l Kurul'da, BDP'nin ''Kars'ta hayvancılıkta yaşanan sorunlar'', MHP'nin ''Narenciye üretimi ile ilgili yaşanan sorunlar'' ve CHP'nin ''Karadeniz Ereğli Tersaneler bölgesindeki sorunlara'' ilişkin önergelerinin bugün gündeme alınması ile ilgili önerileri görüşüldü.

Partisinin önerisi üzerine söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, söz konusu tersaneler bölgesinde daha önce 11 tersane olduğunu ve 10 binin üzerinde işçi istihdam edildiğini, ancak küresel kriz ve AK Parti'nin yanlış ekonomik politikası nedeniyle şimdi tersanelerin büyük bölümünün kapatıldığını, işçi sayısının 150'ye kadar düştüğünü söyledi.

AK Parti Zonguldak Ercan Candan, Köktürk'ün söylediklerine katıldığını, ancak kendilerinin de bu durum karşısında projeler ürettiklerini ifade etti. Candan, ekonomik kriz nedeniyle artık gemi siparişi veren ülke sayısının azaldığını, bu arada Çin'in sektörde önemli bir pazar edindiğini vurguladı.

Tersanelerin yeniden eski haline dönmesi için yeni bir pazar bulunması gerektiğini belirten Candan, bu kapsamda, Afrika'da taka balıkçılığını geliştirip buraya taka ihraç etmek istediklerini söyledi. Candan, bu proje ile ilgili çalışmaların sürdüğünü bildirdi.

MHP Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek, iktidar partisinin, muhalefetin önerilerini dikkate almadığını savunarak, ''Önerilerimizi zaten kabul etmiyorsunuz ama hiç olmazsa dinleyin. Yalnızca yoklamalarda çoğunluk sağlıyorsunuz. Bunun haricinde yoksunuz. Siz yüzde 50'yi temsil ediyorsunuz ama geride kalan muhalefet de diğer yüzde 50'yi temsil ediyor'' dedi.

Konuşmasında iş kazalarına değinen Şimşek, Hükümet'in bu konuda yeterince denetim yapmadığını söyledi. Şimşek, ucuz, güvencesiz ve kuralsız işçi çalıştırılması sonucu kazaların ölümle sonuçlandığını ifade etti.

AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, Ereğli Belediye Başkanı'nın hem Hükümet hem de kendi partisi olan CHP ile kavgalı olduğunu, Ereğli'ye zarar verdiğini savundu.

Bunun üzerine söz alan Köktürk de Ulupınar'ın yaptığı konuşmanın öneri ile ilgisi olmadığını, talihsiz bir konuşma olarak düşündüğünü ifade etti.

Görüşmelerde BDP, MHP ve CHP'nin grup önerileri kabul edilmedi.

Daha önce görüşülmesi planlanan Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı, komisyonun yerini almaması nedeniyle ertelendi. Genel Kurul'da, ''Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da Edilememesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısı'' üzerinde görüşmelere geçildi.

İşte o görüşmelerin tutanakları:

Öneri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Karadeniz Ereğlisi Tersaneler Bölgesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan) 10/283 Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul'un 29.11.2012 Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehine, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz Ereğli Alaplı tersaneler bölgesinde yaşanan sorunlar ile bu sorunların bölgenin ekonomik ve sosyal yaşamına yansımaları açısından alınacak tedbirlerin tespitine yönelik araştırma önergemizin gündeme alınmasını içeren Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2007 yılından 2008 yılı başına kadar Tuzla tersaneler bölgesinde meydana gelen yoğun iş kazası ölümleri ve diğer sorunlar nedeniyle geçtiğimiz yasama döneminde Meclis araştırma komisyonu kurulmuş ve bu Komisyon çalışmalarını tamamlayarak öneri ve çözüm yollarını içeren çalışma raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuştur. Ancak, tersanecilik sektöründe yaşanan sorunlar sadece Tuzla tersaneler bölgesine münhasır değildir. Karadeniz Ereğli, Alaplı ve çevresinde faaliyet gösteren tersanelerde de büyük sorunlar yaşanmaktadır. Yaşanan bu sorunlar bölgedeki çalışma barışını, bölgenin iskân ve ekonomisini ağır bir şekilde etkilemektedir. Ayrıca, kriz gerekçesiyle Erdemir’de çalışan işçi ücretlerinin geriye çekilmesi ve çalışan işçi sayısının azaltılması nedeniyle sarsılan Karadeniz Ereğli ekonomisi bundan birkaç yıl öncesinde büyük bir istihdam ve umut kapısı olarak gösterilen tersanelerde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle de daha büyük bir sarsıntı geçirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Karadeniz Ereğli, Alaplı bölgesinde faaliyet gösteren, üretim yapan 11 tersane bulunmaktaydı. Bu tersanelerde 2008 yılı rakamları itibarıyla 7 bini fiilî sigortalı, geriye kalanı taşeron işçisi olmak üzere 11 bin işçi çalıştırılmaktaydı. Ancak 2008-2009 yılında meydana gelen, Sayın Başbakanca teğet geçtiği ifade olunan global kriz ve kriz sonrasında ülkemizde AKP İktidarınca uygulanan ekonomik politikalar, Tuzla’dan sonra ikinci sıra tersaneler bölgesi olan Karadeniz Ereğli’yi, Alaplı’yı teğet geçmemiş, maalesef tam tersine, derinden etkilemiştir.

Önemli bir istihdam yaratan, döviz girdisi sağlayan, beraberinde yan sanayiyi sürükleyen, ülke savunmasına hizmeti nedeniyle stratejik önem taşıyan, deniz ticaret filosunu destekleyen bu tersanelerin büyük bir bölümü 2009 yılı başlarından itibaren yoğun işten çıkarmalarla bölgenin ve ülkenin gündemine taşınmıştır. Nitekim, bunun sonucu olarak bu tersanelerde 2008 yılında 7 bin civarında olan fiilî sigortalı çalışan sayısı, İŞKUR rakamlarına göre, kademeli olarak, önce, 2009 yılında 1.450’ye, 2010 yılında 481’e, 2011 yılında 300’e ve 2012 yılı Ekim ayı itibarıyla yani bugün itibarıyla da 150 gibi oldukça sembolik rakamlara düşmüştür yani 7 bin fiilî sigortalı çalışandan 150’ye düşen çok ağır bir süreç söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, kalan işçi sayısı rakamlarından görüldüğü gibi, milyonlarca taşla deniz doldurularak, büyük bir emek ve çaba sarf edilerek kurulan bu tersanelerin neredeyse tamamı tüm faaliyetlerini durdurmuş ve kapanmıştır, hatta bu tersanelerden bir bölümü icra müdürlüğü kanalıyla satışa çıkarılmıştır.

