Sivil Toplum Örgütlerinde Genel Kurul ayları geldi çattı…Özellikle de TMMOB’ye ait odaların arka arkaya yapılan Genel Kurullarında ilginç olaylar yaşanıyor..İyi de oluyor. Bu tür olaylar, tarafların daha bir belirginleşmesine yarar sağlıyor.Tıpkı geçen dö

Sivil Toplum Örgütlerinde Genel Kurul ayları geldi çattı…

Özellikle de TMMOB’ye ait odaların arka arkaya yapılan Genel Kurullarında ilginç olaylar yaşanıyor..

İyi de oluyor. Bu tür olaylar, tarafların daha bir belirginleşmesine yarar sağlıyor.

Tıpkı geçen dönemki YDO Mezunlar Derneği seçimlerindeki gibi…

Katılım beni çok şaşırtmıştı.

Sonrasında işin iç yüzünü anlamıştık…

Tabi işin en hoş tarafı genel kurula otobüslerle üye taşımasıydı.

Yine de bu tür faaliyetlere emeği geçmiş birisi olarak katılımın artmasından duyduğum memnuniyeti söylemek isterim. 

* * * * *
 
Toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir denizcilik sektörünün gelişimi; devlet, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin yapıcı işbirliği ile mümkündür.

Söz konusu tarafların doğrudan katılımları olmaksızın hazırlanacak herhangi bir sektör planının ya da plan uygulamasının başarılı olması mümkün görülmemektedir.

Bunun için örgütlerin dolayısı ile yönetimlerin işleri şudur;

Üyelerin güçlerini birleştirebileceği bir ortam hazırlamak, bir programı hayata geçirmektir.

Örgütsel hedeflere ulaşmak ve katılımı artırmak adına başka ne yapmalıdır?

Birincisi, örgüt içinde birlik duygusunu yakalanmalıdır.

İkincisi, üye tabanıyla örgütün arasındaki mesafenin açılmasının önüne geçip, katılım mekanizmaları yeterince işletilmelidir.

Üçüncüsü, içinde yaşanılan dönemde, dünyanın, ülkemizin, halkımızın, mesleğin ve meslektaşların durumunun çok iyi tahlil edilerek, üyelerin talepleriyle toplumsal taleplerin örtüştürülmesine, buluşturulmasına çalışılmalıdır.

Dördüncüsü, bu taleplerin karşılanmasına yönelik çalışmaların yürütülmesidir.

Örgütlerimizde bir takım etkinlikler yapıyoruz. Bu etkinlikleri de rapor ve sonuç bildirgeleri ile yayınlıyoruz. Ancak yeterli kamuoyu oluşturamıyoruz. Söylediklerimizi üyelerimize bile ulaştıramıyoruz. 

Bunun için, karar alma süreçlerinden, uygulama aşamasına kadar tüm çalışmalarda üyenin katkı ve katılımını sağlayacak bir çalışma tarzı temel alınmalıdır.

Bütün bu çerçeve içerisinde örgütlerimiz kendi birlikteliğini, kendi dayanışmasını artırmak zorundadır. Ama bunu yaparken elbette politikalarını tanımlayacak ve yeni politika açılımlarını sağlayacak teknik çalışmaları yürütmek zorundadırlar.

İşte örgütsel hedeflere ulaşabilmek için öncelikli olarak yapılması gerekenler bunlardır. Aksi takdirde, örgütsel dağınıklılık ve örgüt üye kopukluğunun önüne geçilmesi mümkün değildir.

* * * * *

Denizciler olarak sektörümüze ait demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinde yıllar boyunca ilkelerimizi ortaya koyduk ve hiç ödün vermedik, verilmesine de izin vermedik.

Neydi bu ilkelerimiz;

Tüm örgütlerimiz demokrat ve yurtsever karakterdedir. 

Atatürk ilke ve devrimlerine bağlıdır.

Emekten yana, halktan yanadır.

Irkçılığın ve gericiliğin karşısındadır. Barıştan yanadır.

İnsanlık onurunun korunmasından yanadır.

Örgütsel bağımsızlığını her koşulda korurlar.

Gücünü sadece üyesinden ve bilimsel çalışmalarından alırlar.

Üyesinin ve halkın çıkarlarını korurlar.

Demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleriyle ilkeli ve demokratik işbirliği içerisindedirler.

Bu örgütlerin önemli görevlerinde bulunmuş canlı tanıklar var aramızda.

Geçmiş dönemlerde türlü mücadelelerle birlikte emekten ve halktan yana bir anlayışta olan kaptanlar ve mühendisler, o kendi anlayışları noktasında bu örgütleri bu günlere getirmişler.

Geçmişlerine baktığımızda, arkasında çok sabahlamalar var. Gecelerin çok harcandığı, çok çay, sigara içilen ama arkasında çok üretim olan bir kurumlar olduğunu görüyoruz. Her birimiz bu örgütlere bir damla koyduğumuz için çok büyük övünç duyuyoruz, kıvanç duyuyoruz.

Çünkü bunları biz yarattık, hiç kimseden icazet almadan bu gün bu örgütler neyse onu biz yarattık. Hepimiz..

* * * * *

Şüphesiz, bu gün gelinen noktada örgütlerimiz misyonunun gereğini yerine getirmesi hiçte kolay değildir.

Zira bir tarafta bir takım güçler, siyaseti her daim kendine mal ederken, kitlelere de politikasızlığı önermektedir.

Daha da öteye, politikasızlığa zorlamaktadır.

Yine o güçlerin en büyük korkusu, insanların örgütlenerek karşısına çıkmasıdır. Örgütlü güç en büyük korkusudur. Ama örgütler o güçlerin ilk hedefi değildir.

O bir takım etkin güçlerin hedefi bireydir, ya da insanlardır.

Bireyin iç dünyasını yıkarak, çürüterek hedefe ulaşmak istemektedir, bireyi iç dünyasında yıpratmak istemektedir.

İşte bu noktada biliyordur ki; içinden yıkılmış, çürümüş bireyler, bir araya gelseler de örgüt olamamaktadırlar, örgüt olamıyorlardır.

Bu güçlerin başta sosyal, kültürel alanda olmak üzere, iç dünyamıza yönelik bütün saldırılarını bertraf etmek, bunlara direnmek, bir noktada hem birey olarak, hem de bir örgüt olarak bizlerin görevidir.

Bu noktada tüm örgütlerin, ortak dili oluşturarak net ve güçlü bir şekilde ayakta kalabilmeleri gerekmektedir.

Biraz karanlık bir tablo çizmiş olabilirim. Neden böyle bir tablo çizmek ihtiyacını duydum. Onu da kestiremiyorum. Ama tablo gerçekten karanlık.

Ancak ben içi aydınlık dostlarıma güveniyor ve diyorum ki, aydınlığı içinde taşıyanlar, karanlıkta da yollarını bulurlar.

Sektörümüzdeki oda, vakıf ve derneklerin toplumcu, yurtsever, ulusal bağımsızlıkçı geleneğinin sürmesi, hatta daha da pekiştirilmesi dileğiyle..