İMEAK Deniz Ticaret Odası Eylül 2015 meclis toplantısı bugün meclis salonunda yapıldı.Meclis toplantı başkanlığını Cengiz Kaptanoğlu yaptı. Kaptanoğlu toplantıda birlik çağrısı yaptı, terör saldırılarında hayatını kaybedenler ve bütün denizcilik camiasından bugüne kadar hayatını kaybedenler için meclisi bir dakikalık saygı duruşuna davet etti.

İMEAK DTO Temmuz ayı mizanını Hüseyin Yangın okudu. Mizandan sonra Emekli Koramiral Işık Biren Paşa denizcilik, tarihi ve bugüne kadar yapılanlar ile ilgili bir konuşma yaptı.Işık Biren Paşa'ya DTO meclis Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan bir plaket sundu.

DTO Meclis Yönetim Kurulu üyesi Kaptan Erbil Özkaya'nın oda faaliyeleri sunumundan sonra; Meclis Yönetim Kurulu Üyesi İlker Meşe, Armatörler Birliği Başkan Vekili Erol Yücel, KOSDER Başkanı Kaptan Salih Zeki Çakır, Yusuf Ziya Çakır, GYİD Yönetim Kurulu Başkanı,DTO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Deniz Eraydın, Balıkçılık Meslek Komitesi Başkanı Murat Kul, Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BAU TÜRBAM) Müdürü Kaptan Saim Oğuzülgen, SULİM Başkanı Abbas Kolçalar, Bodrum Ticaret Odası Mesclis Başkanı Tunç Kurtluoğlu, DTO Meclis Üyesi Bahri Turan,Brokerler Derneği Başkanı Fikret Kösoğlu meclis kürsüsünden bilgi, görüş, dilek ve şikayetlerini dile getirdiler. 

Toplantı sonunda kürsüye gelen DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan,"Konuşan meclis dedik,herşeye verecek cevaplarım var ancak gündem ağır ülke gündemi zor, önümüzdeki toplantıda cevapları vereceğim"dedi.

Erol Yücel: 2581 sayılı özel kanunda artık KDV ve ÖTV olacak

Erol Yücel 2581 sayılı yasada yapılan değişiklikten bahsetti. Yücel denizcilikle ilgili çıkarılan yasa ve yönetmeliklerde yıllardan beri yaşadıkları zorlukları anlattı. Aldıkları olumlu sonuçların geri kaybedildiğini iddia eden Yücel şunları söyledi:" “Şubat 1982 yılında kanunun uzatılmasının unutulduğu hatırlandı. Bunun yerine kaim olmak üzere bir cümlelik bir kanun çıkarıldı. 2581 sayılı kanun bir cümle. Aynı yıl bu kanunun uygulamasına ilişkin olarak da bir yönetmelik yayınlandı ve sayın bürokratlarımız bir cümlelik kanun maddesini tam 2 sayfalık yönetmelik haline getirdiler. Gerçekten çok büyük muhteşem bir başarı olduğunu düşünüyorum. Bu yönetmelik Türk denizciliğinin gelişimine bir kilit vurmuştur. 1980 yılına geldiğimizde Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz ticaret filosu 1 milyon 800 bin DTW’du. Bunun 1 milyon 200 bin DTW tonu deniz nakliyatına ait idi. 1985’e kadar ufak tefek gemilerin alınmasıyla Türkiye’de bir şekilde 1 milyon 800 bin tonluk filonun gelişimi 1985 sonuna kadar 7 milyon DTW tonu birazcık aştı. Bu kez 1985 yılının ihracat rejiminde yani her yıl ihracat rejimi yayınlanıyor ve 1985 yılı ihracat rejiminde ithalatta alınan bir damga resmi var ve bu damga resminin yanında bir parantez var. Her yıl böyledir. Hazır gemi ithali hariç. Yine 1985 yılında bu rejimin yayımı sırasında sevgili bürokrasimiz bu cümleyi kaldırıverdi. 1985 yılının Türk deniz ticaret filosunun baş aşağı gitmeye başladığı yıllardır. 1985’ten 1989 yılına kadar 2 tane mücadele resmimiz var. Bir tanesi ithalat rejimine bu parantezin yeniden konulmasını sağlamak, İkincisi ise, yine 2581 sayılı yasaya ilişkin yönetmeliğin değiştirilmesiydi" 2581 sayılı yasanın devrim niteliğinde olduğunu anlatan Yücel 9 Ağustos 2015'te yayınlanan yönetmelikle artık gemi ithalata KDV ve ÖTV getirildi ve şöyle devam etti:"2581 sayılı özel kanunun korumasının dışına çıkmıştır. Artık şu saatten sonra devletin KDV kanununa tabiyiz. Yani artık Maliye derse ki, şu armatörlerden yüzde 1 olsun, bir alıştıralım, yüzde bir koyalım derse, yüzde 2 koyalım derse, bilmiyorum"