Gelinen nokta itibarıyla, bugün Karadeniz Ereğli tersanelerinde toplam 23 bin 300 dead weight ton kapasiteli dört adet gemi kızaktadır, sadece 5.300 dead weight ton kapasiteli tek bir kimyasal tankerin inşası sürmektedir. Bu rakam ve bilgiler Karadeniz Ereğli tersanelerinin içine düştüğü içler acısı durumu gözler önüne sermektedir.

Değerli milletvekilleri, tersanecilik sektöründe içine düşülen duruma, bölgeye yönelik yansımaları açısından bakıldığında ise yaşanan sorunlarda ilk olarak, emek kesiminin ağır bir şekilde mağdur olduğu görülmektedir. Sektörde öncelikle, çalışan işçilerin ücretlerini alamamaları, ardından binlerce işçinin işten çıkarılmaları, işten çıkarılan işçilerin evlerine ekmek getirememeleri, çocuklarının, ailelerinin en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma düşmeleri emek kesiminde yoğun mağduriyetlere yol açmıştır. İş akitleri sona erdirilerek işten çıkartılan işçilerin ihbar tazminatı, kıdem tazminatı gibi İş Hukuku’ndan doğan alacaklarını alamamaları da Karadeniz Ereğli’de çalışma barışını bozmuştur.

İkinci olarak, tersanelerdeki tüm işçilerin işten çıkartılması, 8-10 bin kişinin birdenbire işsiz kalması sadece işten çıkartılan işçileri ve ailelerini etkilemekle kalmamış aynı zamanda Karadeniz Ereğli’nin, Alaplı’nın ekonomik ve sosyal yaşamına genel olarak büyük darbe vurmuştur. Bu durum, âdeta mütemadiyen kanayan, acil müdahale edilmesi gereken büyük bir yaraya dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, Karadeniz Ereğli, başta demir-çelik sektörü ve taş kömürü olmak üzere gelişmiş sanayisi ve yetişmiş insan gücüyle çok uzun yıllardan beri ülkemize büyük hizmetler vermektedir. Bu anlamda, Karadeniz Ereğli, gerek yaptığı katkılar gerekse nüfusu, sosyal ve ekonomik yapısı itibarıyla sadece Zonguldak’ın değil Karadeniz’in en önemli ilçelerinden birisidir ancak uzun yıllardır ülkemize büyük katkılar sağlayan, tüm ülkemizi çok ciddi bir şekilde etkileyen 2001 krizini bile neredeyse hiç hissetmeyen Karadeniz Ereğli bölgesi maalesef bugün çok sıkıntılı bir süreçten geçmektedir. Karadeniz Ereğli Ticaret ve Sanayi Odasının verilerine göre yaşanan kriz nedeniyle 2011 yılından itibaren 300’e yakın ticari işletme faaliyetine son vermiştir, birçok ticari işletme de vergi dairesine, bankalara, Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarından ötürü oda kayıtlarını kapatamaz duruma gelmiştir.

Karadeniz’in en büyük odalarından birisi olan Karadeniz Ereğli Ticaret ve Sanayi Odasının bugün itibarıyla 3.487 üyesinden sadece 2.013’ü zorlukla ayakta durabilmekte, zorlukla faaliyetlerini sürdürebilmektedir.

Yine, Deniz Ticaret Odasının en son hazırladığı rapora göre, ilçede 2002 yılında 5 bin esaslı tek bir icra dairesi varken, bugün 2 icra dairesi 35 bine ulaşan derdest icra dosyası, 43 bine ulaşan icraya düşmüş insan sayısı ve 20 binleri aşan insan göçü yaşanan krizin boyutlarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Çalışan sigortalı işçilerini ve teknik elemanlarını dünya standartlarına uygun yetiştirebilmek için büyük uğraş ve mücadele veren Karadeniz Ereğlisi, yakın zamana kadar göç alan önemli bir yerleşim birimiyken, bugün, maalesef yetişmiş insan gücünü göç veren, dışarıya gönderen bir ilçe konumuna dönüşmüştür.

Tüm bunların yanı sıra daha da acısı, işsiz kalan emek kesimindeki ve krizden etkilenen iş çevrelerinde yaşanan yoğun intiharlardır. Bu intiharlar, aslında dramın, vahametin boyutunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Bu tabloya daha fazla dayanamayan Deniz Ticaret Odası da geçtiğimiz günlerde tüm bu sorunları açıklayan, tespitlerini içeren ve çözüm yollarını gösteren raporunu Sayın Başbakana da sunmuştur.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak teğet geçen değil delip geçen global kriz ve bu global kriz sonrasında ülkemizde uygulanan AKP politikaları, Karadeniz Ereğli tersaneleri ve bölge ekonomisi üzerinde yıkıcı etkiler yaratmıştır.

Zonguldak’ın, Karadeniz’in iki önemli varlığı taşkömürünün ve çeliğin devlet eliyle teşvik dışında bırakılması sonucu yan sanayi yatırımlarının yapılamaz duruma gelmesi de bu yıkıcı etkileri daha da arttırmıştır. Kriz döneminde aldıkları devlet destekleriyle rekabetçiliklerini koruyan rakip ülkelerdeki firmalara karşın, ülkemizde yanlış uygulanan sektörle, Karadeniz Ereğli’yle, Zonguldak’la örtüşmeyen teşvik politikaları sonucu içine girilen bu darboğaz aşılamamıştır. Bu darboğazın aşılması için acil önlemler zorunludur.

