Japonya'da hükümet, 2011'de meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki deprem ve tsunami sonucu hasar gören Fukushima Daiichi Nükleer Santrali'nde biriken radyoaktif atık suyu denize boşaltmaya karar verdi.

Japonya hükümeti, 2011 yılında meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki "Büyük Doğu Japonya Depremi" ve tsunaminin ardından nükleer facia yaşanan Fukushima Nükleer Santrali'nde biriken radyoaktif atık su ile ilgili kararını verdi. Başbakan Yoshihide Suga'nın bugün kabine üyeleriyle gerçekleştirdiği toplantıda, nükleer facianın ardından santralde depolanan işlenmiş atık suyun daha fazla sulandırılarak radyoaktif elementlerin makul seviyeye düşürülmesinin ardından denize boşaltılmasına karar verildi. Başbakan Suga, suyun denize boşaltılmasının gerçekçi bir çözüm olduğu sonucuna vardıklarını belirterek olumsuz söylentileri ortadan kaldırmak için mümkün olan her önlemi alacaklarını söyledi. Suga, üst düzey güvenlik standartlarını uygulamak için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı.

Süreç şeffaf olarak yürütülecek

Plana göre santral işleticisi Tokyo Electric Power'ın (TEPCO) 2 yıl içerisinde radyoaktif elementleri belirli bir seviyeye düşürülmüş işlenmiş atık suyu okyanusa boşaltacağı öğrenilirken, yerel ve uluslararası toplumla şeffaf bilgi paylaşımı için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (IAEA) da sürece dahil olması istenecek. Sürecin ardından yerel balıkçılık, turizm ve tarım endüstrilerinde itibar kaybı yaşanması halinde TEPCO zararın telafisi için söz konusu sektör paydaşlarına tazminat ödeyecek.

Farklı seçenekler gündeme gelmişti

Japonya hükümetine danışmanlık yapan uzman heyeti geçtiğimiz yıl atık suyu belli standartlar çerçevesinde arıtarak denize boşaltma ya da buharlaştırma seçeneklerini içeren bir rapor hazırlamış, hükümet ise bölge halkının ve uzmanların görüşlerini değerlendirerek bir karar verileceğini açıklamıştı. Güney Kore IAEA toplantısında konuya dair endişelerini dile getirerek Japonya'yı uluslararası topluma karşı şeffaf olmaya çağırırken, Japonya hükümeti IAEA'nın tavsiyelerini dikkate alarak atık suyu tahliye etmenin yollarının arandığını vurgulamıştı. Daha önce bölgedeki Japon balıkçılık sektörü temsilcilerinin de muhalefet ettiği plan hakkında

Çin hükümeti ve Tayvan yönetimi de endişelerini dile getirmişti.

Kritik yıl 2022

Japonya, 2011 yılında meydana gelen 9. büyüklüğündeki deprem ve tsunaminin ardından Çernobil faciasından sonraki en büyük nükleer felaket olarak gösterilen Fukushima Nükleer Santrali kazasına sahne olmuş, santraldeki üç nükleer çekirdeğin erimesi sonucu radyasyon sızıntısı meydana gelmişti. Bölgedeki binlerce kişinin tahliyesi ile sonuçlanan kazanın ardından 1 milyon tondan daha fazla radyoaktif atık su oluştuğu belirtilmişti. TEPCO, 2022'ye kadar bu suları depolamak için kullanılan tanklarda yer kalmayacağını açıklamıştı.

''Suyun bertaraf edilmesi kaçınılmaz!''

​Kararın alındığı kabine toplantısının basına açık bölümünde konuşan Başbakan Suga Yoşihide şu ifadeleri kullandı: "Fukuşima Dai-içi tesisinin devreden çıkarılması konusunda işlenmiş suyun bertaraf edilmesi kaçınılmaz bir mesele. Hasarı önlemek için geniş ölçüde ve sağlam adımlarla güvenlik standartları sağlanarak plan uygulanacaktır."

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ve diğer üçüncü taraf kuruluşların, planın şeffaflıkla yürütüldüğünün gözlemlenmesi için sürece dahil olacağını belirten Suga şöyle devam etti: "6 yıldan fazladır uzmanların incelemesi sonucunda, suyun okyanusa salıverilmesi planının gerçekçi olduğuna karar verildi ve bu şekilde politika oluşturuldu. Bu değerlendirme aynı zamanda UAEA'nın bilimsel ilkelerine dayanıyor."

''Halkın anlayışını talep ediyoruz."

Suga boşaltım konusunda kamuoyundaki eleştirilere yönelik de şu yanıtı verdi: "Fukuşima bölgesi, afetin zarar verdiği alanlar ile balıkçılık endüstrisinin, hasara yönelik endişelerini dikkat alıyoruz. Hükümet birimleri bu endişelerin giderilmesi için bütüncül olarak çalışacak. Halkın anlayışını talep ediyoruz."


​Japonya'nın bu kararına müttefiki ABD'den destek gelirken komşuları açıklanan plan karşısında o kadar da rahat değil. Çin Dışişleri Bakanlığı'nın sitesinde yayınlanan açıklamada böylesi bir eylemin sorumsuzca olduğu, uluslararası kamu sağlığı ve emniyetini tehlikeye atacağına vurgu yapıldı. Güney Kore de benzer bir açıklama yapıp kendi önlem ve gözleme mekanizmalarını oluşturacağını duyurdu.

Editör: TE Bilişim