Erdoğan Vazgeçti 
 
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Baykal'la görüşme talebini geri çekti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP'nin Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan şunları söyledi:

AZERBAYCAN’A BAYRAK YANITI

Bizim Azerbaycan aleyhine olacak hiçbir adımı atmamız mümkün değildir. Ancak Türkiye ile Azerbaycan arasına nifak sokmak için uğraşanların gayret içinde olduklarına, kamuoyunu yanıltmaya çalıştıklarına şahit oluyoruz.

Vatandaşlarım da Azeri kardeşlerim de nifakçılara prim vermesinler.

Biz Azeri bayrağını Türk bayrağı gibi, Azeri topraklarını Türk toprakları gibi kutsal bildik.

Bu ithamım ağırlıklı olarak Azerbaycan halkınadır. Bakü’de yatan şehitlerimiz bunun tanıklarıdır. Azerbaycan’ın çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarından geride tutmadık, tutmayız. Azerbaycan’ın üzüntüsü aynen Türkiye’nin üzüntüsüdür. Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimizdir.

Kimse Türkiye’nin iyi niyetini başka yerlere çekmesin, Türkiye’yi de test etmeye kalkmasın.

Özellikle bu dönemde fitne odakları çok çalışıyor. Türkiye’nin içinden de tabi besleniyor bu odaklar. Sürekli olarak orayla paslaşmak suretiyle..

7 yıllık iktidarımızda Azerbaycan ilişkilerimizde nereden nereye geldik ortadadır. Sadece bir Türkiye – Ermenistan milli maçı sebebiyle FIFA’nın da almış olduğu son dakika kararı uygulamaya çalışan arkadaşlarımız, ki açıklamalarını yaptılar, bu milli maçı provoke etmeye çalışanları da halkımız tanıdı ve biliyor, bundan sonra Türkiye’de kalkıp Süper Lig’de oynanan maçta asılan Azerbaycan bayrağını İstanbul’da böyle Bursa’da böyle diye gösterecek kadar zavallılar var.

Bunu bizzat malum siyasi partinin kendi kongrelerinde “Hah şimdi yakaladık” deyip üstüne atlamasını da değerlendirmek lazım. Bizim 7 yılda ne yaptığımız ortada. Kendilerinin 3,5 yıllık koalisyon ortaklığında ne yaptıkları da bellidir.

Azerbaycan halkının bu tür oyunlara prim vermemesini hatırlatıyorum. Asıl bizi yaralayan da Azerbaycan şehitliğindeki şehitlik camidir ve Azerbaycan şehitliğindeki Türk bayrağının kaldırılmasıdır. Bunu da Azerbaycanlı kardeşlerimin de değerlendireceğine eminim.

BAHÇELİ'YE ÇOK SERT YANIT

Ahiler diyor ki “Elini, sofranı, kapını açık tut” Yine diyor ki Ahiler “Sana gelmeyene sen git”

Bu partiyi millet kurdu, hamurunu millet yoğurdu. Biz Türkiye’nin hissiyatına gözümüzü kapatmayız.

Kişisel hesaplarla, nazla niyazla hareket etmeyiz. Partimizi kurduğumuz andan itibaren milletimizi millet yapan değerlere sahip çıkıyor, bu milletin ulularına her zaman kulak veriyor, rotamızı öyle çiziyoruz.

İki önemli konu söyleyeyim. Bir tanesi, Sayın Bahçeli bir kongrede benim güneydoğulu, doğulu milletvekili arkadaşlarıma siyasi ahlaktan tamamen uzak bir yakıştırmayla seslendi. Arkadaşlarıma aslında ciddi manada saygısızlığın ötesinde, hakaret etti. Sayın Bahçeli sizin yaklaşım tarzınızı kabul etmemiz zaten mümkün değil. Sizin dilinizle size cevap vermeyi de asla düşünmüyorum. Ama biz bu yola çıkarken bir şey söyledik. Biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, etnik milliyetçilik yapmayacağız. Ama sen bu ifadelerinle hem bölgesel hem milliyetçilik yapıyorsun ve sen durup dururken benim arkadaşlarıma saygısızlığın daniskasını yapıyorsun. Arkadaşlarımı hiçbir zaman seninle ölçmem. Ne demek güvenilmez! Böyle bir hakkı sen nereden buluyorsun. İşte senin güneydoğuya neden gidemediğin, neden oralarda sıralamaya giremediğin belli. Çünkü gidene gelinir. Gitmeyene gelinmez. Kapısını açık tutanın kapısından girilir. Kapısını açık tutmayanın kapısından girilmez. İkram edene ikram olunur. İkram etmeyene ikram olunmaz.

BAYKAL’A YANIT: KAMERAYLA GÖRÜŞME TEKLİFİ AHLAKSIZLIKTIR

Gelelim ikinci konuya bakınız Sayın Deniz Baykal’a 1 sayfalık mektup yazdım. Milli Birlik adı altında yeni bir demokratik açılım sürecini başlattığımızı.

