Bazı okuyucularımızın bildiği üzere diğer çalışmalarımın yanısıra Güney Kore’li bir brokerlık firmasıyla yeni inşaa kontratları ve ikinci el gemi alım-satımı gibi hususlarda ortak çalışmalar yapıyoruz. Bu firma; Koreli büyük denizcilik firmaları, tersaneler ve kamu kuruluşlarında uzun yıllar üst düzey yöneticiliği yapmış ortaklardan oluşuyor, bu nedenle yeni inşaada armatörlerimizin diğer brokerlar ya da doğrudan Kore tersanelerine gidişinden daha avantajlı koşullar sağlayabileceğini ifade ediyorlar. Ancak bu aşamada her iki taraf açısından temkinli olmak adına bu çalışmaları çok ağır ilerletiyoruz.

Bu bağlamda ortak görüşmelerimizden çıkan özet bilgileri dünya yeni inşaa piyasası açısından sunmak isterim;

-       Sac fiyatları artan demir cevheri ve kok kömürü maliyetleri nedeniyle artış trendinde gözüküyor. Bu durum yeni inşaa maliyetlerini önemli ölçüde etkiliyor. Bu yüzden, gemi inşaacılar bu günlerde inşa maliyetlerini kontrol edebilme ve yönetebilmede daha endişeliler çünkü taşımacılık pazarındaki kötü durum nedeniyle Armatörler de gemi fiyatlarındaki artışı kabullenme niyetinde değiller.

-       Dökme yük pazarındaki regresyon dev sipariş defterinde yer alan yeni gemilerin denizcilik pazarına girmesi nedeniyle devam ediyor.

-       Tanker piyasası en kötü durumdaki pazar olarak gözüküyor.

-       Konteyner piyasası mevcut denizcilik pazarıyla eşleşen bir yapıda ama çok da iyi durumda değil. Sadece diğer önceki iki piyasa ile karşılaştırıldığında daha iyi gözüküyor.

Bu arada konumuz değil ama ilgilenenler açısından bir Koreli armatör için 5-10 yaşında Supramax arayışı devam ediyor (umarım reklam gibi algılanmaz).

Yukarıdaki bilgilerin açıklamalarını burada genişletebilmek mümkün olsa da onu da bir başka yazıya bırakıyoruz. Ancak armatörlerimizin ve tersanelerimizin yukarıdaki ve doğal olarak başka konulardaki hususları kriz ortamında dikkate almalarını tavsiye ediyoruz.

Günümüz kriz koşullarında ülkemiz denizcilik sektörünün genel olarak diğer ülkelere göre zayıflıklarından başlıcaları aşağıdakiler olarak gözükmektedir.

-       Proaktif şekilde sektörel birliktelik ve strateji gelistirme,

-       İçte ve dışta ortak lobi faaliyetleri.

Maalesef bireysel ya da küçük gruplar halindeki çabalar yeterli sonuç vermemekte daha doğrusu verememektedir.  Bu durumda maalesef sektörün sorunlarının çözümü için yurtdışı ya da sektörü tanımayan danışmanlık firmalarının kullanılması da maalesef akılcı gözükmemektedir. Denenebilir ama ne yazık ki zaman ve maliyet kaybı olacaktır. Bu gruplardan destek alınmalıdır ama sorun sektörün kendi içerisinden kurulacak ekiplerle gerçekleştirilmek zorundadır. Geçmişte yurtdışındaki başarılı uygulamalar da hep bu şekilde olmuştur.

Yukarıdakiler için geç kalınmakla birlikte hiç başlanmaz ise sonun başlangıcı da yakında gelecektir. Bu sektörde yer alan küçük aktörlerin ortadan kalkması ileriki günlerde büyük aktörleri de yalnız bırakacak ve onları da zayıflatacaktır. Bu hususlarda işletme sahiplerinin önderliğinde yöneticilere büyük iş düşmektedir. Çünkü rekabetçilik özetle aşağıdaki hususlara bağlıdır;

-       Stratejik yönetim uygulamaları,

-       İnsan kaynakları yönetimi uygulamaları,

-       Risk ve kriz yönetimi (farklı pazarlar ile farklı ürün ve hizmetlerde işletmeyi konumlandırma),

-       Araştırma ve geliştirmeye verilen önem,

-       Etkin finansman yönetimi,

-       Yurtdışı pazarlara doğru şekilde açılma,

-       Teknolojiyi etkin ve verimli şekilde kullanabilme,

Yukarıdaki hususlarda uzmanlık rekabetçiliğin gereğidir ve belki de en önemli husus firmalarımızın kendilerini ileriye taşıyabilecek, işi bilen ve vizyoner yönetici kadrolarına sahip olmasıdır.

Eğer vakit bulursam kaleme alacağım “bir Armatörün gözünden piyasalara bakış” konulu gelecek yazımızda görüşmek üzere…

Osman Kaya TURAN

Gemi İnşaatı ve Gemi Makinaları Yüksek Mühendisi (İTÜ)

İşletme ağırlıklı master programı (İTÜ)

 

Editör: TE Bilişim