Cavidan Yılmaz
[email protected] 

Taka Gazetesinden Cavidan Yılmaz'ın Yazısı...

DENİZİ ARIYORUM… GÖRENİNİZ VAR MI?

Pazar günü güneşin gülen yüzünü görünce aklıma deniz geldi. Denizi aramak için yola çıktım. Kuzeye doğru yöneldim. Yeni yapılan sahil yoluna geldiğimde çocukluğumda denize girdiğim yerlere ayak basıyordum. Çocuk parklarını geçtim bir alt geçit çıktı önüme. Henüz deniz ortalarda yoktu. Alt geçitten geçince balıkçı barınakları ile karşılaştım. Oradan geçen bir kişiye “Denizi arıyorum” dedim. Köşeyi dönünce karşınıza çıkar dedi. Köşeyi dönünce kayıklarla karşılaştım. Birkaç adım sonra denizi gördüm. Çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Şükür kavuşturana!

 

Kayıklar, Deniz ve Martılar…Burası liman…Ben limana gelmişim.Benim gibi denizi arayanlar olmalı ki..Çocuklarını alarak gelmişler ve martılara ekmek atıyorlardı. Burası limanın küçük yakasıydı. Bir de küçük bir balıkçı kahvesi vardı. Şöyle güneşin denize vuran ışıltılarını seyrederken çayımı yudumladım.

 

Denizle biraz bakıştıktan sonra söyleşmeye başladık.”Küsme” dedim. “Çok engeller var, gelemedim. Çok soğuk yıllar geçti.” dediğimde; sabretmekten usandığını, güzel ve güneşli günleri özlediğini, benim kadar özlem dolu olduğunu anlattı. Betonlarla mücadele ettiğini, hırçın öfke dolu dalgaları olduğunu ama boşuna çarpıp durduğunu anladığında ise küstüğünü belirtti. Zaten küstüğü belli oluyordu, sakinleşmişti.

 

Öylesine yoğunlaştı ki sohbetimiz, sitemlere başladı. Trabzon’lu bensiz nasıl yaşar? Yoksa beni unuttular mı? Umutsuzluklu, sadece martılar kaldı. Onlarda kim ekmek atıyorsa o tarafa gidiyor dedi.

 

Öylesine hayalleri vardı ki…Nerede kaldı? Hani dostların, sevdiklerin? Onlar uyuyor dedi. Üzgün üzgün…Karadeniz’in hareketli, bereketli insanları uyur mu? Beni bu düzene ayak uydurmam için sıkıştırıp, öteye ittiler. Duru sularıma kavuşma heyecanımı bitirdiler. Çocuklarla oynaşmamı kıskandılar. Bolluk ve bereketimi kaçırdılar. Takalarıma ve gemilerime umutsuzluk yüklediler.

 

Hafifçe rüzgarın kulağımıza fısıldar gibi sıyrıl bu durumdan! Başını dik tut ve Trabzon’a bak! demesi duyuldu. Bunun üzerine deniz gülümsemeye başladı ve devam etti. Bak gör! Güneşli günler gelince bir coşacağım. Balıklarım, çocuklarım, gemilerim olacak. Yine eski günler gibi. Taşlarım yosun tutacak. Ama Trabzon’lu bana yaklaşınca ancak gülerim. Ben gülünce gök güler, yer güler…Karanlıklar da Mavi olur. Umutlarım Mavi olur.

 

Böylesine dertli eski dostu dinlemek bana da iyi geldi. Ayrılırken, yeni umutlar içimde güneşli günleri beklemeye başladım.

 

Editör: TE Bilişim