Tüm bu veriler ışığında, Karadeniz Ereğli tersaneler bölgesinde yaşanan sorunların ve bu sorunların Karadeniz Ereğli bölgesine olan ekonomik ve sosyal yansımalarının araştırılması için bir araştırma komisyonu kurulması önerimiz vardır, grup önerimiz de buna yöneliktir. Grup önerimizin gündeme alınmasını arz ve teklif ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köktürk.

Aleyhinde Zonguldak Milletvekili Ercan Candan… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Candan.

ERCAN CANDAN (Zonguldak) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisince verilen Karadeniz Ereğli tersaneleriyle ilgili Meclis araştırma önergesi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2003 yılında 14 bin kişi tersanelerde, 42 bin kişi de yan sanayide istihdam edilmekte iken, bu sayı 2007 yılında tersanelerde 33.480, yan sanayide ise 100.440’a ulaşmıştır. 2008 dünya global krizinin etkisiyle istihdam oranları hızlı bir düşüşe girmiş, son iki yılda tekrar bir toparlanmayla 2012’nin ilk dokuz ayında tersanelerde 21.769, yan sanayide ise 65.307 kişi istihdam edilmektedir. Seçim bölgem olan Karadeniz Ereğli’de 2003 yılında Sayın Başbakanımızın temelini attığı tersanede toplam 770 dönümde faaliyet gösteren 9 tersane bulunmaktadır. Karadeniz Ereğli, sanayisi, ticareti -biraz önce diğer arkadaşımızın söylediği gibi- ekonomisi ve sosyal yapısıyla yaklaşık 110 binin üzerinde nüfusu olan bir ilçemizdir burası. Bu özellikleriyle ülke ekonomisine ve devlet bütçesine ilçemiz yıllardır ciddi katkılar sağlamaktadır. Tersanelerin faaliyete geçmesiyle üst seviyeye çıkan ilçe ekonomimiz global krizin etkisini en fazla yaşayan yerlerden biri hâline gelmiştir. Ülke genelinde etkisini gösteren global kriz ve tersanelere yansıması, son yıllarda düzelme eğilimi gösterirken maalesef bölgemizdeki etkisi artarak devam etmiştir. 2006 yılında 1.585 kişi istihdam edilirken 2008 yılında bu  sayı 7 bin kişiye çıkmıştır ama bugünkü sayı sadece 150’dir. Bu tespit –arkadaşımızın dediği gibi- doğrudur.

Ben Karadeniz Ereğliliyim. İlçeme her gittiğimde oranın önünden geçerken hayalet bir şeyden geçiyor gibi oluyorum. Bütün iş adamları bana bunu soruyor, haklılar ama biz buraya problem çözmeye geldik arkadaşlar, biz buraya çözüm üretmeye geldik. Öncelikle bunun nedenini bilmemiz gerekiyor, ondan sonra çözüm üretmeye çalışmamız gerekiyor.

Bu vesileyle ben kısaca dünyaya bir bakmak istedim aslında. Şöyle bakarsanız, dünyanın en büyük kalemini alan Çin. Yüzde 35’lik, yüzde 40’lık bir dilimle şu anda dünyadaki gemi yapımını Çin yapıyor, Kore yapıyor. Diğerlerinin hepsi düşüşte dikkat ederseniz, 2005’ten 2009 ve 2010’a doğru gelindiğinde. “New players” dediğimiz yeni oyuncular yani dünyada yeni gemi yapmaya başlayan ülkelerin arasında aslında bu “new players” dediklerimiz de Vietnam, Hindistan, Brezilya, Rusya, Türkiye ve Filipinler arkadaşlar. Şuraya dikkatli bakarsanız eğer, burada 2005 yılından itibaren bütün ülkelerin siparişleri azalıyor, düşüş eğiliminde. Bir tek sipariş artıyor,  o da Filipinler’in siparişi. Filipinler nerede? Çin bölgesinde yani Çin’in hinterlandında arkadaşlar. Dolayısıyla, Çin’in oraya bir etkisi var. Biz Çin’e karşı rekabet etmek durumundayız. Dünya gittikçe okyanuslaşıyor ve burada küçük balıkların seri olma şansı var. Diğer türlü, hayatta kalma ihtimali yok.

Bu bağlamda ne yaptık? Bu bağlamda değişik projeler ürettik arkadaşlar. Biz 2008 yılında 2,6 milyar dolarlık bir ihracat yaparken 2012 yılında bu, 1 milyar dolara düştü, bu nedenden dolayı yani Uzak Doğu’daki ülkelerle rekabette sıkıntımız olduğundan dolayı. 20 milyon euroya yapılan bir gemiyi Çin şu anda 12 milyon euroya yapıyor. Dolayısıyla, rekabette ciddi sıkıntılar çekiyoruz.

Peki, ne yaptık? Biz projeler üretmeye başladık. Ben 1999 yılından beri Afrika’ya gidip geliyorum, o bölgeleri az çok biliyorum, Senegal, Gambia, Gine Bissau, o bölgelere. Orada balıkçılığın arttırılması hususunda biz Sayın Köksal Toptan’la, eski Meclis Başkanımla bu konuyu görüştük, sonra Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan Bey’le görüştük, dedik ki: Buralarda balıkçılık yok aslında. O ülkeler sadece balıkçılık lisansını büyük ülkelere vermişler. O ülkeler -Afrika’daki ülkeler daha küçük nispeten- bir iki küçük sandalla balıkçılık yapıyorlar. Bizdeki taka balıkçılığını burada geliştirelim ve bu takaları buraya ihraç edelim istedik ve bu konuda Zafer Çağlayan, sağ olsun, danışmanını görevlendirdi ve biz bu işi takip ediyoruz. Gambia Büyükelçisini Karadeniz Ereğli’ye getirdik, takayla nasıl balık tutulduğunu gösterdik. Hemen öbür gün yardımcısını Gambia’ya gönderdi, devlet başkanıyla ve bakanla görüştürdü ve şu anda bunun hazırlığı içindeyiz. Bu konu aynı zamanda ulusal basına da yansıdı, geçen haftaki gazeteleri okumuş olsaydınız. Bu tersanelerin alternatif üretim metotlarıyla ilgili neler yaptığımızı az çok biliyordum. Bu, A planımız tabii ki.

