Fosil Yakıtların Ucuzluğuna Rağmen Güneş ve Rüzgâr Enerjisi Gelişiyor

Petrol fiyatlarının düşmesi borsaları alt üst etse de, güneş, rüzgâr ve diğer temiz enerji çeşitlerine yönelik yatırımlar devam ediyor. Fosil yakıt fiyatlarının sürekli düşüşü tüm dünyada etkisini gösteriyor. Ancak temiz enerji piyasasının bu durumdan etkilenmemesi rüzgâr ve güneş enerjisi için yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Varili 30 dolara düşen petrol fiyatları –12 yılın en düşük fiyatları– borsaları sarsarak Rusya ve Suudi Arabistan gibi büyük üreticilerin bütçelerini alt üst etti.

Doğalgaz fiyatlarının da düşmesiyle birlikte, fosil yakıt şirketlerinin karlarının azalmasına neden oldu. Milyar dolarlık onlarca projeyi askıya alan şirketler, binlerce çalışanı işten çıkarıyor. Petrol rezervlerine ev sahipliği yapan Teksas’ta bir zamanlar işçileri barındıran kalabalık karavan parklarının büyük bölümü şu anda boş. Peki ya güneş, rüzgâr ve diğer temiz enerji çeşitleri? Gelişiyorlar. Geçtiğimiz yıl bu alanlara yapılan 329 milyar dolarlık rekor düzeyde yatırım, Bloomberg New Energy Finance’ın (BNEF) bu ayki raporuna göre 2004’ün altı katı olmuştu. Rüzgâr ve güneş, aynı zamanda rekor düzeyde bir enerji kapasitesi de sağladı.

Temiz enerji devrimi, benzin pompasında fiyat düşüşüne neden olan ucuz petrole karşı tamamen bağışık değil. Petrol fiyatlarının birçok yerde galon başına 2 doların altında seyrettiği ABD’de, geçtiğimiz sene SUV satışları artarken elektrik ya da petrolle çalışan hibrit araç satışları düştü. “Etkisi yok diyemeyiz ama henüz önemli bir etkisini görmedik,” diyor BNEF’in genel yayın yönetmeni Angus McCrone. “Temiz enerjinin gerisinde çok büyük bir itici güç var.”

Nedenlerini uzmanlar açıklıyor:

1. Devlet teşvik tedbirleri arttıkça fiyatlar düştü.

Petrol ve gaz birkaç yıl öncesine göre çok ucuz olabilir ama güneş ve rüzgâr enerjisi de ucuz. ABD hükümeti verilerine göre, 2008 yılından bu yana büyük ölçekli güneş enerjisi fiyatları yüzde 60, rüzgâr enerjisi fiyatları yüzde 40 oranında düştü. Araştırma şirketi HIS Energy’nin yenilenebilir enerji araştırma yöneticisi Ale Klein, güneş ve rüzgâr enerjisinin “birçok ülkede rekabetçi” özellikte olduğunu söylüyor.

Genelde ulaşım araçlarında yakıt olarak kullanılan petrol ile değil, elektrik üreten santrallara güç vermekte kullanılan doğalgaz ile rekabet ettiklerini söylüyor. Deloitte’nin alternatif enerji başkanı Marlene Motyka, doğalgaz fiyatlarının düşmesine rağmen geçtiğimiz yıl güneş ve rüzgâr enerjisinin ABD enerji kapasitesinin yüzde 60’ını oluşturduğunu, bu yıl ise yüzde 70’ini oluşturacağını söylüyor.

Böyle bir rekabet yeni. PwC (PricewaterhouseCoopers olarak da biliniyor) iklim değişikliği ekibi başkanı Jonathan Grant, “Petrol en son bu fiyata satıldığında yenilenebilir enerji maliyetleri çok daha yüksekti,” diye konuşuyor. Finansal açıdan daha da gelişme göstermeleri muhtemel. ”Başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerjinin maliyetinde ve verimliliğinde önemli gelişmeler meydana gelmesi sadece olanaklı değil aynı zamanda muhtemel,” diye yazıyor McKinsey&Company’nin Houston bürosu müdürü Sott Nyquist. Buna karşılık kömürün, ABD yönetmeliklerinin sıkılaştırılması nedeniyle daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya kaldığını, doğalgazın ise daha şimdiden son derece verimli teknolojiler kullandığını söylüyor.

Güneş ve rüzgâr enerjileri, ABD Kongresi’nin vergi kredilerini beş yıl daha yenilemesiyle Aralık ayında büyük bir destek almış oldu. BNEF, bu sürenin 20 gigavat ek güneş enerjisi sağlayacağını düşünüyor. Bu miktar, ABD’de 2015 öncesi güneş panelleri yoluyla elde edilen toplam miktara eşit geliyor.

