İşte Geleceğin İstanbul Haritası

İstanbul’da yapılacak tüm yatırım kararları ve planlamalar için temel referans olacak 1/100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı yapılan eleştirilere karşılık kabul edildi. Meslek odaları planın hazırlanması sırasında göstermelik toplantılar yapıldığını ve öneri ve eleştirilerinin dikkate alınmadığını belirtiyor. Eleştiriler su havzaları ve orman alanlarının tahrip edilme tehlikesi ve hükümetin aldığı kararların plana yön vermesi yönünde yoğunlaşıyor. Eleştirilen bir başka konu da planın yerel seçimlerden önce apar topar kabul edilmesi.

Plan Neler Getiriyor
Planda Beşiktaş ve Beyoğlu ilçelerinin bulunduğu alan kentin merkezi iş alanı (MİA) olarak düzenlenmiş. Kadıköy, Üsküdar, Maltepe, Fatih ve Bakırköy kent içindeki birinci derece merkezler olarak belirlenmiş. Kentin doğu ve batı uçlarındaki ilçelerde de çekim merkezleri öngörülüyor.

Planın detayları
İstanbul Çevre Düzeni Planı, daha önce merkezi hükümetin duyurduğu bazı projeleri de içeriyor. Buna göre, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması tartışmalarında öne çıkan Ataşehir Finans Merkezi projesi planda yer alıyor. Planın hazırlıkları sürerken duyurulan Kartal kentsel dönüşüm projesi, Haydarpaşa Dönüşüm Projesi ve Zeytinburnu’ndaki yeni liman projesi (Zeyport) da yer alıyor. 2006 yılında hazırlanıp 2008’de iptal edilen önceki planda yer almayan üçüncü havaalanı da projeye dahil edilmiş. Yeni havaalanı için belirlenen yer Silivri… Daha önce İstanbul Üniversitesi’nin taşınması düşünülen Küçük Çekmece’de iki yeni alan daha üniversite alanı olarak ayrılmış. Planda üçüncü köprünün yapılmasına dair bir karar bulunmuyor

Uydu görüntülerinde İstanbul'un kuzeyinde yer alan ormanlar ve su havzaları ile buralardaki yapılaşma açıkça görülüyor.


Önceki plan iptal edilmişti
Onaylanan plan uzun ve tartışmalı bir sürecin sonucu... Daha önce İstanbul Çevre Düzeni Planı için Belediye bünyesindeki BİMTAŞ içinde İstanbul Metropolitan Planlama Ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) kuruldu ve çok sayıda şehir plancısı, planın tamamlanması için istihdam edildi. Süreç içinde meslek odaları ile toplantılar yapıldı ve plan 2006 yılında tamamlandı. Ancak odalar ve sivil toplum kuruluşları eleştirilerinin göz ardı edildiği ve plana yansıtılmadığı, planın plancılık ilkelerine be kamu yararına karşı olduğu ve planın hazırlanması ve onaylanmasında usulsüzlük olduğu gerekçeleriyle mahkemeye başvurdular. 2. İdare Mahkemesi Mayıs 2008’de hazırlanan planı usul yönünden iptal etti. Ancak karar usul yönünden alındığı için içeriğe yönelik bir karar verilmedi. Mahkeme kararından sonra protokol ve usul yönünden pürüzler giderilirken, eski plana oranla bazı değişikliklerle yeni bir plan daha hazırlandı. Bu revize plan da 13 Şubat günü onaylandı.

Revize planın hazırlanması sırasında meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarıyla toplantılar yapıldı. Ancak odalar daha önce olduğu gibi bu toplantıların da göstermelik yapıldığını, görüşlerinin alınmadığını ve içerik yönünden yaptıkları eleştirilerin devam ettiğini söylüyor. Belediye ise gerek usul gerekse de içerik yönünden gerekli düzeltmelerin yapıldığını, çevreye duyarlı ve İstanbul’un gelişmesine hizmet edecek bir planın oluşturulduğunu savunuyor.