B planımız nedir arkadaşlar? Bu yapılan gemilerin, dünyada yapılan gemilerin, evet, siparişinde bir azalma var ama bu gemilerin arızası da var. Dolayısıyla, bu bölgeleri belki gemi tamir alanına çevirme ihtimalimiz var veya gemi söküm… Bu, Ereğli için en uygun seçeneklerden biri çünkü hemen yanı başında Karadeniz Ereğli var ve Karadeniz Ereğli aynı zamanda hurdaya ihtiyacı olan bir kuruluş ve biz dünyanın en çok hurda ithal eden ülkelerinden biriyiz. Dolayısıyla, burada sökülen gemilerin Karadeniz Ereğli’de bulunan Erdemir’de kullanılma ihtimali de var. Onlar satın alacaklardır. Dolayısıyla yine bir ekonomiye çevirme ihtimalimiz vardır.

Bunun haricinde, Alaplı’da -yine Ereğli ve Alaplı bölgesi diyoruz- yat endüstrisinin gelişmesi için girişimlerimiz var. Yine bu tersaneleri belki o tarafa çevirme ihtimalimiz var yani biz gün geçtikçe… Veya elimizde birkaç tane proje var buraları kurtarmak için. Biz bunları hayata geçirmek için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz zaten. Şimdi, burada bir şey daha var: Sadece Türkiye mi etkileniyor? Hayır, dünyanın en büyük -biraz önceki gösterdiğim- üreticilerinden biri Güney Kore. Shipping Herald gazetesi: Güney Kore, haziran ayında 69 tane gemi siparişi almışken, bu ay itibarıyla 1 tane bile gemi siparişi almamış. Yani, dünyada gittikçe gemi üretiminde büyük bir sıkıntı var. Avrupa ülkeleri birlik kurdu arkadaşlar, tek başına uğraşmadılar Uzak Doğu’yla, birlik kurdular ve bu birlik, şu anda Avrupa ülkelerinin ihtiyacı olan daha çok nükleer enerjiyle çalışan denizaltıları yapıyor veya nükleer enerjiyle çalışan uçak gemilerini yapma eğilimine geçtiler, çünkü başka sipariş noktaları kalmadı ve bu sektörleri canlandıracak başka alanları da kalmadı maalesef.

Bizim tabii, bir çıkış alanımız yine projelerimizden veya alternatiflerimizden biri, kuzey ülkelerine barter metodu ile çalışmak.  Yani bizim onlara gemi yaparak onların ihtiyacı olan bizdeki diğer mamulleri aynı zamanda yapma gibi bir projemiz var. Yani bizim yaklaşık 5-6 tane birbirini takip eden projelerimiz var. Bizim burada görevimiz böyle bir kriz varsa buna çözüm bulmaktır. Biz de bu çözüm bağlamında bir değil, iki değil, üç değil, dört-beş tane peşi sıra çözüm projelerimiz var ve bunları çözmek için de elimizden geldiğince gece gündüz çalışıyoruz. Ben her Ereğli’ye gittiğimde bunları anlatıyorum. Gene de söyledim oradakilere de söylüyorum. Siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza da söylüyorum tersaneler, evet, bir KİT değildir, doğru ama dünya gittikçe okyanuslaşıyor ve bu okyanuslarda balinalar, küçük balıkları yiyor arkadaşlar. Onun için çevik olmak zorundayız, çok daha farklı alanlara dönmek zorundayız. Biz de bunun çalışmalarını Hükûmet olarak zaten bakanlarımız nezdinde yapıyoruz. Sağ olsun Zafer Çağlayan Bakanımız bize çok yakın ilgi gösterdi bu çözüm konusunda.

Ben bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Lehinde, Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Şimşek.

CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, Zonguldak Karadeniz Ereğli’sinde tersaneler bölgesinin sorunlarının araştırılarak Meclis araştırması istemi ile vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum; Burada şöyle bir anlayış var, önce bunu ortaya koymakta fayda görüyorum: Muhalefet milletvekilleri ya da muhalefetin getirdiği önergeler, burada her zaman İç Tüzük’ten kaynaklanan haklarını kullanmak maksadıyla ve böylece Meclis çalışmalarını kendi doğrultularında engellemek maksadıyla getirmiyorlar. Bakın, burada, muhalefet milletvekilleri, muhalefet partileri, çok önemli ülke sorunları, bölgesel sorunlar ve ülkenin genel sorunlarıyla alakalı birtakım önergeler getiriyorlar, bunların kabul edilmesini istemektedirler. Hadi bunları kabul etmeyeceksiniz ama iktidar milletvekilleri, bu önerge sahiplerinin önergelerini dinlemiyor bile değerli arkadaşlarım yani dinlemek lütfunda… Belki içerisinden sizin de faydalanacağınız, istifade edeceğiniz, ülke sorunlarıyla alakalı problemler vardır, bunları yürütmeye götürerek belki ülke sorunlarının çözümüne katkıda bulunabilirsiniz. Zaten kabul etmiyorsunuz ama hiç yoktan dinleyin. Bakın, sadece, burada yoklamalarda çoğunluğu sağlıyorsunuz, bunun dışında yoksunuz. Bu, ülke sorunlarının çözümü noktasında iktidar partisinin bakış açısını ortaya koyması bakımından önemlidir. Ayrıca siz, yüzde 50’yi temsil ediyorsanız burada muhalefet de geride kalan yüzde 50’yi temsil etmektedir. Bunun her zaman göz önünde bulundurulmasının, gerek demokratik teamüller açısından gerekse ülkemizin işlerinin yürütülmesi bakımından önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette ki Karadeniz Ereğli’sindeki tersanelerde yaşanan sorunlar, istihdam sorunları, iş ilişkileri, iş hayatıyla ilgili sorunlar, ülke sorunlarından soyut sorunlar, ayrı sorunlar değildir; ülke sorunlarının bir parçasıdır. Orayı anlayabilmek için, önce, ülkenin genel sorunlarına, iş hayatıyla ilgili genel sorunlarına bir bakmamız gerekiyor.

Ülkemizde SGK verilerine göre 11 milyon sigortalı işçi bulunmakta, bunlardan sadece 930 bini bugün sendikaldır. Sendikalaşma, ülkemizde gün geçtikçe geriye gitmektedir. Demokratik hak ve özgürlükler açısından, sendikalaşmalar açısından ülke ileri demokrasiye giderken, demokratik hak ve özgürlükler maalesef geriye gitmektedir.

