Bahçeli: Geldiğiniz gibi geri gideceksiniz  
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

İşte Bahçeli'nin açıklamasından satırbaşları:

Milletimiz bize görev verdiği andan itibaren yapacaklarımız tamdır. Haysiyetli mücadelenin milli meselelerde yüksek sorumluluğun adresi olan MHP yeni dönemde de birliğin beraberliği savunucusu olacaktır.

Partimizi 40. yıllık yolculuğunda bugüne ulaştıran başta Başbuğ olmak üzere dava arkadaşlarımıza şükranlarımızı sunuyorum.

Cumhuriyetimizin ilanı üzerinden 86 yıl geçtiği bugünlerde, sancılı bir süreç ülkemizin yine karşısındadır. Büyük bir inanç şuur ile girişilen İstiklal mücadelesinin mükafatı olan cumhuriyetimizin temel değerleri bugün tehlike altındadır.

Milletimizin bin yıllık kardeşliği bozulmak istenmektedir. İkinci bir dilin resmiyete sokulması planlanmaktadır. Dağdaki canileri affetmenin yolları aranmaktadır. Başbakan Erdoğan bin yılda ağır bedeller ödeyerek bugünlere ulaşmış Türk milletini kabileler haline getirmek istemektedir.

TERÖRİSTLER ALKIŞLAR ARASINDA DAĞDAN İNİYOR

Kapanmamış tarihi hesaplar yeniden açılmakta, Türk milletine karşı ahlaksızca meydan okunmaktadır. Türkiye’de, bir yandan teröristler alkışlar arasında dağdan inmektedir, öte yandan milletimiz öfkeyle ayağa kalkmaktadır.

Bir yandan teröristle pazarlık edilmektedir, diğer yandan aziz şehitlerimizin yaraları bir kez daha kanatılmaktadır.

Bir tarafta Başbakan bu rezaleti umut verici bulmaktadır, diğer tarafta gazilerimiz gözyaşı dökmektedir.

Bugünümüzü borçlu olduğumuz, gazilerimiz şehitlerimiz incitilmektedir. 

Başbakan Erdoğan, zemzem ile zehri karıştırmaya çalışmaktadır.

Hükümetin memurlarınca terörist kucaklanırken, ruhları yaralanmış insanlara gösterilmemiştir.  Hükümet canilere kucaklayıcı, gazilere zorbadır.

Bu leke Başbakan’ın alnına silinmemek üzere çalınmıştır. Tarih asla affetmeyecek, bu kara leke asla çıkmayacaktır.

'Biz sizin kardeşiniz değiliz, sizin kardeşiniz dağdan inenlerdir' diyen öfkeli kahramanlar hepimizin yüreğini derinden dağlamıştır.

En acılı günlerinde bile vatan sağ olsun diyenler bugün öfke duymaktadır.

HESABINI KİM VERECEK

Hatırlatmak isterim ki hunhar saldırılarda meydana gelen kayıplarımız sadece güvenlik güçlerimizden oluşmamaktadır. Zor şartlar altında öğrencileri için çırpınırken, hayatını kaybeden yüzlerce öğretmenimizin hesabını kim verecektir?

Cemaate vaaz eden sayısız din görevlilerinin katledilmesinin hesabını kim verecektir?

Maden ocaklarında inşaat sahalarında katledilen mühendislerimizin işçilerimizin hesabını kim verecektir?

Ateşe verdiği evlerde dükkanlarda ölen kadınların çocukların hesabını kim verecektir?

Kardeşim dediği insanlara sağlık vermekten başka, fedakar hemşireleri doktorları öldürenlerin hesabını kim verecektir?

Dağdakiler suçsuz, gelenler suçsuz, kalanlar suçsuz ise bunca yılın ağır kayıplarını nasıl helal edecektir?

Bu mücadelede bugüne kadar başrol oynayan, akıl veren kurumlar ve zevat bunun vebalini nasıl ödeyecektir?

Biz asla kan ve intikam peşinde değiliz. Ama yapılanlar ceza mı kalacaktır? Teröristler törenlerle karşılanacaksa yıllardır verilen mücadele nerede kalacaktır

PKK’nın silahla elde edeceği hedef kalmamıştır. Tamamı AKP kadrolarınca vadelenmiştir. Pişmanlık duymalarını gerektirecek, bir nebze olsun utandıracak, bir hükümet üstünlüğü de söz konusu değil.