Salih Zeki Çakır: "48 saat uygulamasını kaldıranın adı Türk denizcilik tarihine altın harflerle yazılacak"

Salih Zeki Çakır konuşmasında gemilere kesilen cezaların zaten zorda olan armatörlere yeni bir yük getirdiğininden söz etti.  Çakır, “Ülkemiz, vatanımız, milletimiz tarihimizde pek çok kez olduğu gibi yine küresel ve bölgesel ölçekte köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. Bir dar boğaza sokulmaya çalışılmaktadır. Tarihte olduğu gibi ülkemizin ve milletimizin bu süreci başarıyla milletimizin menfaatine sonuçlandıracağına olan inancımı paylaşarak şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Konuşmam mevcut sayın başkanın ve Erol Bey’in yaptığı konuşmayı tamamlayıcı ve detaylandırıcı nitelikte olacaktır. Armatörlük faaliyetleri üzerinde hep bunu konuşmalarımızda söylüyoruz, sektörümüz, odamız bünyesindeki 47 meslek grubu ağırlıklı olarak navluna bağlı hayatiyetini sürdürmektedir. Bu bir gerçek. Navlun iyiyse, armatör ofisinde o hafta iyi bir navlun geldiyse finans departmanındaki arkadaşlarımız bunu makul şekilde bir tedarik zinciri olarak paylaşıp herkesi memnun etmeye çalışmaktadır. Fakat son yıllarda, 2008 sonrası ve ağırlıklı olarak 2015 yılı başı itibariyle bu tabloda bir tersine gidiş var. 

Armatörlerimiz zor durumda

Armatörlerimiz gerçekten çok zor durumda. Bu durum tabi diğer meslek guruplarını da zincirleme etkilemektedir. 2008 öncesi armatörlüğe yatırım yapanlar gemi değerlerinin düşmesiyle ciddi bir fakirleşme yaşamaktadır. Bu fakirleşme bankacılık ve finans sektörü açısından kredibilite kaybına neden olmaktadır. 2008 öncesi denizcilik sektörüne yatırım yapmış bir tanıdıkla bu konuları mütalaa ederken kendisi aynı zamanda hayvancılık işi de yapıyormuş. Durumunu şöyle izah etti; çiftliğimiz vardı, veterinerin dediklerini uygulardık, 1 koyun alırdık, 3 sene 1 koyun 6 koyun olurdu. Gemi işine girdik, klâsların her dediğini yapıyoruz, her masrafı, harcamayı yapıyoruz ama gemi değerleri dipte sürünüyor. Biz armatörler böyle bir gerçekle yüzleşirken bir de işletme sorunu, işletmeden kaynaklanan ve yüzleşmek zorunda kaldığımız sorunlar var. Bunlardan biri de yasaklar ve cezalar. Bu tabi piyasanın iyi olduğu zamanlarda çok göze batmıyordu, oradan buradan karşılanarak ödeniyordu. Fakat geldiğimiz noktada şirketlere gelen her fatura bu dediğimiz ödeme dengelerini ve tedarik zincirini beslemeyi olumsuz etkilemektedir. 