Şimdi, geçen mart ayında Meclise gelmişti Toplu İş İlişkileri Yasası. Altı aylık bir gecikmeyle kabul edildi, Meclisimizden geçti ve işlerlik kazandı. Bir defa, o geçen Toplu İş İlişkileri Yasası bile, işçi hakları ve demokratik temel hak ve özgürlükler açısından değerlendirildiğinde, ülkemizi maalesef geriye götürmüştür. Toplu İş İlişkileri Yasası’nda 30 işçi ve daha   -en önemli şey budur- az işçi çalıştıran iş yerlerinde sendikalaşma yasasının önüne geçilmiştir. Zaten, Türkiye’deki işletmelerin bir çoğunda 30 işçi ve daha az işçi çalıştıran işletmeler mevcuttur. Bu böyle değerlendirildiğinde, alt işveren gurubu da göz önüne alındığında, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasını yeni çıkardık ancak iş yerlerinde bunların denetimi, bunların kontrol edilmesi bakımından, gerek sendikal haklar açısından gerekse Hükûmetin merkezi denetlemeleri hemen hemen hiç yoktur. İşçiler, orada, kendi kaderlerine terek edilmiş, güvenlikten yoksun bir şekilde çalışmaktadırlar.

Hepinizin bildiği gibi değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta 5 işçi Samsun’da hayatını kaybetti. Biz, oraya, ziyarete gittik ve iş yerini ziyaret ettik. Daha önce de ben oraya gitmiştim ve altı ay öncesinde orada sendikal faaliyet yapacakları gerekçesiyle işten atılmış işçilerin çadırları vardı ve bu cenazeye gittiğimizde de hâlâ o çadırın orada olduğunu gördük.

Değerli milletvekilleri, bakınız, şimdi, belki de onlar işe dönebilselerdi orada olacaklardı ve onlar da ölüme terk edilmiş olacak, belki de öleceklerdi. Biz şunu bilemiyoruz şimdi: Yani içeridekilere mi üzülsek, bunlar dışarıda kaldı diye mi üzülsek. Türkiye’yi bu açıdan varın değerlendirin diyorum.

Bunun dışında, geçen yıl 3 Şubatta Ankara Ostim Organize Sanayi Bölgesi’nde 20 işçi iş kazasına kurban gitti. 11 Şubat 2011, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde, kömür sahasında toprak kayması sonucu 10 işçi yaşamını yitirmişti. 31 Ocak 2008, İstanbul Davutpaşa’da kaçak bir iş yerinde meydana gelen patlama sonucu 23 işçinin ölümü ile Tuzla tersanelerinde üst üste yaşanan sorun ve gelmeyen işçi ölümleri hafızalardan silinmedi.

Çalışma yasaları bu ölümleri “iş kazası” olarak nitelese de bu yaşananların doğru tanımı “iş cinayeti”dir. Bu ölümlere kaza demek mümkün değil çünkü kaza bütün önlemlerin alındığı, işçilerin güvenceli, kurallı çalıştırıldığı ancak buna rağmen yaşanabilecek istisnai durumlar için kullanılabilir iş kazaları. Oysa iş kazası adı verilen işçi ölümleri istisna değil kural hâline gelmiş durumdadır. Göz göre göre işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları hiçe sayılarak ucuz, kuralsız ve güvencesiz işçi çalıştırılmasının sonucu yaşanan iş kazaları söz konusudur. Bu kazalar, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, bunların ihmal edilmesi ve denetim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 1945 yılında çıkarılan İş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortası Kanunu’ndan bu yana, ülkemizde iş kazası ve meslek hastalığı sonucunda ölen ve sakat kalan işçilerin kaydı tutuluyor. 1946’dan 2010 yılına kadar iş kazaları sonucu ölen işçilerin sayısı tam 59.300’e ulaşmış durumda. Son on yılda toplam 10.723 işçi, her yıl ortalama 1.072, günde ise ortalama 4 işçi, maalesef, iş kazası ve iş cinayeti sonucu ölmektedir.

İşçi sayısı arttıkça, fabrika sayısı arttıkça ölü işçiler ordusu büyümüş, son yıllarda işçi sağlığı ve güvenliği mevzuatı ve koruyucu teknik imkânlar gelişmiş, ancak işçi ölümleri artmış, üstelik bu veriler sadece kaydı tutulabilenler. İstihdamın yaklaşık yarısının kayıtsız olduğu ülkemizde kayda geçemeyen vakaları tahmin etmek mümkün değil. Bu tablonun en önemli nedeni iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin iş yerlerinin ezici çoğunluğu tarafından bir maliyet unsuru olarak ele alınması, kurallara uyulmaması ve iş yerlerine sendika sokulmaması ve iş yerlerinin denetlenmemesidir. Giderek artan esnek ve kuralsız çalışma biçimleri kayıtsız çalışma ve uzun çalışma süreleri iş kazalarının bir başka önemli nedenidir.

Son yıllarda yoğunlaşan taşeronluk zinciri iş kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. Ana iş verenden iş almak için fiyatları düşüren taşeron şirketler kâr etmenin yolunu işçilerin yaşamını tehlikeye atmakta buluyor. Bu iş kazalarını engellemek veya en azından iyice azaltmak mümkün. Bunun iki önemli yolu var: Birincisi, devletin; ikincisi, sendikaların denetim ve yaptırımı. Bu iki yolun etkin biçimde kullanımıyla iş kazaları önemli ölçüde azaltılabilir. Dünyada bunun örnekleri var. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre ölümle sonuçlanan iş kazası oranları bazı ülkelerde önemli ölçüde geriletildi. Türkiye'de ölümle sonuçlanan iş kazası oranları yüz binde 20,5 iken bu oran Norveç, İsveç, İsviçre ve Danimarka gibi ülkelerde yüz binde 2 oranının altına geriledi. Ülkemizde işçiyi koruyucu sağlık ve güvenlik mevzuatı kağıt üzerinde oldukça, bir işlerliği olmadıkça, gelişkin ancak denetim ve yaptırım son derece zayıf. İş Yasası’na göre iş yerlerinde sağlık ve güvenlik kurallarına uyulmasını denetleme görevi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aittir. Ancak denetim kapsamında 800 bine yakın iş yeri varken, bakanlığın teftiş örgütünde çalışanların sayısı büro çalışanları dâhil 600 civarında. Aslında piyasayı denetlemeye yönelik siyasi bir irade yok anlamı çıkıyor buradan.