Erhan Demirdizen (Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı)

İstanbul'un anayasası
Çevre Düzen Planı İstanbul’un konut alanlarıyla, sanayi alanlarıyla, altyapısıyla, yollarıyla, ulaşımıyla, ormanlarıyla, su kaynaklarıyla, su rezervleriyle, bütün bu kararların hep beraber bulunduğu genel bir plandır. İstanbul’a ilişkin ne konuşuyorsak, ne tartışıyorsak, ne hayal ediyorsak, hangi projemiz ve beklentimiz varsa, hangi yatırımı yapmak istiyorsak, şehirde yaşayanlar hangi sorunları yaşıyorsa, kim ne hayal kuruyorsa bunlara karşılık gelen plan İstanbul Çevre Planı’dır. Herkesin temel rehberi ve referansı olan temel bir belgeden bahsediyoruz. Biz buna ‘İstanbul’un anayasası’ diyoruz. O kadar önemli bir konu.

Süreci destekledik ama…
Şehir Plancıları Odası açısından bakarsak, yeni planın yapılacağı duyurulduğunda oda olarak ilk önce İstanbul ile ilgili kapsamlı bir proje hazırlandığını düşündük. Pek çok meslektaşımızın ve oda üyemiz bu çalışmada yer alacaktı. Bu nedenlerle ilk başta çok olumlu baktık ve süreçten çok umutluyduk. Ama daha sonra yaşanan gelişmeler gösterdi ki burası, yöneticiler açısından tamamen denetimsiz, her türlü tartışmadan, her türlü görüşmeden uzak, hiçbir sorgulama, tartışma ve görüşme yapısını içerisinde barındırmayan özerk bir yere dönüştü.

İşimizi görelim mantığı var
Başkanın verdiği özel bir yetki çerçevesinde çalışan gruplar var ama öbür taraftan da hem hükümetin hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı imar operasyonları var. Başbakan planlama süreci devam ederken üçüncü köprüyle ilgili açıklamaları yaptı, oysa o zaman Çevre Düzeni Planı son halini almamıştı. Ayrıca plan sonuçlandığında üçüncü köprünün olmayacağı anlaşıldı. Demek ki bu plan bir kenarda yapılsın, işimizi görelim anlayışı yerleşmeye başladı.

Bunun yanı sıra, daha önce iptal edilen plan hazırlanırken hatırlanacaktır, Galataport, Haydarpaşa Limanı ve Dubai Kuleleri gibi tartışmalı pek çok önemli noktasal projeler gündeme geldi. Ancak İstanbul’da hayat devam ediyor. Yatırımlar ya da büyük ulaşım kararları rastgele alınıyor. Dolayısıyla planın içeriğiyle ilgili ciddi sıkıntılarımız oldu. Planı fazla esnek bulduk.

Su havzaları ve orman tehdit altında
Bunun yanı sıra en önemli eleştirilerimiz İstanbul’un su havzaları ile 2-B ve orman alanları ile ilgiliydi. 2-B ve su havzası alanlarındaki yapılaşmaya dair kesin bir karar alınmadı. Böylesine üst düzey planda buna dair bir karar getirilmesi, hiç olmazsa burada nasıl bir sürecin yaşanacağını, nasıl bir metodun benimseneceğini yer alması gerekiyordu.

İstanbul’un yaşadığı su sorunu ortada. İstanbul’un su havzalarının muhakkak korunması gerekiyor. İstanbul’da belli bir yağış potansiyeli her zaman var ama İstanbul bu suları toplayıp içme suyu olarak kullanamıyor. İstanbul’un ihtiyacı olan suyun dört misli yağış var. Kente 3 milyar metreküpün üzerinde yağmur yağıyor ama su toplama havzalarına yanlış yapılaşmalara göz yumarsanız bu su gelmiyor, buharlaşıyor, yanlış yerlerde birikiyor ya da yanlış yerlere yöneliyor. Elbette planda doğrudan doğruya su toplama havzalarında yapılaşma verilmiyor. Ama su toplama havzalarının çok yakınına kadar yapılaşma öngörülmüş. İstanbul’da her şeyi çok yakından kontrol edemiyoruz. Bugün su havzasının birebir içinde olmayan bir yeri yapılaşmaya açtığınızda etrafındaki sonradan gelişecek olan mevzi planlar ile plansız yapılaşmaların önünü açmış oluyorsunuz. Su havzaları ve ormanlarla ilgili kararlar daha büyük ölçekli planlara havale edilmiş.

