'Ben vatan haini miyim?'

Aziz Kocaoğlu, Kanal 35'te gündeme dair soruları yanıtladı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Körfez’de kullanmak için alacağı 15 adet vapur ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Başkan Kocaoğlu yabancı firmaları destekliyormuş gibi bir algı oluştuğunu belirterek “Ben vatan haini miyim” dedi.

Başta Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olmak üzere tekne ve gemi üreticileri ihale şartnamesinin yerli firmalarda kalabilmesi için değiştirilmesini isterken konuyla ilgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan sert açıklamalar geldi. Kendisi için bu süreçte sanki yabancı firmaları destekliyormuş gibi bir algı yaratıldığını söyleyen Kocaoğlu, “Ben vatan haini miyim? Bu iş artık İzmir’de zıvanadan çıktı” dedi..

Kanal 35’te yayınlanan Haftalık Programı’na katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu gündeme dair soruları yanıtlarken son günlerin en çok tartışılan konusu olan Körfez’de çalıştırılacak yeni vapur ilahesi ile ilgili konuştu. İhalesi yerli firmaların da katılabilmesi için 26 Aralık tarihine ertelenen ve yaklaşık 300 milyon TL bedeli bulan gemilerle ilgili kendisini savundu. Ulaştırma Denizcilik Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın söyleminin farklı olduğunu anlatan Başkan Kocaoğlu, Yıldırım’ın söyleminin yerli firmalar alması halinde sevinirim yönünde olduğunu ifade etti. Kocaoğlu,

“Bir gazeteci arkadaş aradı. Yerli firmalar alsa sevinir misin, yabancı firma alırsa üzülür müsün? diye bir soru sordu. Ben vatan haini miyim? Böyle bir laf mı olur! Böyle bir soru sorulur mu? Bu iş artık İzmir’de zıvanadan çıktı. Bir milletvekili açıklama yapmış. Kamu ihale kurumunda gemi ihalesinin iptal edileceği noktasında altlık oluşturmaya çalışıyor. Böyle şey olur mu? Bunu söylüyor ama uzaktan yakından bu işlerle ilgisi yok. Emeği, bilgisi yok. Bu ihale iptal olabilir diyor.

Ya da onu ima ediyor. İzmir’de biz iş mi yapacağız, yoksa sabahtan akşama kadar her gün bir tane yanlış bir şey patlatılacak; iki üç ay önceki işler getirilip her gün ısıtılıp ısıtılıp kentin önüne konacak; onlarla mı uğraşacağız. Hizmet ettirmemek bir, belediye başkanını ve kurumunu yıpratmak iki.

Burada böyle bir oyun oynanıyor. Nereden kaynaklanıyor, kurgulanıyor bilmiyorum Kurgulayan ben değilim. Oyunu kuran ben değim. Ama İzmirli hemşerilerimizin bunu bilmesi gerekiyor. Yaşantımızdan geldiğimiz yerden, gideceğimiz yere kadar her şeyimiz belli. Bu tür bir duruş ve yaklaşımı ne İzmirli hak ediyor ne İzmirli’nin belediyesi ne de Başkanı hak ediyor. Ben kimsenin birikimine karışmam ama kimsenin çizmeyi aşan laflar etmemesi gerekir.

Sen şimdiye kadar mühendis olarak bugüne kadar hangi projeye imza attın, kalkıp boyundan büyük laflar ediyorsun? Ha şunu yapabilir beyefendi, seçim var adaylığını koyar, halk seçer başkan olursa istediği gemiyi alır. Kalkıp da bunu bir iddia haline, benim dediğim dedik çaldığım düdük haline getirenlerin hepsine teessüf ediyorum. Benim, menfaat için bir kuruşa tenezzül etmemiş bir adamın vatan sevgisini soracak sorular sorma cesaretini nasıl buluyorlar? Artık bu memlekette birçok şeyin koptuğunu gösterir bu; birçok kurumun, kişinin, sistemin kokuştuğunu gösteriyor. 1 milyon 120 bin oy almış, en yakını 580 bin oy almış, halkın yüzde 56.7 oyuyla seçilmiş bir başkanım ben. Sen bana böyle soru nasıl sorarsın? Türk firması kazanmazsa üzülecek misin gibi resmen itham eden, sanki ben adrese teslim ihale yapıyormuşum gibi bir soru soruyor. Karbon kompozit malzeme diğer elyaflı teknelerde güçlendirici direk olarak kullanılıyor iskelette. Savaş gemileri yapılıyor. Bunların hepsi incelendi, irdelendi.