2. Kamu politikalarının da etkisiyle talep arttı.

Geçtiğimiz ay Paris’te imzalanan BM iklim anlaşmasında verdikleri sözleri yerine getirmek isteyen ülkeler, dikkatlerini yenilenebilir enerji üzerinde yoğunlaştırıyor. Anlaşma kapsamında ülkeler, petrol, gaz veya kömür yakıldığında ortaya çıkan karbon dioksiti ve diğer sera gazlarını azaltmayı kabul ettiler. Hindistan gibi bazı ülkeler ise yenilenebilir enerjiyi yoğun hava kirliliğini azaltma yolu olarak görüyor. Çin, en çok kirlilik yaratan fosil yakıt olan kömür kullanımını ucuzluğuna rağmen azaltıyor.

Çoğu kişinin elektrik şebekesine erişimi bulunmayan Afrika’nın gelişmekte olan ülkeleri, güneş enerjisi projelerini daha hızlı ve ucuz elektrik sağlama yöntemi olarak inceliyorlar. Zengin ülkeler ise, Sandy Kasırgası gibi fırtınalarda elektrik şebekesi çöktüğünde ışık sağlayacak mikro şebekeler yaratmak için güneş enerjisine baş vuruyor. Eyaletler ve yerel hükümetler de düşük karbonlu ya da karbon içermeyen enerji alternatiflerine başvuruyor. ABD’de onlarca eyalet elektriğin belli bir miktarının bunlardan elde edilmesini şart koşuyor. New York Valisi Andrew Cuomo geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, eyaletin temiz enerjiyi teşvik etmek için on yıl boyunca 5 milyar dolar harcayacağını bildirdi. Hawaii 2045 yılına kadar enerjisinin tamamını yenilenebilir enerjiden elde edeceğini vaat etti. Vermont 2032’ye kadar yüzde 75, Kaliforniya ise 2030’a kadar yüzde 50 sözü verdi.

3. Kurumların ve yatırımcıların desteği güçlü.

Şirketler de benzer sözler veriyor. İngiltere merkezli kar amacı gütmeyen Influence Map tarafından bu ay yayımlanan rapor, Paris iklim zirvesinin kurumsal destek açısından bir “devrilme noktası” yarattığını söylüyor. Rapora göre dünyanın en büyük şirketlerinin yarısından fazlası ısıyı hapsedici salımları kesmek için atılan adımları, üçte biri ise kömürün bedelinin saptanmasını destekliyor. “Kurumsal taraf kalıcı. Şirketlerin geri adım atacağını düşünmüyorum,” diyor.

Deloitte’den Motyka. Deloitte tarafından yapılan yeni bir analizde, şirketlerin yüzde 55’inden fazlası elektriklerinin bir kısmını kendileri ürettiklerini ve bu enerjinin yüzde 13’ünün güneş panelleri ve rüzgâr türbinlerinden elde edildiğini bildiriyor. Yenilenebilir enerji sermaye çekiyor. Goldman Sachs tarafından yapılan yeni bir araştırma, düşük karbon teknolojisinin toplam piyasasının –rüzgâr, güneş, LED, hibrit ve elektrikli arabalar dahil- 600 milyar doları geçtiğini ortaya koyuyor ki bu da aşağı yukarı ABD savunma bütçesine denk geliyor. Yatırımların artması bekleniyor.

Çin ve Hindistan gibi petrol ithal eden bazı ülkeler, fiyatların düşük seyretmesi nedeniyle ellerinde kalan parayı yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak için kullanabilecekler. Hatta bazı petrol ihraç eden ülkeler bile güneş enerjisine yatırım yapıyor. Suudi Arabistan, Rusya, İran ve Kuveyt ülke içinde fosil yakıt kullanımını düşürmeyi ve böylece petrol ihracatından elde edilen karı maksimuma çıkarmayı hedefliyor.

“Fosil yakıtlar önümüzdeki onyıllarda var olmaya devam edecek ama payları düşecek,” diyor PwC’den Grant.

Petrolün çok önemli olduğu ulaştırma sektöründe dahi elektrikli araçların sonuçta yaygınlaşacağını düşünüyor ama fiyat nedeniyle değil. Tüketiciler bunları daha “cazip” bulacak diyerek, özel park alanları ve birden fazla yolcu taşıyan araçlara ayrılmış şerit kullanımı gibi elektrikli araç avantajlarına dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra bu araçların şoförsüz sürüm ve süper teknoloji ürünü birçok özellik de vaat ettiğini söylüyor:

“Çok daha 'cool' araçlar bunlar.”

NATIONAL GEOGRAPHIC

Editör: TE Bilişim