Galata Yolcu Salonu ve ticari limanı geçtiğimiz yüzyılın başlarında günde ortalama 40 bin ton olan yük hareketini kolaylaştırmak amacıyla, dönemin ölçüleri dikkate alınarak inşa edilmiş, tarihi yarımadadan bakıldığında, kentin görünümü ile çelişmeyen bir yapıdır. 
 
Türkiye'nin şaşırtıcı bir hızla değişen gündemi, uzun süredir yazılması gereken bir konuyu ele almamızı erteletti.

Geçtiğimiz genel seçimler öncesinde dönemin Başbakan Yardımcısı Şener tarafından engellenen, Galataport Projesi'ni yeniden hayata geçirecek süreç, hükümet tarafından sessiz sedasız başlatıldı.

İstanbul sevdalısı olduğunu duvar afişleriyle ilân eden Sayın Başbakan'ın, kentin siluetine son darbeyi vurması kaçınılmaz olan bu projeyi, kişisel meselesi yaparak üzerine gideceği düşüncesi, her İstanbul'lu gibi bizi de ürpertiyor.

Demokrasiyi yeni sıfatlarla her geçen gün zenginleştirdiklerine inanan, olgunlaştırdıklarını sıkça yineleyenlerin, bu kente yeniden kazandırılacak belki de tek meydanını ranta kurban etmelerinin önüne geçilmesi için pek az zaman var.

Galata Yolcu Salonu ve ticari limanı geçtiğimiz yüzyılın başlarında günde ortalama 40 bin ton olan yük hareketini kolaylaştırmak amacıyla, dönemin ölçüleri dikkate alınarak inşa edilmiş, tarihi yarımadadan bakıldığında, kentin görünümü ile çelişmeyen bir yapıdır.

Galata'yı en az beş büyük yolcu gemisinin aynı anda yanaşabileceği, İstanbul'un estetiği ile ilgisi olmayan bir mimari çizgiyle, yapıyı kentin denizle arasına sokulmuş bir hançere benzetmek, ileride bu projenin savunucularına tarihi sorumluluk yükleyecek, bedeli ağır bir yaklaşımdır.

Tophane ile Galata arasındaki tarihi hiçbir önemi bulunmayan, çarşı ve antrepoların yıkılmasıyla kazanılacak alanın, meydan ve parka dönüştürülmesi gerekirken, büyük gemilerle duvar örülmesinin, bu kent sevdasıyla hiçbir ilgisi olamaz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu sorunu zamanında fark ederek, bölgenin genel yapısıyla çelişen yapılara izin verilmeyeceğine ilişkin düzenleme yapıldığını açıklaması, İstanbul'a karşı gösterilmiş alkışlanması gereken sorumlu bir davranıştır.

Kanımızca Galata için en doğru proje; ölçekleri uygun olduğu için Yolcu salonunun şehir hatları gemilerinin (İDO) kent ulaşımında iskele olarak kullanmalarına izin verilmesidir.

Düzenleme eş zamanlı olarak Tophane-i Amire Binası'nın yeniden yapılmasını ve 2. Abdülhamit'in 30'uncu Saltanat Yılı anısına İstanbul'lulara armağan ettiği saat kulesinin ortaya çıkarılmasını da kapsamalıdır.

Günübirlik Yolcu gemilerinin yanaşmaları için Zeytinburnu- Eski Bakırköy Sümerbank Bez Fabrikası arasında terminaller kurulması varsayımı ciddi biçimde araştırılmalıdır.

Galataport şimdiden adı öne çıkan yabancı bir yatırımcıya verilirse, ortaya çıkması güçlü bir takım ihtimalleri insan düşünmek bile istemiyor.

Örnek mi istiyorsunuz?

Günde ortalama beş gemi hesabıyla, yaklaşık 15 bin kişinin, Karaköy-Eminönü-Sarayburnu arasında en az 500 otobüslük yoğunluk yaratması az şey midir? Bu sayı; gemi başına aynı anda trafiğe karışacak, 1.8 km uzunluğunda bir konvoy anlamına gelir.

Doğal olarak üç merkeze (Topkapı, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı) yoğunlaşacak, süresi son derece sınırlı ziyaretçi trafiği, günün en hareketli saatlerinde kent merkezindeki araç akışını kilitleyerek, içinden çıkılamaz hale getirecektir.

Bir süre sonra kilitlenen trafik akışı yüzünden yeni çözüm önerileri gündeme getirilecek ve büyük olasılıkla, İstanbul'luları rahatlatacak gizemli formül uygulanmaya başlanacaktır.

Çözüm için bir süre gizlenecek asıl amacı,yani gizemli formülün içeriğini tahmin etmek, güç olmasa gerektir.
Olasılıkları eğer falcılık sayılmazsa, şimdiden sıralayabiliriz.

Galataport İstanbul'u ziyaret edecek günübirlik yolcuların, rahatça alışveriş edebilecekleri bir çarşıya dönüştürülecektir. Daha açık ifade edersek; Kapalıçarşı'nın ve Mısır Çarşısı'nın fonksiyonları Galataport'a taşınacaktır.

Zaman darlığı ileri sürülerek, İstanbul'da büyük olasılıkla sadece Topkapı Sarayı ve çevresi hızla gezdirilecek, Galataport'un yatırım maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle, yanaşma ücretleri arttırılacak, ancak günübirlik paket maliyetlerini azaltmak için, bu kez müze fiyatlarının düşürülmesi için baskılar başlayacaktır.

Kuşkusuz yukarıda anlattıklarımızı bu aşamada varsayımdan öteye götürmek, kesinleşmiş gibi göstermek haksızlık olarak değerlendirilebilir. Ancak bu notu düştükten sonra, yine de merak etmeden geçemiyoruz.

Başta TÜRSAB olmak üzere, Mısır Çarşısı'nın ve Kapalıçarşı'nın yönetimleri, Galataport konusunda acaba ne düşünüyorlar? 

Editör: TE Bilişim