Dünyanın hızla kalabalıklaştığı, birbirine yaklaştığı, mecazen dünyanın giderek düzleştiği bir yüzyılda gelecek kuşakların yaşama daha güçlü sarılabilmesi , entegre olabilmesi ve refah düzeyinin bireysel mutluluğa dönüşebilmesi kişinin üretime dönük ticar

Dünyanın hızla kalabalıklaştığı, birbirine yaklaştığı, mecazen dünyanın giderek düzleştiği bir yüzyılda gelecek kuşakların yaşama daha güçlü sarılabilmesi , entegre olabilmesi ve refah düzeyinin bireysel mutluluğa dönüşebilmesi kişinin üretime dönük ticari geçerliği olan alanlarda meslek sahibi olabilmesinden geçmektedir..

Baş döndürücü süratle değişen üretim ilişkilerinin anası olan küreselleşme denilen gerçek yeni paylaşım düzeninde eğitimde ki gereksinimleri ve çeşitliliği de sil baştan düzenlemektedir...Bu yeni oluşumun içinde görünen tablo iyi eğitimli, üretken ve ticari değeri olan meslek sahibi insanların yakın vadede yer kürenin bir çok yerinde iş olanağına kavuşacak olmalarıdır..Nedeni de çok basit. Birincisi, yaşlanmakta olan endüstrileşmiş ülkelerin nüfusları, ikincisi de küreselleşmenin son tahlilde emeğin serbest dolaşımına aynen sermaye ve bilgiye yaptığını uygulayacak olmasıdır..Yani ticari değeri olan, üretime katkısı olabilecek her türlü emeğe gelişmiş ülkeler yakın gelecekte sınırlarını tamamen açacaklardır..İyi eğitilmiş, İngilizce lisanı gereğince kullanabilen denizciler için ise bu gerçek hiç tartışmasız böyle olacaktır..

Şu an da Denizcilik Meslek Liselerinin elinden ehliyet haklarının alınacağı meslek liselerini bitiren gençlerin düz lise bitiren gençlerden bir farkının olmayacağı konuşuluyor, yazılıyor, tartışılıyor..Buna neden olarak da Manila da ki konvansiyonda alınan kararlar gösteriliyor..Bu kararların özellikle güvenlik ile olan tarafını biraz biliyorum ama direk meslek liselerini ilgilendiren yanı nedir bilmiyorum ? Yalnız ülke olarak tarafız ve imzaladık. ..Dolayısı ile bu kararlar her neyse anayasamıza göre  iç hukukta doğrudan etki doğurabiliyor..Yanılıyorsam hukukçu arkadaşlarımız düzeltebilirler....Ama bu kararlar denizcilik sektörü ve ülkemiz için hayırlı olur mu , yeni dünya düzeninin ülkemiz bağlamında gereksinimlerine uygun düşer mi onda o kadar emin değilim doğrusu..

Daha önceki yazılarımda ,öncelikle var olan okulların eğitim imkanlarının arttırılması, bu okulların her türlü sorunun çözülmesine müteakip eğer imkan ve ihtiyaç varsa yeni okulların açılmasına yönelmesi gerektiğini kaleme aldığımda eleştirildim..Plansız programsız okul açılmasının hem daha pahalı olacağını hem de faydalı olamayacağını söyledik neredeyse azar işittik..Var olan okulların eğitim ve öğretim imkanlarını arttırmamız ve bunu yaparken öğrenci sayısını da makul şekilde çoğaltmamız gerekir dedik yeni açılan okulları istemiyor olduk..Denizcilik konusunda eğitim verecek insan sayısının azlığından söz edip YDO/Denizcilik Fakültesi mezunlarına çok iş düşüyor dedik okulcu olduk..Bir merkez kurulsun denizcilik eğitiminin sıkıntıları burada tartışılsın ve çözüm bulunmaya çalışılsın elinde olan olmayana versin dedik tek bir kelime dahi destek görmedik..Ve şimdi meslek liseleri mezunlarının var olan ehliyet hakkı aman geri alınmasın noktasına geldik.Kayıkçı kavgasının sonunda kürekleri kaybettiğimiz yer olmaz bu mevki inşallah..

Ne diyor müsteşarlık? Denizcilik konusunda gereği gibi eğitim verecek kadroların olmadığını ve söz konu ehliyetler ne ise o ehliyetlere sahip olacak düzeyde eğitimin meslek liselerinde verilmediğini belirtiyor..Buna cevap verebiliyor muyuz ? Hayır böyle değildir diyebiliyor muyuz ? Derler ya Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi.. Denizcilik Yüksek okulları, Denizcilik Fakültelerinde de aynı sorunla karşılaşırsak kimse şaşırmasın..