Öte yandan düşük sendikalaşma oranı, yüksek işçi ölümü anlamına geliyor. Sendikalı işyerinde ve sendikalaşma oranının yüksek olduğu ülkelerde ise işçi cinayetleri azalıyor. Örneğin, Zonguldak Havzası’nda sendikalı işletmelerde çıkarılan 100 bin ton kömür başına işçi ölümü binde 3 iken, sendikasız taşeron işletmelerde bu sayı yüz binde 8,3; aradaki fark tam 34 kat. Özel sektörde sendikalaşma oranının yüzde 3’lerde seyrettiği bir ülkede, iş cinayetlerinin giderek kitleselleşmesi maalesef bir rastlantı değildir, diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.

Aleyhinde Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar.

Buyurunuz Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar: Dün Karadeniz Ereğli’de, Armutçuk’ta 3 tane maden işçimiz bir kaza sonucu yaralandı, 1 işçimiz hayatını kaybetti. Ben dün buradaki konuşmamda da bahsettim. Hayatını kaybeden kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum, kederli yakınlarına sabır ve başsağlığı temenni ediyorum. Çok şükür, 3 tane arkadaşımızın da hayati tehlikesi yok, 1 tanesinin parmakları kopmuş, diğerleri de hafif yararlanmışlar; onlara da acil şifalar diliyorum. İnşallah, böyle kazaları bir daha görmeyiz, yaşamayız.

Değerli milletvekillerimiz, Zonguldak geçmişte 92 yılına kadar göç alan bir ildi, 92 yılından sonra da göç vermeye başladı. Geçmiş iktidarlar zamanında iki tane ilçesi -biri Bartın, biri Karabük olmak üzere- il yapıldı. Eğer bugün Bartın ya da Karabük bize bağlı olmuş olsaydı, Zonguldak da bugün büyükşehir olacak illerden bir tanesi idi. Geçmiş dönemde yollarımız maalesef yapılamadı. Filyos projesi hep raflarda bekletildi. Havaalanımız açılamadı. Hep göç veren, küçülen bir il olduk. Ama İktidarımızla beraber Zonguldak’a kalıcı, güzel hizmetler, yatırımlar gelmeye başladı. AK PARTİ İktidarı olarak, bölge milletvekillerimizle beraber, Zonguldak’ımızın topyekûn kalkınması, vatandaşlarımızın huzur ve refahı için gece demeden gündüz demeden çalışıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde, biliyorsunuz 2 tane beldemiz, Kilimli ve Kozlu ilçe oldu. Bundan dolayı, destek veren bütün milletvekillerimize bir kez daha teşekkür ediyorum.

Evet, bunun yanı sıra yollarımızı tamamladık. 2013 yılında inşallah bütün yollar, sanat yapıları, alt yapılar tünellerle beraber bitmiş olacak.

Havaalanının iç hat seferleri başladı, dış hat seferleri başladı, hizmete aldık.

Yine, Zonguldak coğrafyası ve iklimi zordur. Bu zor koşullarda -şu anda Zonguldak âdeta bir şantiyeye dönmüş durumda- Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, Karadeniz’in çılgın projesi, Filyos’ta 2013 ilk çeyreğinde inşallah liman ihalesi gerçekleşecektir.

Değerli milletvekillerimiz, kıymetli arkadaşlar; Filyos’la beraber milyonlarca dönüm arazi yatırımcılara tahsis edilecek. Büyük uluslararası ölçekli yatırımcılar gelecek ve 10 binlerce vatandaşımız orada iş sahibi olacak. O havzada, Saltukova’da, Çaycuma’da çok yakın bir zamanda 150 bin nüfuslu bir şehir kurulması planlanmaktadır.

Yine Filyos’tan Zonguldak’a 21 tünelle, yolları duble yol olmak suretiyle bağlıyoruz. Zonguldak-Devrek-Yeniçağa, Zonguldak-Ereğli-Düzce yollarını yapıyoruz. 9 tane tünel Ereğli ile Akçakoca arasında hizmete alınmıştır.

Dönemimizde TTK’ya 5 bine yakın işçi alınmıştır. İnşallah, önümüzdeki günlerde 2.492 işçinin alınmasıyla ilgili de çalışmaları nihayetlendireceğiz, sonuçlandıracağız.

Ben şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar: Zonguldak’ımız bugün, enerji üssü oldu iktidarımız döneminde. Türkiye’de üretilen, tüketilen enerjinin yüzde 5’i Zonguldak’tan temin edilmektedir.

Tersanelerle ilgili değerli hocam, değerli milletvekilimiz çok güzel bilgiler verdiler. Onun üzerine benim birkaç konuda ifade edeceklerim olacak.

Öncelikle, bildiğim kadarıyla uluslararası sularda hizmet veren gemilerin yaşı uluslararası krizden dolayı, global krizden dolayı 10’dan 20’ye çıkarıldı ve dünyadaki üretim maliyetlerinde ciddi rekâbet olduğu için düşüşler meydana geldi ve gemi yaptırmak isteyen dünya milletlerinin insanları bunu başka ülkelere kaydırdılar. Evet, orada 7 bin çalışanımız işsiz kaldı. Bununla ilgili yapılması gereken ne varsa Hükûmet olarak yapacağız.

