Özden İnönü Toker: "Babamın en büyük endişesi Boğazlar idi"
 
Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “80. Yılında Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi” sempozyumunda 10 kasım nedeniyle düzenlenen özel oturumda İsmet İnönü’nün kızı Özden İnönü Toker konuşmacı olarak katıldı.
 
Özden İnönü Toker, Atatürk’ün tüm arkadaşlarının çocuklarına büyük yakınlık gösterdiğini ve tahsilleriyle ilgilendiğini söyleyerek onlara hep sahip çıktığını söyledi.

Atatürk, "Her şeyi merak edeceksiniz!" derdi
 
Kendilerine Atatürk’ün hep “Çocuklar, merak edin” dediğini ifade eden İnönü “Mesela ben merak edin lafını ilk kez Atatürk’den duydum” dedi.
 
İnönü, şunları söyledi:
 
“Atatürk bize merak edin derdi. Merak edeceksiniz. Her şeyi merak edeceksiniz. Söyleneni, okuduğunuzu, gördüğünüzü... Baktığınızı göreceksiniz, bakmakla görmek başka derdi. Size anlatılanı duyacaksınız, işitmekle duymak başka derdi. Bunların hepsi Atatürk’ün çocukluğumuzda bize söylediği şeyler.  Sonra Babamla beraber Ankara’da oturduğumuz evde yemekler verilirdi. Bu yemeklerin hepsi akademik yemeklerdi. Ben bunu size rahatlıkla söyleyebilirim.  Çünkü ben birkaç defa bu akademik yemeklerde bulunabildim. Tabii büyük bir şans eseri. Mesela abilerimin bu şansı olmadı. Biliyorsunuz Atatürk’ün son yani en küçük manevi kızı Ülkü (Adatepe), benden bir-iki yaş küçüktü. Atatürk bizim eve çok sık gelirdi. Haftada en az bir iki akşam arkadaşları ile birlikte gelir, o masanın etrafında bizim evde oturup hem yemek yerlerdi hem çalışırlardı. Bu akademik yemeklerde bazen Ülkü’yü de alıp gelirdi. Ülkü ile yukarıya çıkar beraber bebek oynardık. Sonra yemek saati gelince aşağıya yemeğe çağrılırdık. Hep merak ederdim; çünkü o zamanlar Ülkü 4 ben 5-6 yaşlarındaydım. Şimdi anlıyorum ki Atatürk bizim bunları görüp daha sonraki kuşaklara aktarmamızı istemiş.”

"Herkesle tek tek ilgilenirdi"
 
Atatürk’ün masaya oturduğu zaman ilk önce bütün misafirlerinin hatırlarını mutlaka sorduğunu aktaran Özden İnönü Toker; tüm misafirlerle özel olarak ilgilendiğini belirtti. İnönü, o zamanlar Ankara’nın yeni başkent olup yeni yeni kurulduğunu ifade etti ve devamla şunları söyledi:
 
“Başkente ülkenin her tarafından insanlar geliyordu. Evlerini barklarını bırakmışlardı. Bir macera gibi köyü andıran Ankara’ya gelmişler yeni hayatlarını kuruyorlardı. Atatürk, onların her biriyle ‘-Ev buldunuz mu?’ ‘-Ailenizi Ankara’ya getirttiniz mi?’  ‘-Çocuğunuzun okulu var mı?’ ‘Eşiniz hasta idi, doktor buldunuz mu?’ tarzında, herkesle tek tek ilgilenirdi. Ondan sonra da, o günkü konuyu açardı. Zaten çağırırken o günkü konuyla ilgili olan arkadaşlarını çağırırdı. Mesela bir okul açılması lazım, o okul nerede açılacak? Eğer bir hastane açılacaksa, o hastaneye en çok nerede ihtiyaç var? Bu gibi konuları bütün masanın etrafındakilere danışır, ondan sonra kendi fikrini söyler, ondan sonra da bu işi nasıl yapabileceklerini, parayı nasıl bulacaklarını konuşurlardı, karar verirlerdi ve ondan sonra da kısa zamanda bunlar gerçekleşirdi. Şeker fabrikası Alpullu’da veya Uşakta temeli atılır, bir sene sonra da Atatürk’e ve Başbakan olarak da Bababma, çok süslü kutularda kesme şeker yollanırdı. O kadar yokluk içinde bunlar yapılırdı. Hastaneler, Hıfzıssıhha Enstitüsünün kuruluşu, bunların hepsi, bizim evde, benim yanımda konuşulan şeylerdi.”
 
