleri için, hizmetlerle ilgili olan gemi sahibi, yük sahibi, acenteler, sigortacılar ve liman işletmecileri gibi ticari menfaat taraflarına karşı tarafsız ve eşit uzaklıkta durabilecek bir teşkilat içinde çalışmaları gerekir. Kılavuz kaptanlar, adı geçen ticari taraflardan birisinin çalışanı durumunda olduklarında, uğrayacakları baskılar nedeniyle, kamu menfaatlerini tam olarak koruyamazlar. Bu gerçeklerden hareketle kılavuz kaptanları çalıştıracak teşkilatın yukarıda belirttiğimiz ticari taraflardan biri olmasının emniyet yönünden mahsurları vardır. Taslak Yönetmelik maalesef bu mahsurları giderememiştir.
Taslak Yönetmelik eşik tonaj uygulamasıyla, kılavuzluk hizmetleri rekabete açılmaktadır. Üstelik Eşik Tonaj çok düşük tutulduğundan, bu durumda kılavuzlukta “rekabet”in yaygın olarak yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu bakımdan, Taslak Yönetmelik, kılavuzluk hizmetlerinde can, mal, gemi, seyir ve çevre güvenliğini tehlikeye atacak “rekabet”e izin vererek dünyadaki genel temel uygulamalara ters düşmüştür. Eşik Tonaj uygulaması kaldırılmalı ve rekabete, hatta haksız rekabete yol açacak bir duruma yol açılmamalıdır.

Bu taslakla birlikte Kılavuzluk hizmetlerinde rekabet konusu tekrar gündeme getirilmiştir. Dünyadaki denizci ülkelerde geçtiğimiz yüzyıl uygulanıp mahsurları tecrübe edildikten sonra terk edilen rekabet konusunda görüşlerimizi defalarca ifade ettik
Liman ve Kıyı Devleti kimliği ile denizci ülkelerde devletin verdiği kamusal hizmetlerin en önemlilerinin başında kılavuzluk hizmetleri gelmektedir. Hizmetin verildiği gemiler ve bunların yanında bu hizmetten dolaylı etkilenen liman ve kıyı bölgelerinde yaşayan insanlar, buralarda kurulu tesisler ve doğal çevre göz önüne alındığında seyir emniyeti, can, mal ve çevre güvenliği için bu hizmetler kamu hizmeti niteliğinde olduğundan devlet kontrolünde ve devletin belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde yapılmaktadır. Bu hizmetlerin istenilen standartlarda verilebilmesi için bu hizmetler üzerinde ticari baskılar bulunmamalıdır. Bunun için denizcilikte ileri ülkelerde bu hizmetler ticari baskı oluşturacak acente, liman işletmesi, gemi donatanı gibi taraflarca değil kılavuz kaptanlar tarafından kurulmuş oluşumlar tarafından verilmektedir. Ticari baskılar, devletin himaye ve gözetiminde verilmesi gereken bu hizmetler üzerinde, özellikle rekabet koşullarında ortaya çıkmaktadır. Müsteşarlığımızca da bilindiği üzere Derneğimiz bu konuda dünyada ve adaylık sürecinde olduğumuz Avrupa Birliğindeki uygulamaları yakından takip etmekte ve Müsteşarlığımızı da bu konuda bilgilendirmektedir.

Rekabet koşullarının oluşturacağı ticari baskıların öncelikle seyir emniyetini ve verilen hizmetlerin kalitesini tehdit ettiği bilinmektedir. Uzun yıllardır Müsteşarlığımızın uygulamaları da bu doğrultuda olmuş; bir hizmet bölgesinde yalnızca bir kılavuzluk teşkilatına izin verilmiştir. Hizmet bölgesi ne kadar geniş olursa olsun, doğal koy ve körfezlerde, aynı bölgeden giriş çıkış yapılan coğrafi alanlarda tek bir teşkilat tarafından yürütülmeyen kılavuzluk hizmetlerinde bölgedeki deniz trafiğinin kontrol ve planlamasının zaafları ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan zaaflar seyir emniyetini tehdit ederek kazalara sebebiyet verebilir.

Bütün bu nedenler göz önüne alınarak doğru bir uygulama olan bir hizmet bölgesinde yalnızca bir kılavuzluk teşkilatının yetkilendirilmesine ve rekabete izin verilmemesine, bu alanı düzenlemesi zaten kendi sorumluluk ve görev alanında bulunan, Müsteşarlığımızca devam edilmesinde kamu yararı bulunmaktadır. Müsteşarlığımız, her ne sebeple olursa olsun, yıllardır savunduğu ve Danıştay ile Rekabet Kurumu kararlarıyla da pekişmiş olan, bir bölgede bir teşkilatın yetkilendirilmesi, şeklindeki uygulamasından sapmamalı ve taviz vermemelidir. Kamu ve çevre güvenliği, herhangi bir kılavuzluk bölgesinde kılavuzluk hizmetini veren teşkilatın hizmet standartlarını hiçbir gerekli harcamadan kaçınmaksızın en uygun düzeyde tutmasını gerektirir. Oysa dünyada daha önce yaşanmış tecrübeler, serbest rekabet şartlarında, aynı kılavuzluk bölgesinde hizmet verecek birden çok kılavuzluk teşkilatının maliyet açısından bir diğerine üstünlük sağlaması adına emniyet standartlarından ödün vermesi sonucunu doğurduğunu göstermiştir. 

Rekabet koşullarından olumsuz etkilenebilecek önemli bir kesim de kılavuz kaptanların bizzat kendileridir. Gerek çalışma koşulları gerekse özlük hakları bakımından kılavuz kaptanlar rekabet koşullarından olumsuz etkileneceklerdir. Rekabet koşulları sebebiyle çalışma saatlerinde artışlar, ücretlerinde ve diğer özlük haklarında azalmalar ortaya çıkacaktır. Dahası kılavuzluk hizmetlerinin daha ucuz elde edilmesi amacıyla taşeronlaşma ve kayıt dışılık ortaya çıkacak; maliyetleri düşürmek amacıyla kılavuzluğun ve kılavuz kaptanların vasıf ve standartları üzerinde olumsuz yönde bir ticari baskı oluşacaktır. Kuşkusuz en önemlisi ise kamu menfaatleri zarar görecektir. Öncelikle milli çıkarlarımızı, meslektaşlarımızın hak ve menfaatlerini ve kamu yararını gözeterek kılavuzluk hizmetlerinde rekabet koşullarında bir uygulamaya gidilmemesi gerektiği bir kez daha hatırlatırız.

Yukarda belirttiğimiz genel kriterler ışığında söz konusu Taslak Yönetmeliğin bütünüyle tekrar ele alınması ve seyir ve manevra emniyeti ile denizde can, mal ve çevre emniyetini sağlayacak en uygun metnin ilgili tüm tarafların etkin katılımıyla sağlanması için gerekli tedbirler alınması uygun olacaktır.

Editör: TE Bilişim