Yine, Maden Müzesini Zonguldak’a biz açtık. KÖYDES’le, BELDES’le bütün köylerimizde altyapı sorunları bırakmadık; kanalizasyon, yol. Bugün bizden çocuk parkı ve İnternet bağlantı hattı istenmektedir. Çöpleri dahi Hükûmetimiz zamanında köylerde topluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bugün Ereğli’de, Zonguldak’ta, Devrek’te, Çaycuma’da hastane inşaatları devam etmektedir. Bütün Zonguldak’ta kamu binaları yenilenmiştir ya da yenisi yapılmıştır. Spor salonlarımız, gençlik merkezlerimiz, eğitim kurumlarımız, okullarımız yenilenmiştir, yenisi yapılmıştır. ancak şunu ifade etmek istiyorum: Orada, Ereğli’de huzuru bozan, ekonomik anlamda Ereğli’yi olumsuzluğa iten, yatırımcının oraya gelmesini engelleyen çok kavgacı bir belediye başkanı var. Bu Belediye Başkanı bizim Başbakanımızla ilgili, bakanlarımızla ilgili, bizlerle ilgili defalarca olumsuz açıklamalar yapmıştır. Bununla da yetinmeyip zaman zaman kendi partisine de meydan okumuştur, savaş açmıştır. Kendi Milletvekili Sayın Ali İhsan Köktürk dâhil olmak üzere 5 milletvekilini           -defalarca basında açıklamalar yapmış- işe yaramaz olarak, sömsöm olarak -yerel tabirle- ifade etmiştir.

Bundan dolayı, bakın, ben de bazı gazete kupürleri var, bunları okumak istiyorum. “CHP Belediye Başkanının ifadesini aldı. Ereğli Belediyesinin uygulamalarından tutun da Belediye Başkanının parti ile olan kavgasına kadar her şeyi araştırmak üzere CHP Genel Başkan Yardımcısının da aralarında bulunduğu müfettişler Ereğli’ye geldi.”

Bu Belediye Başkanı her sene “sevgi, dostluk, barış” adı altında festival yapmaktadır. Büyük sanatçıları, ulusal anlamda isim yapmış sanatçıları ilçesine getirmektedir. Bunun için de esnaflardan zorla para almaktadır. “Sevgi, barış, dostluk” diyen bu Belediye Başkanı, herkesle, ERDEMİR’le, kendi partisiyle, bizlerle, STK’larla kavga hâlindedir, vatandaşlarla kavga hâlindedir. Ondan dolayı da yatırımcı oraya gelmemektedir. Eğer dört dönemdir görev yapan bu Belediye Başkanı değil de orada aktif, çalışkan, herkese sevgiyle yaklaşan bir belediye başkanı olsa idi bugün Ereğli’nin nüfusu 300 bin olurdu.

Şu anda Ereğli OSB’sinde boş yerler bulunmaktadır değerli arkadaşlar. Yine, bu Belediye Başkanı kendi Genel Başkanı için: “Bana söz verip de oyaladıkları için Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’e kırgınım. Kırgınlığımın altını çizerek itiraf ediyorum. Daha önce bu olayları yaşadım. Bundan önce de CHP’den aday olacaktım ama birtakım oyunlara gelmiştim. Bu ikinci oyun oynanıyor. Bu bağlamda kırgınım.” Bunlar hep gazetelerde çıkan beyanatladır.

Belediye Başkanının eşi milletvekili adayı olmuştur 2011 seçimlerinde. Yine, Belediye Başkanı “Ereğli’ye 3’üncü sırayı teklif edenin ağzına birer sürerim.” demiştir. Yine, STK’larla yaptığı toplantıda, hesap sorma toplantısında onları tehdit etmiş, meydan okumuştur. Yine, Karadeniz Ereğli’nin kabadayısı ilan etmiştir kendisini. Tüm sivil toplum kuruluşu, meslek örgütlerini işe yaramaz olarak nitelendirmiştir ve maalesef, değerli arkadaşımız Ali İhsan Bey için, “Ali İhsan Köktürk’ü başarılı buluyor musunuz? sorusuna ise şu çarpıcı yanıtı vermiştir değerli arkadaşlar: “Biz de başka milletvekili var mı? Bir tane hapiste var, başka? Ha ha, şu gensoru veren milletvekili, onu diyorsunuz. Evet, ben görmüyorum. Şahsen ben Belediye Başkanı olarak görmüyorsam Ereğli halkı da görmüyor. Bana ne soruyorsunuz, görmüyorum ki. Görmediğim insan hakkında nasıl başarılı veya başarısız diye bir şey söyleyebilirim?”

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Milletvekilim, konumuz belediye başkanı değil; tersanelerin durumunu konuşuyoruz.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – “İlçe teşkilatında adamın anasını ağlatıyorlar. CHP’lileri delege yapmıyorlar. Milletvekili meydanda yok, görmediğim adama ‘başarılı’ der miyim ben. Bunlar vaziyeti idare ediyorlar, ‘Amca…’ diyorlar, aha görünce ‘Amcacığım, nasılsın, iyi misin?’ diyorlar. Tanımıyor hâlbuki, öpüyor falan. ” Devamını okumak istemiyorum değerli arkadaşlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konu bu değil, tersaneler.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) - Ereğli’yi bugün bu hâle düşüren, şu anda görevde olan belediye başkanından başkası değildir.

Yine “Ereğli’nin sorunlarıyla uğraşmaz, tersane işiyle uğraşmaz.” diyen kendi belediye başkanı. Bakın, kendi milletvekiline söylüyor: “ERDEMİR’de işçi kırılıyor, uğraşmaz, bunun başarısı nerede Allah aşkına? Bu başarıyı sormak lazım Genel Merkeze, siz, bu sıralamayı yaparken nasıl yaptınız, kime sordunuz diye sormak lazım.”

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Ayıp, dedikodu yapıyorsun!

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) - Değerli arkadaşlar sürem bitti, o belediye başkanlığını ve Zonguldak’taki belediye başkanlığını, inşallah, önümüzdeki yerel seçimlerde AK PARTİ adaylarının kazanacağına kesinlikle inanıyor, bu duygu ve düşüncelerle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sen kendi sıralamana bak, atamana bak! Kendi AKP’den sıralamana bak, başkasının sıralamasına ne karışıyorsun?

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – …yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Kendi işine baksana sen!