Hadımköy'e dikkat
Öncelikle yeni planda kısmi bazı iyileştirmeler olduğunu söyleyebilirim. TEM otoyolunu bir sınır olarak kabul edersek yeni plan, kentin TEM otoyolunun kuzeyine doğru olan alandaki tarım ve orman alanlarında bazı kısıtlama getirmeye çalışıyor. Bu eski plana göre bir iyileşmedir. Ama aynı iyileşmeyi, İstanbul için çok önemli olan Hadımköy bölgesinde göremiyoruz. Hadımköy hem orman alanlarına yaklaşması açısından hem de her iki taraftaki su toplama havzaları açısından çok kritik bir alan. Hadımköy’ün her iki tarafındaki korunması gereken su toplama havzaları, yapılaşmaya açılmaması gereken su toplama havzaları büyük bir tehdit altında.

Yeni havalanı Bakanlığın kararı
Bunun yanı sıra bir de üçüncü havaalanı konusu var. Eski planda üçüncü havaalanı yoktu. Bu tamamen DLH’nın (Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü) kendi iç çalışmasının getirdiği bir konu, İstanbul Çevre Düzeni Planı çalışmalarının, İstanbul kenti çerçevesinde yapılan çalışmaların bir sonucu değil. Şu anda Atatürk Havalimanı’nda kapasite yetersizliğinin olduğu herkesçe biliniyor. Ama ‘bunun çözümü üçüncü havaalanıdır’ deyip bunu da Silivri’de tarım alanlarının ortasındaki bölgede önermek midir, yoksa Atatürk havaalanının kapasitesini konuşmak ve Sabiha Gökçen’in kapasitesinin yeniden gözden geçirilmesi midir? İstanbul’u düşünen, İstanbul’u planlamaya çalışan, İstanbul hakkında düşünen bu kadar kurum ve kuruluş varken bütün bunların DLH tarafından, tepeden inme getirilmesi vahimdir. Bunu toplantılarda şiddetle eleştirmiştik ama yeni planda yer almış.

Konut alanları TOKİ'ye göre belirlenmiş
Yeni planla ilgili bir diğer eleştirimiz konut alanları ile ilgili. Planda 11 bin hektar civarında yeni alanı gelişmeye açılıyor. Biz burada şunu gözlemledik; bu 11 bin hektarlık yeni konut alanlarının, yeni gelişime alanlarının dağılımlarına baktığımızda büyük ölçüde TOKİ ve KİPTAŞ’ın geçtiğimiz yıllarda yapmış olduğu projelerin belirleyici olduğunu görüyoruz. TOKİ ve KİPTAŞ nerelere gitmişse, nerelerde konut projeleri geliştirmeye başlamışsa Çevre Düzeni Planı da onları bir veri olarak kabul etmiş. Bu projelerin bazıları yanlış, bazıları da mahkemelik. Bunlar devam da edebilir, iptal de edilebilir. İstanbul’da bunun çok örneği var, hukuki olarak geçersiz olduğu için yarıda kalmış çok yer var. Çevre Düzeni Planı ölçeğinde bir planın bunları etüt etmeden, yer seçimi doğru mu?

İtirazları kim görüşecek
Son olarak zamanlamaya dikkat çekmek istiyorum. Biz Çevre Düzeni Planı’nın bu kentin anayasası olduğunu söylüyoruz. Yapanlar da bu niyetle yaptıklarını söylüyorlar. İstanbul gibi bir şehrin Çevre Düzeni Planı’nın giderayak, seçime sayılı gün kala, son meclis toplantısında karara bağlanması, bu planda her şey doğru bile olsa doğru değildir. Burada son meclis toplantısında onaylandı. Plan askıya çıkacak, biz buna itiraz edersek, bunu kim görüşecek? Seçimden sonraki belediye meclisi görüşecek. Eğer itirazları seçimden sonraki meclis görüşecekse, planı da seçimden sonraki meclis onaylasın. Hangi itirazları neye göre kabul edecek, neye göre reddedecek?