48 saat uygulaması kriz dönemlerinde olumsuz etki yapıyor

Bu sorunlardan önemli bir tanesi de yine bu oda bünyesinde çokça konuşulmuş ama hala bir çözüme kavuşturulamamış 48 saat uygulamasıdır. 48 saat uygulaması özellikle kriz dönemlerinde ağırlıkla bölgede çalışan tonajda daha çok etkileyici olumsuz etki yapmaktadır. Armatör sefer bağlayamayınca işte ya Kumkapı’da demir yerinde pusuya geçmeye çalışıyor ya da Karadeniz’e bir an önce hafta sonuysa çıkayım cezaya düşmeyeyim, bir iş çıkarsa bakarım diye çalışıyor. Bu 2015’te çokça bu hikâye yaşandı. Birkaç örneklendirme yapmak istiyorum. Dil İskelesi’nden tahliyesini tamamlamış, büyük kabotaja geçmiş bir gemi tabi yine yükü yok boğazı çıkacak. İşletme ofisi doğal olarak gemi Kartal’a uğrasın, oradan da gemiye bir iki şey teslim edelim, düşüncesiyle gemiyi Kartal’a uğratıyor. Oradan da boğaza devam edecek. Hemen anında gümrük motoru gelerek tespit yapıyor, akabinde 6 bin tonluk gemiye 8 bin TL ceza kesiliyor. Yine bir gemimiz burada beklemeyi göze alamıyor boğaz çıkışına gidiyor. Pazar gününe denk geliyor, 48 saat bekleyip ondan sonra kalkacak. Kaptanın herhalde biraz basiretsizliği, 48 saati yarım saat geçiyor ve VTS bunu rapor ediyor, 9 bin 500 TL ceza kesiliyor. Bir başka armatör arkadaşımızın kuzeyden Marmara’ya inecek bir gemisine çıkma ihtiyacı doğuyor. Malum kışın sistem yavaş, işlemler uzuyor. Arkadaşımız gemiye çıkıyor. Hemen Sahil Güvenlik gemiye çıkarak armatörün gemide ne işi olduğunu sorgulayarak bir tutanak tutuyor. Ceza geliyor 14 bin TL. Tabi arkadaşın bu cezayı ödeyecek gücü olmadığı için gecikiyor ve sonuçta bu cezayı 18 bin TL olarak ödemek zorunda kalıyor."

Bu örneklerin sayısının hatırı sayılı bir düzeyde olduğunu anlatan Çakır, cezaların kaldırılacağı, insiyatif kullanılacağı şeklindeki sözlerin yerini bulmadığını anlattı."Çakır:" Bu anlamda 48 saat uygulamasını kaldırabilecek iktidarın, siyasetçilerin, bürokratların, oda yönetimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının katkısı kim varsa, kim buna destek olabileceklerin adı Türk denizcilik tarihinde altın harflerle yazılması gerekir diye düşünüyorum. Kendi hesabıma, Koster Armatörleri İşletmecileri Derneği olarak bu altın harflerin maliyetini ödemeyi taahhüt ediyorum."dedi.

Yine bir seçim sürecine girildiğine de değinen Salih Zeki Çakır ülkenin önemli sorunları olduğunu ancak bu yasağın kaldırılmasını da bir şekilde siyasilere anlatmaları gerekliliği üzerinde durdu. 

Armatör navlun evraklarını Oda'ya göndermek zorunda değil

Armatörlerin ödedikleri Oda payından da behsedene Çakır şöyle  devam etti:""Yine armatörleri ilgilendiren küçük bir konu daha navlun hâsılatı oda payı. Bunların hesaplanması için burada bir komisyon da var. Bu komisyonun içinde armatör arkadaşlarımız da var. Geçen yine bir üyemizi yaşadığı bir sorun ki rakamlar küçük. Bunları gündeme getirmek hiç doğru değil. Reklam yapmak gibi olmasın İstanbul Navlun Endeksi var. Navlunun nerede, kaça olduğu ile ilgili haftalık raporlar yayınlıyoruz. Buradan da armatörlerden, Türk limanlarına uğradıklarında talepler geliyor. Novorossiysk’den Dil İskelesi’ne 5 bin 800 ton demir çelik taşıması. Navlun 20 dolar. 20 Dolar üzerinden oda payı hesaplanıyor. Armatöre navlun faturanı gönder, charter-partnerını gönder gibi talepler geliyor ki, ben bunları doğru bulmuyorum. Armatör bu evraklarını göndermek zorunda değil. Buna başka bir yöntem bulmamız lazım. Ben böyle bir navlun varsa, içinizde bu işi yapanlar var Novorossiysk’den Dil iskelesine 20 dolar. Ben iki kat yani 1 dolarını odaya bağışlamaya hazırım. Zaten orada 500 dolar üst limit var yapılan gerçek bağlantı 12.5 dolar. Onun için orada ister istemez bir marj oluşuyor. Yine münferitteki sefer için denildiğinde bu bahsetmeye değmez. Bize de yakışmaz. Sayı çok olunca ve üyeler evraklarının talep edilmesini doğru bulmadığımı sizlerle paylaşmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

