10 soruda Türkiye’nin geleceğini etkileyecek  TPA

Günlerdir süren tartışmaların ardından ABD’de başkana ticaret anlaşması için ülkelerle müzakere yürütme konusunda geniş yetkiler tanıyan “Ticareti Geliştirme Yetkisi” (TPA) sonunda yasalaştı.

Amerikan Kongresi’nin Temsilciler Meclisi tarafından kabul edildikten sonra Senato’da da 38’e karşı 60 oyla onaylanan tasarı geçen hafta ABD Başkanı Barack Obama’nın imzalamasıyla resmen yürürlüğe girdi. 6 yıl süresi olan, “Hızlı Yasama Yetkisi” de denilen kanun, ABD ve AB arasında süren serbest ticaret anlaşması müzakareleri nedeniyle Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Yaşanan günlük tartışmaların ötesinde Türkiye’nin gelecekte dünya ticaretinin neresinde yer alacağına dair belirleyici olacak bu önemli gelişmeyi o yüzden Brookings Enstitüsü TÜSİAD kıdemli araştırmacısı Prof. Dr. Kemal Kirişci ile görüştük.

İşte 10 soruda TPA.

1) TPA tam olarak nedir?

- ABD Başkanı’na, üçüncü ülkelerle ticaret anlaşmalarını müzakere edip sonuçlandırma yetkisi veren bir kanun. Bu yetki sayesinde ABD Başkanı, sonuçlandırılan bir ticaret anlaşmasını Kongre’ye sadece onay için sunuyor. Ve Kongre, bu kanun nedeniyle müzakere edilmiş anlaşmanın içeriğinde bir değişiklik yapamadan sadece ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ diyebiliyor.

2) Obama neden kanunun hızla geçmesi için bu kadar bastırdı?

- Çünkü Obama’nın Asya’ya ağırlık verme politikası çerçevesinde Asya ve Pasifik Oyanusu çevresindeki ülkelerle müzakere ettiği Transpasifik Ortaklığı’nın (TPP) sonuçlandırılabilmesi için önemli bir adımdı. Kanun sayesinde şimdi bu ortaklığın müzakerelerinin sene sonuna kadar tamamlanması mümkün oluyor. Zira Amerika’ın müzakere masasındaki pazarlık gücü ve inandırıcılığını artırmış oluyor.

3) TPP neden bu kadar önemli?

- Çünkü anlaşmanın çok önemli bir jeostratejik boyutu var. Bu ortaklık ABD ile birlikte 12 ülkeden oluşuyor ve dünya ticaretinin üçte birini temsil ediyor. Ve üye ülkelere bakarsanız, Avustralya, Yeni Zelanda, Brunei, Kanada, Şili, Peru, Meksika dışındaki ülkeler Çin’in çok yakınındakiler: Japonya, Malezya, Singapur, Vietnam. Bu açıdan önümüzde şöyle bir soru duruyor:

Gelecekte bu bölgenin ticaret kurallarını Çin mi belirleyecek, yoksa bu anlaşmanın sağladığı erişim sayesinde, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ticaretinin kurallarını koyan ABD ve Batı mı?

4) İşin politik kısmı dışında TPP’yle ekonomik olarak nasıl bir sonuç öngörülüyor?

- TPP’nin önemli başka bir boyutu, anlaşma sadece gümrük tarifelerinin indirilmesi ya da sıfıra yaklaştırılmasının ötesinde fikri mülkiyet hakkı, işçi hakları, yüksek çevre koruma kuralları ve ticaretin hizmetler alanına yayılmasını da içeriyor. Anlaşma sonuçlandırıldığı ve taraflarca onaylandığı takdirde de, 2025 yılı itibarıyla taraf ülkelerin ekonomilerini 220 milyar dolar zenginleştireceği hesap ediliyor.

5) TPA için sürenin 6 yıl olması ne anlama geliyor?

- İşin Türkiye’yi ilgilendiren boyutu da bu. Çünkü bu yetki sadece TPP için değil, Obama’nın en az TPP kadar üzerinde durduğu, Avrupa Birliği ile müzakere ettği Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nı (TTIP) da kapsayabilecek. Yani Türkiye’nin de dahil olmak istediği süreç. TPP ve TTIP, dünya ekonomisinin toplam 3’te 2’sini, dünyada yapılan ticaretin yüzde 60’ını kapsıyor. İşin büyüklüğünü buradan da anlayablirsiniz.

6) TTIP’e ne etkisi olacak bu TPA’in?

- Şu anda yürütülmekte olan TTIP müzakereleri üçüncü ülkelere açık değil. Ancak ABD veya AB tarafıyla yakın ticari bağları olan ülkeler, örneğin Meksika, Kanada, İsviçre, Norveç ve tabii Türkiye TTIP’e katılabilmek için hem AB hem de ABD nezdinde girişimlerde bulundular. Bunu neticesinde, TPP’de olduğu gibi TTIP’de de üçüncü ülkelerin bilahare ortaklığa katılma imkanının sağlanması gündeme getirildi. Buna docking (kenetlenme) veya open architecture (üçüncü ülkelerin üyeliğine açık olma) diyorlar.

7) 2017 başında görevi sona erecek Obama’nın döneminde biter mi bu müzakereler?

