Jeoloji uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Karadeniz ile Marmara’yı bir kanalla birleştirme fikrine farklı yaklaşarak, kanalın İstanbul yerine toprağı kazı yapılmaya uygun olan Karasu ile Gölcük arasında olmasını önerdi.
Jeoloji Mühendisleri Odası, İstanbul Üniversitesi ve İBB tarafından İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde düzenlenen “İstanbul’un Büyük Mühendislik Projeleri ve Jeolojik Etkileri” konulu sempozyumda en çok Kanal İstanbul tartışıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Nisan 2011’de açıkladığı ve yaklaşık 10 milyar dolara mal olacağı hesaplanan “Kanal İstanbul” projesinde 152 milyon metreküp hafriyata karşılık, kaba inşaatı için 7 milyon 875 bin metreküp beton kullanılması gerekecek. 40-50 kilometre uzunluğunda, 25 metre derinliğinde ve 150 metre genişliğinde düşünülen kanal için 1 milyon 395 bin ton demir kullanılacağı öğrenildi.
Panelde konuşan uzmanlar, Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesiyle, kentin doğasının tahrip edileceğini ve uluslararası gemilerin, İstanbul Boğazı’ndan ücretsiz geçiş yapıldığı için burayı tercih etmeyeceğini belirtti.

“Mutlaka gerekliyse...”
Kanalın açılmasının planlandığı bölgelerde toprak ve kaya yapısının hiç uygun olmadığını söyleyen Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Karadeniz’den Marmara’ya 50 kilometrelik dümdüz bir hattın kazılamayacağını öne sürdü. Üşümezsoy, sulak alanların da içinde olduğu doğal ve yumuşak alanların takip edilmesiyle kanal açılabileceğini belirtirken, Silivri’den açılacak kanalın jeolojik engellerden ötürü çok zor yapılacağını vurguladı.
Üşümezsoy, Karadeniz ile Marmara’yı birleştirme konusunda ısrarcı olunacaksa bunun Sakarya ile Kocaeli arasında olmasını önerdi. Üşümezsoy şunları söyledi: “Karadeniz’den Marmara’ya bir kanal açılacaksa, jeolojik ve morfolojik olarak bize en uygunu, doğanın izin verdiği alandır. İstanbul’da deprem riski taşıyan kırılmamış tek fay, Kumburgaz çukurunda yani Büyükçekmece ile Silivri arasındaki 35-40 kilometrelik faydır. Oysa Karasu’dan açılacak kanal Söğütlü üzerinden Gölcük’e uzanabilir. Böylece toprağı kazıya daha uygun bir alanda çalışılarak daha az masraf edilebilir. Kanal açmaya uygunluğu yamaç duyarlılığı ve toprağın yumuşak olmasıdır. Silivri’den çıkan kanal Istranca nedeniyle büyük yarmaya neden olur. Büyükçekmece bölgesi ise heyelanlar içindedir ve çok yüksektir. Gerçekten bir kanala mecbursak Sakarya’da topografik eğim sıfır düzeyinde. Toprak yapısı uygun. Tek dezavantajı, tarım arazisi olmasıdır. Kalın bir alüvyon olduğu için çabuk kazılabilir, temel kayaları derinde kaldığı için kolayca aşılabilir.”

Sızıntı olursa yandık!
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık ise, 50 kilometrekarelik tarım alanının Kanal İstanbul ile kullanılamaz hale geleceğini, bunun balık göçlerini, iki deniz arasındaki sıcaklık ve tuzluluk değişimini etkileyeceğini söyledi. Atalık, Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerin de balık stoklarındaki değişiklik üzerine diplomatik sorun çıkarabileceğini vurguladı. Atalık, “İstanbul’da tarımın yapıldığı bölge, kanalın geçirilmek istendiği yerdir. Yeraltı sularının yoğunluğu da Silivri’de. Kanalda sızıntı olursa yeraltı sularını kullanamaz hale geliriz, kurulacak şehir kuzeyde olursa orman arazileri, güneyde olursa tarım arazilerini kaybederiz. Kanal gemiler tarafından tercih edilmezse Formula 1 pisti örneğini yaşayabiliriz” dedi

Editör: TE Bilişim