A.Deniz Eraydın:" 2-3 senedir uğraşıyoruz ama sorunlarımız çözülmüyor "

A.Deniz Eraydın, uzun süredir sektör olarak yaşadıkları sorunların çözümü için uğraştıklarını ancak bu sorunların devlet tarafından hala çözülmediğini söyledi. Eraydın, “Öncelikle Deniz Ticaret Odası’na teşekkür etmek istiyorum. Daha önceleri hep böyle sitem ederdim, problemlerimiz var çözemiyoruz, Deniz Ticaret Odası ilgilenmiyor ve yapmıyor diye. Şimdi DTO Bakanlık’ta beni sokmadığı görüştürmediği bürokrat kalmadı ama problemlerimiz çözülmedi. 2-3 senedir burada uğraşıyoruz, sistemi anladım ben. İşte biz gemi yakıt ikmalcileriz. 

Dünyada 150 tane Türk bayraklı ticari tanker var, bunların 55’i İstanbul’da yakıt tankeri olarak çalışıyor. 15’i de diğer limanlarda çalışıyor. Bu tankerler bizim kıyılarımızın tankerleri. Boğazlarımızdan geçen yabancı gemilere hizmet veriyoruz. Yüzde 10 Türk bayraklı gemileri veya Türk sahipleri gemilere hizmet veriyoruz. Buradan kazandığımız paralarla işte biz bu tanker filomuzu ayakta tutuyoruz. 700 civarında gemi pazarımız var, bunları istihdam ediyoruz. Bunları hizmet vermek için Türk bayraklı, Türk gemi adamları çalıştırıyoruz. Biz bu limanlarda hizmet verdiğimiz için bunları çalıştırmak zorundayız. 2008’de Türk Düzenli Tanker Yönetmeliği çıktı. Genel olarak dünya limanlarında yapılan düzenleme şöyledir, açık denizlerde stresli ömrünü tamamlayan kimyasal tankerleri daha az stresli kıyıya yakın hizmet tankerleri olarak hazırlanırlar, değiştirilirler. bunker barcı olarak kullanılırlar, biz ne yaptık, yaşadığımız bölgeyi, boğazlarımızı, kıyılarımızı göz önünde bulundurarak tersanelerimizde yeni bunker barcı inşaları yapmak için harekete geçtik. 

Bu mevcut salonda 20’ye yakın toplantı yaptık. Sektörü yeni inşa yapımı için ikna ettik ve bizzat ben kendim sektörü oturup teker teker ikna ettim. Bana dediler ki, başkan deli olma, yeni tanker yapılmaz, biz eskileri, hurdaları kullanmaya devam edelim, sen idarinle konuş, yok dedik, biz bunu yapmalıyız. Eğer İstanbul Boğazı’nda çalışıyorsak, biz yeni tanker yapmalıyız, dedik. 45-50 tane tankeri hurdaya yollayıp, 20-30-35 tane tanker yapma kararı aldık. Bundan iki buçuk, üç sene önce. Bugün itibariyle bu aldığımız kararda 15 tanesi hizmete girdi, çalışıyor da. Mesela irtifadı hizmet tankerimiz vardı, Altın Çıpa’da da gösterdik, dünyada 9 tane var. Bu hizmet tankerlerinden, iki tanesi İstanbul’da hizmet veriyor. Yani bu sebeplerle tanker yaptık. Eski gemileri modifiye edip. Bu anlayışla yolumuza devam edebilirdik, bunu yapmadık. Bizi pişman ettiler, biz masraflarımızı ödeyemez hale geldik.

