U.N Ro-Ro, belge sorununu rafa kaldırdı   

U.N Ro-Ro, uluslararası nakliyecilerin en büyük problemlerinden biri olan belge ihtiyacını sona erdirecek intermodal bir taşıma yöntemine başladı. Artık Pendik’ten verdiğiniz dorseyi Avusturya’dan alabileceksiniz. Üstelik U.N Ro-Ro’nun, Trieste’den trene entegre olup Avrupa’nın uç noktalarına erişebileceğiniz sistemini kullanmak için dorsenizi değiştirmenize de gerek yok.

Bir süre önce İtalya’nın Trieste şehrinde yanaştıkları limanı satın alan U.N Ro-Ro, bu hamlesiyle 2008 yılında satın aldıkları firmaya yaptıkları yatırımı 260 milyon Euro’ya ulaştırdı. Sahibi her ne kadar ABD’li bir fon şirketi olsa da, tamamı Türk olan personeli, yine tamamı Türk bayrağında olan gemileriyle kendilerini eskiden olduğu gibi “Milli Filo” olarak niteleyen Genel Müdür Sedat Gümüşoğlu ile yeni proje ve hedefleri konuştuk…

İtalya’da yanaştığınız limanı satın aldınız. U.N Ro-Ro’nun bu hamlesi ne gibi yenilikler getirecek?

Evet, Trieste’de çalıştığımız terminalin çoğunluk hisselerini satın aldık. Şu anda hem Türkiye’deki, hem karşıdaki limanın; hem de gemilerin sahibiyiz. Bildiğiniz gibi birkaç firmamız gemi Trieste’ye yanaştıktan sonra dorselerini çekiciyle Avrupa’ya dağıtmayı bırakmış, bu işi tren servisleriyle çözümleme yoluna gitmişlerdi. Bu işlemlerin tamamı sistemimiz üzerinden gelişerek büyüdü. Bizim onlara verdiğimiz servis kalitesiyle başardılar, biz de bundan gurur duyuyoruz.

Bu işlemi her firma kendisi yapıyordu. Gidiyor, tek başına treni kapatıyor ve maliyetine katlanıyordu. Bunu yapamayacak daha orta ölçekte birçok firma bulunuyor. İşte biz burada devreye giriyoruz. Yani, trenleri U.N Ro-Ro koyacak, kullananlar da ünite bazında ne kullanıyorlarsa onu ödeyecekler ve çekicilerini de Avrupa’nın daha yukarılarında tutarak daha az çekici ve daha az yatırımla aynı avantaja sahip olabilecekler.

Türk çekicileri, bu yükleri alıp kabotaj kurallarına rağmen nasıl daha uç noktalara taşıyabilecekler?

İşte sorun burada başlıyordu ve biz bunu da çözdük. Tren şirketiyle yaptığımız görüşme sonucunda, Türk çekicileri, dorseleri Avusturya’nın Salzburg kentinden alabilecek. Dorseyi Pendik’ten vereceksiniz, Salzburg ya da Wells’den alabileceksiniz. Trieste’de ne şoför, ne de çekici olacak. Yani üçüncü gün Trieste’den alacağınıza, dördüncü gün Salzburg’tan alacaksınız. Böylece hiçbir belge kısıtlaması olmadan Almanya’ya, İngiltere’ye malınızı ulaştırabileceksiniz. Bizim sistemimizde, şu anki uygulamalardan farklı olarak tüm treni kapatmanız gerekmiyor. Kaç dorse verirseniz, o kadar ödüyorsunuz.

DORSENİZİ DEĞİŞTİRMENİZ GEREKMİYOR

Nakliyeciyi en çok zorlayan konuların başında gelen belge sorununu böylece çözdük. Ama en önemlisi bir sorunu daha çözdük. Çünkü, bunu yapan firmalar dorselerini yenilemek zorunda kalıyorlardı. Firmalarımızın 300-500 dorse siparişi verdiğini duyuyoruz. Bizim sistemimizde dorsenizi yenilemeniz gerekmeyecek. UN Ro-Ro, vinçle kaldırılıp, trenin üzerine koyabilecek bir sistem kullanıyor. Bu yöntem Avusturya demiryollarına ait patentli bir çalışma. Dorseyi alttan kaldırıp trene yerleştiriyor. Böylece Türk nakliyecisi, dorselerini yenilemek için ek yatırım yapmadan trene binebilecek.

