Devlet, kısaca; sınırları belirlenmiş kara parçasının üzerinde yaşayan insanların ortak ülkü ve amaçla kurdukları sistematik yapı olup; bayrağı, dili, yönetim şekli, savunma güçleri ve başkenti gibi simgelerle bütünleşen bir yapıdır. Ayrıca, üzerinde kurulduğu toprak parçalarının yer altı ve yer üstü kaynaklarının nasıl kullanılacağına yine o devletin karar vermesi de devletin temel işlevlerinden biridir. Diğer bir deyişle, doğal kaynaklar üzerindeki kullanım ve yönetim hakkının kısaca egemenliğin o topraklarda yaşayan insanlar tarafından kullanıp kullanamadığıdır.

Denizlere kıyısı olan özellikle ada devletleri, üzerinde yaşadıkları kara parçasının korunması için kıyılarının da korunmasının önemini iyi bilmektedirler. Savunma denizde başlar söyleminin bu nedenle ne kadar önemli olduğunu en iyi denize kıyısı olan ülkeler bilir. Eğer kıyılarınızı kontrol etmez ve yabancıların her türlü faaliyetlerine izin verirseniz, bu yabancılar ülke için her türlü olumsuzluğu rahatlıkla yapar ve bir bedel ödemeden de deniz yoluyla ülkeden bir çırpıda çıkar giderler. Buna kıyılarda ve denizlerdeki yer altı ve yer üstü kaynakların kullanımını da eklersek bir ülke için etrafını saran kıyılar ve denizlerin egemenliğinin en önemli parçalarından olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle denizci ülkeler kendi kıyılarında yabancıların faaliyetlerini yasaklamışlar veya özel izne tabi tutmuşlardır. İşte bu sebepten ötürü kelime anlamı olarak, bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda kendi insanlarına tanıdığı ayrıcalık olan ve Fransızca kökenli bir kelime olan Kabotaj kanunları uygulanmaktadır.

İnsanlığın ortak malı olan denizlerin ne kadarının kıyıdaş ülkelerin egemenlik haklarından sayılacağı yine Uluslararası sözleşmelerde belirtilmektedir. İlk başlarda bu mesafe 3 deniz mili iken, deniz yolu güvenlikleri dikkate alınarak önce 6 deniz mili sırası ile 12 deniz miline çıkartılmış sonra okyanuslarda sırası ile 200 ve 300 deniz millik alanları münhasır ekonomik bölge ilan etmişlerdir.

Denizlerin önemi o kadar artmıştır ki, Libya ile imzaladığımız aramızdaki deniz alanlarının ortak kullanım antlaşması nerdeyse dünyanın her ülkesinde ses getirmiştir. Denizlerin ve deniz diplerinin ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi de; Çin ve Japonya Pasifik Okyanusunun Çine yakın bölgesindeki bir ada nedeni ile ABD’nin içine çekildiği bir savaşın eşiğine gelmelerine sebep olmuştur. Bu liste her denizalanı için çeşitlenerek uzar gider.

Denizlerin bu denli önemini bilen Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları tarafından Lozan Antlaşmasında çetin müzakerelerin yapıldığı maddelerden biri de kapitülasyonlar olmuştur. Nihayetinde kapitülasyonlar kaldırılarak, ülkemiz deniz kıyılarındaki kabotaj hakkının kazanılmasını sağlamışlardır. 20 Nisan 1926 yılında TBMM’de kabul edilen yasa, 1 Temmuz 1926 yılında uygulamaya girmiştir. Bu kanunda eksik kalan Türk Boğazları’nın egemenliği 1936 yılında Türk Boğazları Möntrö Sözleşmesi ile tamamlanmıştır. Bu kanun nedeni ile yabancıların işlettiği limanlarda Römorkörcülük ve pilotaj gibi görevleri Türk vatandaşları yapabilmektedir. Bu bakış açısı ile, Kabotajı önemsiz gibi gösteren hangi kurum ya da odaklar varsa bilinmelidir ki; Lozan antlaşması öncesi kapitülasyonlardan fayda sağlayanların ya torunları ya da temsilcileridir.

Ülkemizde de 1 Temmuz Kabotaj Bayramı, İzmir İktisat Kongresinden Lozan Konferansına uzanan yolda verilen ekonomik varoluş mücadelesinin haklı bir zaferi ve bayramıdır!

İşte bu kadar önemli olan ve milletimizin geleceğinin garantisi olan Denizlerimizdeki egemenlik haklarımız, başta Kanal İstanbul olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz yabancıların imtiyazlı liman, turistik tesis ve benzeri işletmeler şeklinde kullandırtılarak ihlal edilmektedir.

1 Temmuz Kabotaj bayramının 96. yıldönümünde ülkemizin karar alıcılarına kabotaj haklarımızın önemini tekrar hatırlatırken, ülkemizin doğal kaynakları ve denizlerinin ülke insanımızın yararına olmayacak şekilde parsel parsel pazarlanmaktan vazgeçilerek, kabotaj kanununun ruhuna uygun kullanılacak düzenlemelerden taviz verilmemesinin ülke yararına ve geleceğinin korunması için gerekliliğini unutmamalarını vurgulamak isteriz.

Bu kapsamda; “Denizci Millet, Denizci Ülke” parolasını sözde değil özde düstur edinen TMMOB Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası olarak, Deniz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, gazilerimizi ve denizciliğimizin gelişimine katkı sağlamış tüm şahsiyetlerini de minnetle yâd ediyoruz. Türk Denizciliğini hak ettiği yerlere taşımak adına tüm Denizci Mühendisleri, TMMOB GEMİMO örgütlülüğünde görmek dileğiyle milletimizin “1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı” nı kutlarız.

Editör: TE Bilişim