18 MART ÇANAKKALE ZAFERİNİN 100.YILINA BİR BAKIŞ

Doç. Dr. Mustafa HERGÜNER

Tarihte her geçen gün anlamı gelişen ve kutlamaları yaygınlaşan ender zaferler vardır. Bunlardan birisi de Çanakkale Savaşları ve bu savaşlarda kazanılan Deniz ve Kara zaferleridir.

Birinci Dünya Savaşı her ne kadar dört imparatorluğun ( Rusya, Almanya, Avusturya - Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları) dağılmasını esas almış ve bunda da başarılı olunmuş ise de dünya jeopolitik dengesi Osmanlı’nın dağılmasını bugün bile kabullenememiştir. Osmanlı’nın asırlarca egemenlik sürdüğü coğrafyalardaki anlamsız ve çok kanlı boğuşmalar bunun en büyük kanıtıdır. Birinci Dünya Savaşı, Türklerin genelde deniz kıyılarında yaptığı savaşlardır. Çok tartışılan Sarıkamış Harekâtı Doğu Karadeniz ve Kafkasya, Bağdat Savaşları Basra Körfezi ve Dicle - Fırat, Filistin Savaşları Doğu Akdeniz ve hatta Kızıldeniz, Libya Savaşları Güney Akdeniz ve Kuzey Afrika kıyıları, Çanakkale Savaşları Boğazlar’ın Güney Cephesi ve Donanma’nın Karadeniz deki harekâtı ise Kuzeyden gelecek deniz tehdidinin önlenmesine yönelikti. Osmanlı İmparatorluğu, bu cephelerde sırasıyla İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya’ya karşı göğüs göğüse savaşlar vermiştir.

Bu savaşların hiç birinde taktik açısından bir yenilgisi söz konusu değildir. Osmanlı bu cephelerde coğrafya, iklim ve lojistik ile yaptığı mücadelede başarılı olamamıştır. Bu savaşlarda Almanya ve Avusturya orduları ile birlikte hareket ettiğine göre Osmanlı 700 senelik tarihinde "7 Düvel ile Mücadeleyi ilk kez yaşamıştır".

Hiçbir Osmanlı padişahı böylesine ağır bir savaş sendromu yaşamamıştır. Ve …….Türk askeri birinci Dünya Savaşı’nın böylesine kahraman bir unsurudur. Kurtuluş savaşında ülkemizde bulunan İngiliz, Fransız ve İtalyan askerlerinin Mustafa Kemal ile bir cephe savaşı kabul edememesinin temel nedeni budur. Yunanlıları, Pontusluları, Ermenileri ve Gürcüleri silahlandırıp dört taraftan saldırılar düzenlemelerinde Birinci Dünya Savaşında ki yenilgilerinin etkisi aranmalıdır. 18 Mart 1915 günü İngiliz ve Fransız donanmalarına ait 15 zırhlı ve arkasından bir o kadarda lojistik gemi Boğaz’ı geçmeye çalıştılar. Bu gemilerin toplam tonajı 400 bin Grostonu buluyordu. Ve bu gemilerin birçoğu (mesela Quin Elisabeth, Bouve, Irrestable zırhlıları )25 bin ton GRT civarındaydı ki bugün en büyük savaş gemimiz olan fırkateynler 4 bin GRT’dir. Kuvvetlerimizin mayın silahı ve kıyı topçu ateşleriyle bu birleşik donanmanın bir kısmı batırılmış, bir kısmı yaralanmış ve sonunda İtilaf Kuvvetleri savaş kabiliyetini kaybederek geri dönmüşlerdir.

Ben emekli bir Deniz Subayı olarak Şu hatıramı nakletmek isterim: Çanakkale’de görev yaptığım 1981-1984 yıllarında 18 Mart günlerine tesadüf eden tarihlerde İngilizler Montrö Sözleşmesine göre izin alarak İstanbul limanına muhakkak bir çıkarma gemisi gönderirlerdi. Ben de Harekat odasında nöbet tutan subaylardan bunu öğrenmiştim, daha önceki yıllarda da yaparlarmış. Şimdi devam ediyor mu bilmiyorum.

Ama bildiğim şu var. İngilizler Çanakkale Kara Harekâtını nedense ANZAC(Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada yani müstemleke) kolordusuna yüklemektedirler. Oysa doğrusu bu değildir. İtilaf Devletleri Çanakkale’ye üç kolordu gönderdiler. -1- Birinci kolordu Helles Kolordusu idi. VIII. kolordu olarak isim yapan bu birlikte Cemal Paşa’nın Kanal Harekâtı’ndan sonra Mısır’dan getirdikleri 29. Deniz Komando Tümeni, 42 ve 52. İngiliz Piyade Tümenleri ile Fransız General Naphier’in kumanda ettiği Fransız Tümeninden oluşuyordu.

Fransız Tümeni balıkçı koyundan çıkarken Yahya Çavuş tarafından kullanılan Topçu Bataryası tarafından bütün Tümen ile birlikte hayatına son verilmiştir. Bu nedenle balıkçı Koyu’nun adı şimdi Morto Koyu (Ölüm Koyu) olarak geçmektedir. Fransız Maşatlığı hemen buradadır. 25 Nisan sabahı 19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in Kabatepe’de karşılaştığı birlik bu İngiliz Tümenleridir. İkinci Kolordu Anzac Kolordusudur. 2 Avusturalya, 1 Yeni Zelanda ve 1 Hint Tümeninden oluşmaktadır.

