Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım başta olmak üzere Denizcilik İdaresi’nin her fırsatta dile getirdiği “ÖTV’siz yakıt deniz taşımacılığının önünü açmıştır” söyleminin tam aksini savunan bir kontra görüş geldi. Türk denizciliğinin duayen isimlerinden Armatör İhsan Kalkavan, ÖTV’siz yakıtı “Türkiye deniz ticaretini yok edecek proje” diye tanımladı.

Tüm dünyanın liberal ekonomiye geçtiği dönemde Türkiye’nin devletçilikten yeni çıkmak üzere olduğunu ifade eden Kalkavan, devletin özelleştirmeye ağırlık vererek sektörlere pek kulak asmadığını dile getirdi. Kalkavan, sektör olarak devletten yardım alma gibi bir beklentileri kalmadığını, fakat en azından sektörü zora sokan kanunlardaki bazı aksaklıkların giderilmesi konusuna devletin daha duyarlı olması gerektiğini savundu.

“ÖTV’siz yakıt deniz ticaretimizi yok edebilir”


ihsan_kalkavan2.gif

Türkiye deniz ticaretinin en büyük sorunlarından birinin ÖTV’siz yakıt sistemi olduğunu belirten Kalkavan, “ÖTV’siz yakıt Türkiye deniz ticaretini yok edebilecek bir proje” diyerek, konuyla ilgili şunları kaydetti:  “DİTAŞ ile time charter çalışıyoruz. DİTAŞ, bazı seferlerimizi dahili kabotaj hattında da yaptırıyor. Mesela Mersin’den TÜPRAŞ Aliağa, TÜPRAŞ İzmit’e gidilebiliyor.  DİTAŞ’a ‘ne kadar taahhüt edelim?’ diyoruz. Çünkü gemiyi çalıştıran onlar olmasına rağmen, taahhütü bizim yapmamız gerekiyor. Gemi, daima içerde çalışabildiği gibi dışarıda da çalışabilir. Onun için yüksek taahhütte bulunmak durumunda kalıyorsunuz.  Taahhüt değil talep kâğıdı yazıyorsunuz.  Diyelim ki, ‘Ben bu sene 10 bin ton kullanırım’ dediniz; dilekçeye de 10 bin ton kullanacağınızı yazmışsınız,  fakat TÜPRAŞ bin tonluk bir ihtiyaç duymuş ve o kadar kullanmış. Ama devlet, harcanandan değil, dilekçede taahhüt ettiğin değer üzerinden harç alıyor.  Yani bizden yakmadığımız, kullanmadığımız yakıt için çok ciddi bir bedel talep ediliyor. Ödemediğin takdirde de geminizin bağlanacağı söyleniyor.  Dünyada bu derece hak edilmemiş bir kazancın talep edildiği görülmemiştir. Devlet, armatörlerin can çekiştiği bir dönemde menfaatinin peşinde. İşin en facia yanı da derdimizi anlatacak bir merci bulamamamız.  Avrupalı bir ortağınız olsa, başınızın böyle bir dertte olduğunu söyleseniz, Deli Dumrul gibi, geçenden beş akçe, geçmeyenden on akçe alındığını belirtseniz, sizi anlaması mümkün değil. Ne kadar sarf edeceğimi önceden bilemem ki! Ancak tahmini bir rakam söylerim. Kiracım beni nereye çalıştıracak bilmiyorum ki! Bu durumu devlet otoritelerine ne DTO ne de bir başkası anlatabiliyor. Ama ben Ulaştırma Bakanımızın bu saçmalığı düzelteceğine inanıyorum.  Hani derler ya ‘Şefaatinden vazgeçtik mezarımdan taş çalma’ aynen öyle bir durum. Burada bir saçmalık var. Beş yaşında bir çocuğa ya da sektörle alakası olmayan mesela bir simitçiyi çağırıp bunu anlatsan anlayacak ama bunu devlete anlatamıyorsun. Zaten rakamın birini yanlış yazsan, dilekçede bir sıfırı fazla koysan o sıfırın bedelini 1-2 milyon dolar farkla almış oluyor. O sıfırın sehven konulduğunu söylüyorsun. ‘Ben böyle bir mal aldım mı? Sen bana bir şey verdin mi?’ diyorsun ama anlatamıyorsun.  Devlet o zaman ÖTV’den sağladığı imkânın 10 fazla mislisini senden almış oluyor.  Yakıt bedeli 100 lira senden 500 lira isteniyor. Devlet bana yakıtı o zaman 1500 liraya değil de 5 bin liraya verseydi ben daha karlıydım. 1500 olan yakıtı 2800’e veriyor o aradaki ÖTV’yi kaldırmış. 5 bin liraya verseydi daha iyi olurdu.” 