Kılavuz kaptan uygulamasını kaldıramadık

Biliyorsunuz, kılavuz kaptan uygulaması var. Biz tankerlerimizde kendi terminallerimize yanaşacağız. Dedik ki, biz hep buralara yanaşıyoruz, kılavuz kaptan sayımızı soruyorlar. Limiti bir glosa çıkarsak, o kanunu da ona göre düzenlediler, kanuna göre değil hizmete göre glosa sayısı verilmeli. Biz bin glosa sayı verdik, tamamdır, dediler. Aldılar, çıtayı yükselttiler. Peki, neden yaptınız dediler, güvenlik için yaptık. Dedik ki, biz dört yüz kişiyle de bu işi yaparız dedik, onlar olmaz dediler. Biz de dedik ki, yurt dışındaki uygulamalara bi bakalım.

Yurtdışında kılavuz kaptan zorunlu değil

Yurt dışında bunun uygulaması yok, dünyanın hiçbir yerinde yok, dünyanın hiçbir yerinde tankerlere böyle eziyet görülmedi. Biz konuyu Ankara’da gerekli mercilere taşıdık. Yönetim kurulu dedi ki, bu yanlış bir uygulama, idari bunu nasıl çözsün, bu konuyu kapatalım, konuşmayalım, dediler. Biz Türk bayraklı gemi işletiyoruz, bu gemi tankerleri için bankalardan kredi aldık, bu kredileri ödeyemez hale geldik, biz ayda 60-70 bin TL bu tankerlere para ödüyoruz. Adam kayırma olduğunu görüyoruz. Ben Türk bayraklı gemimi işletemiyorum ama tanıdık olunca… Mesela Kumkapı’da İDO’nun yeri vardı. Bizi oradan çıkardılar. Biz daha önce onlara yardım ettiğimiz için bizi oraya aldılar, daha sonra çıkarmak için de orayı doldurdular. Yasal olarak doldurulan bir yer, belediye el koydu. Ya, yer vardı da vermedik mi dediler. 70 tanker bağlama yeri olmadığı için, karadan elektrik almadığımız için kullanmadığımız yakıtı çöpe atıyoruz. 

Balıkçıların 330 tane barınağı var bizim bir tekne bağlama yerimiz yok

Kıyıda 330 tane balıkçı var, ben bunları Google’dan tek tek saydım, ortalama iki üç balıkçı barınağı kadar bir tekne bağlama yerimiz yok. Bu kıyılar bu ülke insanının malı, bunun kışı var. Donu var, yazı var. Petrol kirliliği gibi de konulara değinmeliyiz.

Limanlar kendi kendilerine iş yapıyor

Limanlar kendi kendilerine iş yapmaya başladılar. Bi sektör diğer sektörün ayağına basmaya başladı. Salı Pazarı’nda kuru yük gemilerinin barındığını görüyoruz. Hangi tarifeye göre oraya yanaştılar, biz bilmiyoruz. Diyelim orası kirlendi, oradan o kirlilikle nasıl kalkacak? Kruvaziyer gemileri o bakımdan çok sıkıntılı, nasıl bakım yapacaklar? Onun bütün tedbirlerinin alınmış olması lazım. bunker barcında yapılması gereken uygulamalar var, bunlar yapılmazsa bakımının yapılması çok zor. Bazen armatörler bu işi yapanlardan kayrılıyor.

Uluslararası alanda adil olmayan bi rekabet var

Bizleri sektörden uzak uygulamalar mahvetmiş durumda, uluslararası rekabete uygun olmadığımızı söylüyorlar. Sen bana para kazanmasan bile bu rekabet ortamını sağlayacaksın. Kıyıyı yüzerek geçeceksin ama ıslanmadan geçeceksin, mümkün değil. Dolmabahçe Sarayı özenti saraydır, Topkapı kaliteli tam bir Osmanlı Sarayı, hala gözüken bir binası vardır. Topkapı Sarayı’nın gözüken bir kulesi vardır. Bu kule adalet kulesidir. Osmanlı halkı sarayın adaletini görürdü bu kulede. Bir meslek grubu para kazanırken diğeri ezilmemeli. Sualtı inşaatçıları kendilerini anlatamaz hale geldiler, kendimizi ifade edemez hale gelmişiz ve ben şimdi soruyorum size, kendi kıyılarına sahip çıkamayan bu sektöre ve hizmet edenlere nasıl sahip çıksın? Burada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, ama boş gibi, bu kılavuz kaptan durumu çözülecek. Ben bu işlerden verim alamıyorsam demek ki, ciddi bir kopukluk var” dedi.

