Yeni tersane bölgesinde eski tas eski hamam

İş güvenliği açısından 'Tuzla'ya örnek olma' iddiasıyla kurulan Yalova'da da ölümcül kazalar başlayınca iki müfettiş görevlendirdi. Yalova'da da taşeronluk yaygındı Müfettişler işverenleri uyarırken vahim tabloyu da rapora döktü. Ancak ceza alan yine müfettişler oldu! Kapatılsın denilen tersanede bir işçi ölürken rapor rafa kalkmıştı bile

 

İSTANBUL - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ‘Tuzla’ya örnek oluşturacağı iddiasıyla kurulan Yalova tersanelerini teftiş için Tuzla’da deneyim kazanmış iki müfettişini görevlendirdi. Tuzla’da baş edemedikleri ‘taşeron’ uygulaması, Yalova’da da karşılarına çıkınca müfettişler bayrak açtı.

Elde, iki ölümcül kaza vardı. İşverenlere ‘Neden taşerondan vazgeçmiyorsunuz’ diye sordular. Ardından ‘Taşeron sistemini kaldırın” dediler. Sonra Cemre Tersanesi’nin 14 farklı taşeronla muvaazalı (danışıklı) sözleşme imzaladığını saptayıp SGK ve Maliye’ye, ‘Bu taşeronların sözleşmeleri geçersiz sayılsın’ uyarısında bulundular. Hazırladıkları rapor da farksız değildi: “Asıl iş, yasaya aykırı ve danışıklı bir biçimde, taşerona veriliyor. İşverenler kamusal yükümlülüklerden kaçmak için bildiklerinden vazgeçmiyor. Şu halde, kazalar kaçınılmaz olacaktır.”

Sonuç mu? Ne taşeron şirketlerin sözleşmeleri iptal edildi ne bu raporun gerekleri yerine getirildi. Üstelik iki müfettişe ‘yetkilerini aştıkları’ gerekçesiyle ‘uyarı’ cezası verildi. Fakat haklı çıkan, müfettişler oldu. Onların, ‘Sözleşmelerinin geçersiz sayın’ dediği Cemre’de faaliyet yürüten Fırat Gemi, 26 yaşındaki Sinan Turhan’a tabut oldu. İki hafta sonra da İsmail Çakır, Yalova’nın dördüncü ‘tersane şehidi’ olarak kayıtlara geçti.

Tersaneciliğin yeni adresi

Tuzla’da, iş hacminin büyüdüğü ve işçi ihtiyacının arttığı günlerdi. Tersane sahipleri siparişlere yetişemiyordu. Tuzla’da da tersanesi bulunan 40 civarında işadamı Yalova’nın Altınova ilçesini keşfetti. Tersanecilik sektörünün yeni adresi, Marmara’nın bu yakası olacaktı. 2004’te Yalova Valiliği’ne yapılan toplantıda, ‘Yalova Altınova Tersane Girişimcileri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ kuruldu. 4.5 kilometrelik kıyı sembolik bir miktarla şirketin 39 ortağına bölüştürüldü.

Alanda, üç ayrı büyüklükte 42 tersane yapılacaktı. Vaadler büyüktü: Altınova, Tuzla olmayacak; o tarihlerde art arta ölümcül kazaların yaşandığı Tuzla’ya örnek oluşturacaktı. Taşeron işçiliğin kalkacağı umuluyordu.

Böylece Altınova sahiline dolgu yapılıp üzerinde inşaata başlandı. Kimi tersaneler üretime başlarken, kimileri inşaat halindeydi. İlk kötü haber, 18 Nisan 2008’de, Yaşar- San Tersanesi’nden geldi. Tersanenin inşaatında çalışan 18 yaşındaki Hakan Oğuz adlı işçi yüksekten düşerek öldü.

Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi Selçuk Karamalak, o esnada Tuzla’yı teftişindeydi. Yanına, müfettiş arkadaşı Orhan Bakmaz’ı alarak 4 Temmuz 2008’de bölgeye gitti.

‘Neden taşeronda ısrarcısınız?’

Müfettişler ‘kölelik düzeni’ dedikleri taşeron sistemini kaldırmaya niyetliydiler. Bu amaçla, 17 Temmuz 2008’de işverenlerle toplandılar. Taşeron sisteminin kaldırılması gerektiğini belirtip 4857 sayılı İş Yasası’nda yer verilen ‘esnek çalışma’ türlerini önerdiler. İşverenler, ‘Gündeme alacağız’ dediler. Fakat aradan bir ay geçtiği halde düzenleme yapılmıyordu. İki müfettiş 11 Ağustos’ta şirket ortaklarına şu yazılı soruları yönelttiler: 

* “...Tersanelerin asli işi olan gemi inşaasında teknolojik uzmanlık gerektirmeyen ve yardımcı iş niteliğinde olmayan çelik işleme, kaynak, montaj, taşlama, raspa- boya gibi işler hangi hukuki nedene dayanılarak (asli iş bölünerek) alt işverenlere verilmektedir?”