“Denizci değil akıncı bir milletiz”

 Denizci bir millet olabilmek için her şeyden önce devletin denizci olması gerektiğini savunan Kalkavan, “ Biz denizci bir millet değil,  akıncı milletiz “ diyerek şöyle devam etti: “Hiçbir zaman denizci olamadık. Bizi denizci yapan Barbaros, Seydi Reis, Oruç Ali Reis, Hızır Reis… Bunlar zaten Türk vatandaşı değildi. Onlar sayesinde biz kendi kendimize denizci milletiz diyoruz. Üç tarafımız denizlerle çevrili diyoruz ama bunlar hep işin hikâye boyutu.  Bir Kalkavan ailesi var eskilerden gelen, geri kalan birçok ailenin hepsi geldi geçti. Son nesil biziz. Biraz da Kaptanoğlu’nu sayabiliriz. Sadıkzade’ler son neslini de denizden çektiler artık.  3-5 ailenin, o da Rize’de toprak olmadığı için denize girmesi ile denizci olunmuyor.  Denizci bir millet olabilmek için yediden yetmişe herkesin o mentaliteyi taşıması, su sporları ve yelken sporlarının gelişmesi gerekiyor. Bir teknen olsa tekneyi koyacak yerin yok. Devletin burada destek vermesi gerekiyor.  İngiltere’de köylünün bile bir teknesi var. Bizde ise tekne sahibinin teknesini koyabileceği yer yok. Devlet ancak bunları düşündüğü zaman bir jenerasyonunu denizci yapabilir.”

“İsviçre’de deniz yok, denizcilik bakanlığı var”

Denizcilik bakanlığı konusunda oldukça geç kalındığını belirten İhsan Kalkavan, “Adamlar diyor ki, bizim gemi filomuz ne ki! Ulaştırma Bakanlığı’nın kıyısında köşesinde yürüsün gitsin. Ama bu doğru bir yaklaşım değil. İsviçre’de deniz yok bakanlığı var. Dolayısıyla denizciliğin gelişmesi isteniyorsa devletin bir bakanlık ile sektör sıkıntılarını özel olarak dinlemesi lazım. Kesinlikle bir denizcilik bakanlığı olmalı ve merkezi de ne olursa olsun İstanbul’da, bütün geçişlerin boğazların her şeyin olduğu yerde olmalı. Hatta bence sadece İstanbul ve Çanakkale boğazları için bile bir boğazlar bakanlığı kurulmalı. Bir bakanlık olursa çok farklı sonuçlar gelişir. Daha fazla proje geliştirebilirler. Denizci bir millet olmak istiyorsak artık bu tohumları atmamız lazım. Bir  de böyle bir bakanlığın olmaması de insana dokunuyor. Çünkü benim o ismim eksik. Bütün dünyada olduğu gibi, benim sektörümün ismini taşıyan ciddi bir bakanlığın olması lazım. Bazen denizcilikle ilgili bir mesele için Tarım Bakanlığı’na ya da Sağlık Bakanlığı’na gitmeniz gerekebiliyor. Ama bir bakanlığınız olsa tek kapıda tüm işlerinizi halledeceksin” diye konuştu.

“Krizi oğlumun tedbirleriyle hafif atlattık”

Türkiye’nin dünya denizciliğinden pek nasibini almamış bir ülke olmasına rağmen Beşiktaş Denizcilik’in bir dünya markası olarak dünyanın en önemli majörlerinin göz bebeği olduğunu ifade eden Kalkavan, krize rağmen yatırımlarından vazgeçmeyerek şirketin itibarını her zaman birinci planda tuttuklarını dile getirdi. Kalkavan, “Firmamızın itibarı için krizde siparişlerimizi geri almadık.  İtibar her zaman paradan önemlidir inancı ile hiçbir zaman parayı ön planda tutmadık.  Bazen bizden hesap soruyorlar, özellikle hükümetin bazı kaynaklarında, ‘Kardeşim o kadar kazandılar, bir parça durdu diye feryat figan ediyorlar’ deniliyor.  Neyse ki biz zamanında gereken tedbirleri aldık. Bunu da oğluma borçluyuz. O hep tedbirli davrandı.  Bana kalsaydı daha fazla sipariş verirdim. Biz krizi daha erken bekliyorduk. Onlar geciktikçe biz de siparişimizi geciktirdik. Sonunda tam biz sipariş verdik ve o zaman kriz patlak verdi. Önemli değil, altından kalkılır ama ÖTV’siz yakıt uygulamasındaki gibi saçmalıklar köstek olmasın” açıklamasında bulundu.  

“Palmali siparişleri yeni kapı açacak”

 Geçtiğimiz ekim ayında Azeri Palmali Denizcilik’ten aldıkları 10 adet tanker siparişinin sektöre birçok getirisi olacağını dile getiren Kalkavan, konuyla ilgili şunları söyledi:  “Palmali Denizcilik Türk denizcilik sektörüne bu siparişleriyle büyük destek verdi. Dışarıda çok daha ucuza yapabilirlerdi. Ancak bizim kriz süresince işçi çıkarmamış olmamız ve onlara verdiğimiz güven sayesinde destek olmak maksadıyla gemilerini bize yaptırma kararı aldılar. Bundan Türkiye çok istifade edecektir. O gemilerin tamirini de buraya çekeceğiz. Bu kadar geminin tamiri, bakımı vs. çok fazla istihdam sağlayacak. Bu da gemi inşamıza yansıyacak. Çünkü onlar sürekli gemi yaptırıyorlar. Ayrıca onların bu ilgisini gören Azeri ve Rus armatörler de biraz gözlerini Türkiye’ye dikecektir. Bence bu yeni bir kapı oldu. Tersanemizde ayrıca İtalyanlara da gemi yapıyoruz. Şu anda bin kişi çalışıyor tersanemizde. Bu siparişler karsız yapılıyor. Uzakdoğu ve Rusya’daki gibi devlet desteği alamadığımız için bu ülkeler fedakârlık yaparak siparişlerini bizi veriyorlar. Çünkü bizim bu şartlar altında dışarı ile rekabet etme şansımız yok.”

Aysel GENÇER - PERŞEMBE ROTASI

Editör: TE Bilişim