Lüks yatların tasarımcısı Neptün Öziş

Gerektiğinde, müşterinin arzuladığı malzemeyi bulmak için günlerce uğraşıyor, dünyanın bir ucuna kadar gidiyor

Lüks bir yatın iç dekorasyonunu yaparken en ideal malzemeyi temin etmek için bir ay yolculuk yapmaktan çekinmeyen, üç yıl süren inşa süresince yatın iç detaylarıyla uğraşan bir tasarımcı Neptün Öziş. Kendini bildi bileli hep denizle iç içeydi. Çocukken babasının teknesinde saatler geçirir, daha kimse ne olduğunu bilmezken rüzgâr sörfü yapardı. Sonra kendine bir ekip buldu, yat yarışlarına katıldı.

Avusturya Lisesi'nden sonra mimarlık okudu. Birkaç yıl otellere iç dekorasyon yaptı. 1999'da ise biraz da tesadüf sonucu denize dönüş yaptı. Anatolia yatının üretiminde çalıştıktan sonra da denizden hiç kopmadı.

Neil Taylor'ın denizcilik camiasında bir efsane haline gelen 90 metrelik "Nero" teknesinin iç tasarımını üstlendi. 2007'nin sonuna kadar iki buçuk yıl Çin'de kaldı. Neptün Öziş ile süper yatların iç tasarımındaki püf noktalarını konuştuk.

Babanız ressam ve heykeltıraş. Ama bir yandan da denizle çok ilgiliydi değil mi?

Babam, Güzel Sanatlar Akademisi'nde bölüm başkanıydı. 1960'lı yıllarda heykeltıraş İlhan Koman ile Türkiye'nin ilk dekorasyon atölyesini kurdular. Ama bunlar denize merakını hiçbir zaman engellemedi. Eskiden teknesi de vardı. Bana, deniz tanrısı Neptün'ün ismini koyması da bu ilgisinden kaynaklanıyor. Çocukluğum onun teknesinde geçti. 12-13 yaşlarında İstanbul yakınlarında Kumburgaz'da veya Büyükçekmece Gölü'nde sörf yapıyordum. Sonra yelken yaptım, yat yarışlarına katıldım.

Bunun da etkisiyle tekne iç tasarımıyla uğraşmak istiyordum. Ama liseyi bitirdiğim 1980'lerin sonunda ne buna yönelik bir öğrenim ne de çalışma imkanı mevcuttu.

Mimarlık öğrenimi gördünüz. Deniz tutkusuyla mesleğiniz nasıl kesişti?

1994'te okuldan mezun olduğumda hedefim teknelerin yaşam alanlarını kapsayan tasarım yapmaktı. Ama o dönemde Türkiye'de doğru dürüst yat bile inşa edilmiyordu. Yaklaşık beş yılı, beş yıldızlı otellerde şantiye şefliği yaparak geçirdim. Aynı dönemde açık deniz yat yarışlarındaki takım arkadaşlarımdan Tanju Kalaycıoğlu Türkiye'de inşa edilen ilk mega yat Turkuaz'ın tasarımcılarındandı. 1999'da Anatolia isimli tekne projesi için hem denizi bilen hem de tasarımdan anlayan birisini aradıklarını söyledi. Tam da hayalimdeki işti. Para bile konuşmadan Borusan'daki işimi bırakıp yanında başladım.

O ilk projede ne görev üstlendiniz?

İç tasarımdan Redman Whiteley sorumluydu. Bana da mürettebat bölümü tasarımlarını tekneye uyarlama ve üretimini kontrolü görevini verdiler. Bu da teknede en sorunlu bölümdür. Çünkü misafir bölümüne göre daha dar ve şekilsizdir. Planı çizdikten sonra bir baktım yataklar teknenin dışına taşıyor. Hiçbir ölçüye uyduramıyorum. Aksilikleri yaşaya yaşaya öğrendim tabii.

BAKIM YAPARKEN DE BANA DANIŞIYORLAR

Teknelere ne kadar zamanda bir bakım yapmak gerekiyor?

Özellikle 30 metreden büyük tekneleri her yıl bakıma almak gerekiyor. İlk günkü gibi tutabilmek için bu şart. Yoksa, teknenin durumu her yıl kötüleşir. Örneğin, yapımı geçen yıl biten 90 metrelik Nero yatı bile halen üç aylık bir bakım için Fransa'nın Marsilya limanına çekildi. Bakım deyince de, mobilyaların verniklenmesinden halıların temizlenmesine kadar her şey içinde.

Daha önce iç tasarımını yaptığınız tekneler bakıma girdiğinde sizi çağırıyorlar mı?

Biraz işe bağlı. Eğer mobilya değişikliğine giderlerse, odaların birleşecekse çağırıyorlar. Çünkü tasarımı yaptığım için tüm detayları biliyorum. Ama halı değişecekse arayıp sadece fikir alıyorlar. Sıradan bakımlarda da malzeme soruyorlar.

Tüm bu tasarım ve üretim sürecinde malzeme seçimi nasıl bir önem taşıyor?

Malzeme işi tamamen müşterinin isteğine ve bütçesine bağlı. Benim en çok keyif aldığım kısımda bu. Mesela bir müşteri gelip de "Teknenin ön kısmında köpek balığı derisinden büstümü istiyorum" derse parasını verdikten sonra bu da yapılır. Malzeme seçiminde sadece bir ülkeyle kısıtlı değilsin. İç tasarım ve dekorasyon için beni seçmelerinin en büyük sebeplerinden biri de malzemeyle ilgili her türlü bağlantıyı kurabilmem.

