Liman için her formüle açığız

Yanan teminatların liman için kullanılmasını öneren Türkkanı “Bıraksınlar, İzmirliler Limanı bal gibiyönetir, başarılamayacak birşey değil” diyor

Çok mu içten dilemişiz nedir, Arkas’ın CEO’su Önder Türkkanı’nı arayıp, limanla ilgili olasılıkları değerlendireceğimiz röportaj teklif etmeyi düşünürken, kendisi aradı.

Limanın bugünkü durumu netleşmeden Bir süre önce, köşe yazımdan önce eski Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın “İzmirliler bu konuya duyarsız davranıyor” eleştirisine karşı kendi düşüncemi dile getirmiş, “Sayın Satıcı, siz de o dönemde İzmirlileri bölmeye az uğraşmamıştınız” diye ince yollu yanıt vermiştim.

Türkkanı arayarak “isabet” dedi.

Şimdi limanda ikinci teklifi veren Çelebi Grubu’nun kararı bekleniyor.  Bu karar netleşmeden alternatifler üzerinde dolanmak acele etmek gibi görünse de İzmir limanı yaklaşık 900 bin TEU’luk kapasitesiyle bir karmaşaya doğru sürükleniyor.

Peki limanın en büyük müşterisi olan Arkas bu konuda ne düşünüyor ?  Türkkanı hazır aramışken, biraraya geldik, tabii önce limanı konuştuk ama bugünlerde içimiz dışımız zaten liman oldu, biraz da  Türkiye’nin en önemli şirketlerinden birinin profesyonel kaptanını tanımaya çalıştık.  Aradığına pişman ettik mi bilmiyorum ama önemli konulara değindik.

Önder Türkkanı öyle, sorduğunuz sorulara bir düşüneyim sonra yanıt vereyim diyen yöneticilerden değil. Net ve açık konuşuyor, sözleriyle zik zaklar çizmiyor.

Doğal olarak sohbet de keyifli hale geliyor... 

Geçmişi ardımızda bırakıp şu noktadan başlayalım.  Eğer geçen ihalede  Rekabet Kurulu Arkas’ın varlığı nedeniyle sizin grubun teklifini iptal etmeseydi ve Çelebi’de olumsuz yanıt verdiği takdirde ibre size dönecekti, siz  limanı alır mıydınız?

-Biz de kabul edemezdik. Çünkü ihale psikoloji ile verilmiş, bizim fizibilitelerimizin de üstüne çıkmış rakamlardı onlar. Kriz herşeyi çok değiştirdi. Ayrıca Aliağa’da iki üç liman faal hale geldi. Bu da İzmir Limanının işhacmine doğrudan etki edecek.

İhale tekrar açıldığında hangi rakamlar ortaya çıkar sizce?

800 milyon dolar bulunabilirse iyi rakam olur ama yine o tarihlerdeki psikoloji önemli.

İzmir’in dış ticaretini sırtlayan limanın geleceği oldukça belirsizleşti. “Otonom yönetim” alternatifi düşünülüyor. Yani belediye, özel idare, odalar ve Arkas’ın da içinde olabileceği bir yöntem. Bunun modelin içinde olur musunuz?

-Elbette bu da olabilir. Tabii şu anda Çelebi grubunun kararını bekliyoruz.

Rekabet Kurulu geçen sefer Mersin Limanı ile birlikte haksız rekabet yaratacağı gerekçesiyle Arkas’ı özelleştirme dışı bırakmıştı. Yine aynı durum oluşmaz mı?

-Kurulun kararları yargıya taşınamaz diye birşey yok ki. Biz geçen sefer olayı uzatmak istemedik. Ayrıca ille biz işletelim diye bir iddiamız da yok. Ama yapının içinde olmak durumundayız. Alsancak limanı kestiği faturanın yüzde 50’sinden fazlasını bize kesiyor. Oradaki aksilik önce beni, müşterimi etkiliyor. Limanın iyi işletiliyor olmasında doğrudan menfaatimiz var.

Bekleme süreci size de sıkıntı yaşattı mı?