Bu ürün için son teknolojiyi tercih ettik. Kabahatsa, bunu yaptık. Yerli firmaların alması bizi sevindirir. Bu memleketin çocuğuyuz. Vatanımızı milletimizi, devletimizi sevmeyi kimseye tartıştırmayız. Benim için rahat. Herkesin iğneyi kendisine, çuvaldızı başkasına batırmasını diliyorum. İzmirli hemşerilerimize namusumuzla çalıştığımızı, bize inanmalarını güvenmelerini, inançlarını sürdürmelerini diliyorum” ifadelerini kullandı.

ŞARTNAMEDE DEĞİŞİKLİK YOK

Gemilerin alınması süreci ile ilgili ayrıntılı bilgi veren Başkan Kocaoğlu, “Körfez’e alacağımız gemiler 3-5 senelik cihazlar değildir. En az 30-40 sene kullanılması gerekir. Bugünkü teknolojide körfeze en uygun gemileri belirleyelim diye yola çıktık Portekiz’e gittik. Lizbon’daki ulaşım körfez ulaşımına çok benziyor. Orada incelemelerde bulunduk. En son da kompozit ve katamaran tipi 400–450 kişilik gemileri almanın uygun olduğuna karar verdik. Fizibilite raporunu Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) gönderdik, onaylandı. Biz, bu arada (seçimden önce) bir taraftan Hazine Müsteşarlığı bir taraftan Avrupa yatırım bankalarından kredi aramaya başladık.

İller Bankası’na müracaat ettiğimiz kredinin onayı çıktı. İller Bankası gemilerin türüne bakmadı. Ama DPT inceledi. Biz önce şartnameyi hazırladık, yaklaşık maliyet belirlendi ve 6 Aralık’ta KİK internet sayfasında ihale tarihi duyuruldu. Sonra katılımcı firmalardan yoğun talep geldi. Biz de bu talep doğrultusunda ihale tarihini 20 günü öteleyip 26 Aralık’a kadar uzattık. Ama şartnamede bir değişiklik yok” dedi.

İDO DA DIŞARIDAN ALDI

İhale öncesinde konuyla ilgili taraflarla görüştüğünü ve konunun uzmanlarından bilgi aldığını da anlatan Kocaoğlu, “İzmir Gemi Mühendisleri Odası Başkanı ve Türk Loydu’ndan bir arkadaş geldi. Oturduk arka odada, bu gemilerin neden alınmaması gerektiği konusunda bize ikna edecek bir gerekçe ileri süremediler. Alüminyum olsun, niye? Katamaran olmasın, niye? gibi şeylere takıldım. Bir taraftan onlar söylüyor, ben doğruyu bulmaya çalışıyorum. 300 milyon lira para harcayacağım. Sorumluluğunu en çok duyan adam benim. Yolumuza devam ettik. Herhangi bir sıkıntı yok, görmüyoruz.


Ayrıca şu anda ‘Türk firmaları bu gemiyi yapamaz’ diye bir kural yok. Türk tersaneleri içinde yeterliliği olan birçok firma var. Bunlar da dosya aldılar. Yabancılar da dosya aldılar. Bir gemi ihalesini sadece Türkiye ile sınırlamak gibi lüksümüzün olamayacağını herkes biliyor. Nereden çıktı bu iş, onu da bilmiyorum. Bu iş niye bu hale getirilir, anlamış değilim. Açmaz bir şey var. Bakan Bey haklı olarak ‘yerli olması lazım’ diyor. Bunu gemicilerin birliğindeki konuşmasında söylüyor.

Ben de gitsem aynı şeyi söylerim. Yerli sektörün canlanması için bu ihalenin kullanılması doğrudur. Yerli firma zaten bunu alabilir,çalışabilir; burada başka bir şey var. Bugün örnek gösterilen İstanbul Deniz İşletmeleri’nin (İDO) elinde 52 gemi var, bunun 35’i katamaran ve dışarıdan alınmış. Burada bir anormallik, kötü bir şey yok. Bunun bu şekle sokulması, soru işaretleri doğuracak bir kampanya ve lobi faaliyetleri şekline dönüştürülmesini anlayamıyorum. Ortalık ayağa kalkıyor, şu mudur bu mudur?” diye konuştu.