Yıldız Uysal (Mimarlar Odası, Kentleşme Planlama Komitesi Yürütücüsü)

SON HALİNİ GÖREMEDİK
Onaylanan son plan henüz elimize ulaşmadı ancak bir ay önceki halini inceledik. Şu anda geçen haliyle bir iki ufak değişiklik yapılmış olabilir, bu değişikliklerin ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz ama bu planın bütünü hakkındaki fikrimizi değiştirmez elbette.

Arkeolojik alana üniversite!
Dava açtığımız 2006 yılındaki plandaki başlıkların altında çok değişen bir şey olmadı. İlk planda doğu ve batı sınırlarında birer üniversite alanı yer alıyordu. Bunlar kaldırılmış ama içme suyu havzalarının dibine yerleştirilmiş.

Ümraniye’de bir 2-B alanına tam da Ömerli havzasının dibinde, yeni bir iş merkezi konulmuş. Birinci derece sit alanı olan Küçükçekmece Havzası’ndaki alana ilk planda İstanbul Üniversitesi’nin taşınması kararı vardı. Burası hem ekolojik olarak çok önemli bir yer hem de bölgede çok önemli arkeolojik alanlar var. Buradaki buluntular, Yenikapı’dakiler gibi İstanbul’un neolitik dönemi ve sonrasına ışık tutacak nitelikte. Yeni planda, eski plandakine ilave olarak yeni bir üniversite alanı daha bu alana yerleştirilmiş.

Merkez ne dediyse o!
Plan raporuna baktığınızda burada “alt ölçekli, parsel bazına kadar varan planlarla İstanbul’un şekillenmesi yanlıştır, onun için bütüncül, üstten bir plan yapıyoruz” diyor. Ama Kartal’daki yenileme projesi, Küçükçekmece’deki yarışma projeleri, Zeytinburnu’ndaki liman, Haydarpaşa projesi, Salı Projesi’ni işlemiş, Başbakan’ın dillendirdiği Ataşehir’deki finans merkezi projesi gibi alt ölçekli projeler bu planda yer almış.

Tarım alanında havaalanı
Daha iki sene önce yapılmış planda da hazırlanan raporda havaalanı yoktu ve böyle bir ihtiyaç da belirtilmiyordu. Raporda sadece ikinci havaalanının daha genişletilmesi ve iki havaalanının koordineli kullanılması vurgusu yapılıyordu. Yeni planda ise üçüncü havaalanı yer alıyor. Bakan daha önce bunu açıklamıştı, yani kararı kendi kendine vermiş. üstelik havaalanı tarımsal karakteri korunacak büyük alanın ortasına konulmuş. Sonuç olarak merkezi hükümet ne dediyse istisnasız plana yansımış.

Zamanlaması seçmeni hiçe saymatır
Planın içeriği kadar, onay için seçilen zamanlama da çok tartışmalı. Yeni bir meclis ve yeni insanlar gelecek. Bunun yeni yönetime ve yeni meclise bırakılması gerekirdi. Sanki yangından mal kaçırır gibi alelacele geçirilmesini iyi niyetle açıklamak mümkün değil.

Eylem Tuncaelli (Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı)

En hassas konu havzalar
Planlamayı yönlendiren stratejiler, kentin daha fazla sanayileşmesine dolayısıyla giderek daha fazla göç almasına yönelik olarak hazırlanmış. İş merkezlerinin ve sanayinin kentten uzaklaştırarak Türkiye’nin diğer bölgelerine kaydırmayı hedef almak yerine buralar İstanbul içinde kıyılara ve doğal su ortamlarına yakın olarak planlanmış. Bunu sağlamak için de havzaların gözden çıkarıldığı görülüyor.

Planlamada belirlenen stratejiler doğrultusunda Küçükçekmece Gölü Havzası, havza niteliğinden çıkarılmış. Gölü ve derelerini koruyan mutlak, kısa ve uzun mesafe koruma bandı kaldırılmış ve yaklaşık 400 endemik (bu bölgeye özgü) türe sahip havza sanayileşmeye ve yerleşime açılmış. Diğer havzalarda (Elmalı, Ömerli, Terkos havzalarında) ise mutlak koruma alanı plana işlenmiş ancak havza sınırı içinde bulanan ormanlık alanlarda 2-B alanları belirlenerek plana geçirilmiş. Havza sınırları içinde ve/veya ormanlık alanlarda 2-B alan tanımı bu bölgelerin yapılaşmaya açılması için plan üzerinde izinlerin söz konusu olacağını ve havzaların giderek daha yoğun kirlenme tehdidi altına sokulacağını gösteriyor.

