Biliyorsunuz Güzel Türkçemizde konuşur veya yazarken kadın ve erkek ayırımı yapılmaz. Cümle içinde bahse konu kişi için isim belirtilerek kadın ya da erkek olduğunun vurgulanması gerekir ki ortaya çıkabilecek olası hatalar önlensin, kimse kimseye surat as

Biliyorsunuz Güzel Türkçemizde konuşur veya yazarken kadın ve erkek ayırımı yapılmaz. Cümle içinde bahse konu kişi için isim belirtilerek kadın ya da erkek olduğunun vurgulanması gerekir ki ortaya çıkabilecek olası hatalar önlensin, kimse kimseye surat asmasın.

Oysa tıpkı birçok dilde olduğu gibi İngilizce de de bu durum tam tersi olup kadına ya da erkeğe has ekler, sıfatlar ve kişi zamirleri kullanılarak bu ayırım belirtilir.

Tasamız Dilbilgisi dersi vermek değil elbette. Neredeyse hayatım boyunca kaçtığım bu dersin detaylarına girerek ne sizi ne de kendimi bunalıma sokmak niyetinde de değilim. Hatta açıkça gerekmese bu konunun uzağından yakınından geçmeye de niyetim yoktu.

Ancak denizcilik mesleği ile şu ya da bu şekilde ilgili olanlar bilir. Yapılan tüm konuşmalarda gemilerden söz edilirken daima kadın olduğuna dair vurgulamalar yapılır.  Bunu Türkçe de fark etmek mümkün olmasa da İngilizce veya Fransızca kullanılarak yapılan konuşmalarda bu durumun farkına varmak neredeyse kaçınılmazdır.

Kökeni tam bilinmemekle beraber söylenen odur ki; gemilerin birer kadın olarak görülmesi alışkanlığı yüzyıllar evveline, denizci ve savaşçı bir millet olan Vikinglere kadar dayanmaktadır. Elbet Vikingler de bu yakıştırmayı bir takım sebeplere dayanarak yaptılar. Denizcilik literatüründe kimi anonim bir dolu hikaye arasında yer alanlara şöyle bir bakacak olduğumuzda gemilere neden kadın gözüyle bakıldığının esprili bir özetini verebilmek mümkün. İşte size bunlardan birkaç tanesi…

Denizin üzerinde salınarak yüzen bu zarif yaratıklar kadınlara benzer çünkü:

  • Etraflarında daima büyük bir telaş yaşanır.
  • Çevreleri hep onlarla ilgilenen bir dolu erkek tarafından kuşatılmıştır.
  • Her kadın gibi onlarında zarif birer belleri vardır.
  • Onların da tıpkı bir kadın gibi girintileri ve çıkıntıları mevcuttur. 
  • Gemileri güzelleştirmek istediğinizde bu size daima kutular dolusu boyaya mal olur.
  • Sizi yıkacak tek masrafın boya olduğunu düşünürseniz yanılırsınız. .Onların bir de düzenli olarak bakımları yapılmalıdır.
  • Bazı yerlerini açıkça teşhir etseler de kimi yerleri hep gizli kalacaktır.
  • Bir gemi onu idare etmesi için daima deneyimli bir erkeğe ihtiyaç duyar.
  • Yanında yakınında deneyimli bir erkek olmadıkça gemiler hep kontrolsüzdür.
  • Ne zaman limana girse mutlaka toslayacağı bir şamandıra bulacaktır.

Aslında bu maddelerin hepsine verilecek bir güzel cevabımız var! Hani boyasını, süsünü, girintilerini, çıkıntılarını bir kenara koyalım da… Şu son madde özellikle ilgimi çekti. Bildiğiniz üzere trafikte kadın sürücüler şu ya da bu şekilde eleştirilir ve her nedense erkeklerden daha berbat araba kullandıkları düşünülür. Oysa kazaların genel istatistiklerine bakılacak olduğunda büyük bir yüzdesinin erkeklere ait olduğu rahatlıkla görülecektir. 

Bir kadın gözüyle baktığımda hoş bulduğum kısımları onaylasam da yazılan maddelerin tümüne katılmam kesinlikle mümkün değil. Ancak bir denizci olarak daima zarif ve gizemli bulduğum gemilerin dişi özellikleri olduğunun düşünülmesi elimde olmadan hoşuma gider.

Her ne kadar gemilerin kadın, onları idare edenlerin de erkekler oldukları düşünülse de günümüzde artık kadın kaptanlar da gemilerde hüküm sürmeye başladığına göre birçok kural gibi bu tabu da yıkılacağa benzer. Belki de yakında gemilerin ‘Erkek’ olarak adlandırılanları yeni sürümleri bile ortaya çıkabilir. Ne dersiniz?

Sevgiyle kalın.


(Yazarımızın bu yazısı Habertürk Gazetesinde de yayınlanmıştır)