Hırsızı Samuray kılıcıyla doğradı

ABD’nin Maryland eyaletinde bulunan Baltimore kentinde bir üniversite öğrencisi, evine giren hırsızı samuray kılıcıyla öldürdü.

Polis, gece 01.20’de 4 öğrencinin birlikte kiraladığı bir evin garajına hırsız girdiğine dair ihbar aldı. Garajda hırsızla karşı karşıya gelen öğrencilerden biri, polisi beklemek yerine sabırsız davranıp adamın sırtına atladı.

Elinde samuray kılıcı tutan öğrenci, hırsızın sağ elini kestikten sonra hızını alamayıp adamı gövdesinden ve boynundan ağır yaraladı. Ağır yaralanan soyguncu öldü. Olayın nefsi müdafaa olması nedeniyle öğrenci hakkında dava açılmayacak.

Dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi veren bir ülkede gerçekleşen bu olay sonrası ev sahibinin ceza almaması, türk hukuk sistemine bakıldığında gerçekten düşündürücü.

Bundan bir ay önce yazarımız Feramuz Erdin'in kaleme aldığı, 'Kendi kamu görevlisine bile güvenmeyen hukuk sistemi' başlıklı makalesinde yazarımız Feramuz Erdin konuyu işlemiş ve bakın neler söylemişti:

Haber, gazetelere yansıdığı şekliyle şöyle:

Bağcılar'da evine hırsız giren Mete Engin, ikinci şoku eve polis çağırdığında yaşadı. Polisin ilgisiz tutumundan yakınan ev sahibi, "Eve gelen polisler, kapı girişindeki güvenlik kamerasını bile incelemedi. Beni, 'Merak etme, en az iki ay daha evinize uğramazlar' diye teskin etmeye çalıştı. Benimle alay ettiler. Polis bizi böyle mi koruyacak?" diye isyan etti.

Habere göre olay şöyle gelişmişti:

Mete Engin'in, Melek Caddesi Çeşme Sokak'taki evine, dün gece hırsız girdi. Evdeki laptop, cep telefonları ve ziynet eşyalarını toplayan hırsız, aldıklarını pencere altında kendisini bekleyen arkadaşına attı. Daha sonra yatak odasına gidip otomobil anahtarı ve cüzdanı aldı. Hırsız, koridordan geçerken askıda gözüne kestirdiği pantolonları tek tek salona getirip ceplerini boşaltırken, Mete Engin gürültüye uyandı. Salona giden Mete Engin, hırsızla burun buruna geldi. Yaşanan kovalama sonrası hırsız, 5 metre yüksekliğindeki pencereden atlayarak kaçtı.

Maazallah o hırsız 5 metrelik yükseklikten atlarken bir tarafı incinse veya başına bir hal gelse ev sahibinin başına gelecekleri az çok tahmin edebilirsiniz:

Hırsızlık mağduru olan vatandaş, hırsızın başına gelen yaralanmanın faili olmadığını anlatmak için mahkeme mahkeme dolaşacaktı!

Çünkü bu ülke sadece araç trafiğine açık otobana giren yayaya çarpan sürücülerin, yatak odasında burun buruna geldiği hırsızı silahıyla vuran vatandaşların hemen tutuklandığı bir ülke.

Çünkü kanun ve uygulayıcıları sizden sadece araç trafiğine açık olan otoyolda insanların karşıdan karşıya geçebileceğini veya yatak odanızda uyku sersemi karşılaştığınız adamın size zarar vermek için mi yoksa sadece evinizden hırsızlık yapmak için mi orada bulunduğunu saliseler içinde muhakeme etmenizi bekliyor!

Yanlış muhakeme ederseniz; anam babam diyene, derdinizi anlatana kadar en az iki üç ay “içerdesiniz”!

Eğer “zavallı” hırsız evinize sadece hırsızlık yapmak amacıyla girdiğini ama sizin onu haksız olarak bir güzel sopaladığınızı ispat ederse işiniz daha da zor:

Müessir fiilden ceza bile alabilirsiniz!

* * *

Oysa en son iki gün önce gazetelere yansıdığı şekliyle batıda, dükkânını veya evini soygunculardan kurtaran; onları sopayla döverek veya silahla yaralayarak püskürten insanlar kahraman ilan ediliyorlar!

Peki, batı demokrasileri ile Türkiye arasındaki bu bariz fark nereden ortaya çıkıyor?

Kanunlardan mı yoksa uygulamadan mı?

* * *

Aslına bakarsanız Türkiye’deki sorun her ikisinden de kaynaklanıyor:

Bazı suçlara ön görülen cezaların caydırıcılığının olmaması, suçluları arsız yaptığı gibi; yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere suç ve suçluyla mücadele eden kamu görevlilerini de bezgin yapıyor.

Diğer yandan Kara Avrupa’sı hukuku üzerine inşa edilmiş olan Türk Hukuk Sistemi uygulamaları, olayı tüm boyutlarıyla irdelemeye odaklandığı için, olayın vasfı ve mağduru bir anda değişebiliyor.

Bir de istisna olması gerekirken artık kural haline gelmiş olan tutuklama uygulaması var.

Evinize giren hırsızın suçunun niteliği tutuklanmamayı gerektirebilirken, ona zarar veren vatandaşın suçunun niteliği tutuklanmayı gerektirebiliyor.

Bunu en çok görevi başındayken görevi gereği silah kullanan polislerin tutuklanmalarında görüyoruz:

Mahkemeler, işi zaten silah kullanmak olan polisleri bazen “kamuoyu baskısını” mazeret göstererek tutuklayabiliyorlar.

Oysa ki; soruşturma veya yargılama süreci sonunda yanlış bir kararla silah kullandığı tespit edilen kamu görevlisi zaten haksız eyleminin gerektirdiği hapis cezasını alacak ve kamu görevinden atılacaktır.

Ama kamu görevlisine bile güven duymayan adalet sistemi maalesef sade vatandaşına hiç güven duymamakta ve ilk anda kaza gibi görünen olaylarda bile istisna olması gereken tutuklama kural olarak uygulanmaktadır.

* * *

Şimdi gelelim o en çok sorulan soruya:

Yatak odanızda uyku sersemi burun buruna geldiğiniz hırsıza ne yapmalısınız?

Yumruğu suratının ortasına patlatmadan önce şunları bir düşünün derim:

Hırsız odanıza ne amaçla girmiş?

Sadece hırsızlık için mi; yoksa size zarar vermek (yaralama, tecavüz vs) gibi bir niyeti de var mı?

Elinde size zarar verebileceği bir silah veya silah olarak kullanabileceği bir şey var mı?

Alkollü mü, uyuşturucu veya uyarıcı almış mı?

Saat kaç?

Evet evet bu da çok önemli! Teknik olarak gece mi gündüz mü? Çünkü suçun vasfı saatine göre değişiyor.

Uyku sersemi, yanı başınızda beliren kişilerden kaynaklanan panik ve korku içindeki halinizle tüm bu sorulara kanunun uygun gördüğü doğru cevapları verebiliyorsanız, elinizi korkak alıştırmayın!

Ama ya “sınavda” çakacak gibiyseniz?

Karar sizin…

Çünkü bundan sonraki soru şu olabilir:

40 satır mı 40 katır mı?

Editör: TE Bilişim