Sonuç olarak, daha önce dile getirdiğimiz eleştiriler göz ardı edilerek özellikle su havzaları ve ormanlık alanların tahribatına yol açacak kararlar alınmış

Eleştirilere Belediye'nin cevabı
Hazırlanan yeni planla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi NTVMSNBC’ye yazılı bir açıklamada bulunarak planın getirdiği yenilikleri değerlendirdi ve eleştirilere yanıt verdi.

Onama yetkisi belediye'de
Bu plan bizzat İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü tarafından hazırlanmış, mahkeme kararları ve ilgili itirazlar da göz önüne alınarak tamamlanmıştır.

2006 tarih ve 5538 sayılı Kanun ile, Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde İl Çevre Düzeni Planı yapma yetkisinin sadece Büyükşehir Belediyeleri tarafından kullanılacağı hükmü getirilmiştir. 5538 sayılı Kanun’a göre 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nı onama yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndedir.

Yeni plan daha korumacı
Planın çevreye ve tarım arazilerine çok daha duyarlı getirileri vardır. Bu planla, korunan tarım arazileri oranı arttırılmıştır.

Sözkonusu doğal kaynaklara karşı korumacı stratejilerle donanan plan, örneğin, Gümüşyaka’daki lojistik alan, Silivri’de tekno-park ve Ağva’da teknopark alanları yerine tarım arazileri korunarak plana maksimum duyarlılık kazandırılmıştır.

2006 yılında Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile kabul edilen Çevre Düzeni Planına göre yaklaşık 15.000 hektar daha tarım arazisi daha bu planla korunmuştur.

İlk plana yapılan itirazlar, Çevre İllerdeki Üst Ölçekli Planlar (Trakya, Kocaeli), IX. Kalkınma Planı, OECD Raporu gibi çalışmalar, kurum görüş yazımıza cevaben gelen görüşler ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Tarım, Sanayi ve Hizmetler Sektörlerine ilişkin analitik etütler dikkate alınmış ve 1/100.000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planı bu doğrultuda Şehir Planlama Müdürlüğümüzce yeniden gözden geçirilerek düzenlenmiştir.

Odaların görüşlerini aldık
23.06.2008, 08.07.2008 ve 14.08.2008 tarihlerinde tüm Odaları temsilen yetkili kişilerin katıldığı toplantılar düzenlenmiştir. Söz konusu toplantılarda Oda Temsilcilerine sunum yapılmış, plana ilişkin bilgilendirme yapılmıştır.

Meslek odalarıyla katılımcılık esasına dayalı olarak yaptığımız toplantılara ilişkin sesli ya da görsel kayıtlar elimizde mevcuttur.

Türkiye standartlarına uygundur
Avrupa Corine standartlarında öngörülen yaklaşık olarak maksimum 20 farklı lejand maddesine karşın, bu makro düşünce yapısının ötesine geçerek metropol alanın ölçeği de hesaba katılarak çok daha mikro bir plan hazırlanmış, Türkiye standartlarına uygun bir plan ortaya çıkarılmıştır.

Orman alanları ya da su havzalarının tahribatına yönelik herhangi bir karar alınması sözkonusu değildir. Tarım alanları, orman alanları ve su havzaları mutlak koruma altındadır.

TOKİ ve KİPTAŞ iddialarına yönelik olarak, değil iddia edildiği ölçüde, bu planla diğer planların üzerine hiçbir konut yapılanması açılması söz konusu değildir.

3. Havaalanı hemen değil
Üçüncü havaalanı, ancak Silivri’de önerilen 1.5 milyonluk nüfusun o noktaya desantrlize olup, mevcut ikinci havaalanı kapasitelerini doldurduktan sonra detaylı etütlerle sözkonusu olabilecektir.

Bu plan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın himayesinde Belediye bürokratları tarafından, katılımcılık esasına dayalı metotla yapılmış, danışmanlar ve STK toplantılarıyla ortaya çıkarılmıştır.

Editör: TE Bilişim