YÜZDE 5 ETKİSİ YOK

Gemi adamları sendikasının gemiler ‘Türkiye’de yapılabilir’ diye yazılı belgesinin olduğunu ifade eden Başkan Kocaoğlu, “Diyorlar ki, ‘karbon kompozitler üç misli pahalı’. Alüminyuma göre pahalı olabilir. Bu, gemi üç misli pahalı demek değil. Gövdenin makinesi var, donanımı var, elektroniği var. Geminin maliyetinde, fiyatında yüzde 5 etki yapmıyor. Böyle bir şey olamaz. Hücumbotlarda, savaş gemilerinde kullanılan en son teknolojik malzeme bu. Yabancı malzeme değil. Japonya ve Türkiye üretiyor ipliğini. Aksa diye yüzde yüz yerli firmamız üretiyor. Karbon fiberden ipliği Aksa’dan alıp kumaş haline getiren de Metiks diye bir firmamız. Bu da Türk firması. Gövdesi konuysa eğer gövdenin yapıldığı malzeme de Türkiye’de üretiliyor. Bunu yapacak tersaneler de var. Biz alüminyumu tercih etseydik problem olmayacaktı. Böyle şey olur mu? Biz Türkiye’de yapılmayan bir ürün için, Körfez’i temizlemek amacıyla kazıcı gemi ihalesine çıktık. O ihale için de pek çok şey söylendi ama ihaleyi Türk firması aldı” diye konuştu.

SADECE YERLİYE İHALE YAPAMAM

Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Geza Dologh’un ‘Türk firmalarının işçiliği daha ucuzdur’ açıklamasını da gündeme getiren Kocaoğlu, “Ne güzel işte, bunu yapacak Türk firmaları da var. 3- 4 tanesi konsorsiyum kursun, son teknolojiyle gövde üretsinler. Hem para kazansınlar hem de bizim gemi sanayimiz çıtayı yükseltsin. Ama ben, bir iki arkadaşım alüminyum diye tutturduğu için sadece yerli firmalara mı ihale yapsaydım? Bir lobi faaliyeti olarak böyle diyorlarsa, bunun sorumluluğu, vebali bana ait. Katamaran burada kullanılmıyormuş.

İstanbul Boğazı’nda kullanılan katamaran İzmir Körfezi’nde kullanılmaz mı? 13 tane gemi 21 nat. Bunların kullanılacağı nat 15’tir. Körfez için idealdir. Diğer iki tanesi 32 nattır. İki tanesinin alınma gerekçesi de İzmirliler’in ‘ya işte bir vapura binsek Karaburun’a Mordoğan’a, Foça’ya gitsek’ diye her dönemde gündeme gelen istekleri var. Orta ve dış körfezde kullanılmak için alınan gemilerdir. Kışın iç körfezde yazın bu amaçla çalışır diye tercih ettik. Yaptığımız iş budur.

Bunun başkası, gayrısı yoktur. Sanki biz gemi işinden yurt dışındaki gemi firmasına paket ihale yapıyormuşuz gibi bir noktaya getirdiler işi… Bunu bizim yapmayacağımızı dünya alem bilir. Şu ana kadar yaptığımız ihale ve karşılığında ödediğimiz para devam eden işler hariç 4 milyar 750 milyon liralık yatırım yapmış, bu dosyaların hiçbirinde çıt çıkmamış, buluna buluna bir durak ihalesi ile katlı otopark ihalesi bulunmuş bir belediye başkanını, bir bürokrasiyi; gemi firmasına sanki adrese teslim ihale yapıyor gibi Türkiye gündeminde yargılamaya ve lobi faaliyeti yapmaya açık söylüyorum kimsenin hakkı yoktur ve samimi bulmadığımı söylüyorum” diye konuştu.

BELEDİYEYE YENİ BİR OPERASYON BEKLEMİYORUM


Programda operasyon ve son günlerde tartışılan gemi alımı ihalesiyle ilgili soruları yanıtladı. Belediye'ye yeni bir operasyon beklemediğini, ilk iki operasyonda çete suçuna sokulacak bir durum olmadığının görüldüğünü belirten Kocaoğlu, "İddianame hazırlanmak üzere. Bir operasyonla daha bu iş uzayıp giderse, ne suç işlediklerini bilmediğimiz, zaten 7 aydır tutuklu olan çalışma arkadaşlarımın hesabını birilerinin vermesi gerekir" dedi.