YAKINDA LÜKSEMBURG DA DEVREYE GİRECEK

Biz, şu an bu uygulamayı Salzburg ve Wells’te yapıyoruz. Çok yakında Lüksemburg’da başlayacağız. O bölge de Almanya’nın kuzeyinde, Benelux ve Fransa taşımaları için ideal bir noktada yer alıyor. Dolayısıyla Avrupa’nın her noktasına çok kısa bir zamanda Ro-Ro + tren intermodal altyapısı ile ulaşacağız. Bu şu anlama geliyor:  Belge sorunu, tren bulma zorluğu, şoförüm yetişmedi gibi mazeretler tarih olacak. En önemlisi, Bulgaristan’a artık çok daha az bağımlı hale geleceğiz. Hatta Avusturya’ya da çok daha az bağımlı olacağız. Çünkü, oraya giden araba belgesiz şekilde geçip gidebilecek. Bu yöntemi kullanmak, karayolu nakliyecisine de ek belge yaratmak anlamına gelecek. Çünkü, hem belge kullanılmadığı için bir belge yaratıyorsunuz, hem de Avusturya Demiryolları ile yaptığımız görüşmelerde her trene binen dorse için ek bir bonus belge alma görüşmeleri yapıyoruz. Her yıl üstüne koyarak Türk ihraç ürünlerini son noktaya sorunsuz ulaştırmak için çalışmalar yapıyoruz. Son hamlemiz Ro-Ro+tren, Türkiye’nin yeni ihracat altyapısı olacak.

Bir süre önce, hükümetin de teşvikiyle Mısır hattını devreye soktunuz. Bu hattın işleyişi nasıl gidiyor?

Biliyorsunuz 2011’de Türkiye-Suriye sınırı kapandı. Kapandıktan sonra, S. Arabistan ve Ürdün’e taşınacak yükler gidemez hale geldi. Çok büyük olaylar yaşandı. Ve o günlerde Ekonomi Bakanlığı, yüklenen araç başına ‘şu kadar kaynak vereceğim’ diye Ro-Ro şirketlerinin kurulmasını teşvik etti. Böylece birkaç Ro-Ro şirketi kurulmuş oldu. Ancak, 2013 sonunda karşımıza şöyle bir resim çıktı: TIR şoförleri Mısır’da rehin alındı, arabalar kaldı, sebze meyveler yollara saçıldı vb. Dışişleri, Ekonomi ve Ulaştırma bakanlıkları sorunun çözülmesi için müdahil olmak zorunda kaldı. Hatta, UND şapka çıkarılacak bir davranışla teminatı yatırarak şoförlerimizi rehin olmaktan kurtardı. Biz de, tüm bakanlıkların katıldığı Ankara’da yapılan bir toplantı sonrasında bize tevdi edilen görevi üzerimize aldık. Haziran 2013’ten beri de bu hattı işletiyoruz.

Peki hattı sürdürmek için hala devlet teşviki alıyor musunuz?

İki ay sonra devlet teşviği ortadan kalktı. Aynı navlunla hizmete devam ediyoruz. Ama hiçbir şikayetimiz yok. Biz, teşvik ile bir işin sürdürülmesini verimsizlik olarak nitelendiriyoruz. Devletten talebimiz, yalnızca bize altyapı desteği vermesi konusunda olur. Yoksa, yatırımcıya ne kadar süre ile para verebilirsiniz? Sürekli sübvansiyon, verimli bir sistem değildi. Bakın şu an artık olumsuz haberler gelmiyor. Şimdi bu hatta Haifa’yı da ekledik, Haifa üzerinden Ürdün’e de yükleri ulaştırıyoruz. Gemi kalkıyor, İskenderun’dan Haifa’ya gidiyor, oradaki yükleri bırakıyor; Mısır üzerinden de yüklerin S. Arabistan’a taşınmasını sağlıyor. Bu hat, Türk ekonomisine çok büyük bir katkıdır.

