İstanbul Boğazı coğrafi özellikleri bakımından çok riskli bir yapıya ve stratejik öneme sahip olup, Hazar petrollerinin dünya pazarlarına ulaştırılmasında önemli bir enerji koridorudur. Türk Boğazları’ndaki tanker trafiğini, olası deniz kazalarını ve maliyeti arttıran gemi trafiğinde beklemeleri azaltmak için BTC gibi boru hatları ve suyolları gibi projeler geliştirilmeli ve hayata geçirilmelidir. Ancak söz konusu projelerin bilimsel, teknik, çevresel, mali ve hukuki olarak fizibıl olması gerekmektedir. Bahsi geçen projelerde öncelikli olarak ele alınması gereken husus siyasi ve hukuki olmalıdır.
 
Türk Boğazlarından hem ticari hem harp gemilerinin duraksız geçişi 1936 yılından beri Montrö Sözleşmesi’nin ön gördüğü şartlar çerçevesinde düzenlenmiştir. Montrö Sözleşmesi hem Türk Boğazlarından geçiş yapmak isteyen hem yabancı bayraklı ticaret gemilerinin geçiş haklarını ve hem de Karadeniz’e giriş yapmak ve kalmak isteyen savaş gemilerinin hukuki haklarını belirleyen dünyadaki tek sözleşme olup yürürlüğe girdiği tarihten bu yana geçen 75 yıllık süreçte ülkemiz, Karadeniz ve bölge güvenliği ve barışına önemli katkıları olmuştur.
 
Yeni bir su yolu olan Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesi durumunda Montrö Sözleşmesine olan etkileri hukuki ve teknik boyutuyla çok iyi irdelenmelidir. Ancak, söz konusu projeler hayata geçirilirken Boğazlardaki eğemenlik haklarımızı aldığımız, gerek ülkemiz ve gerekse Karadeniz güvenliği için çok önemli olan ve Türkiye’nin dış politikasını güçlendiren Montrö Sözleşmesinde kazandığımız hakları korumaya devam etmemiz gerekmektedir. Yeni kanal projelerine ilişkin yapılacak hukuki düzenlemeler Montrö Sözleşmesi ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere halel getirmeden, uluslararası hukukun ve uluslararası ilişkilerin doğasına, örf ve adetine uygun olarak yapılmalıdır. Ayrıca, Montrö Sözleşmesine göre Türk Boğazları’ndan geçemeyen askeri gemilerin bu Kanaldan geçip geçemeyeceği ve bunun Montrö Sözleşmesine etkileri, ülkemiz ve Karadeniz güvenliği açısından siyasi ve hukuki olarak detaylı irdelenmelidir.
 
Türk Boğazları’ndan geçen gemilerin sayısı, tonajı ve tehlikeli yük miktarında artış Boğazların çevre güvenliğini tehdit etmektedir. 1994 yılında uygulamaya konulan ve 1998 yılında revize edilen Türk Boğazları Tüzüğü ve 31.12.2003 yılında tesis edilen Gemi Trafik Sistemi (VTS) özellikle İstanbul Boğazı’ndaki kaza riskini önemli ölçüde azaltmıştır.
 
İstanbul Boğazı’nda tanker kazalarını ve çevreye verdiği riskleri azaltmak amacıyla söz konusu projelerin hayata geçirilmesinden daha önce öncelikle ele alınması gereken konu Türk Boğazları özellikle İstanbul Boğazı’nda ’Deniz İtfaiye Teşkilatının tesis edilmesi, Acil Eylem Planlarının ve özellikle Panama Kanalı’nda uygulandığı gibi Petrol Kirliliği Acil Eylem Planı‘nın hazırlanması, Boğaz’ın uygun yerlerinde yeterli malzeme, teçhizat ve deneyimli personel bulunduran Acil Müdahale Merkezlerinin acilen kurulması gerekmektedir. İstanbul Boğazı’nda söz konusu önlemler alınmadan farklı alternatiflerin hayata geçirilmesi İstanbul Boğazı’ndaki kaza riskini arttıracak olup seyir emniyeti önlemlerinin yeterince alınmamasına neden olacaktır.
 
Türk Boğazları’nın uluslararası seyrü sefere kapatılmasının mümkün olamayacağı dikkate alınarak 20 Temmuz 2011’de 75. yılıdönümü olan Montrö Anlaşmasının daha fazla önem arz ettiği, hassasiyet kazandığı ve korunması gerektiği düşünülmektedir.
 

İçindekiler

Özet

1. Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi
 
2. Türk Boğazlarının Tarihsel Durumu
 
3. Türk Boğazlarının Hukuki Durumu ve Seyir Rejimi 
3.a. Montrö Sözleşmesi’nde bulunan ticaret gemilerinin “tam serbest geçiş” ilkesinin anlamı 
3.b. 1994/1998 Türk Boğazları Tüzüğü ve IMO 
3.c. Türk Boğazlarından Savaş Gemilerinin Geçiş Hakları
 3.d. Montrö Sözleşmesi’nin Feshi
 
4. Türk Boğazlarında Deniz Trafiği
 
5. İstanbul Boğazı’nda Meydana Gelen Deniz Kazaları

6. Türk Boğazları: 21.Yüzyılın Ulaşım ve Enerji Koridoru
 
Sonuç: Türk Boğazlarının Geleceği

Metnin Devamını Aşağıdaki linkten İndirebilirsiniz

Metnin Tamamı

 

ORSAM

Editör: TE Bilişim