Bahçeli Yüce Divan'ı İşaret Etti

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, 'yakından tanık olunduğu gibi büyük Türk milletinin kahramanlıkla, akılla ve inançla kurarak, ruh ve anlam verdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin, ebedi vatanında milli varlığını koruyabilmesinin, bugün ciddi bir beka sorunu haline geldiğini'' savundu.

''Türkiye'nin, etnik, mezhepsel ve kültürel farklılıklar temelinde bir çekişme ortamına sürüklenmesinin, ayrışmalar ve kutuplaşmalar yaşanmasının ve bunun sonucu sorunlu bir devlet ve toplum haline gelmesinin çok büyük risk olduğunu'' söyledi.

''Bizlere anlam kazandıran, milli varlığımızın temeli olan 'Türk milleti' kavramını ve bu yüksek değeri oluşturan kültürel unsurları tahrip ve tahrif etmekte ısrar eden hükümetin son icraatlarıyla yıkım çalışmalarında yeni bir safhaya geçtiği görülmektedir'' diyen Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:

''AKP zihniyetinin gündeminde hiçbir zaman bulunmayan terörle mücadele, yerini önce terörle mütarekeye, sonra terörle müzakereye, şimdi ise teröre teslimiyete bırakmıştır. Zalim ile mazlumun, katil ile maktulün, şehit ile caninin aynı kefeye konulduğu ve adına 'açılım' denilen tam bir çürüme hali, bu safhanın en belirgin yönüdür. Bu ahlaki, fikri ve siyasi kokuşmuşluğun neticesinde kavramlar karıştırılmış, zihinler bulandırılmış, ak ile kara birbirine bulaşmıştır. AKP gündemindeki bu yeni dönemde, 30 bin insanın hayatına kasteden İmralı canisi, 'insanlık, barış ve kardeşlik abidesi', PKK terör örgütü 'barışı dağda arayanlar', bunlara alkış tutanlar 'barışsever ve demokrat aydın', bozguncular ise aniden 'akil adam'a dönüşmüşlerdir.

Haktan ve hakikatten, akıl ve izandan, vicdan ve ahlaktan tamamen uzaklaşan bu çarpıtmayla terörle mücadeleyi yılmadan sürdüren güvenlik güçleri 'şiddet yanlıları', yıllardır acı çeken kahraman ve muhterem yöre halkı 'iş birlikçi', bin yıllık kardeşliğin güvencesi ve savunucusu olan Milliyetçi Hareket ise 'kanla beslenen siyasi parti' olarak alçakça suçlanmaya başlanmıştır.

Özellikle son zamanlarda terör örgütünü ortadan kaldırarak bu belayı sona erdirmek yerine, silahsız bölücülüğe toplumu razı edecek, hain istekleri masum hale getirecek ve bunları demokrasi adıyla maskeleyecek sinsi bir siyasetin izlendiği anlaşılmaktadır. Yıllardır 10 binlerce masumun canına, malına ve huzuruna kasteden bölücü talepler olan federasyon, ayrı bayrak, ayrı eğitim dili, ortak kurucu halk, çokluklar devleti ve hatta ayrılma gibi ihanet kavramlarının açıkça dillendirilmesi, karşımızdaki tehlikenin boyutlarını anlama açısından yeterlidir.

Başta, kimliksiz ve kişiliksiz siyasetin temsilcisi olan AKP zihniyeti olmak üzere, yıllardır Türk milletinin kaderi üzerinde kumar oynayanların maksadının Türkiye'yi ve aziz millet varlığını ayrışma, ayrıştırma ve çatışma ortamına yönlendirmek olduğu bütün gerçeğiyle ortadadır. 'Çözüm, çare, fırsat' adı verilen cazip kelimelerle kamuoyu etki altında tutulmak istenmekte, bu tuzağa düşmek istemeyenler ise savaş taraftarları olarak baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.

Aksini savunan varmış gibi izlenim uyandırarak, 'barışın sağlanması, silahların susması, anaların ağlamaması, ölümlerin son bulması, gözyaşının dinmesi' gibi PKK literatürü eşliğinde bölücülüğün bütün taleplerinin dayatılmaya çalışıldığı süreç hız kazanmıştır.

Hükümet tarafından sürece dahil edilen iş birlikçi elitler ve sözde aydınların el birliğiyle toplumda tam teslimiyet ve tepkisizlik ortamı inşa edilmek istenmektedir. Bu faaliyetlerle yaşanması toplum için tam bir felaket olacak stratejik travmaya alıştırma provaları olanca hızıyla ve başta TRT olmak üzere her propaganda kanalı ve zemini kullanılarak hayasızca sürdürülmektedir.''