"52 VERGİ DENETÇİSİNDEN 8'İ BİLİRKİŞİ"

Başkan Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi'ne gönderilen 52 vergi denetçisinden şimdiye kadar tespit ettikleri 8'inin aynı zamanda savcılık tarafından soruşturma konusu olan dosyalarda bilirkişilik görevi yaptığını söyledi. Kocaoğlu, "Bir defa Maliye memurunun bilirkişi olması ne derece doğrudur? Bilirkişilerin bağımsız kişiler olması gerekmez mi? Geleceği, size bağlı olan bir kişiden rapor istemenizin yansızlığı konusunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Diğer bilirkişiler de eğer devlet kurumlarındaki görevlerden atanırsa bilirkişi statüsüne onlar da girmez. Bilirkişilerin tarafsız ve bağımsız olması gerekir" diye konuştu.

"ARKADAŞLARIMIZI TACİZ ETMESİNLER"


Aziz Kocaoğlu, ikinci operasyonda ESHOT üst düzey yönetimi gözaltına alınınınca personele öğlene kadar ESHOT'ta Genel Müdürlük yapacağını, otobüslerin mutlaka çalışması, İzmirliler'in taşınması gerektiğini söylediğini açıkladı. ESHOT durak ihalesinde teknik ekibin gerek savcıya gerek yargıca konuyu detaylı açıklayınca serbest kaldığını belirten Kocaoğlu, "Sayıştay denetçisi de bilirkişi de gelecek. Ama bizim iddiamız bu araştırmayı yaparken arkadaşlarımızı, üst düzey yöneticilerimizi, elemanlarımızı rencide edici hareketlerde bulunmasınlar. Taciz etmesinler. İkincisi, konulardaki izahatı dinlesinler

Bu işin çete ile çuta ile ilgisi olmadığını iddia ediyoruz. Tüm belediyelerde Sayıştay raporları hazırlanır. Bunlara itiraz edilir. İlama bağlananlar ne ise suçuna göre değerlendirilir. O ilamdaki suça göre ne ise ona göre caza verilir. Bu cezalar uyarıdan başlar hapis cezasına kadar gider. Ona kimse birşey demez" dedi.

"ÇETE İLE ALAKASI YOK"

TCK'nın 250'inci maddesindeki çete suçunun, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki iddiaların zerresine, milyonda bir uymadığını belirten Başkan Kocaoğlu, "Benim Büyükşehir Belediye'mde olsa olsa bir usulsüzlük vardır. O da evrak hatasından, zaman darlığından, telaştandır. Bunun olup olmadığını bilmiyoruz. Varsa da çete ile alakası yok. Çete olarak nitelendirilen insanların hangisinden çete olur? Bu arkadaşlar bir çete örgütü kuracak kişiler değil. İddilarda rüşvet, zimmet, başkasına menfaat sağlama var mı? Yok. İhaleye fesat karıştırma var mı? Yok" diye konuştu.

"NİYE TUTUKSUZ YARGILANMIYORLAR?"


Çete kapsamına sokulacak bir noktanın ancak bir iki kişinin birbirini tehdit etme noktasında olabileceğini belirten Kocaoğlu şunları söyledi: "Bu işin de tutuklu arkadaşlarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. İkinci operasyona kadar elimizde emniyetteki ifadeler ve bir de bizden istenen 80'e yakın dosyanın içeriğinden başka bildiğimiz bir şey yoktu. Tüm savunmamızı da buna göre hazırladık.

Şu anda poliste alınan fakat bizim elimizde olmayan ifadeler var. Şimdi bilirkişi raporları açıklandı. Bu sorunun bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Tabii ki, mahkeme devam edecek ama tutukluluk konusunda bu artık cezaya dönüştü. Benim anlayamadığım niye tutuksuz yargılanmıyorlar? Bunun mutlaka cevabının verilmesi gerekir."

Son operasyonun kendisi için bardağı taşıran son damla olduğunu belirten Kocaoğlu şöyle devam etti: "Ben Paris'ten gelirken `Bir şey mi buldular' dedim. Bu kadar adam tutuklanıyor, ESHOT tamamen çöküyor. `Gerçekten bir şey mi var' dedim. Benim bildiğim durak ihalesi, otopark ihalesi. Bunlar açık, işi belli, ucu belli işler. Arkadaşlar ihalelerin ne olduğunu gidip hakime anlattılar. Herkesin bir tahammül sınırı var. Konuşmadıkça, sustukça eksiği, gediği mi var diye düşünülüyor."
Editör: TE Bilişim