TÜRKİYE-MISIR İKİLİ TİCARET ANLAŞMASINI BEKLİYORUZ

Aslında devlet size bir gol atmış gibi görünüyor. Teşvik diye girdiniz, ‘sonra hadi sen yürüt’ dediler. Yetkililere bu yönde bir serzenişiniz ya da talebiniz oldu mu?

Hayır. Tam tersine teşekkür ediyoruz. Çünkü, bir kapı açıldı, kazanmadan yapıyoruz. Ama beklentimiz şu: Mısır ile Türkiye arasında imzalanan ancak henüz yürürlüğe girmeyen ikili ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle Mısır ile aramızdaki ticaret çok daha gelişecek, biz de o zaman hattı daha verimli işletebileceğiz. Böylece haftada iki sefer yaptığımız çıkışları her güne yükseltebiliriz. Çünkü, Mısır 80 milyonluk bir ülke. Çok büyük bir ticaret hacmi var. Mısır’a ulaşmak Kuzey Afrika ülkelerine de kolay ulaşmak anlamına gelir. Biz gemi ve frekans sayısını artırmaya hazırız. İkili ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle start veririz.

BOĞAZ GEÇİŞİ İÇİN 20 SAAT BEKLERSENİZ NAKLİYECİ O GEMİYE BİNMEZ

Bir süre önce yazdığım bir makalemde, Bulgaristan’ın Köstence hattıyla bypass edilebileceğini yazmıştım, buna katılır mısınız? Teşvik gelse, verimsizlik nedeniyle kapattığınız Köstence’yi yeniden açar mısınız?

Birincisi, özellikle ihraç malı taşımalarında ne kadar alternatifiniz varsa o kadar iyidir. Böylece pazarlık şansınız artar. Köstence hattını da biz bu amaçla açmıştık. Protokol, iki bakan nezaretinde imzalandı, çok da umutluyduk. Ancak, hat açıldıktan sonra birçok problemle karşı karşıya kaldık. Nakliyeci, devlet ve Romanya tarafında beklediğimiz ölçüde destek alamadık. Türkiye tarafında boğaz geçişinde sorunlar yaşadık. Gemiyle boğazı geçmek için 20-25 saat sıra beklerseniz, nakliyeciyi o gemiye bindiremezsiniz. Karadan giderse, ertesi sabah orada olacak yükü daha boğazdan geçiremezseniz o iş olmaz. Öte yandan Romanya Avrupa Birliği ülkesi olmasına karşın, diğer AB ülkelerinde yaşamadığımız kontrol güçlükleri yaşadık. AB ülkelerinde yüzde 5-10 fiziksel kontrol olurken, bu oran Romanya’da yüzde 90’lara ulaştı. Karadan gelen araçlar bunu yaşamıyor. Tabi ki kontrol olmalı, X-Ray’ler  konulmalı ama işin akışını yavaşlatacak zorluklar da çıkarılmamalı. Üçüncü olarak, Romanya hükümeti de, o dönem Romanya’dan Avrupa ülkelerine geçmek için gereken transit belgelerini vermesi gerekirdi onu da yapmadılar. Nakliyeciler tarafında da özellikle 8-10 büyük nakliyeci bizi çok destekleyeceğini söylemesine rağmen, bu desteği de alamayınca hattı kapatmak zorunda kaldık. Onlar orada çalışırken, biz nasıl olsa Bulgar’dan rahat rahat geçiyoruz dediler ama şimdi gelinen noktada Bulgaristan ile yaşananlar ortada.

Mutlaka haberiniz vardır, sayıları bugün itibariyle 100’ü aşan lojistik şirketi adı Türk Ro-Ro’su anlamına gelecek TÜRKO RO-RO’yu kurma hazırlığındalar. Bu çabayı nasıl yorumlarsınız?

