Denizcinin Yıpranma Hakkı...
Sanırım haberiniz vardır; milletvekilleri ve basın çalışanları yıpranma haklarını geri aldılar..Basın çalışanlarını tekrar kutluyorum..Hakları olan fiili meslek zam haklarını örgütlü ve kararlı bir şekilde hareket ederek kotardılar.Yasa da yapılan tırpanlamalar sonucu çok eski günlerine olmasa da dünden daha iyi duruma döndüler..
İlk olarak 21 Ocak 2010 tarihinde denizcinin yıpranma hakkının nasıl kaldırıldığını dilim döndüğünce Deniz Haber de soldan sağa sürekli hareket eden köşemde anlatmaya çalıştım.Tekrara girmeyeceğim..Orada yazıyor nasıl kaldırıldığı...Denizcilerin birey olarak tepkilerinin dışında hiç bir kurum , kuruluş, dernek, sendika dan bu yazıya ses gelmedi..Daha sonra 5 Aralık 2011 de kendimce bir yazı daha yazdım..Gene hiçbir tepki gelmedi...Ve en son 25 Mayıs 2012 de “Erol Şenkaya” gemisinin batmasına müteakip “Biz Yıpranmaz Ölürüz” diye üçüncü bir yazıyı daha kaleme aldım ve gene kimseden ses çıkmadı..Aradan 7 ay geçti ve 25 Mayıs 2012 tarihli yazımda sözünü ettiğim şekilde çalışmalarını sürdüren basın çalışanları bu haklarını geri aldılar..
Geçen ay Şile de yaşanan elim hadise hem batan gemide ölen denizcilerin hem de kurtarma yardıma giden ve hayatını kaybeden kardeşlerimizin denizcinin hangi doğa şartları ile mücadele ettiğini ne tehlikeler ile yüzleşmek zorunda kalabileceğini gösteren ve hafızalara çivilenen unutulmayacak bir trajediydi..Bu trajedinin bütün ülkenin gözünün önünde seyretmiş olması denizcinin hayatının acı bir perdesine bütün ülkenin şahit olmasını sağlamış insana "ne yıpranması kardeşim bu insanlar ölümle yatıp ölümle kalkıyorlar" dedirtmiştir...
Bu olay sonrası çıkan sesler ise “kimin kusurlu olduğu çerçevesinde yankılanmış, sorumlu ve kusurlu olan Kaptandır” denmiş ve noktalanmıştır..Depremde ölen arkadaşlarının arkasından yıpranma hakkını en yüksek sesle dillendiren basın çalışanlarının aksine denizciler gene susmaya devam etmişlerdir..
Sevgili arkadaşlarım , ister iktidar ister muhalefetteki partiler aracılığı ile olsun denizci dernekleri , sendikalar, odalar v.s. bir yasa hazırlığı için baş vuruda bulunsa buna hiç kimse itiraz etmez.. Etmez çünkü denizcinin yıprandığını herkes bilir ve kabul eder.. Allah aşkına, denizcinin yıpranması söz konusu olmasa denizciden 2 yılda bir periyodik , 5 yılda bir tepeden tırnağa sağlık raporu istenir mi?
Uzatmadan lafı ;
“Denizci Neden Yıpranır” ı konuşacağımız bir toplantıyı geniş bir katılımla mutlaka yapmamız ve bunu basına etkili bir şekilde aktarmamız gerekiyor..
Yıpranma hakkı için mutlaka imza kampanyası düzenlenmeli..Ve bu imzalar başta iktidar partisi olmak üzere meclis de gurubu bulunan partilere verilmeli..
Denizcinin zor şartlarını anlatan belgeseller düzenlenip kamuoyu bu konuda daha duyarlı hale getirilmeli..
Bu konuda yardımcı olabilecek başta Çalışma Bakanı Binali Yıldırım bey olmak üzere milletvekilleri hatta parti başkanları ziyaret edilmeli..Ve şu soru mutlaka sorulmalı ; ne oldu da 2010 yılına kadar yıpranan denizci yıpranmaz oldu? Hadi biraz mizah yapalım ; denizler göl, gemiler otel, seferler seyahat mi oldu ? Hakikatten ne oldu?
Deryada gecenin gündüzün peşine takıldığı gibi dolaşan , çoluk çocuğundan uzak, karada yaşayanın hayal bile edemeyeceği fırtınalarla boğuşan , çelik tanktan su içip kuru kumanya ile günlerce idare eden, okyanusun bir kıyısında vira bismillah deyip haftalar sonra diğer yakasında funda bismillah diyen, yatağı deniz yorganı gökyüzü olan ve hernasılsa "yıpranmayan" bütün denizcilere Allah selamet versin..