-Elbette. Çift taraflı sorun yaşıyorum. Müşterilerin süratli hizmet alması etkileniyor ve armatör olarak gemilerim bekliyor. Rıhtımlarda, vinçlerde iyileştirme yapılmaması bile çok şey kaybettiriyor. 

Geçen modelde limanı Hong Konglu limancılık devi Hutchison işletecekti, gerekirse onlarla da ortak olur musunuz ?

-Tabii ki oluruz. Ancak Çelebi Grubu’nun tavrını net görmeden bir harekete başlamak doğru olmaz. Hutchison’la da, Dubai Ports’la da  yeniden birlikte  olabiliriz. Ancak İzmir limanına yönelik seçenekler sizin tek başınıza karar vereceğiniz unsurlar değil. Çok yönlü denklem içerisindeyiz.

Sizin başını çektiğiniz Alsancak Liman Hizmetleri AŞ aynı şekilde toparlanabilir mi?

-Öncülük ettik ama biz  şirkette yüzde 17 ortaktık. Ortaklarımız da kentin köklü aileleriydi. Ayrıca Hüsnü Özyeğin, Nihat Özdemir gibi Türkiye’nin güçlü isimleri de vardı. Yeniden toparlanabilir sanıyorum,

Sonradan sizin limanı tek başınıza işleteceğiniz olasılığı doğar düşüncesi sıkıntı yaratıyor olabilir mi ?

-Biz işletmeciliği Dubai Ports’a bırakmayı da kabul etmiştik.  Ayrıca sonuçta bu ülkenin en büyük konteyner limanı işleticisiyiz.  Tabii ki de işletebilir ya da işletmeye ortak olabiliriz.  Sonuçta biz bu ülkede bu işi en iyi bilen grubuz. Vakıf ya da dernek değil ki şirket kuruyorsunuz.

Şimdi ayrıca “otonom yönetim” önerisi dile getiriliyor. Yani kentin dinamik kurumları ve Arkas’ın da içinde olacağı yönetimin iki yıl için limanın yaralarını sarması ancak bu süre içinde de limanın gelirlerine dokunulmaması isteniyor. Liman açısından böyle bir öneri doğru mu ?

-Bence doğru. Şu anda ekonomik koşullar değişti. Yeni bir özelleştirme hemen ardından istenilen sonuçları yine vermeyebilir.

Ankara’nın ikna edilerek limanın 49 yıllığına otonom yönetime devri de alternatif olabilir mi ?

-Neden olmasın, hepsine varız. Limanı yönetmek çok zor, imkansız işler değildir. İşte Marport örneği karşımızda. İzmirli kurumlarla birlikte elbette çok da güzel yönetilir.  İzmirliler limanı bal gibi yönetir.

Global kriz bir anlamda dış ticaret krizi haline geldi. Krizden Arkas’ın da keskin etkilendiği söyleniyor...

-Krizden etkilenmeyen şirket yok. Biz üstelik çift kriz yaşadık. Denizcilik fazla arzdan ve resesyondan doğrudan etkilendi. Ancak sorunları hafifletecek unsurlar da oldu. Bu arada  Türk Lirasının yükselmesi, öngörülmeyen pozitif etki yarattı. İşhacmindeki daralışı bu şekilde kompanse etmiş olduk. Ayrıca yeniden yapılanmaya girerek, maliyetleri ciddi şekilde düşürdük.

Eleman çıkarttınız mı?

-Asli işlerimizden çıkartmadık. İleride gelişebilir diye kurduğumuz departmanlar vardı. Onları kapattık. Kriz öncesi 4 bin 500 çalışanımız vardı,  şu anda kriz öncesinden daha fazla çalışanımız var.

2009 nasıl geçti ?

 2008 ile aynı rakamlarda kapattık.  Yeni bir yatırıma ise özellikle girmedik. Kriz Arkas’ı etkiledi yalnızca bu anlamda söylenilir.

2010’da yeni gemi yatırımı ya da başka bir yatırım sözkonusu olacak mı?