ANALARIN GÖZYAŞLARI NASIL DİNECEK

Anaların gözyaşları Türkiye’yi bölerek mi dinecektir? Anaların gözyaşları şehitlere hakaretlerle mi dinecektir?

Teröristlerin elindeki paçavrayı indiremeyen hükümet, şehit ailelerinin ellerindeki al bayrağı indirerek mi anaların gözyaşlarını dindirecektir?

Küstah zihniyeti terbiyeye davet ediyorum.

Bizler varlığımızı milletimize borçlu olduğumuza inanan siyasetçileriz. Aziz milletimiz muhterem aileleri ve evlatlarımız üzerlerindeki haklarını helal etsinler. Bilinsin ki bu yaşanan hıyanet milletimizin hissiyatı değiliz.

Emin olunuz ki tüten her ocakta anılarınız yaşatılmaktadır. Bugünümüzü borçlu olduğumuz evlatlarınızı unutmamız mümkün değildir.

Türk milleti yaşadıkça hepsinin aziz hatıraları sonsuza kadar yüreklerimizde yaşayacaktır.

HESABINI SORACAĞIZ

Biz biliyoruz ki şehit vurulunca değil unutulunca ölür. Asla unutmayacağız, mücadelelerini asla unutturtmayacağız.

Bunun hesabını bu ihaneti yaşatanlardan da mutlaka soracağız.

Türkiye’nin milli birliğini yıkmak için Başbakan Erdoğan PKK açılımında dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Türkiye’ye çok tehlikeli sonuçları olacak toplumsal çatışma ortamına sürüklemeye kararlı olduğu görülmektedir.

Kandil’deki bir grup teröristin Türkiye’ye getirilmesi bu yolculuğun ilk bölümüdür.

Beklenen ikinci adım ise konunun TBMM’nin önüne getirilmesi olacaktır. Bu konunun, cumhuriyetimizin kurucusunun ölüm yıl dönümünde görülecek olması da ilginçtir.

Bugüne kadar adını dahi koymaktan korktuğu takma isimlerle pazarlamaya çalıştığı bu yıkım projesi hakkında neler söyleyeceğini Türk milleti merak etmektedir.

Gelinen bugünkü noktada siyasi sahtekarlık yapmak imkanı kalmamıştır. MHP Başbakan’ın gerçek yüzünün bütünüyle açığa çıkması açısından, Meclis’te yaşanacak tarihi hesaplaşmayı beklemektedir.

Türkiye’nin ne bölgesinde ne de dünyanın her hangi bir yerindeki sorunlarına bağımsız karar verme imkanı kalmamıştır.

Özellikle küresel projelerin taşeronluğunu yapan Başbakan Erdoğan, kendisiyle birlikte ülkemizi de karanlığa sürüklemiştir.

AKP bölgesel güç, yumuşak güç gibi tanımlarla avunurken, Türkiye bütün geleceğini dünyaya yön veren vahşi projelerin emellerine alkış tutmaktadır.

Kendi kararlarını kendisi veren bir devletin, bugün yarın ve gelecekte yapacakları bellidir. Elbette ki dünya bizden ibaret, değişimin kontrolü de bizim elimizde değildir. ancak bu da stratejik vizyonların parametresinde yer almaktadır.

Bugün Irak’ta yaşanan sosyal siyasal ekonomik gelişmelerin tamamının Irak’lıların kararıyla olmamıştır. Bölgenin dünyanın enerji geleceği açısından önemi ortadadır.

ABD’nin 1996 yılında sözde Saddam’ın zulmünden korumak için  Türkiye üzerinden Guam Adası'nda götürüldüğü 2500 peşmergeyi hatırlatmak isterim.

2003 yılında ise ABD’nin müdahalesiyle Irak tam bir kan gölüne dönmüş, ülkede üçe bölünmenin bütün şartları oluşmuştur.

Geçtiğimiz günlerde, şimdilik ayakta durmaya çalışan Irak devletiyle yapılmış çok sayıda anlaşmanın bu ülkeyi ayakta tutmak için bir önemi yoktur.

PKK AFFININ EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ BARZANİ

Gelişmeler, bu anlaşmaların Kuzey Irak yönetimiyle devam edeceği görülmektedir. ABD’nin 2011’e kadar Irak’tan çekilmesiyle, Başbakan’ın yıl sonuna kadar bitirmeye çalıştığı açılımla bağlantısı olduğu bellidir.

Türkmenlerin varlığı ve geleceği ise ileride yutulacak sözler verilmiştir.