Bu bağlantıları nasıl edindiniz?

10 yılda yavaş yavaş edindim. Şu anda üreticiyi tanımasam bile malzemenin nereden bulunacağını biliyorum. Köpek balığı derisi örneğin boşuna vermedim. 2004'te Türkiye'de Malezyalı bir işadamı için yürütülen bir projede shagreen diye bir malzemeden mobilya döşemesi istiyordu adam. Tabaklanmış köpek balığı ve vatoz derisinden bu son derece pahalı malzemenin dünyada sadece iki atölyede üretildiğini buldum. Böyle garip istekler olabiliyor.

MERMER UĞRUNA BÜTÜN ÇİN'İ GEZDİM

Nero'da benzer hikayeler geldi mi başınıza?

Nero, malzeme işinin ne kadar küresel olduğuna dair çok iyi bir örnekti. Teknedeki banyolardan biri için İtalyan mermeri kullandık. İşçiliği Hong Kong'a yakın bir şehirde yapıldı. Duş kapısı ve lambalar Almanya'dan geldi. Kapı kolları Fransız, armatürler İngiliz malıydı. Camlar Çin'de özel üretildi. Bu neden böyle? Çünkü her malzemenin en iyisini bulmak için farklı noktalara gitmek durumundasınız.

Bu malzemelerin her biri için seyahat etmiyorsunuz herhalde?

Hayır, birçok işi artık telefonla bitiyoruz. Ama o İtalyan mermerinden bir blok daha bulabilmek uğruna iki hafta boyunca Çin'in altın üstüne getirdim. İstediğimiz kalitede mermeri koskoca Çin'de bulamadım. En son baktığım üreticide de bulamasam İtalya'ya kadar gidecektim. Özel yaptırdığımız kapı menteşelerini elden geçsin diye Fransa'ya geri gönderdik. Halbuki bu işe ilk girdiğimde kitaplarda benzer hikâyeler okur ve çok da şaşırırdım. Şimdi ben de aynı durumdaydım.

Yurt dışındaki işlerde Türkiye'den malzeme alıyor musunuz?

Bazı işlerde Türk mermerlerini kullandık. Ayrıca, Nero için metal aksamları hep Türkiye'den getirttim. Nero'da kullandığımız çekmeceleri Alman malı. Ama Çin'deki mümessille anlaşamayınca bu sefer Türkiye üzerinden satın aldım.

Daha önce üzerinde çalıştığınız bir tekne baştan aşağı yenilenince üzülüyor musunuz?
Biraz üzülüyorum tabii. Örneğin 10 yıl önce üzerinde ilk çalıştığım Anatolia'yı sahibi Cengiz Yalçın, Amerikalı aktör Johnny Depp'e sattı. Depp de yeniletti ama bir tekne böyle mi yeniletilir? Yenilemeyi yapan tasarımcı bile teknenin şimdiki halini Çingene karavanına benzetmiş.

Türkiye'de kaliteli tekne ustası bu 10 yıl içinde gelişti mi?

10 yıl önce yeterince vasıflı usta yoktu. Çünkü üretim kısıtlıydı. Mesela teknelere dış ahşap mobilya yapabilen kimse hatırlamıyorum. Ama ustaların bir kısmı kendilerini geliştirdi. O zamanın ustalarından Halim Başaran son çalıştığım Nero yatının botunu üretecek seviyeye geldi. Tabii Halim Usta, bir kelime İngilizce bilmeden yabancı tasarımcılarla anlaşabilen biriydi. Ama şu anda Türkiye'deki 70'ten fazla tersane için yeterli usta bulunduğunu söyleyemem.

Üç temel öğe

Neptün Öziş'e göre tekne tasarımında üç ana öğe var: Dar alana daha fazla eşya sığdırmak; vasıta olduğu için mobilyaların sökülüp takılabilir olması ve teknedeki her eşyanın sarsıntıdan etkilenmeyecek şekilde çok sağlam ama gıcırtısız yerleştirilmesi.

Tekne satmak zor iş

Dünyada süper lüks yatlara para harcayabilen kişi sayısı çok fazla değil. Küresel ekonomik durgunluğun da etkisiyle 90 metrelik Nero'nun yeni bir müşteri bulması da muhtemelen 18-24 ay sürecek.

Anadolu turu yaptılar

Geçen yaz eşiyle İstanbul'dan yola çıkıp bir ay süren Anadolu turuna çıktılar. Gürcistan sınırına kadar gittiler. Her molada gerçek konukseverliği gördüler. Nemrut Dağı'na tırmanırken rastladıkları Hatun Teyze ve Memet Amca ile çay içip sohbet ettiler.


1) Neptün Öziş halen kendi şirketi n.designs bünyesinde yeni projeler kovalıyor. İngiltere'de süren çok uluslu bir projeye Türkiye'den destek vermeyi sürdürüyor.

2) İşte 90 metrelik muhteşem Nero. Çin'deki yapımı yaklaşık üç buçuk yıl süren bu teknenin her bölümü ayrı bir sanat eseri gibi tasarlanmış.

NEPTÜN ÖZİŞ'İN ÇALIŞTIĞI TEKNE PROJELERİ

Anatolia (2001), 43.7 metre
Mosquito (2001), 22 metre
Horus (2005), 25 metre
Bleu de Nimes (2005), 56 metre
Nibani (2004), 40 metre
Nero (2008), 90.1 metre

Editör: TE Bilişim