Kaptan Saim Oğuz Ülgen:"DTO kılavuzluk için komisyon oluştursun"

Kılavuzluk ile ilgili talep ve sorunların kürsüde dile getirilmesi üzerine söz alan Kaptan Oguzülgen söz aldı ve "Dünyada kılavuzluk uygulamaları nasıl oluyor , DTO çatısı altında bir komisyon oluşturulsun. Teklifimi yeniliyorum. Bu komisyonu oluşturalım ben de bir nefer olarak çalışmaya hazırım"dedi..

Tunç Kurtoğlu:"Denizcilik bakanlığı kurulmalı"

Tunç Kurtoğlu, “Tüm ülkeye baş sağlığı diliyorum, şehitlere rahmet diliyorum, İnşallah ülke daha aydınlık günlere doğru gelir. Bodrum'da tekneler boş, hoteller boş, Park Palas Suriyeli kardeşlerimizin işgali altında ve orada ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor. Sabah yedide oradan geçerseniz eğer, battaniyeleri ile yatan Suriyeliler’i görebilirsiniz." deid. Devletin kilitlenmiş durumda olduğunu söyleyen Kurtluoğlu DTO gibi kurumların hayatı kolaylaştırmak için devletin altından kalkamadığı bazı görevleri talep eder diye sözlerine devam eden Kurtluğlu "Buna benzer şeyler DTO tarihinde olmuştur"diye konuştu.

Metin Kalkavan: "Burada konuşmaların birçoğuna bir sonraki mecliste cevap vereceğim ve birçoğuyla aynı fikirde değilim."

İki tane temennim olacak çok fazla vaktinizi almayacağım diye konuşmasına başlayan Metin Kalkavan şunları söyledi"Hiçbir şey göründüğü gibi değil.Ben hep konuşan meclis isterdim ama bugünki gibi değil. Gündem farklı, gündemin konuşulması gerekli olan bir tane ana meselesi var; O da terör.Terörde siyaset olmaz.İkinci gündem maddesi de göç. Aylan bebek göç olayını dünya gündemine taşıdı "dedi

 "KDV -ÖTV konusu, hayır, öyle değil"

Erol Yücel'in değindiği KDV ÖTV konusunun anlatıldığı gibi olmadığını söyleyen Kalkavan sözlerine devemla  " KDV_ ÖTV konusu öyle değil.Devlet dedi ki, maliye dedi ki, benim de onayım olsun. Zaten muafiyetin var, gel benden muafiyet belgeni al, devir işlemine devam et. Türkçesi budur. Bu uygulama 23 Ağustos’ta çıktı. Bir tane uygulamada yeni yönetmelikten dolayı KDV- ÖTV ödeyeni gösterin. Gelir veya teçhizat herhangi veya herhangi bir şey bir tane yok. KDV-ÖTV derdi diyemezsiniz. Devlet istisnasını maliye başbakanlıkta istisnasını oraya yazılı olarak Erol Başkanın söylediği bir şey doğru, devlet 2581 sayısı kanun içine müdahil olmuştur, müdahil olarak. Kanunu devlet yapıyor, yönetmeliği de devlet yapıyor. Benim yaptığım incelemeye tabii olarak sadece istisna tabii olan bir şeyi, gel benden al, istisna belgeni al, ne getireceksin getir, KDV kanuna genelgesine uygun hale getiriyorum, diyor. Ama bu KDV kondu, ÖTV kondu demek değil. Sadece bir örnek verdim, diğerlerini önümüzdeki mecliste örnek vereceğim. Bir kısmınız belki okumuştur. Beşiktaşlı bir arkadaşın yazısı vardı. Şehit cenazelerinde imam söylüyor, hakkınızı helal edin, ne helali, onların bize haklarını helal etmesi lazım"dedi, konuşmasını tamamladı.

Editör: TE Bilişim