Türk Ro-Ro’su denilince akla zaten U.N Ro-Ro geliyor. Burası en büyük Türk Ro-Ro şirketidir. 450 çalışanımızın tamamı Türk’tür. Gemilerimizin tamamı Türk bandırasına sahiptir. Bakın başka Ro-Ro firmalarına bayrakları Türk mü? Türk personel mi çalıştırıyorlar? U.N Ro-Ro Türkiye çıkışlı hatlarla ilgilenir. Türkiye harici herhangi bir noktadan çıkan hatlarla ilgilenmez. 2008’den bu yana 260 milyon Euro yatırım yaptık. İncelediğinizde bugün, 2007’deki navlunun da altında çalıştığımızı görürsünüz. Aradan 6 yıl geçmiş, bunca yatırım yapılmış, üstüne üstlük bizim en büyük gider kalemimiz olan petrole o kadar zam gelmiş ama biz yine de 2007’nin altındaki fiyatlarla taşıma yapıyoruz. Bunu yalnızca verimlilik yaratarak gerçekleştiriyoruz. Bütün bu verimlilikleri de nakliyecimize yansıtıyoruz. Birilerinin elini taşın altına sokup, bu ülkeye yatırım yapmasına hiçbir zaman karşı çıkmayız, yolları açık olsun. Ama, mevcut çalışan yerlerden çok problem olan yerlere odaklanmalarını öneririm. 2011 yılında Köstence’ye başladık. 1 yıl sonra 7-8 milyon Euro zarar edip kapattık. Burası 1.5 yıldır kapalı ve böyle bir hatta da ihtiyaç var. Çok alternatif yaratılmak isteniyorsa, buyurun benim Köstence limanında 2016 yılına kadar münhasıran çalışma anlaşmamı da bedelsiz devretmeye hazırım. Buyurun  samimiyseniz hemen iki gemi koyup açın!

İtalya’da yanan Ro-Ro’nuz UND Adriyatik’in davası aleyhinize sonuçlandı. Uzlaşmayı düşünür müsünüz? Yoksa bir üst mahkemeye mi taşıyacaksınız? İkinci olarak da, bundan sonra geminize binen nakliyecilerin başına böyle bir şey gelmeyeceğini garanti edebilir misiniz?

İkinci sorunuzdan başlayayım. Biz 2011 yılında göreve geldiğimizde ek sigortaya başladık. Şu anda nakliyecilerimizin arabaları, ayrıca başka bir teminata gerek kalmadan sigortalıdır. Bunun maliyeti de, aldıkları biletlerin içindedir. Yani, bundan sonra böyle elim bir durum yaşanırsa, hemen sigortadan paralarını alabilirler. Buna kargo sigortası deniyor. Kargo sigortamız 2011 yılından beri faaliyette.

İlk sorunuzun cevabına gelince, malum hukuki bir süreç yaşandığı için yorumlar da çok kontrollü olmak zorunda. Çünkü, davayı fiilen U.N Ro-Ro takip etmiyor, direkt sigorta şirketl ile muhataplar. Ancak, bu davanın sonucu ne olursa olsun, mükellefiyet sonuçta sigorta şirketleri tarafından üstlenilecek. Ama, dünyada emsali görülmemiş bir mahkeme kararıyla karşılaştığımızı söyleyebilirim. Ben bunun bir üst mahkeme aşamasında düzeleceğine inanıyorum. Çünkü, denizin ortasında yanan ve daha yola çıkmadan ‘sefere elverişlidir’ belgesi almış bir gemiyle ilgili ‘sefere elverişsizdir’ iddiasında bulunulamaz. Elimizde bakanlığın verdiği denize elverişlilik belgesi mevcut, bu belge nereye konulacak?

Gemi hurdaya ayrılırken, birtakım sorunlar yaşandığından söz ediliyor. Buna ne diyeceksiniz?

Bir sigorta şirketi, gemi tamamen hurdaya ayrılmadan tazminat bedeli öder mi? Ödememek için her şeyi yapar. Zaten, bildiğim kadarı ile bu konu ilgili mahkemece açıklığa kavuşturuldu.

