Europort Fuarı Pamukkale Salonu’nda gerçekleşen konferansın moderatörlüğünü Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaş yaptı.

 

Açılış konuşması yapan Aytaş, İnşallah bu konferanstan hep beraber istifade edeceğiz dedi.

 

İlk konuşmayı yapan Marvel Uluslararası İlt. ve Taş. Başkanı Levent Karaçelik, krizin kısa bir analizini yaparak, Baltık Endeksi’nin 2008’in ağustosunda hızla düşmeye başladığını kaydetti. Navlun indeksinin artış yaşadığını hatırlatan Karaçelik, navlun piyasasının birden düştüğünü ifade etti. Navlun artışının birinci nedenini Çin’in dünya ekonomisinde yer almasına bağlayan Karaçelik, Çin’in ihracatının hızla arttığını belirtti.

Çin’in ortaya çıkarmasıyla gemiye olan ihtiyaç rakamsal olarak artmasına neden olduğunu bildiren Karaçelik, “Limanlarda anormal beklemeler meydana gelmeye başladı” dedi. Bütün bunların ardından krizin geldiğini ve navlunların düştüğünü söyleyen Karaçelik, “Taşımacılık ticarete dayanır. Bu finansal kriz nedeniyle alışverişin düşmesi navlunların düşmesine neden oldu. Armatörler olarak kafamıza kurşun sıktık. Gittik binlerce, milyonlarca DWT gemi siparişi verildi. Verilen siparişte dünya ticaretinin artış hızıyla varsayım yaparak yaptık. Çin’in ticareti durdurmasının da büyük etkisi var” şeklinde konuştu.

Şu anda yüzde 22 iptal görünüyor diyen Karaçelik konuşmasına şöyle devam etti: “Piyasadaki gemi sayısının ülkelerin kalkınma hızının aynı olduğunu var sayarak, bugün mevcut gemi sayısının 2009 senesine muhafaza etmek için 1984’ten önce inşa edilmiş gemilerin yüzde 80’inin hurdaya gitmesi gerekiyor. 2009’da ticaretin artmayacağı var sayılıyor. Maalesef 2010’da da krizi bizi bekliyor”

 

Bugün halimiz ve istikbalimizi konuşacağız diyen Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Yücel Odabaşı, gemi inşa sektöründe krizin başlamasının 2007’de başladığını bildirdi. Türkiye’de müşterili gemi yapımının yerine hazır gemi yap modelinin uygulamaya başlandığını dile getiren Odabaşı, bitmiş ürünün piyasaya sürüldüğünü söyledi. Odabaşı konuşmasına şöyle devam etti: “Mühendislik yönünden bakarsanız Türk dizayn şirketleri marka oldu. Bu başarı. Tersanelerimizde istenen başarıyı yakalamakta hiçbir sıkıntı yaşamadık. Zafiyetlerimiz ise, kontrat yapmayı beceremiyoruz. Üretim verimliliğinde pek fazla ileri gidemedik” dedi.

 

“En büyük rekabetimiz uzak doğu ve Çin. Buna karşı Avrupa Çin’e karşı yaşadığı sorunlarla karşılaşmak istenmiyor” diyen Odabaşı, “Gemi inşada taşeron nedir onu bilmekte yarar var, bunlar ihtisas sahibi şirketlerdir” şeklinde konuştu.

 

Odabaşı “Türkiye’de global krizden en az etkilenecek olan yatırım yapmayanlardır ama en çok etkilenenler ise yatırım yapanlardır. Bütün ülkelerde devletin aldığı bir takım önlemler var.  Herkes bir şeyler yapıyor. Türkiye’de açıklanan paketlerde şu ana kadar gemi ve denizcilik sektörüne yönelik hiçbir şey yoktur. Yapılacak önlemler kolaydır. Devletin yapması gereken üç devlet bankasının kredi yüzdelerini cüzi miktarda arttırarak sektöre empoze etmesidir. Ancak kredi faizlerinin makul seviyede tutulması gerekir. Post finans problemleri var. Bu şartlarda devlet bankaları yine devreye girebilir. Özel sektör bankalarına da yardımcı olabilmek için sigorta poliçesinin ortaya konulması gerekir” şeklinde konuştu.

