Yüreklerimizi serinleten ekim ayının ılık bir gününde Fethiye'nin cennet köşesi Ölüdeniz'i pervane sularımızdaki çalkantılarda bırakıp, tarih ve mitoloji kokan sevimli Gemiler adasına doğru yol alıyoruz. Güneş, ufkun en uç noktasındaki dalgalanan görüntüs

Yüreklerimizi serinleten ekim ayının ılık bir gününde Fethiye'nin cennet köşesi Ölüdeniz'i pervane sularımızdaki çalkantılarda bırakıp, tarih ve mitoloji kokan sevimli Gemiler adasına doğru yol alıyoruz. Güneş, ufkun en uç noktasındaki dalgalanan görüntüsüyle ateşten bir top olmuş, denizle öpüşmenin zevkini çıkarıyor.

Gemiler adası, teknenin pruvasında uzanan eski bir tarihin izleriyle bizleri heyecanlandırıyor.

Üzerindeki yıkık dökük taş evler, asırlık zeytin ağaçları ve makilikler arasında geleceğe karşı direniyor.

Sanki sırlarını saklamak istercesine gözlerden uzak kalmayı tercih etmiş. Binlerce yıl öncesinin esrarengiz yaşamı adanın tepesinden başlayıp, eteklerdeki berrak sulara kadar uzanıyor. Ne deniz ondan sıkılmış ne de ada. Kıyılardaki kayalara oyulmuş taş ocaklardaki ateşin sıcaklığını hisseder gibiyim. Zaman is kokularını yok edememiş. Akşamın karanlığı adanın üstüne çöktüğünde, ellerindeki meşalelerle tepedeki kiliseye doğru sessizce yürüyen, bembeyaz giysileriyle melekleri anımsatan kumral tenli kadınlar, hayal dünyamıza otantik bir duygu tablosu kazandırıyor.

Burada geceler çok geç oluyor. Güneş ufkun derinliklerinde, gökyüzüne takılmış kalmış, batmak bilmiyor. Su da o kadar sakin ve huzurlu ki... Karıncaların dansına hazır. Meltem rüzgarı, tarihin derin anılarına gizlenmiş ve tutulmuş, ıslak ve sıcak bedenleri sarmak için karanlığı bekliyor.

Gücü ve hırsı azalmış olan güney rüzgarları ise dinlenmek istercesine yaslanacak koylar arıyor. Güneş ışıklarının henüz değmediği adanın öteki yüzünde fosfora bürünmüş hücreler, antik balıkçının küreklerinde yakamoz olup, ışıl ışıl parıldayan bir ışık seline dönüşüyor. Böylesine farklı antik duygu yoğunluğu içinde, tarihin gizemli sayfalarında düşsel bir gezinti yaparken, kendimizi binlerce yıl öncesinin ayak izlerinde tanımaya çalışıyoruz. Kimbilir, belki de köklerimizin bir ucu bu şirin mitolojik ruhlu gizemli adada gizlidir.

Posedion ve Zeus, iksirli zevk rüzgarlarını yıl boyunca hep bu adaya armağan eder ve bundan sonsuz mutluluk duyarmış. Taş duvarların yıkıntıları arasında sıkışmış kalmış binlerce yıllık aşkların tarihsel dinletisini, sahile uzanan daracık patika yolda giderken hisseder gibiyim. İçimdeki o inanılmaz moral ve yüksek enerjiyle defalarca adayı dolaşmak istedim. Sahildeki bir filikalık minicik kumsal, kayalar arasında sıkışmış kalmış vaha gibi.

Şafakla birlikte antik adada yaşam yeniden başlıyor. Mavi, berrak ışıl ışıl sularda yüzerken, ada sakinlerince gözetleniyor hissine kapılıyoruz. Gün o kadar çabuk geçiyor ki, zaman kavramı kayboluyor. Geceleri adanın eteklerindeki kayalar üstünde bir kadeh içkiyi yudumlamak bizi oldukça rahatlatıp dinlendiriyor.

Uyumadan güneşin doğuşuna tanıklık etmek istiyoruz. Bütün gece ortadan kaybolup diyar diyar dolaşan güneş, salına salına ortalığa çıkıyor. Herkese ilk ışıklarıyla merhaba deyip, güverte üstündeki çiğ tanelerini uyandırıyor. Zeytin ağaçları arasından süzülen ışıltılar, turkuaz'a bürünmüş sularla buluşuyor.

Mavinin ve yeşilin en çılgın tonları, bütün güzellikleriyle Gemiler adasına yaşam vermeye devam ediyor.