"Büyüyünce balerin olacağım"

Bir defasında Atatürk’ün kendisine “Özden, sen büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sorduğunu anlatan Özden İnönü Toker, kendisinin de öğretmen olmak istediğini söylediğini aktardı. Bu cevap Atatürk’ün çok hoşuna gitmiş ve şöyle demiş: “Biz ne yaptıksa öğretmenlerimiz sayesinde yaptık. Ama daha yapılacak çok işimiz var. Onun için iyi öğretmenlere ve iyi öğrencilere çok ihtiyacımız var”.
 
Atatürk’ün sonra Ülkü’ye (Ülkü Adatepe) dönerek “Sen ne olmak istiyorsun” diye sorduğunu anlatan Toker, Ülkü’nün de “Balerin olmak istiyorum” dediğini söyledi ve şöyle devam etti:
 
“Benim bahsettiğim bu tarihler 1935-1936. O tarihlerde yani 80 sene evvel Atatürk’ün evinde bu çocuğun bale hakkında bir fikri olmuş. Demek ki opera, müzik ve tiyatro o evde konuşuluyormuş ki 5 yaşındaki çocuğun da bale hakkında bir fikri olmuş. Atatürk gençlere tavsiye ettiği şeylerin hepsini ilk evvela kendi evlerinde yaşamışlar”

"Devrimlerin de canı var, yaşamaları için onları yaşamak lazım"
 
Devrimlerin yaşaması için onların yaşanması gerektiğini vurgulayan Özden İnönü Toker; “Devrimler de candır. Onlara sevgi göstermek, sahip çıkmak lazım yaşamaları için. Bizler bu duyguları ve sorumluluğu ilk elden, Atatürk’ten aldık. O yüzden bugün bunları burada sizlere anlatmak benim açımdan bir ödev” dedi.
 
Bunun bir bayrak yarışı olduğunu ve elden ele dolaşacağını anlatan Toker, babasının Atatürk’ten sonra cumhurbaşkanı seçildikten sonra da hep Atatürk ile beraber yaşamaya devam ettiklerini aktardı.
 
Babasının masasında da devlet işlerinin konuşulduğunu belirten Özden İnönü, Montrö gibi önemli olayları da evde konuşulan şeylerden hatırladığını anlattı.

Ruslarla yaşanan Boğazlar krizi
 
İnönü, şöyle devam etti:
 
“1945-1946 yıllarıydı. Selim Sarper o yıllarda Moskova’da büyükelçiydi. Dünyanın yeniden kurulmakta olduğu yıllardı. O yüzden gözler tekrar Boğazlara çevrilmişti. Boğazlara göz dikenler vardı. Molotof, Selim Sarper’ çağırıyor ve diyor ki Montrö Anlaşmasını bir tekrar gözden geçirmek lazım. Onun için onlar da oradan hak iddia ediyorlar ve babamdan vilayetlerimizden Ardahan ve Kars’ı istiyorlar. Selim Sarper hemen o anda bunları reddediyor. ‘Sen nasıl hükümetine sormadan reddedersin’ diyorlar. Hükümetimin böyle düşüneceğinden eminim, tarzında cevap veriyor. Bu lafları ben Şükrü Saracoğlu o zaman  Başbakan, Numan Menemencioğlu Dışişleri Bakanı, sofrada anlatırlarken işittiğim şeylerdir. O zaman bu mücadele sadece notalarla yapılan büyük bir savaştı. Bu ince ince yapılan mücadeleden sonunda yine Türkiye galip çıktı. “
 
Özden İnönü Toker, sonra aradan yıllar geçtiğini ve maalesef Babası İsmet İnonü’yü de kaybettiklerini; İsmet İnönü’nün son günlerinde tüm aile fertleri etrafındayken, aklı başında ama kalbinden sıkıntısı olduğunu ve sayılı günlerinin olduğunun kendisinin de farkındayken kendisi Cumhurbaşkanı ama hükümetin de kurulamadığı sıkıntılı günler olduğunu anlattı. İnönü’nün buna pek şaştığını ve “Nasıl bir şey bu? Hükümet neden kurulamıyor?” dediğini aktaran Toker, sonuçta Nim Talu’nun hükümeti kurmaya muvaffak olduğunu ifade etti. İnönü’nün son anlarında bir Hükümeti bir de Boğazları merak ettiğini söyleyen Özden İnönü Toker, bunun nedeninin Dünnyadaki dengelerin değişmesi ve Rusya’nın Boğazlarda gözü olması endişesinden kaynaklandığını ve babasının gözlerini kaparken en büyük endişesinin Boğazlar olduğunu vurguladı. 
 
Editör: TE Bilişim