Küçük'le "Düzeyli İlişkimiz" Var

''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Vedat Yenerer, emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün talimatlarına göre haber yaptığı iddialarının doğru olmadığını belirterek, ''Benim Veli Küçük ile olan ilişkim tamamen gazeteci-emekli asker ilişkisidir'' dedi.
     İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Vedat Yenerer, önce meslek hayatında yaptığı çalışmaları anlattı. Yenerer, ''Türkiye Gazeteciler Cemiyeti dışında hiçbir dernek, hareket ya da oluşuma üye olmadığını, 18 yıldır sarı basın kartı taşıdığını, meslek hayatında yalan, iftira ya da yüz kızartıcı hiçbir suç işlemediğini ve ceza almadığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı eleştiri yazısı nedeniyle hakkında 2 dava açıldığını, bunlardan birinin reddedildiğini, diğerinin de Yargıtay aşamasında bulunduğunu'' anlattı.
     Yenerer, ''başına ne geldiyse, bu süreçten sonra geldiğini'' ifade ederek, ''Başbakan ile davalı birçok insanın, terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak suçundan bu davada yargılandığını, bunun bir terör değil intikam operasyonu olduğunu'' savundu.
     Vedat Yenerer, 1989'dan beri gazeteci olarak görev yaptığı değişik savaş bölgelerinden getirdiği ve içine çiçek koyduğu, dekor amaçlı bulundurduğu boş top, havan ve bomba kovanlarını iş yerinde gören polislerin ''altın bulmuş gibi sevindiklerini'' öne sürdü.
     ''Emniyetin savcılığa gönderdiği ve 'terör örgütü üyesi olduğunu gösterir yeterli veri olmadığını' belirten yazının 7 ay hapis yattıktan sonra eklerden çıktığını'' savunan Yenerer, örgüt üyesi olarak tutuklandığını da iddianame hazırlandıktan sonra öğrendiğini ileri sürdü.
     Evinde bulunan 135 yıllık Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yapılan tüfeği 2000 yılında Erbil'de antika dükkanından 75 dolara satın aldığını, bunu daha önceki televizyon programlarında ve açtığı bir sergiye de koyduğunu anlatan Yenerer, Habur'daki güvenlikçilerin eski ve paslı olması nedeniyle dikkate almadıkları tüfeği yasa dışı yollardan Türkiye'ye sokmadığını vurguladı.
     Yenerer, bu tüfeği denemek için fişek bulunamadığını, tek fişek hazneli, üstten doldurmalı tüfeğin ''vahim silah'' olarak kayda geçildiğini belirterek, 135 yıllık hurda tüfeğin Ergenekon'un cephaneliğine yazıldığını söyledi. Wendl markalı tüfeğin, Alman tüfeği olan mavzer yazılarak vahim nitelikli silah sınıfına sokulduğunu ifade eden Yenerer, mahkemenin kelime oyunuyla yanıltıldığını savundu.
     Yenerer, yine 7.65 milimetre çapında bir tabanca, dolu şarjör ile 43 fişeğin de evinde bulunmadığını iddia ederek, ''Bu şekilde, vahim tüfek ve ruhsatsız tabanca bulunduran terör örgütü üyesi imajı verilmiş. Aile şerefim, mesleki onurum ve itibarıma kara çalınmıştır. Tek silahım kalemimdir. Otomatik silahım da Nikon fotoğraf makinemdir'' dedi.
     Vedat Yenerer, 1990 yılından beri Irak'a en az 100 kez gittiğini belirterek, iddianamede silah denilen malzemelerle Bolu'daki bir köyün bile ele geçirilemeyeceğini savundu.
     ''Terör örgütü PKK'nın kamplarında haber amaçlı Murat Karayılan gibi kişilerle çektiği 11 fotoğrafın da dosyaya konularak bunlarla PKK terör örgütü ile irtibatının ortaya konulduğu iddiasında bulunulduğunu'' ifade eden Yenerer, Abdullah Öcalan ile çekilmiş fotoğrafının olmadığını söyledi.