-Anadolu Projesi demiryollarının daha yoğun kullanıldığı bir proje. Lokomotiflerle ilgili izin henüz çıkmadı Yasa çıkarsa 2010’da ancak bu projeyi gerçekleştirebiliriz.

2010’da nasıl seyir bekliyorsunuz?

-Yatay seyir olacağını düşünüyorum. Belki ufak miktarda yukarı yönlü çıkış olabilir. Ancak piyasaların eski seviyesine 2012’den sonra gelebileceğini tahmin ediyorum. Normalleşmeye doğru gidiyor olmamız da sevindirici.

Gerçi Arkas Holding olarak ortak değil ama siz Bay Arkas’la birlikte şarap işine girdiniz. Hayatınıza farklı işlerle renk katmanın çabası olabilir mi bu?

-Aslında kendi alanımızda oldukça renkli ve dinamik. Ama toprakla doğayla uğraşmak da güzel.  Şirkete Bay Arkas’tan önce ben ortak oldum. İdol’de benim ve Lucien Bey’in ortaklığı yüzde 66 civarında. Çok fırsat bulamasak da ikimiz de şarapçılıktan büyük keyif alıyoruz. Açık söyleyim orada da iddiamız büyük.

İzmir’in Arkas büyüklüğünde şirket çok az ya da yok. Bunu neye bağlıyorsunuz?

-Arkas’ın cirosu 1.5 milyar dolar. Özellikle hizmet sektörü için büyük rakam. Arkas ayarında özellikle hizmet sektöründe İzmir’in başka kuruluşu yok. Sanırım İzmir’de biraz başkasıyla uğraşma alışkanlıkları yüksek.

Arkas’a hayır diyemedim

Arkas Holding’in Yönetim Kurulu’nda aile üyelerinin dışında yalnızca siz varsınız. Bu güveni nasıl yakaladınız, ya da şöyle sorayım. Bay Arkas’la nasıl tanıştınız?

-Türkiye Ekonomi Bankası’nda üst düzey yöneticiyken Bay Arkas müşterimdi. Aramızda güzel bir güven bağı oluştu.  

Finans kökenlisiniz..

-Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. İşhayatına bankacı olarak başladım. TEB’de genel müdür yardımcısıydım.  İstemi Gürel, Rıfat Taranto, Mazhar Zorlu, Şinasi Ertan, Öner Akgerman gibi işardamlarımızdan önemli tecrübeler öğrendim. 19 yıl bankacılık yaptım. 9 yıldır  da Arkas’tayım.

Teklif sizin için sürpriz oldu mu?

Büyük sürpriz oldu, özel sektöre geçmek gibi bir niyetim yoktu.   Bay Arkas “uzaktan söylemek kolay gel de kendin yap” dedi. Teklif gelince heyecanlandım elbette, bir dünya şirketi ve vizyonu olan büyük bir beyinle çalışmak sözkonusuydu. Uzun süre düşündüm sonra hayır diyemedim. 

Sonu olan hayaller kurarım

İş yaşamında büyük hatam dediğiniz hata

-Hata yapmamanın garantisi hiçbirşey yapmamaktır.  Zamanında veremediğim kararlardan pişmanlık duydum.

Hayal kurmayı sever mi?

Hayal kurmayı seven bir insanım ama sonuçlarını görebileceğim şeyler olmasını tercih ederim.

İşinizde en keyif veren yön...

-Binlerce insanın istihdam ediliyor olması

İş yaşamındaki prensipler...

.Ünlü banker Rotschil’ın “Gereksiz tanışıklıklar kurmayın” uyarısına kulak vermek gerekir. Bir de mazeret üretmeyi sevmem.

Yaşamınızdaki keyif anınız...

Şarap içerek müzik dinlemek

Aileniz?

-Kızım Kanada’da okuyor. Oğlum da SEV dördüncü sınıfta. Eşim Boğaziçi mezunu eski bankacı

Arkas’ta ikinci kuşakla aranız nasıl ?

Aileden Bernard, Diana Arkas ve Bay Lucien’in damadı Horas Dimitru da şirkette. İyi eğitim almış,ufku olan insanlar. İyi anlaşıyoruz.

Editör: TE Bilişim