Deniz ve kumdan en etkili yararlanma rehberi

Gerçekten çok şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz. Şahane denizlerimiz, plajlarımız var. Üstelik tam da yararlanma zamanı. Erenköy Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi uzmanlarından Dr. Fırat Satak, deniz, kum ve güneşten en etkili yararlanmanın yollarını anlattı.

DENİZ TERAPİSİ

Denizin tıbbi kullanımının bilimsel adı ‘talassoterapi’. Deniz suyu başta sodyum klorür (tuz) olmak üzere birçok miner bakımından zengin. Isıtılarak kaplıca tedavisinde olduğu gibi kür halinde kullanılabiliyor. Yüzme ise egzersiz amaçlı yapıldığında omurga için çok faydalı. Gelişme çağındaki çocukların uygun bir fizik yapıya sahip olması için en sık önerdiğimiz egzersiz yüzme. Ayrıca sıcak kum ve deniz çamurları da tedavide kullanılıyor. Alglerden zengin deniz çamurları kozmetik amaçlı kullanım alanı bulabildiği gibi ısıtılarak kas ve eklem hastalıklarının tedavisinde de kullanmak mümkün.

D VİTAMİNİ BİR HORMON

Ülkemiz güneş açısından çok şanslı. Kuzeydeki ülkeler yıl boyunca daha sınırlı gün ışığı alırken, ekvatora yaklaştıkça yeryüzüne düşen güneş ışınlarının şiddeti artıyor ve uzun süre maruziyette istenmeyen etkiler ortaya çıkıyor. Güneş kaynaklı ultraviyole cilde hızlı yaşlanmadan kanser hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede zararlı olabiliyor. Güneş, enerjisiyle bize hayat verirken, D vitamini sentezini uyarıyor. D vitamini cildimizde kolesterolden sentezleniyor ve sindirimle aldığımız kalsiyumun ve diğer minerallerin barsaklardan emilerek kana karışmasını sağlıyor. Her yaşta kemik sağlığı için çok önemli bir hormon.

DİREKT IŞINLARA DİKKAT

Deniz ve güneşten faydalanırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği ve ultraviyolenin en yoğun olduğu saatlerde (10.00-16.00) güneşten uzak durmak. Güneşe çıkmak zorunda kalınırsa şapka, UV filtreli güneş kremleri veya sık dokulu kumaştan imal edilmiş kıyafetler tercih edilmeli. Ayrıca unutulmamalıdır ki direkt güneş ışığı olmasa bile beton zeminden veya su yüzeyinden ultraviyole yansıyarak cildi etkileyebilir. Günlük D vitamini ihtiyacını karşılamak için güneş tepeye çıkmadan, günde 15 dakika, koruyucu sürmeden güneşlenmek yeterli.

UZAK DURULMASI GEREKENLER

Vücutta yangı (enflamasyon) oluşturan enfeksiyon hastalıkları, malign (kanser) hastalıklar, iltihaplı romatizmal hastalıklarını alevlenme dönemlerinde güneşten uzak durulmalı. Ayrıca açık tenliler ultraviyolenin zararlı etkilerine karşı, koyu ten renkli insanlardan daha fazla hassaslar.

BUNLARI UNUTMAYIN

 Deniz ve kumun ayağına gitmişken, uygun saatlerde bol bol yüzün. 

Kumda yürüyün. Kalça ve bacak kaslarınızla, ayaklarınız için şahane bir egzersiz yapmış olursunuz.

Deniz banyosu sadece omurgayı değil, kas sistemini de güçlendiriyor ve koruyor. Kasları gevşetiyor. Gevşemek, stresten sıyrılmak demek!

 Dalgaların sesini dinleyerek, ruhunuzu dinlendirin.

SPA’LARI ATLAMAYIN

Pek çok tatil otelinde SPA bulunuyor. Dr. Satak, “SPA’lar, havuz, masaj, sauna ve spor salonu konseptinden sıyrılıp ‘wellness’ yani ‘sağlıklı yaşam’ ortamları haline gelmeli. Ülkemizde hem termomineralli su (kaplıca) hem deniz, hem de ormanın birlikte olduğu bölgeler var. Bu gibi yerler değerlendirilmeli ve sağlık turizmi açısından desteklenerek öne çıkarılmalı” diyor. 
Wellness; hayatın, ruhen ve fiziki olarak sağlık açısından zenginleştirilmesini ifade ediyor. Hastaların iyileşmesi, sağlıklı olanların da sağlığının korunması amaçlanıyor. Bir wellnes ortamında termomineralli su banyoları, tıbbi çamur tedavisi, masaj, denizde yüzme, orman yürüyüşleri, diyet programı, sağlık eğitim konukları bir sonraki ziyaretlerine kadar zinde tutabilir. Dr. Satak, “Bu imkânlara sahip tesislerde yapılacak tatiller, hastaneye başvurma ve ilaç kullanma ihtiyaçlarını geciktirebilir” diyor.

NEDEN HER FIRSATTA DOĞAYA KAÇIYORUZ?

Hızlı sanayileşme ve şehirleşme, insanları doğadan ve doğal olandan uzaklaştırdı. İnsanın bu tür değişikliklere genetik açıdan adapte olması ise daha uzun zaman alıyor. Dr. Satak, “Akciğerlerimiz kirli havaya, mide ve bağırsaklarımız hazır gıdalara, eklemlerimiz hareketsiz bir yaşama uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Her fırsatta şehirden kaçma isteğimiz, huzuru doğada bulma nedenimiz ormanda yaşayan, topladığı meyveyi, avladığı hayvanı yiyen insanla aynı genetik yapıya sahip olmamız” diyor.

 

Editör: TE Bilişim