* “...Hiçbir alt işverenin teknolojik altyapısı, uzmanlık belgesi, bilimsel ve kurumsal standartları bulunmamasına ve 
durumun kendilerine defaatle anlatılmasına rağmen neden alt işveren uygulaması devam ettirilmektedir?”

* “...Esnek çalışma ilişkileri, belirli süreli sözleşmeler ve geçici iş ilişkisi düzenlemeleri... yasada zemini bulunmayan alt işverenlik uygulamasına alternatif olabilecekken neden bu modeller uygulanmamaktadır?”

16 yaşındaki Muharrem...

Gelen yanıtlarda kimi işverenler taşeron uygulamasının yasaya aykırı olmadığını, sürekli elemana ihtiyaç duymadıklarını veya uzmanlık nedeniyle buna başvurduklarını söylüyordu. Yanıtları değerlendiren müfettişler 20 Ağustos’ta işverenlere ‘Yasal Durumun Tebliği’ başlıklı yazıyı gönderdiler. Yazıda, mütemadi (işlenmekte olan) bir suçun görüldüğü belirtilerek ‘Taşeronluğu derhal kaldırın’ denildi. Müfettişlerin ısrarı sonuç verseydi, belki bir ay sonra, 12 Eylül’de, 16 yaşındaki temizlik işçisi Muharrem Ceylan, geminin dış yüzeyini tazyikli suyla temizlerken elektrik çarpması sonucu ölmeyecekti.

Talimat neden uygulanmadı?

Müfettişler incelemelerini tamamlamak üzereyken, Cemre Tersanesi’nde asıl işverenin, sözleşme imzaladığı 14 taşeron arasında muvazaalı (kamusal yükümlülüklerden kaçmak adına düzenlenmiş) sözleşme imzalandığını saptadılar. SGK İl Müdürlüğü ve Maliye’ye yazdıkları yazıda, “Cemre Mühendislik Gemi İnşaat’ın sözleşme imzaladığı 14 alt işverenliğe ait işçiler fiilen asıl işverenliğin işçileridir. Zira alt işverenlerin yaptıkları işler yardımcı iş olmadığı gibi asıl işverenin uzmanlık alınının dışında bulunan işler de değildir” dediler. Diğer saptamalar da şunlardı:

“Alt işveren- üst işveren ilişkisinin, yasal düzenlemeye uygun olmadığı, sadece ekonomik nedenlerle ve yasal düzenlemelerden/yükümlülüklerden kurtulmak amacıyla kurulan bir ilişki olduğu, işçilerin ücret, fazla çalışma ücreti, genel tatil ücreti, yıllık ücretli izin, sigorta, sendikal hak gibi haklarını ihlal ettiği...”

Bu nedenle 14 ayrı taşerona bağlı işçilerin başlangıçtan itibaren asıl işverin işçisi gibi kabul edilmesi ve kadrolu işçilerle aynı haklardan yararlanmaları gerektiği vurgulandı. Aynı şekilde, alt işveren -üst işveren uygulamasının yasalara uygun hale getirilmesi yönünde uyarıldıkları belirtilerek, “Buna göre dosyalarının iptal edilerek, faaliyetlerinin geçersiz sayılması gerekmektedir” denildi. Fakat bu talimat ‘nedense’ uygulanmadı.

İki müfettiş 26 Kasım 2008’de raporlarını bitirip İş Teftiş Kurulu’na teslim etti.  Raporda taşeron sisteminin vahim tablosu anlatıldı. Ancak Ne Cemre’deki 14 taşeronla ilgili talimat ne de teftiş sonucu hazırlanan rapor uygulamaya konuldu. Raporun tek sonucu, iki müfettişe soruşturma açılması oldu. Müfettiş Karamalak ve Bakmaz’a yöneltilen suçlamalar şunlardı:

“Yetkisi dahilinde olmadığı halde, 20 Eylül 2008’de ‘Yasal Durumun Tebliği’ başlıklı ve ‘Taşeron sistemini kaldırın’ denilen yazıyı göndermek; denetim sırasında bir danışmanlık şirketinin yetkililerinin de bulunduğu ortamda işverenlerle görüşerek yanlış anlamalara mahal vermek; ayrı bir yazıya konu olması gerekirken Maliye ve Bayındırlık Bakanlıkları ve Denizcilik Müsteşarlığı ile ilgili tespitlere yer vermek...”

Karamalak ve Bakmaz’a, 10 Aralık 2009’da ‘uyarı’ cezası verildi.

Kapatılsa, Sinan ölmeyecekti

Eli kulağında felaket, çok geçmeden patladı. Müfettişlerin, ‘Sözleşmesini iptal edin’ dediği Cemre’deki 14 taşeron şirketten biri olan Fırat Gemi’de görevli 26 yaşındaki Sinan Turhan, 21 Mart 2010’da, nedeni ‘belirlenemeyen’ biçimde gemi tankına düşerek öldü.
İki hafta sonra da ikinci ölüm haberi geldi. 5 Nisan’da bu kez, Kalkavan Tersanesi’ne bağlı Özefe adlı taşeron firmanın montaj ustası 36 yaşındaki İsmail Çakır, vinçteki hurda kazanının başına düşmesi sonucu öldü. 