Denizcilik meslek liselerinin mutlaka ve mutlaka olması gerektiğini söyleyen biri olarak okul enflasyonun da maalesef herkese zarar verdiğini açıkça belirtmek istiyorum..Bundan sonra yapılacak olan öncelikli şey şu ana kadar açılmış olan okullarımızda eğitim kalitesini arttırmanın yollarını araştırmak ve mutlaka bunun yolunu bulmak olmalıdır..Her bir okulumuz Türk denizcisinin kalitesine yaraşır eğitim olanaklarına kavuşmalıdır..Meslek liselerine verilen ehliyet haklarını geri almak “otoritenin elini bağlayan zorunluluktan kaynaklanmıyorsa” tekrar düşünülmelidir. Böyle bir mağduriyeti ortadan kaldıracak her imkan zorlanmalıdır..
 
Ben denizcilikte eğitim sorununa çok kabaca değinebiliyorum...Sadece duyarlılığımdır beni yazdıran bu konuda..Eğitim eğitimcilerin işidir..Her hangi bir okulun yapılmasına, açılmasına karar vermeden bu işi akademik kariyeri olan özellikle denizcilik eğitimi ile ilgili tecrübesi olan hocalarımız ile enine boyuna tartışmamız gerekiyor..Denizcilik eğitimine yıllarını vermiş Profesör unvanına sahip hocalarımız var..Dekanlarımız var. Gene yıllarını eğitime adamış kitaplar yazmış denizci ağabeylerimiz var..Bugün bürokraside bilgi ve tecrübesi dünya çapında olan arkadaşlarımız var..Bütün bunlar nasıl bir lüks dür bilemezsiniz.. Aklımıza gelenleri sorarız gelmeyenleri onlar bize söylerler zaten..O noktadan da sonra da nasıl hareket edilecekse edilir. Bunu yapanlarımız oldu ve o okullar laiki ile eğitimlerine devam ediyorlar...

Karada iş imkanı arayan bir çok değerli, iyi yetişmiş genç denizci arkadaşımız var..Bu arkadaşlarımız gerekli eğitimden geçirildikten sonra eğitmen olarak, öğretim görevlisi olarak istihdam edilemez mi ? Bu konuda maddi yanı da özendirici bir düzenleme devletin ilgili kurumları ile birlikte yapılamaz mı ? Şu an da var olan okullarımızda ki (meslek liseleri, yüksek okullar, fakülteler) öğrenci sayısı, imkanları, öğretim görevli sayısı, başkaca eksik ne varsa belirlenip bundan sonra ki aşamalar için ortak bir aklı oluşturulup bir yol haritası çizilemez mi ?

Ne olursa olsun hali hazırda açılmış okullarımızı mutlaka donanımlı hale getirmeliyiz..Onları kaybetmek büyük bir trajedi ve hepimiz için ayıp olacaktır..

Üç tarafı denizlerle çevrili diye anlattığımız ülkemizde lise eğitimi almış donanımlı, lisanı da olan denizci kardeşlerimizin de istihdam edileceği alanlar olup bu arkadaşlarımıza mutlaka ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim..Bu gerçeğe sırtımızı dönmek çok büyük yanlış olacaktır...

Bir şeyi yok etmek çok kolaydır malumunuz..Asıl olan yapmak, yeşertmek ve yaşatmaktır..Bu hem ilişkiler boyutun da hem de yaşamın diğer bütün kesitinde böyledir..Biz başlangıcı yapıyoruz ama iş yeşertmek ve yaşatmaya gelince sınıfta mı kalıyoruz acaba?..Nedeni de ben yaptım oldu anlayışından mı kaynaklanıyor ?.

Ben bürokraside çalışan arkadaşlarımız arasında bağcıyı dövecek tek bir kimsenin olduğuna inanmıyorum..Hepsi üzüm yemek isteyen kişiler..

Sevgili Barbaroslar, bu yazımı okuyup, bana kızan kızmayan herkese biraz da haddimi aşıp; “ben yaptım oldular ı aşıp biz yaptıklar a” erişmemiz lazım artık diyorum..Eğitim konusunda hazine kadar değerli akademik kariyerinin en uç noktasına gelmiş hocalarımızın, değerli bürokrat arkadaşlarımızın, bu işe emek vermiş kitapları basılmış denizci ağabeylerimizin içinde bulunduğu bir konsorsiyum u  var kabul edip bundan sonra ki adımlarımızda onlara da danışsak yanlış mı olur ?.Dahiler bile akşam yatıp sabah kalktıklarında bir şey bulmazlar..Önceden oluşturulmuş bir çok aklın emek süzgecinden geçmiş bilimsel gelişmelerin üzerinde yükselir onların da akılı.. Ortak akıl en faydalı ve üretken olan akıl dır..Sanırım biz ne çekiyorsak onun yokluğundan çekiyoruz..

Sevgiler herkese

Kemal Murat Güler