Sevgiler herkese,
eşinin yanında yatan, bayramını seyranı bilen, cumartesi pazar istirahat eden bir devlet memuru ile ayni şartlarla emekli olması hak adalet ve vicdana sığar mı? Şimdi denizcilerin babası sevgili
İsmat Yılmaz hükümet üyesidir. O denizde gördüklerini, yaşadıklarını diğer üyelere anlatsa kim hayır der ki? Yıpranma olduğu kabul edilen diğer meslek kollarını ortaya kouyarak kıyaslandığında denizcilerin çektikleri anlatılsa her üye hemen vicdanından gelen sese uyarak denizcilerin eskiden olduğuı gibi(1953'de kaldırıldı yanılmıyorsam) yıpranmaları kabul edileceğine eminim. Allah yardımcımız olsun.
www.refikakd ogan.com
qte..
Evet, kimdir şu gemiadamı?
Gemide görev yapan ve sefere katılan miçodan kaptana kadar değişik yeterlikteki denizcileri
kapsaya n meslek adamlarının her biridir.
Dünya ticaretinin %92 lik bölümü denizden yapıldığına göre “dünya ticaretini omuzlarında
yürüten insanlardır” gemiadamları. Bunlar gece gündüz demeden, fırtına ve harikeyne
aldırmada n, hele-hele 12 ayın çokluk 11 ayını yurtlarının dışında geçirmeye mahkûm
edilmekle sıla ve yurt özlemi konusunda çelikleşmiş, statik elektriğin durmadan vücudunda
baskı kurduğu “yüzer hapishaneyi” işyeri ve bark edinmiş, seyrek de olsa maruz kaldığı bir
kaza sonrasında mezarı deniz olabilen insanoğulları… Ekonomisine ve insanlığa
yüksünmed en hizmet etmeyi kendisine ülkü edinmiş kişiler. Hem de yükün temizini
tehlikelis inden ayırt etmeden alıcısına ulaştıran…
Am a ne yazık ki bu toplumda onların kıymetini anlayan politikacı pek yok. Ekonominin
kaptanı olduğunu söyleyen kimseler kaptanın da bir denizci olduğunu hemen unutuveriyorlar.
Bö yle bir kararı gemiadamları hiç hak ettiler mi? Sanmıyorum. İçlerine sindirebilecekler mi?
Çok ama çok zor. Onlar sindirseler de biz gemiadamları pek kolay sindiremeyeceğiz.
Ö yle anlaşılıyor ki yıpranma payını gemiadamlarından esirgeyecek zihniyet Türkiye’nin
ü çbuçuk yanının denizlerle kuşatılmış olduğunu unutuyor.
Aklıma İngiltere’ye ihtisas eğitimi için gittiğim ilk gün beni T.C Londra Büyükelçiliğine
göt üren taksi şoförünün bileğimi kavrayıp öpmesi ve bana dedikleri geldi. Taksi şoförü
demişti ki: Benim etimi, yumurtamı, buğdayımı İngiltere’ye getiren siz gemiadamları
milliy etiniz ne olursa olsun bileğiniz öpülmeye layıksınız!
Ankara& #8217;da insanını mutlu etmek için parlamenterlik görevine soyunmuş olduklarına inanmak
istediğimiz politikacıların mantığı İngiliz şoförününki gibi olsa yıpranma payını esirgeyip
ülkemiz dış ticaret yüklerinin %90’dan fazla kısmını gemilerle getirip götüren
gemiadamlar ının boyunlarını hiç bükük bırakırlar mı?
Bu ülkenin neden denizci olamayacağının bence en somut ve devasa göstergesi…
D oğrusu, seçimden seçime seçmenini hatırlayabilen politikacıları ayıplayalım desem ne fark
edecek! İşte yaptıkları da ortada... Demek ki bu yaptıklarını kendilerine hizmet diye
yakıştırabiliy orlar…
Severs eniz bizi severiz sizi…
Prof.Dr Necmettin Akten
unqte...
Kendisini rahmetle anıyoruz. Artık somut birşeyler yapmanın zamanı gelmedi mi??
Saygılarımla .
Ümit EZER
sadece okudum,kulaklarımla duymadım.sonra özel sohbetlerde yakalayabildiğim yetkililere konuyu aktarmaya çalıştım.aldığım cevaplar genelde türk bayraklı gemi zaten kalmadı,boğazda,lima nda vs çalışan kişi ile diğer sektörlerde çalışanlar arasındada bir fark yoktur.hepsi 48 saat üğzerinden çalışır gibi cevaplardır.sosyal medyada böyle bir hareket var ama maalesef destekleyen deniz emekçilerinin sayısı mikro düzeyde kaldı.sendikadan bahsetmeye gerek yok.sadece şu yeterlidir.
örgütlü olduğu işyerlerine gerekli olan STCW sertifiları konusundaki tavrı ve daha sonra cemalettin şevli imzasıyla yayınlanan genelgede tanker sertifiları hariç tutlmuştur..çünkü sendikanın örgütlü olduğu işyerlerinde (kıyı emniyet-ıdo ve şehir hatları) bu sertifikaya ihtiyaç yok.
bundan dolayı sendikadan pek bir şey beklemediğimizi biliyoruz.umarım bu yazıyı okurlarda bir girişim başlatırlar.