Artık Hollywood’a bir rakip var: Camialtı Tersanesi! (II)

Camialtı tersanelerinde 60’lı yıllarda üretilen ilk yerli şilep Abidin Daver, 6595 Dedveyt tonluk. Bunu 1968 yılında Şükrü Okan şilebi izliyor. Bu gemi 12600 dedveyt tonluk. Gölcük tersanesinde de kardeşi yapıldı: Amiral Sadık Altıncan.

Sonrasında ise gemi üretim sağnağı var. Çaldıran, Niğbolu,Preveze, Mohaç, Antalya, Antakya, Artvin, Çine,Çeşme, Söğüt1 kosterleri, 8 tane K sınıfı şilep (Kaş,Kilis, Konya, Kilitbahir, Kayseri bunlardan aklımızda kalabilmiş bazıları), Bandırma, Tekirdağ, Gökçeada ve İskenderun feribotları, Bostancı, Sedefadası ,İnciburnu vapurları ve 2500 tonluk punton…

Haliç tersaneleri 10 Ağustos tarihli özelleştirme kapsamına alınma kararına kadar ayakta kaldı. En son Galatasaray ve Ord.Prof DR Ata Nutku arabalılarının Haliçte yapıldığını anımsıyorum…
Sonrasında oraya-buraya tahsisler, tahsisten vazgeçmeler derken kapatmalar…

Bu kararı alanların tümüne kocaman bir aferin demek gerekiyor. Kendi ticarethaneleri olsaydı bunlar, devrederler miydi acaba?

Bazen yemekler pek bir bereketli olur. Oralarda yeni şirketler kurulur, ortaklıklar oluşturulur, işbirlikleri pekiştirilir. Bunlar iş yemekleridir… Sonuna “bitirme” sözcüğünü takarsanız “iş bitirme” yemeği oluverir.

Türk sinemacılığı açısından bir iş bitirme yemeği de Ankara’da Çankaya’da yenmiş; 6 yüzyıllık tersane kompleksinin bir güzide ünitesi sinema platosu haline getirilme kararı alınmıştır.

Türkiye’de zaping TV kanallarının pıtrak gibi artmasıyla başladı. O kanaldan bu kanala geçmeler hep zaping ürünü oldu.

Yakın bir gelecekte büyük olasılıkla Hollywood’un İstanbul versiyonu Hollyslipway (Camialtı) platosunda yapılmış filmleri herhal izleyeceğiz.

Gemi Mühendisleri Odası’nın e-postama düşen etraflı mesajını okuyunca kendi kendime sordum:

“Marmara Deniziyle birlikte 3.5 yanı denizle kuşatılmış bir coğrafyada toplumumuza adını kazımış gemileri, Haliç tersanelerindeki tezgahları, gemi planlarını, armadorluk malzemelerini barındıran bir denizcilik müzesine ihtiyaç yok mu? İhtiyaç olduğu kesin de, Haliç tersaneleri bu iş için uygun olmaz mı?”

Sonra düşündüm ve kendi kendime hayal kurduğumu anladım. Büyüklerimiz böyle bir ihtiyaç olsaydı bir tersaneyi tarihiyle birlikte bir kalemde silip sinema platosuna dönüştürür müydü?

Demek ki sinema platosuna duyulan ihtiyaç müzeye duyulandan fazlaymış…

Ayrıca deniz kültürü Kültür Bakanlığı indinde sinema kültürü kadar itibarlı değilmiş ki bir tersane Hollywood’a rakip çıkartılıyor. Takipçisi de Kültür ve Turizm Bakanlığı…

Evet şimdi artık merak ediyorum: İlk Camialtı ürünü film ne zaman piyasaya çıkacak ve bu filmin galasını kimler onurlandıracak?

Siz deniz severler Camialtı ürünü filmin galasına katılır mıydınız?

Yanıtlarınızı duyar gibi oluyorum…

Editör: TE Bilişim