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Efendim sataşma var, benim kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, Karedeniz Ereğli tersaneler bölgesinde yaşanan sorunlar ile bölgenin ekonomik ve sosyal yaşamına yansımalarına yönelik araştırma önergemizin gündeme alınmasına yönelik bir konuşma yaptık. Benden sonra değerli AKP Milletvekili Ercan Candan çıkarak kendince partisinin çözüm önerilerini iletti. Ancak daha sonra konuşan Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar ise maalesef Karadeniz Ereğli ve tersaneler sorunuyla ilgisi olmayan konuşmalar yaptı. Ben, bu konuşmaları Özcan Ulupınar’a hiç yakıştıramadım, çok talihsiz konuşmalar olarak nitelendiriyorum.

Aslında Özcan Bey’in, buraya çıktığında Zonguldak’ın emeğin başkenti iken nasıl emeklinin başkentine dönüştüğünü anlatmasını ben arzu ederdim. Zonguldak’ta ilk defa olarak Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde emekli sayısı çalışan sayısının üzerine çıktı yani emeğin başkenti olan Zonguldak, ilk defa AKP İktidarı döneminde emeklinin başkenti hâline geldi.

Ben, Sayın Özcan Ulupınar’ın gündelik siyasi konuşmaları burada gündeme getirmesini değil de bölgenin sorunlarına yönelik çözüm önerilerini burada gündeme getirmesini beklerdim ve arzu ederdim.

Sonra, Türkiye Taşkömürü Kurumunda çalışan 16 bin işçi, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde 10 bine düştü. Ben buradaki istihdam ve üretim azalmasının nedenlerini ve çözüm yollarını anlatmasını isterdim Sayın Özcan Ulupınar’dan, bunu da anlatmadı.

Yine Sayın Özcan Ulupınar’dan Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Zonguldak’taki on biri aşkın il müdürlüğünün ve genel müdürlüğünün neden kapandığını, neden il dışına taşındığının gerekçelerini anlatmasını isterdim ama son derece sığ, gerçekten kendisine yakıştıramadığım bir üslupla, tarzla bu Meclis kürsüsünü işgal etti. Ben sadece şahsım adına değil, tüm Zonguldak ve Karadeniz Ereğlilileri adına Sayın Ulupınar’ı kınıyorum ve kendisine hiç yakıştıramadığımı buradan ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köktürk.

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ulupınar.

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama hangi ifadeden sataşma? Sizin söylediklerinizi söyledi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen…

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sığ ifadeler kullanıp kamuoyunu yanılttığımı ve bana yakıştıramadığını ifade etmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olup takip eder misiniz.

Buyurunuz Sayın Ulupınar.

Yeniden sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Vekilim, siz bu Belediye Başkanından memnun musunuz?

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sana ne, bizim işimizden sana ne! Allah Allah! Kendi işine bak sen!

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bu Belediye Başkanının ilçeye, Zonguldak’a zarar verdiğini siz de biliyorsunuz.

Bizim İktidarımız zamanında 16 bin işçi 10 bine düştü.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Ya, senin tarzına yakışmıyor.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bizim İktidarımız zamanında 5 bin işçi alındı, 2.492 işçi alınacak ama bizden önceki zamanda işçi sayısı 60 binden 16 bine düştü. Bunu da lütfen, burada söylemek lazım.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Kendine bak, kendine!

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Ben size şunu söylüyorum: Bakın, siz de milletvekilisiniz, ben de milletvekiliyim.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Ya, sana sormadık milletvekili misin, değil misin?

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bir belediye başkanının sizinle ilgili   -bizimle ilgili yaptıklarını bir kenara koyuyorum- yaptığı açıklamaları ben kınıyorum. Ben bunu ifade etmek istiyorum, ben bir şey söylemiyorum.

Yedi sene ben belediye başkanlığı yaptım. Bir yerde belediye başkanı halkın huzur ve refahı için çalışır…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Özcan Bey, biz burada belediye başkanını konuşmuyoruz.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – …yatırımcıları çeker, onlara her türlü altyapıda, üstyapıda, sanat yapılarında yardımcı olur ama burada herkesle kavga eden, bakanlarla, Başbakanla, bizle, kendi partisinin Genel Başkanıyla kavga eden birisi var. Sadece Karadeniz Ereğli’ye zarar veren tersaneler değil, bu belediye başkanının kendisi.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Belediye başkanlığına adaysın herhalde.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Bakın, Hükûmet olarak bir sürü yatırım yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, bu Belediye Başkanı hastane için yer verdi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tersaneye gel, tersaneye.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Belediye başkanlığına adaysın demek, öyle anlaşılıyor.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – 5 trilyon para aldı.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Ya, Özcan Bey!

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Almadı mı? Sağlık Bakanlığından para aldı.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Belediye Başkanını konuşmuyoruz, Zonguldak’ı konuşuyoruz.

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Ben Belediye Başkanlığı yaptım. Hastane için hepimiz, bütün belediyeler yer verdik, bu arkadaşımız parayla yer verdi.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Gel CHP’ye kaydol da ben sana anlatayım…

ÖZCAN ULUPINAR (Devamla) – Ben bunu ifade etmek istiyorum. Elbette ki dünyadaki kriz son bulacak, Türkiye’deki tersaneler de eski canlı günlerine kavuşacaktır. Biz de bunun için gereken çalışmaları yapıyoruz diyorum.

Tekrar, meşgul ettiğim için, zamanınızı israf ettiğim için özür diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ulupınar.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkanım, ben bir tek cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, duyamadım.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Ben bir tek cümle söyleyeceğim ve oturacağım. Sataşması için tek cümle söyleyeceğim.

Ben Zonguldak sorunlarının, Ereğli’nin sorunlarının Belediye Başkanına takılan kafasıyla böyle bir zihniyetle çözüleceğine inanmıyorum ve gerçekten büyük üzüntü duyuyorum. Bunu görmekten bugün çok üzüntülüyüm. Sayın Ulupınar, burada Zonguldak’ın sorunlarını ve çözüm yollarını tartışması gerekirken, gündelik siyaset ağzıyla ve gündelik siyaset söylemiyle çok çirkin bir konuşma yaptı. Ben kendisine yakıştıramadım ve bu zihniyetle gerçekten Ereğli’nin ve Zonguldak’ın geleceğinin bundan sonra çok daha kötü olacağını görmekten de üzüntü duyuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köktürk.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

On beş dakika ara veriyorum.

                                                                               Kapanma saati: 17.02

 

Editör: TE Bilişim