 

 

Yeni tersane yatırımları değerlendiren Odabaşı Yalova örneğini vererek, burada gerçekleşen birçok prosedürü devletin değil tersanecilerin yaptığını kaydetti. Devlet yardımı olmadan sektörde kriz nedeniyle kalıcı hasar bulunacağını söyleyen Odabaşı sektörün zor günler geçireceğini kaydetti.

 

Gemi yan sanayi konunda konuşma yapan Özkan Göksal, “Gemi yan sanayi, bir geminin yapımında kullanılan bütün malzemeleri kapsıyor. Bunları üretenler ise gemi yan sanayi firmaları oluyor” dedi.

 

 

 

“Gemi yan sanayi gemi inşaatında sandığımızda daha önemli yer tutuyor” diyen Göksal, gemi inşa ile ilgili olarak hali hazırda yapılmış bir envanterin olmadığını ileri sürdü. Gemi yan sanayi alanında ciddi bir çalışma yapılması gerektiğini kaydeden Göksal, “Önümüzdeki yıllara yönelik olarak gemi inşaatımızda öngörüler var. Terane sayımız 150 olacak diyoruz ama gemi yan sanayi ile ilgili herhangi bir öngörümüz yok. Bu konular kriz yokken konuşuluyordu ama kriz ile gündemimiz tamamen değişti” şeklinde konuştu. Yan sanayi alanında birilim yapan firmalar genelde tersane ya da gemi sahibi olmaya yönelik atılımlar yaptığını kaydeden Göksal gemi yan sanayine ilginin az olduğunu bunun da teknoloji ile ilgili olduğunu dile getirdi.

 

Ülkemizde gemi yan sanayinin gelişmesinin son derece önemli olduğunu bildiren Özkan Göksal, “Eskiden bütün işi tersane yapıyordu. Oysaki şimdi bu ürünlerin çoğu yan sanayinde yapılıyor ve tersaneler lego gibi gemi yapmaya başladı” dedi.

 

Özkan Göksal, gemi yan sanayi ile ilgili katma değer vergisinin uygulamasının değişmesi, yer imkanı sağlanılması ve sertifika sağlanması için danışmanlık hizmeti verilmesi gerektiğini söyleyerek konuşmasına son verdi.

Gemi geri dönüşümünün gemi inşanın tersi olduğunu söyleyen GEMİSANDER’den Nevzat Sarıaslan, gemi geri dönüşümünün yeşil endüstri olduğunu ifade etti. Gemi sökümü gemilerden elde elden malzemelerin yeniden kullanılması olduğunu söyleyen Sarıaslan, bu endüstrinin çevre dostu olduğunu kaydetti. GEMİSANDER’ın çalışmalarını özetleyen Sarıaslan, Atık Yönetim Merkezi’nin gemilerde radyasyon ölçümü yaptıklarını belirtti. GEMİSANDER’in aspest gemi sökümü yaptıklarını dile getiren Sarıaslan, gemi geri dönüşün sektörünün birçok ülkede olduğunu bildirerek başta İMO olmak üzere yurtdışındaki birçok konferanslara katıldıklarını kaydetti.

 

Gemi geri dönüşümün istihdam yarattığını belirten Nevzat Sarıaslan, gemi geri dönüşümünün ekonomik ve sosyal dengelerde aktif rol oynayabileceğini sözlerine ekledi.

Limanların gelişim rotası konusunda bir konuşma yapan TÜRKLİM Genel Sekreteri İrfan Bilgin, “Ülkemizde özel sektörün limancılık işine girmesi 1990 yılında gerçekleşmeye başladı ve özel sektörün limancılığa olan ilgisi başlamıştır. Ağırlıklı olarak kamu yatırımı olarak gerçekleşmişken, 90’lı yıllardan sonra ülkemizde liman yatırımı özel sektörün eline geçmiştir” dedi.

 

“Liman işletmeciliğinin çok boyutlu olması nedeniyle, birçok kurum ile koordinasyonlu çalışmayı zorunlu kılmaktadır” şeklinde konuşan Bilgin, “Gemi inşa sektörüne göre limanlarımız bu krizden daha az etkilendiğini görmekteyiz” dedi. 

