Dünyanın son dretnotu 'Yavuz'

Dreadnought tip savaş gemilerinin artık dünyada kalmış en eski örneği Yavuz'du. Yavuz ayni zamanda bu tip gemiler arasında 1960'da hizmet dışı bırakılıncaya kadar 50 yıl gibi faal hizmet vermiş tek savaş gemisi oluyordu.
 
Deniz Kuvvetleri Komutanımız Oramiral Metin Ataç bana emsalsiz bir özenle hazırlanmış bir kitap daha armağan etti. İlk sayfasına bir not düşmüş "Saygıdeğer Büyüğüm Osman Öndeş'e, Sevgili Babanızın ruhu şaholsun"

Babam Gemi Makineleri İşletme Mühendisi ya da onun zamanındaki ifadesiyle Yavuz Zırhlısı'nın son Çarkçıbaşılarından Makine Albay Nurettin Öndeş'ti.

Eserin adı "Türk Tarihinde Yavuz Zırhlısı'nın Rolü". Bu eseri hazırlayan Öğretmen Binbaşı Ersan Baş.

328 sayfa kuşe kâğıda basılmış, karton kapak ve muhafazalı büyük boy tasarlanmış olan bu eser, Yavuz'un başlangıç noktası diyeceğimiz SMS Goeben adıyla Alman Donanmasındaki yıllarından gelerek, hizmet dışı bırakılmasını takiben "Başka alıcıların bulunamaması nedeniyle 25 milyon liraya MKE Kurumu'na satılarak" Cumhurbaşkanı ile yurt gezisine katılan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan'ın bulunamadığı, Donanma Komutanı Koramiral Hilmi Fırat ve Alman Deniz Kuvvetleri Ataşesi Von Rodbertus'un katılımıyla 7 Haziran 1973 tarihinde yapılan son ve hizmetten ayrılış töreninden sonra Gölcük'te Poyraz Rıhtımı'ndan römorkörlerle yedeklenerek İzmit Körfezi'nde Seymen'e götürülmesini ve sadece Yavuz'un sökümü için 6.5 milyon lira masrafla tesis edilen kıyıda yokluğa intikaline dek bu emsalsiz geminin öyküsünü belgeleriyle anlatmaktadır.
 
Yavuz'dan geriye ne kalmış

Yavuz'un sökümüne önce güvertesindeki toplar, bacalar ve bayrak direklerinden başlamışlar. Daha sonra güverte kısmının birinci katının sökümüne geçilmiş.

SAM firmasınca başlanan söküm ve parçalama işlemleri 20 Şubat 1976 tarihinde Doğan firmasınca tamamlanmış. Yavuz Zırhlısı'nın parçalanması sonucunda 5.479.310 kg zırh çeliği, 11.913.940 kg demir çelik, 178.230 kg bakır, 503.630 kg pirinç, 135.410 kg kablo, 177.520 kg ahşap malzeme, 640.070 kg diğer çeşitli metal 1.567.788 kg çöp kalmış!

Çocukluğumun çok önemli yılları İzmit'te ve Gölcük'te geçmiştir. Dedem Ordulu Nazif Ayyıldız İzmir Üssü Bahri Komutanlığı'nda güverte zabiti olarak görevli olduğu yıllarda, babam da Kocatepe, Tınaztepe, Adatepe gibi İtalyan Ansaldo inşa muhriplerden birinde makine zabiti olarak görevli olduğundan dedemin evinde kalırdık.

Gölcük'te Yavuz'un havuzlanması için zamanında Fransız personel adına inşa edilmiş Yeşil Evler denilen kestane ağaçlarından oluşan Rauf Bey İskelesi'ne çok yakın bir ormanlık alanda kurulu evlerden birinde oturduk. Hamidiye, Turgut Reis, Muin-i Zafer'i çok berrak çizgileriyle ve diğer intikal etmiş gambotları da hayal meyal hatırlarım.

Babam, Yavuz'un Çarkçıbaşısı olduğu yıllarda zaten Kavaklı önlerinde mania ağlarının ardında korumaya alınmış yatardı. Zaman zaman kendisiyle Yavuz'a giderdim ve yanıma bir er verirdi. O erle birlikte alt güvertelere, makine ve kazan dairelerine kadar saatleri bulan gezilerimiz olurdu. Yavuz gözümde kocaman bir dünya gibiydi.

Kıdemli subayların salonu hatırladığım kadarıyla kıç tarafta hayli geniş bir alanı kaplardı ve orada bir piyano olduğu aklımda kalmıştır. Bir de her cihazın üzerindeki pirinç levhalar o zaman da dikkatimi çekerdi.

Ailemin üçüncü kuşağı güverte zabiti olarak görev yaptığım yıllarda, Hamidiye diye durmadan böbürlendiğimiz efsanevi bir gemiyi hurdaya verdiklerinde Gölcük'te herkes, tüm aileler Poyraz Rıhtımı'nda toplandık. Düdükler çalıyordu ve hüzün dolu bakışlarla Hamidiye'nin hurdacıya teslimi için son kurbanlık seyrini seyrediyorduk.