CHP’nin bu sürece yönelik görüş, öneri, talep ve eleştirilerini almak; ayrıca süreçle ilgili gelinen noktayı aktarmak fırsatı olacağını ilettim. Nezaket kuralları içinde çok hassas davranarak bir mektup yazdım.

Kamuoyu da mektubumuzun çok samimi bir dille yazıldığına kanaat getirdi.

4 gün sonra bana yanıt mektubunu iletti. 6 sayfadan oluşan kimi zaman incitici, kimi zaman kırıcı, bazı dedikodu ve haksız ithamları çok yakışıksız ithamları peşpeşe sıralayan, nezaket kurallarının dışında bir cevabi mektupla karşılaştım.

Sayın Baykal mektubunda uzun uzun süreci eleştiriyor. Tamamen dedikodu ve asılsız iddialara dayanıyor. Hızını alamayıp açılım politikasında hiçbir şekilde sizinle birlikte olmayacağımız çok açıktır deyip kestirip atıyor. Ne kaldı ki?

Tüm bunları da sineye çektik. Görüşürüz, bu iddiaların asılsız olduğunu kendisine söyleriz diye okumaya devam ediyorum.

Mektubun en sonunda tüm siyasi kurallara aykırı olarak görüşmenin bir TV kanalı tarafından kaydolması şartını koyuyor.

Ne bizde ne de dünyanın herhangi bir yerinde, liderlerin bir araya gelmesi, baş başa görüşmesi ilk kez yaşanmıyor. Ama kamerayla bir görüşmeyi tespit ahlaksızlık olarak, siyasi ahlaka, diplomatik ahlaka ters olarak nitelendiriliyor.

Biri Bizi Gözetliyor mantığı içinde kameraların istenmesini anlamak mümkün değil. Televizyona şov programı yapıyor gibi kamera önünde görüşmek mantıklı değil. Bu tavır işi yokuşa sürmek, ipe un sermek niyetidir.

Biz oraya gidip Sayın Baykal’ın beynini yıkamak değil, böyle bir kabiliyetimiz yok. Hipnotize edecek de değiliz. Biz demokrasinin gereğini yapalım istedik. Her konuda bire bir düşünmek zorunda değiliz.

Önemli olan müzakereye açık olmak. Ben kendilerini genel merkezde de ziyaret ettim. Bu ikincisi olacaktı. Çünkü kendisi Sayın Bakanımın ziyaretini diğer partiler kabul ederken, etmediler.

Demokrasinin bir şartı da değil. Olmazsa olmaz şart değildir mutabakat. Biz geliriz, görüşlerimizi anlatırız, sizi dinleriz ve makul olana biraz daha yaklaşmak için bir adım atmış oluruz. Ama bakıyorsunuz bırakınız süreci konuşmayı, sürecin metodu üzerine konuşmaktan bile Sayın Baykal’ın kaçtığını görüyoruz.

Bu güvensizlik hissini vermek Allah aşkına kime ne yarar sağlar. Sayın Baykal bugüne kadar hiç ikili görüşme yapmadı mı? Tüm görüşmelerini kameralar önünde mi yapıyor.

Şu ifadeye bak: Kapalı kapılar ardında görüşme yapamayız. Sizin kapınız hep açık mı duruyor Sayın Baykal?

Günlerdir köşe yazarları yapıyor. Valla ben Baykal’ın haklı olduğunu dile getiren bir şey okumadım.

Madem bu kadar kamera meraklısı, odasını 24 saat canlı yayına açsın herkes de izlesin.

Biz bu süreci tamamen şeffaf bir şekilde konuşarak, milletimize danışarak, bütün siyasi partilere bizzat koordinatör bakanım gitti. Yüzde 1 oy almış partilere bile. Yazılı görsel medyanın temsilcileriyle, akademisyenlerle, sivil toplum örgütleriyle görüştü.

Süreç bu şekilde çalıştı, çalışıyor. Zaman zaman da medyayı bilgilendirdi. Biz hiçbir şeyi milletimizden gizlemedik, böyle bir şeyi de saklamadık.

Sayın Baykal’a da gidip gizli şeyler konuşacak değildik. Ancak görüyoruz ki Sayın Baykal buna ne hazır ne de açık.

Sayın Baykal madem ki sen kameraları çok arzu ediyorsun. Biz de zaten bunu Meclis’e getiriyoruz. Sadece bir iki kamera karşısında değil, dünyanın her yerinden gelen kameralar karşısında sen çıkıp konuşursan, ben de çıkıp konuşurum. Eğer sen çıkıp konuşmazsan benim de temsilcilerim çıkıp konuşur.

Eğer gelseydik belki bir çayını içerdik, ama o çaydan da mahrum olduk. Ben de oraya gelmiyorum.

 

Editör: TE Bilişim