 

Liman işletmeciliğin konusunda yaşanan sıkıntılara değinen Bilgin, Türkiye’nin stratejik olarak önemli bir yerde bulunduğunu ve bu nedenle limancılık faaliyetlerinin önemli bir kapsadığını kaydetti. Limanların art alanlarının yetersiz kalması nedeniyle bu stratejik unsurun değerini kaybettiğini ifade eden Bilgin, özel sektörün sahip olduğu limanlarda demir yolu bağlantısının olmamasının büyük bir dezavantaj olduğunu söyledi.

 

Limanların merkezi bir sistem ile yönetilmediğini ifade eden Bilgin, limanların çok sayıda kamu kurumlarına bağlı olduğunu ve uygulamalarda birtakım sıkıntılar yaşandığını ileri sürdü.  

Deniz turizmi konusunda konuklara bilgi aktaran Sedat Altunay, turizmin dünyada yüzde 12 arttığını belirterek turist sayısının her geçen gün daha da arttığı söyledi. “2008 verilerine göre 26 milyon turist ülkemize gelmiştir. “ diyen Altunay, balıkçı barınaklarının önemli olduğunu ifade etti. Türkiye’de 157 tane balıkçı barınaklarının olduğu söyleyen Altunay, bu yapıların marina potansiyeline sahip olabileceğini kaydetti. Kruvaziyer turizminin önemine değinen Altunay, “Maalesef bu konuda yeterli limanlarımız yoktur” dedi. Altunay, dünyada kruvaziyer turizminin getirilerini örneklerle anlatarak, “Kruvaziyer yolcu talepleri Avrupa ve Orta Doğu bu arada Karadeniz’e yönelmiştir. Bu alanda faaliyet gösteren dünyada 6 büyük şirket vardır. Yeni yatırım olarak da Türkiye’yi yatırım alanları arasına almışlardır. Türkiye Kruvaziyer turizminden uğrak liman statüsünden 0,05’lik bir pay almaktadır” şeklinde konuştu. Türkiye’de yapımı düşünülen 11 kruvaziyer limanı olduğunu belirten Altunay, “Dünya kruvaziyer şirketleri İstanbul’u da ana liman ilan etmiştir” dedi. Son  zamanlar en hızlı gelişen sektörlerden birinin kruvaziyer sektörü olduğunu dile getiren Sedat Altunay, Türkiye’deki kruvaziyer limanlarının fotoğraflı örneklerini gösterdi. Altunay, “Ana liman olabilmek için dünya kenti olmak gerekir. İstanbul bir dünya kentidir, havalimanı vardır, raylı sistemi vardır ama kruvaziyer için modern yolcu terminali gerekmektedir ama bu yoktur” şeklinde konuştu.

 

STCW’nin değiştiğini, kaydeden Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Osman Kamil Sağ, “Bunun için İMO’yu adım adım takip ediyoruz. Bilgilerimizi sürekli güncellemekteyiz” şeklinde konuştu.

 

Sağ konuşmasına şöyle devam etti: “Bizim bunu şimdiden uygulamaya başlamamız lazım. Bu bize İMO platformunda idare edilenler değil idare edenler sınıfına sokacaktır. Biz Türkiye’de son senelerde ilk defa 4 yıllık denizcilik eğitimi yapan üniversiteler bir araya geldik. Ortak problemlerimizi nasıl çözeriz diye kararlar aldık. Eğitimin 3-4 ana öğesi vardır. Öğrenci eğitici altyapı ve kullanılan program. Burada Piri Reis Üniversitesine değinmek istiyorum. Bizim şu anda ilk defa hedef kitle olarak denizcilik meslek liseleri seçilmiştir. Dünyada gemi adamı yetiştiren ülkeler arasında hala sekizinci sıradayız. Türkiye’de 23 bin deniz adamı bulunmaktadır. Bunların sekiz bini aktif olarak çalışmaktadır”.

Ülkemizde yatırım ortamını iyileştire çalışmalarının yapıldığını kaydeden DTO AB Danışmanı Kemal Battal,  yatırım ve üretime geçme sürecinin Türkiye’de büyük zaman aldığını söyleyerek, “Milli Emlak Genel Müdürlünden kullanma izni alma veya irtifak hakkı alması” konusunda katılımcılara bilgi verdi.

Yatırım ortamını iyileştirme konusunda, kendi yatırımcımızın başka yerlere gittiğini belirten Battal  bu konuda bazı tedbirler alınması gerektiğini söyledi.

Editör: TE Bilişim