Bu kapsamda yapılan en büyük hata Barzani’yle başlatılan müzakereler olmuştur.

Irak’ın kuzeyini Türkiye’ye karşı terör üssü olarak kullanan Barzani’dir. PKK affının en büyük destekçisi Barzani’dir. Siyasi af karşısında teröristlerle arabulucu da Barzani’dir. Yıkım projesinin Irak acentası olan da Barzani’dir. Türkmenleri imha etmeye çalışan da Barzani’dir. ERbil lobisinin bilirkişisi de Barzani’dir. Senelerce teröristlerin saldırılarının arkasındaki mihrakta Barzani’nin ta kendisidir.

AKP hükümeti bu Barzani’yi muhatap almıştır. Atılan adım Barzani’ye meşruiyet desteği sağlanmıştır. AKP’nin dışişleri bakanı kanlı terörün en büyük temsilcisi Barzani’yi temize çıkarmaya çalışmıştır.

Türkiye’ye her vesilede dil uzatan Barzani’yi hasretle kucaklayan Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı, AKP hükümetinin teröre karşı eksik kalan fotoğrafını tamamlamış

Ortaya çıkan gerçek şudur. Türkiye milli duruşunu Irak’a kabul ettirmek, terörü önlemek, Türkmenlere sahip çıkmak karşısında caydırıcı bir politika izleyememiştir.

Başbakan Erdoğan ve hükümetlerinin, sıkıştıkları yerlerde kamuoyunun kafasını karıştırmak için gösterdiği maharet hepimizin malumudur.

Yapay meydan okumalar, sanal düşmen yaratarak destek istemek, inançları mazeret yaparak vicdanları tahrip etme bu hükümetin karakteri olmuştur.

'ISLAK İMZA' TARTIŞMALARININ BAŞLAMASI İLGİ ÇEKİCİDİR

Hükümetin PKK açılımın bütün lobi çalışmalarına rağmen, tepki topladığı bir esnada “ıslak imza” tartışmalarının başlaması ilgi çekicidir.

Son günlerde üzerinde tartışılan konunun en hassas tarafı AKP’nin yarattığı güvensizliğin devletin kurumlarına dayanmış olmasıdır.

Kimlerin servis ettiği bilinmeyen, gerçek mi sahte mi olduğu netleşmemiş belgelere yapılan yorumlar sağlıklı değildir.

Suçlamalara muhatap olan kurumun TSK olması da ayrıca bir hassasiyet gerektirmektedir.

Ancak bu konu hakkındaki düşüncelerimizi net ifadelerle vurgulamakta yarar görüyorum. Türkiye bugün iyi yönetilmemektedir, milletimiz açlıkla çaresizlikle yüz yüzedir. Cumhuriyetimizin yapısı tahrip edilmektedir. Bunlar AKP’nin karşımıza çıkardığı gerçeklerdir.  Acilen çözülmesine de ihtiyaç vardır. Gecikme bunalımı artırmaktadır.

Milletimiz iki ayrı genel seçimde bu partiye iktidar görevi verilmiştir, saygı duyulmalıdır. Bu itibarla hala devam ettiği anlaşılan, siyasete müdahale heveslerini asla kabul edemeyiz. 40 yıl içinde olgunlaştırdığımız siyasetimizi de yetersiz olsa bile Türk siyasetini dayatmalara teslim edemeyiz.

Siyasetteki kirlenmeyi bitirmeden, milli meselelere gerekli ilgi gösterilmeden ekonomide beklenen istikrara kavuşturmak beklenmemelidir.

Krizin üzerine gidemeyen hükümet, milletimizin çığ altında kalmasına seyirci kaldı.

Bu iktidar yoksulluğu getirmiş ve büyürken işsizliğin arttığı ekonominin temelini atmıştır. Katma değer üreten teknoloji yoğunluklu bir sistem geliştirememiştir.

GELDİĞİNİZ GİBİ GERİ GİDECEKSİNİZ

Siz geldiniz köylümüz kaybetti tefeci kazandı

Siz geldiniz işçimiz kaybetti, komisyoncular kazandı.

Memurumuz esnafımız emeklimiz kaybetti, küresel para lordları kazandı.

Siz geldiniz tarihimiz unutuldu, vatanımız hedef oldu

Ve siz geldiğiniz ama unutmayın ki geldiğiniz gibi geri gideceksiniz.
 

Editör: TE Bilişim