- TPP muhtemelen bitecek. Ama TTIP müzakerelerinin tamamlanmasının Obama Yönetimi’nin sonrasına kalması bekleniyor. Bu da Türkiye için çok kritik bir sürece işaret ediyor. Neden? Çünkü dış ticaret, son 20 yıl içerisinde Türk ekonomisinde önemli bir yer edindi. 1970’lerin ortasında Türkiye’nin dış ticareti gayrisafi milli hasılasının yüzde 10’u kadarken, bugün aynı oran yüzde 50’ye tekabül ediyor. Ve 1995’te imzalanan Gümrük Birliği neticesinde de 2000’li yılların başı itibarıyla AB, Türk dış ticaretinin neredeyse yüzde 50’sini temsil etmeye başlamış. Ancak Gümrük Birliği standartlarının Türkiye’nin sanayi mamullerini dünya piyasasında cazip kılmasıyla beraber Türkiye’nin 2000’li yıllarda özellikle kendi coğrafyasında bulunan komşu ülkelerle ticareti önemli oranda artınca AB’nin Türk dış tcaretindeki yeri yüzde 50’den yüzde 38’e geriliyor. Fakat Ortadoğu ve Karadeniz’in kuzeyindeki karışıklıklar nedeniyle Türkiye’nin bölgedeki ihracat pazarları hızla daraldı. Ve AB ekonomisi sıkıntıda olduğu halde, Türkiye’nin AB’ye olan ihracatı büyümeye devam etti. İşte biraz da bu gelişmelerden dolayı geçtiğimiz Mayıs ayında AB ile Türkiye, Gümrük Birliği’ni güncellemeye karar verdi.

8) Bunun önemi nedir?

- Eğer AB ve Türkiye, Gümrük Birliği’ni güncellemeyi başarırlarsa, sanayi mamullerinin ötesinde, hizmetler, kamu alımları ve tarımsal ürünler de Gümrük Birliği’ne dahil olacak. Bunun da anlamı, AB ve ABD arasında müzakere edilmekte olan TTIP’in içeriği ve Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği arasında büyük ölçüde bir örtüşme sağlanmış olacak. Ve bu durum, Obama Yönetimi’nin de Kongre’den sağladığı yetkiyle yürüttüğü TTIP müzakerelerinde Türkiye’nin sürece dahil edilme konusuna bakışını müspet etkileyecek. Ya da uzun yıllardır gündemde olan ABD ve Türkiye arasında ikili bir serbest ticaret anlaşmasının TTIP’den bağımsız olarak müzakere edilmesi ihtimalini artıracak.

9) Yönetim hangi ihtimale daha yakın?

Türkiye’yi AB’yle TTIP müzakerelerine dahil etme mi yoksa Türkiye’yle ikili ticaret anlaşması yapma mı? - TTIP’in ABD ve AB arasındaki bir proje olması, ikinci ihtimali daha güçlü kılıyor. Ancak bunun gerçekleşmesi de Türkiye’deki siyasi iç gelişmeler ve Türk ekonomisinin gidişatına bağlı olacaktır. AB ile Gümrük Birliği’ni güncelleştirebilen bir Türkiye’nin ABD’yle bir serbest ticaret anlaşmasını gündeme getirmesi ve müzakereyi başlatmasının önünde pek engel yok. Yeter ki, Türkiye istikrarını korusun, ekonomisi büyümeye devam etsin. Bütün bunların da Amerikan Yönetim’nin elinde bulunduracağı altı yıllık müzakere yetkisini düşünecek olursak Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümünün hemen öncesine kadar tamamlanmış olması lazım.

10) Bu entegrasyon tamamlandığında Türkiye’nin dış ticareti nasıl bir şekil alacak?

- Bunun üç sonucu olacak:

1) Türkiye’nin AB’ye olan mal ve hizmet ihracatı önemli oranda artacak.

2) Özal’dan beri ulaşmakiçin çırpındığımız dünyanın en büyük pazarı olan ABD’ye olan ihracatımızda, yatırımlarımızda artış olacak. Unutmayalım, bugün oranladığımızda 300 milyonluk ABD’ye 6.3 milyar dolarlık mal satıyoruz. Ama serbest ticaret anlaşmamız bulunan 8 milyonluk İsrail’e 3 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz.

3) Nasıl ki, Gümrük Birliği’nin getirdiği standartlar ve rekabet gücü Türkiye’nin AB dışındaki ülkelerle ticaretini artırdıysa, benzer şekilde Türkiye’nin ürettiğ mal ve hizmetlere olan talep yine artacak. Örneğin Hindistan, Malezya, Endonezya, Güney Kore, Avustralya gibi ülkelere ihracatımız yükselecek. Ama bunun yanında Rusya’nın kurmuş olduğu kendi gümrük birliğine üye ülkelere ise ihracatımız zorlaşacak. Çünkü Rusya bu pazarları korumak için yüksek gümrük tarifeleri ve tarife dışı engelller getirecek. Ayrıca iki blok arasında standartlar da farklılaşacak ve bu da ticareti güçleştirecek.

Tolga TANIŞ / WASHINGTON/Hürriyet

 

Editör: TE Bilişim