UND Genel Kurulu’nda göreve gelen yeni Başkan Çetin Nuhoğlu, ‘U.N Ro-Ro’yu satın almaya hazırız’ demişti. Bu konuda bir görüşmeniz oldu mu? Firmanızın sahibi KKR bir fon şirketi, yani sonuçta bir satış kaçınılmaz. Bu yönde bir çalışmanız var mı? UND ile ilişkileriniz şu an hangi seviyede? Tazminat sorununu nasıl çözdünüz?

U.N Ro-Ro’da ortaklık hakları ile ilgili yönetim değil, ortaklar konuşur. Nakliyeden örnek verirsek, biz şoförüz. TIR’ı kullanmak, verimli işletmekle mükellefiz. Ortaklarımızın bize dikte ettiği, ya da resmen duyurulmuş bir satış kararı yok. Saklanmasına da gerek yok. Böyle şirketlerde her zaman bu çalışmalar yapılır. Biz de piyasa değerimizi test etmek için bu tip çalışmalar yaparız. UND’nin talip olması da bizi sevindirir. Çünkü, bir şirkete talip olan çoksa, o şirket değerli anlamına gelir. Biz de çok iyi olduğumuzu iddia ediyoruz. Ne kadar talibimiz olursa, o kadar seviniriz. UND ile ilişkilerimize gelince, özellikle Mısır hattının tesisi zamanında Çetin Bey ile sık sık bir araya geldik. İyi bir işbirliği içinde olduğumuza inanıyorum. Kendilerinin de olumlu katkıları oldu ve sorunsuz yürüyoruz. Son olarak, Bulgaristan ile yaşanan problemlerle ilgili bizimle görüştüler, biz de derhal haftada 500 araçlık bir kapasiteyi daha hayata geçirdik. Nitekim bu ek kapasite paylaşımı UND’nin resmi sitesinden de duyuruldu. Bu da aramızdaki işbirliğinin ne kadar olumlu olduğunun net göstergesidir.

Tazminat konusuna gelince, o dönemde hisseler karşılığında UND’ye bir para ödemiş ve bunu da sözleşmeye bağlamıştık. Daha sonra o sözleşmenin parasını almak için dava açtık. Onlar da, Rekabet Kurulu kararından kaynaklı bir tazminat davası açtılar. Süreç, mahkemelerde ayrı işliyor, bizim ilişkimiz de ayrı yürüyor. Her iki kurum da, sektöre hizmete devam etmek zorunda. Makul insanlar her zaman anlaşır.

Yeni bonuslar gelecek mi? Sizinle Avrupa’ya ulaşan nakliyecilerimize güzel haberler verecek misiniz?

Aslında biz birçok güzel haber verdik. İki senedir uyguladığımız sabit fiyat garantisiyle nakliyecilerimize ‘Fiyatımız bu. Anlaşmalarınızı ona göre yapabilirsiniz’ diyoruz. Bu nakliyecilerimizin önünü görmelerini sağlamıştır. Toplu bilet fiyatı indirimleri yaptık, çok ciddi talepler de alıyoruz. Online rezervasyonlardaki haklar hala devam ediyor. Limanlardaki elleçleme sürelerini kısalttık, limanlara daha rahat giriş çıkış yapabilmelerini sağladık.

Planlarınızda yeni yatırım var mı?

Şu anda planlanmış gemi yatırımımız yok. Filomuzda 12 gemi bulunuyor. Bugün kamyonla yapılan dış ticaret taşımaları her yıl yüzde 10 civarında büyüse bile, uzun yıllar bunu rahatlıkla karşılayabilecek kapasiteye sahibiz. Biz, 2-3 yıldan sonrasını düşünüyoruz. Kapasiteyi artırmaya yönelik bazı çalışmalarımız olduğunu söyleyebilirim. Buradan ek verim elde edip, nakliyeciye yansıtabileceğimiz iş modelleri geliştirmeye devam edeceğiz.

sedat gumusoglu (1)

Editör: TE Bilişim