     ''Kanlı kukla PKK'' adlı kitabında yer verdiği söz konusu belgesel fotoğrafların 1991-1994 arasında çekildiğini ve gazetelerde de yayımlandığını anlatan Yenerer, polislerin Şamil Basayev, Hamas'ın lideri Şeyh Ahmet Yasin, Gulbeddin Hikmetyar gibi Afgan-Taliban liderleri ve Hasan El Beşir ile çekilen fotoğraflarını almadıklarını savundu ve bu fotoğrafları mahkemeye sundu.
     Yenerer, ''Sayın savcılar, 135 yıllık antika tüfek, PKK kamplarında çekilmiş haber amaçlı fotoğraf ve Veli Küçük'ü tanıyor olmamı gerekçe gösterip terörist yaftasını kolayca vurdular'' diye konuştu.
     Vedat Yenerer, 20 yılı aşkın süredir gazeteci olduğunu, yayımlanmış 6, yayın aşamasında da 2 kitabı bulunduğunu belirterek, özetle şunları söyledi:
     ''Savcılar hiçbir somut delile dayandırmadan, ahlaksız ve gerçek dışı bir iddia ile haberciliğime kara çalmaya cüret edebilmekte ve yazacağım haberleri yazmadan önce sözde örgütün üst düzey yöneticisi konumunda olan emekli general Veli Küçük'ü arayarak, onun talimatlarına göre haber yaptığımı söyleyebilmektedir. Yalan. Bir tek delil göstersinler. Şiddetle reddediyorum. Hangi talimat? Talimatı alanlar bellidir. Kimin talimat aldığını siz çok iyi biliyorsunuz. Siz bile dinleniyor olabileceğinizi söylediniz. Ayrıca bu ortamda sizin takip edilmediğinizi bana kimse inandıramaz.
     Genelde siyasetçi ve askerlerle sık görüşmeme neden olan sıcak bölge gazetecisiyim. Çevrem de bu şekilde oluşmuştur. Her partiden milletvekilini tanırım. Benim Veli Küçük ile olan ilişkim tamamen gazeteci-emekli asker ilişkisidir.
     Savcılar 3 adet tapeyi iddianameye koymuşlar. Oysa dinlendiğim 3 ay boyunca çok sayıda general ve subay dostumla görüşmeler yaptım. İddianamede Veli Küçük'e 'kendimin de gözaltına alınabileceğimi' söylediğim öne sürülmektedir. Bu doğru değil. Savcılar olmayan bir diyalog yaratıp suç işlemekteler. Savcılar haber almamın ve vermemin anayasal hakkım olduğunu görmezden geliyor.
     Ne kitaplarımda, ne programlarımda, ne de köşe yazılarımda Veli Küçük adını andım. Ama propaganda yaptığım iddia edilip, bir tek belge ortaya koyamadan tutuklattırıldım.''
     Veli Küçük'ü, ''sabıkasız, sicili temiz'' emekli bir general olarak tanıdığını ifade eden Yenerer, Küçük'ün Ergenekon örgütünün yöneticisi olduğu iddiasını gazetelerden ve emniyetten öğrendiğini ifade etti.
     Yenerer, Küçük ile son 5 yılda birkaç kez yüz yüze geldiklerini, başka hiçbir ortamda bulunmadıklarını dile getirerek, Küçük ile bir kez yaptığı siyasi dedikodunun suç delili olarak iddianamede yer aldığını savundu.
     Veli Küçük'ün düşünceleri merak edilen bir isim olduğunu, televizyonlara çıkmayıp demeç vermediğini ve çok az sayıda gazeteciyle görüştüğünü kaydeden Yenerer, bugüne kadar Küçük'ü ikna edip televizyon programına çıkartamadığını, röportaj da yapamadığını belirtti.
     ''Nasıl bir propaganda birimiyim ki propaganda yapamıyorum'' diyen Yenerer, MHP üyesi bile olmayan Küçük'ün kendisine bir telefon görüşmesinde serzenişte bulunduğunu ifade ederek, ''Küçük'ün bir gazeteciye serzenişte bulunması, partinin yöneticilerini beğenmemesi ve kızması suç olabilir mi? Bunu (telefonda) dinlediğim için 10 aydır buradayım'' görüşünü ileri sürdü.(aa)

Editör: TE Bilişim