Bu Hint Tümeninin genelde Müslüman askerlerden oluştuğu da bilinmektedir. Üçüncü Kolordu Suvla Kolordusudur ki İngiliz askerlerinden oluşmaktadır. IX. Kolordu olarak bilinen bu Kolorduda 10, 11, 13, 53 ve 55. Tümenler ile 2. Atlı Tümen vardır. 9/10 Ağustos günleri Anafartalarda Mustafa Kemal ile savaşan bu kolordudur. General Harrington bu kolorduya bizatihi kumanda etmiştir. Birde iki tümenden oluşan Fransız Şark Sefer Kuvveti vardır.

Bu kolordu da diğer birliklere destek sağlamıştır. Biz Çanakkale Savaşları ile ilgili üç hususu belirtmek istiyoruz. Bunlardan birincisi İngiliz Kabinesinde Bahriye Bakanı olarak görev yapan Sir W. Churchill’in 10 Ağustos 1915’de Mustafa Kemal’e karşı kaybettikleri Anafartalar Zaferinden sonra görevinden alınıp 1917 de soruşturmaya uğramasıdır. W. Churchill soruşturmasında Türk’lerin kahramanlığını, Boğazların her yönü ile kontrolünün kendi ellerinde olmasına rağmen; büyük bir cesaretle mayınları en tehlikeli geçiş noktalarına dökebilmelerini, ama asıl önemli olanın: Mustafa Kemal gibi bir dahi komutanın kendileri ile savaşmasını savunmasında esas yapmıştır.

Belirtmek istediğimiz diğer bir husus ise; Türk’ün yalnızlığa mahkûm oluşudur. Çanakkale’de düşman siperlerine lojistik destek sağlayan bir Yahudi Katır Alayı vardır. Siyon Katır Alayı olarak bilinen bu birlik Osmanlı Egemenliği’ndeki – Yıl 1915 ve daha buralara İngiliz Kuvvetleri henüz gelmedi – Filistin’de Osmanlı’dan yalvar yakar aldıkları topraklarda yaşayan Yahudilerden kurulmuştur.

Daha acısını söyleyeyim. İkinci Dünya Savaşında Hitler’den, Nazi’lerden kaçıp Türk Boğazları’ndan gemilerle geçip Filistin’e giden Yahudi Mülteciler var ya; işte bu Mülteciler Çanakkale’den geçerken bu Osmanlı vatandaşı Yahudi’lerin Osmanlı’lara yani ülkesine karşı savaşırken hayatlarını kaybettikleri Gelibolu Yarımadası önlerinde saygı duruşunda bulundular. Üçüncü husus ise Savaş’ta Osmanlı halkının yaptığı olağanüstü fedakarlıkları İtilaf Devletleri’nin nasıl kullandığıdır.

Bilindiği gibi bir savaşın başarısı, yapılan lojistik desteğe bağlıdır. Gerek askeri gemilerimiz ve gerekse lojistik nakliyat yapan ticari gemilerin kömürü daha önce satılarak Fransızların kontrolüne verilen Ereğli- Zonguldak havzalarından ve/veya dışarıdan gelmekte idi. Bunun yanında gıda ve mühimmatta yine dışardan satın alınıyordu. Türk halkı bunlar için gerekli parayı -hem de- altın olarak kendi bütçesinden sağlamıştır.

Osmanlı’nın savaş sonundaki ekonomik çıkmazının bir nedeni de budur. -2- Çanakkale Savaşları 1915 yılının başından sonuna kadar 1 yıl sürdü. Savaş sırasında Osmanlı Devleti 253 bin İtilaf Devletleri ise 257 bin kayıp verdi. Her iki taraf ta savaş boyuna bölgeye personel ve lojistik nakliyatı yaptı. İngiltere bu nakliyatını Port Said Limanından - Çanakkale’ye 700 mil(yaklaşık 60 saat ) mesafededir- Limni Adasının Mondros Limanı’nı ve/veya Gökçeada’nın (İmbroz) Aydınlık Limanı’nı kullanarak yaparken Osmanlı Devleti’ de Marmara Denizinden bu desteği sağladı. Ve ne acı ki Marmara’da İngiliz denizaltılarının pek çok hücumuna uğradı. Ve elbette ki büyük kayıplarımız oldu. Burada belirmek istediğim bir nokta daha var.

Bu denizaltıların lojistik desteği Marmara kıyılarındaki Rum ve Ermeni balıkçılar tarafından sağlandı. Çanakkale Zaferimizin bir başka özelliği daha var. Hepimizin ailesinin geçmişinde bir Çanakkale şehidi veya gazisi vardır. Benim çocukluğum bu anıları dinlemekle geçti. Bugün ülkemizin bütün köşelerinde ve hatta hemen bütün Müslüman ülkelerde Çanakkale şehitleri anılmaktadır. Bu da Çanakkale’nin birlik ve beraberliğimizin sağlanmasındaki katkısıdır.

Bu güzel duygular içinde Çanakkale Zaferini kutluyor şehit ve gazilerimizi minnet ve gururla anıyorum.

Editör: TE Bilişim