Geç kalan soruşturma

Yalova’daki işçi davalarına bakan avukat Belgin Keskin, Ocak 2010’da Karamürsel Savcılığı’na şikâyet dilekçesi verdi. Keskin, dilekçesinde, iki müfettişin yaptığı teftiş ve teftiş sonucu çok sayıda eksiklik saptandığını anımsattı. Eksikliklerin düzeltilmesi amacıyla tersanelere 30 gün süre verildiğini kaydeden Keskin, bu süre sonunda iş müfettişleri tarafından kontrol denetimi yapılması gerekirken, aradan geçen bir yıla rağmen bu işlemin yerine getirilmediğini savundu.
Keskin, “Yasaya aykırı alt işverenlik uygulaması sebebiyle halen Tuzla ve Altınova tersaneler bölgesinde ölümlü ve yaralanmalı iş kazaları devam etmektedir. Denetimler yapılmadığı müddetçe de devam edecektir” dedi; İşçiler Turhan ile Çakır’ın ölümüne denk düşen günlerde Karamürsel Savcılığı, bu dilekçeyi işleme koyup görevsizlik kararıyla Ankara’ya gönderdi. Alınan bilgiye göre savcılık, soruşturma için izin istedi. Çalışma Bakanlığı müfettişleri de ön soruşturmaya başladı. Bu çerçevede, avukat Belgin Keskin ile meslektaşları Gürkan Albayrak ve Sıtkı Çalışkan dinlendi. Bu soruşturmanın halen sürdüğü öğrenildi.
‘Uyarılan’ müfettiş Karamalak, birkaç ay sonra kıdemi nedeniyle  ‘başmüfettişliğe’ yükseltildi.   

Yalova’daki vahim tablo

İki müfettişin İş Teftiş Kurulu’na teslim ettiği raporda, Yalova’nın ‘taşeron bilançosu’ şöyle anlatıldı:

* İşverenliğin asli işlerini kendisinin yapmamasında hiçbir gerek ya da teknolojik ihtiyaç yoktur. Kaldı ki işverenlik zaten tüm teknik altyapıyı kendi sağlamakta ve alt işverenlere teknolojik destek vermektedir. 

Bir gemide kaç işveren var?

* Asıl işveren işçileri ile alt işveren işçileri yan yana kaynak atabildiği gibi usta başı çırak şeklinde de çalışabiliyor. Hatta aynı iş birden çok alt işverene verilerek geminin baş kısmında bir alt işveren, gövde kısmında başka, gövdenin üst kısmında başka, alt kısmında başka bir alt işveren faaliyet gösteriyor. 

* İşçilerin ücret, fazla çalışma ücreti, yıllık izin, hafta tatili, genel tatil, sendikal örgütlenme, iş güvencesi, ihbar ve kıdem tazminatı gibi haklarını kısıtlanmaması gerekir.

Bile bile yasaya aykırılık

* Alt işverenliğin hukuki düzenlemesi ve uygulama şeklinin kanuna aykırı yönleri anlatılmış fakat işverenler bildikleri yöntemden kanuna aykırı da olsa vazgeçmemiştir.

* Alt işverenlere iş verme nedeni olarak ileri sürülen en önemli gerekçe, uzmanlık gerektirdiği iddiasıdır. Bugünkü teknoloji ve alt işverenlerin sahip olduğu yapı itibariyle birkaç iş hariç katılmak mümkün değil. 

* Uzman diye iş verilen işverenlerin hiçbirinde, mühendis ve tekniker gibi ehil vasıfta işçi yoktur. Teknik bilgilere sahip işçiler asıl işverenliklerde istihdam edilmektedir. 

İş kazası kaçınılmaz

* Sektör alt işverenler yığını haline gelecek. 200 ile 300 asıl işveren işçisinin çalıştığı bir işyerinde 20 ile 50 ya da daha fazla alt işveren çalışacak, bunların da işyeri bazında işçi sayısı 1500’lerle ifade edilecektir. İş güvenliğine ilişkin eğitimleri verilmeyen, çoğu ilkokul mezunu işçilerin iş kazası geçirmesi kaçınılmaz.  

* Gemi inşa işi bölünerek, asıl işveren -alt işveren ilişkisi kurulmuştur.  İşverenlikler işlerini birden çok alt işverenliğe gördürerek iş kanunun yüklediği yükümlülüklerden kaçınmaktadır. Asıl işverenlerle alt işverenler arasında imzalanan sözleşmeler bu nedenlerle muvazaalı.

* İşverenliklerin hizmet alım sözleşmesi imzaladığı tüm alt işverenliğe ait işçiler fiilen asıl işverenin işçileridir. Zira, alt işverenlerin  yaptıkları işler, yardımcı iş olmadığı gibi, asıl işverenin uzmanlık alanının dışında bulunan işler de değildir.

Editör: TE Bilişim