'Cumhurbaşkanı ve başbakan rol paylaşarak 'Kürt sorunu' adıyla fitili ateşlenip ortalığa bırakılan tahrikler, uzun süredir devlet ve millet yapımızı yeni bir biçime sokmak için sürdürülen siyasi ve toplumsal yıkım projesinin ileri bir aşamasıdır'' diye Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AKP'nin taşeronluğunu yaptığı bu projenin ara istasyonları bebek katili hakkında verilen idam cezasının kaldırılması; milletimize hakaretler eden Iraklı aşiret reisleri ile kucaklaşma, küresel güçle yapılan gizli ve örtülü pazarlıklar; Avrupa dayatmalarına karşı boyun eğmişlik hali, bölücülüğün taleplerini Anayasaya yerleştirme niyetleri, inanç ve köken ekseninde yeni azınlıklar yaratma çabası, terörist yuvası Kandil'e hareketten ısrarla kaçınma, siyasal çözüm davetiyle teröristle müzakere arayış, kimliğini bulamamış garabetin milletimizi 36'ya bölme niyeti, katile 'sayın' şehide 'kelle' diyen çürümüşlüğün yayılan kokusu ve nihayet bebek katilinin dördüncü koordinatör olarak cezaevinden devreye sokulmasıdır.''

Çalışmaları ''yıkım projesi'' olarak nitelendiren Bahçeli, bu yolda ilerlemekte ısrar edilmesi halinde ''Türk milletine olan mensubiyet bağlarını kopartmadan korumak ve geleceği bu coğrafyada, bu devlet çatısı altında ve bu beşeri bütünlükle paylaşma arzusunu diri tutmanın imkansız hale geleceğini'' savundu.

Bahçeli, ''Tartışmalar ve gelişmeler devlet ve millet hayatımızın devamını derinden etkileyecek kadar önemli boyutlara ulaşmıştır. Bu derece hassas noktaya kadar gelinmesinde, millet varlığının kırılma noktasına kadar bükülmesinde en büyük sorumlu, bölücülüğe şirin görünerek ucuz siyasi hesaplar peşinde koşarken Kandil kadrolarına teslim olan Başbakan Erdoğan ve AKP hükümetleridir'' diye konuştu.

''Bugünden itibaren kimden yana yer alınacağının, meselede nerede durulacağı konusunda karar verilmesinin ve tavır gösterilmesinin devletin ve milletin geleceği açısından hayati derecede önem kazandığını'' ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarının sonu gelmeyen kimlik arayışları ve tahrikleri bölücülüğün ümit ve cesaret kaynağının kimler olduğunu belgeleyen somut veriler olarak inkar edilmeyecek gerçeklerdir. Başbakan Erdoğan ve korosunun sınır ötesi operasyonun yapılmaması için 'Bizi bataklığa çekmeye çalışıyorlar. Harekat fayda sağlamaz' gibi uydurduğu mazeretlerin de foyası ortaya çıkmıştır. Geçmişte 'Silahı bırakır masaya oturursun' diyerek müzakereye davet ettiği eli kanlı terörle silahı bile bırakmadan masanın bir ucuna şimdiden Başbakan Erdoğan oturmuştur. Masanın diğer ucuna kimin oturacağı konusunda ise Kandil kadroları, bölücü mihraklar ve İmralı canisi arasında rekabet ve işbirliği yaşanmaya başlanmıştır.

Son dönemde AKP ile DTP arasında yaşanan bu yakınlaşma İmralı canisinin hükümete çağrıları, Başbakanın cüret kazandıracak beyanları ve İmralı ile hükümet arasındaki işbirliği arayışları sahnelenmek istenen oyunu çoktan gözler önüne sermiştir.''

MHP Genel Başkanı Bahçeli, milletleşme sürecini durdurarak, geriye döndürerek, sekteye uğratarak gelişmiş, kalkınmış, demokratikleşmiş ve hatta ayakta kalmış bir ülkeye rastlanmadığını ifade etti.

Bulunulan noktada terör örgütünün taleplerinin bile ötesinde bir taviz seviyesine ulaşıldığını öne süren Bahçeli, şöyle devam etti: ''Terör örgütünün silahla dağlarda durmasını gerektirecek bir bahanesi kalmamış, 25 yıldır savunduğu bütün konular şimdi hükümet tarafından teslim alınmıştır. Aralarında 'Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağına' dair ant içmiş TBMM üyelerinin de Anayasa'yı açıkça ihlal ettiği suçluluk, suskunluk ve teslimiyet sarmalı her yanı kaplamıştır.

Bu itibarla dağdan beslenen yıkım sürecinin şehirdeki sözcüleri haline gelen Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamı barıştan, fırsattan ve demokratik çözümden ne anladıklarını kavramları karıştırmadan, zihinleri bulandırmadan Türk milletine bütün yönleriyle açıklamak durumundadır. Buradan uyarmayı bir görev addediyorum; girdiğiniz yol tehlikelerle doludur. Ulaşılacak sonuç Anayasamızın değişemeyecek maddelerini değiştirmeye yönelik girişim olup, vatana ihanetle eşdeğerdir. Bunu yapmaya yeltenenlere Yüce Divan yolu açılmıştır.''

Bahçeli, açıklamasının ardından bir gazetecinin sorusunu da yanıtladı. Devlet Bahçeli, ''Sayın Başbakan, bugünkü grup toplantısında vatanseverlik kalitesini ölçmek durumunda ve konumunda olmadığınızı söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna, ''Sayın Başbakanımız mı söylüyor bunu? İstanbul İl Başkanı iken bölücülüğün yüksek lisans tezini bir derginin yönetim danışmanlığıyla başlatmış olan bir kişinin vatanseverliğini ölçmek için ayrı bir kabiliyete, kariyere sahip olmaya gerek yoktur'' diye yanıtladı.

Editör: TE Bilişim