Onu satan anlayış, belki de Yavuz'da olduğu gibi "Şu kadar çelik, şu kadar prinç, şu kadar bakır çıktı" diye de yazamayacaktı.

Yunanlılar ise bizim gibi yapmadılar "Averof'u müze gemisi olarak korudular.
 
TCG Yavuz'la son yıllar

Yavuz hayli süre Poyraz'da kıçtankara bağlı yattı. Müze olarak adlandırılıyordu. Bizler de gemilerimiz Poyraz'da bağlı ise artık sıradan hale gelmiş Yavuz'un güvertesinde dolaşır, bu heybetli gemiyi seyretmekten büyük haz duyardık.

Yavuz, 20'nci Yüzyıl muharebe gemileri teknolojisine İngilizler'in HMS Dreadnought adıyla kazandırdıkları yeni bir savaş gemisi dizaynının Alman dizaynerleri elinde geliştirilmiş en mükemmel ve en son örneği idi.

SMS Goeben adıyla 8 Nisan 1909 tarihinde inşası resmileşti. Hamburg'daki Blohm und Voss Tersanesi'nde 28 Ağustos 1909'da omurgası atıldı. 28 Mart 1911'de Alman Donanması'na katıldı. 2 Temmuz 1912'de Osmanlı Donanması'na katılmış gibi görünecek ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderinde derin izler bırakacaktı.

Alman bahriyesinde Moltke sınıfı muharebe kruvazörü olarak geçer. Adı General August Karl Von Goeben'den gelmektedir. Eş geminin adı Moltke olmuştur. SMS Goeben, Osmanlı Donanması'na devredildiğinde adı Yavuz Sultan Selim olarak yenilenmişti. Fakat 1936'de Yavuz olarak değiştirilerek kısaltıldı.

Yavuz'un hurdaya gideceği öğrenildiğinde Federal Almanya Berlin Deniz Müzesi adına Herrn G.Jochmann bu tarihi gemiyi "Berliner Meerskunds Museum" adına satın almak istediklerini Türkiye'nin Bonn Büyükelçiliği'ne bildirdi. Bu yazı resmen Türk Deniz Kuvvetleri'ne iletildiyse de, Yavuz'un 19 milyon liraya MKE'ye satıldığı, bu nedenle feshedilmiş bu gemiyle hiçbir ilişkinin kalmadığı ve oraya müracaat etmesi gerektiği bildirildi.

Dreadnought tip savaş gemilerinin artık dünyada kalmış en eski örneği Yavuz'du. Yavuz ayni zamanda bu tip gemiler arasında 1960'da hizmet dışı bırakılıncaya kadar 50 yıl gibi faal hizmet vermiş tek savaş gemisi oluyordu.

Yavuz'dan sonra verilebilecek örneği ararsak; Iowa sınıf muharebe gemisi örneğin USS New Jersey 21 yıl hizmette kaldı.
 
Benim ilave edeceklerim

Tarihi objelerin antika değeri beni daima cezp etti. Müzeleri gezmekten büyük haz aldım.

İskenderun'a tayin olduğum yıllarda Er Eğitim Alayı'nda üzerinde SMS Goeben kabartması olan kocaman pirinç bir çanı gördüm. Komutanlığa müracaat ederek, bu çanın Yavuz'un ana çanı olduğunu ve yerinin Deniz Müzesi olması gerektiğini arz ettim. Çan halen Beşiktaş'taki Deniz Müzesi'ndedir.

Yazarlık yaşamına olan özlem ile Babıâli Yokuşu'na sığındığım yılların başlarında Hayat Tarih ve Hayat Mecmuaları'nda pek çok makalelerim yayınlandı. Şevket Rado gibi muhteşem bir şahsiyetin eseri olan Hayat Mecmuası'na yine onun önerisi üzerine "Şanlı Yavuz" başlıklı bir anlatım hazırladım. Derginin ortasında karşılıklı iki sayfa halinde neşrettiydi.

Yavuz'un sökülmesi kararı dünya basına yansımış olmalı ki, İngiltere'den "Eski Savaş Gemilerini Koruma Derneği" adına aradılar. Şaşarsınız İstanbul'a geldiler. Neredeyse ağlaşacaklardı. Diyorlardı ki "Yavuz dünyanın en mükemmel dizayn edilmiş, en eski son dretnotudur. Aman sökmeyin. Müze olarak muhafaza edin!"

Benim yapabileceğim onlarla birlikte ağlamak olabilirdi.
 
Deniz müzesi açılacak

Şimdilerde şükrediyorum; Oramiral Metin Ataç gibi, yeni kuşak denizcilerimiz ve tüm ulusumuz artık tarihin maziye ait eserlerin ancak layık olduğu şekilde korunmasıyla değer kazanacağını bilmekteler, sahiplenmekteler ve onun içindir ki Türk Denizciliğine layık bir Deniz Müzesi yeniden inşa edilmektedir. Haziran ayında ise Oramiral Metin Ataç İskenderun'da Deniz Müzesi'ni açacak. Birlikte olmak bana büyük bir gurur verecektir.

Editör: TE Bilişim