Denizde yaşamak aslında birçok kişinin hayali. Tabii bu hayalin peşinden gitmek, evinizin konforundan vazgeçmek anlamına geliyor. Fakat Danimarka’da geliştirilen bir sistem ile artık hem denizlerde yaşamanın zevkine varabilir, hem de evinizde olmanın konforunu yaşayabilirsiniz. Zaten suda yüzen ev Aquadomi’yi üreten firma da bu evin en önemli özelliğinin, denizde olmanın sağladığı hareketlilik ve ferahlık ile evde olmanın rahatlığını birleştirmesi olduğunu söylüyor.

Aquadomi yüzebilmesi için özel, hafif malzemelerden üretiliyor. Bir başka önemli özelliği ise evinizi sizin tasarlıyor olmanız. Tasarım derken sadece duvarların ne renk olacağı veya mobilya gibi detayları değil; mutfak, banyo ve salonun yerine bile sizin karar vermeniz kastediliyor. Ev, farklı modüllerin bir araya getirilmesinden oluştuğu için, odaları da isteğinize göre ekleyip, çıkartabiliyorsunuz. Renk ve malzeme seçiminde, sabit evler için var olan çeşitlilik, burada da mevcut. Önümüzdeki aylarda yüzen evleri Türkiye’de de bulmak mümkün olacak. Fakat yüzen evinizde yaşamaya başlamanız için çözmeniz gereken bir sorun var; bürokratik engelleri aşıp bu evi sahile kuracak izni koparmak.

çıkmış. Amaç suya yakın, ev konforunda yaşanabilir mekanlar oluşturmak. Hem bir kır evinde yaşıyormuş gibi doğaya yakın olmak, hem de şehrin kültürel hayatından uzak kalmamak için tasarlanmış bir çözüm.

Özellikle endüstriyel açıdan gelişmiş liman şehirlerinde, doğayla içiçe yaşamanın bir yolu olarak düşünülmüş. Şimdiye kadar 30’a yakın ülkede satışa sunuldu yüzen evler. Piyasaya en son çıktığı ülkelerden biri de Türkiye. Yüzen ev bir veya iki katlı olabiliyor. Daha fazla katlarda evin dengede kalmasını sağlamak zor. Tavan yüksekliği ise 4 ile 8 metre arasında değişiyor. Ev 160 metrekare genişliğinde ve 100 ton taşıma kapasitesine sahip bir dubanın üstüne kuruluyor. Dengede kalmasını da bu duba sağlıyor. Aquadomi’ler sadece ev olarak değil restoran ve cafe olarak da dizayn edilebiliyor.

ÇOCUKLAR GELDİKÇE YENİ ODA EKLEYİN

Aquadomi’nin en önemli özelliklerinden biri tasarımını sizin yapabilmeniz. Hangi odanın nerede olacağına, mutfağı, banyoyu nasıl konumlandıracağınıza siz karar veriyorsunuz. Yani gerçek anlamda hayal ettiğiniz evi tasarlamak mümkün. Sonuçta sadece size özel, başka benzeri olmayan bir ev sahibi oluyorsunuz. Yüzen evin sabit bir temeli olmaması da yapabileceklerinizin sınırını genişletiyor.

Tasarımda sağlanan bu esneklik eve taşındıktan sonra da devam ediyor. Ailenizin koşulları değiştikçe, evinizi de değiştirme imkanınız var. Mesela ailenize bir bebek katılıyorsa kolaylıkla yeni bir modül, yani yeni bir oda ekleyebilirsiniz. Tam tersi, yuvadan uçmak üzere olan gençler varsa evde, odaları çıkartarak evinizi küçültebilirsiniz. Ya da genç odasını ana evden ayırarak, size yakın bir yerde, çocuğunuzun ileride yaşacağı yeni bir evin temelini atmış olursunuz.

ALTYAPISININ SABİT EVDEN FARKI YOK

Suyun üstünde yüzen bir evde oturmak fikri, insanın aklına direkt alt yapı ve ısınma sorunlarını getiriyor. Denizin ortasında, hele ki kış günlerinde yeteri kadar ısınamamak hayatı çekilmez yapabilir. Bunu engellemek için yüzen evlerin ısı yalıtımının iyi olmasına çok dikkat edilmiş. Bu konudaki en son standartlar uygulanmış. Ayrıca iç hacimden kazanmak için, yerden ısıtma sistemi kullanılmış. Camlar ise mümkün olduğu kadar geniş tutuluyor ki, güneş enerjisinden yararlanılabilinsin. Isınmada elektrik, doğal gaz, sıcak hava pompası veya merkezi pompa gibi sabit evlerde kullanılan sistemlerden herhangi birini kullanabilirsiniz. Hatta salona odun sobası kurmak bile mümkün. Su, kanalizasyon, telefon ve internet için de şehrin genel altyapısına bağlanıyorsunuz. Yani sabit temelli bir ev ile aynı alt yapı imkanlarına sahip oluyorsunuz.

AQUADOMİ EVLERİNİ TÜRKİYE’YE GETİREN İLHAN BELEK

İzin almak sizden ev bizden

Aquadomi evlerini Türkiye’ye İlhan Belek(35) getiriyor. Danimarka’nın üçüncü büyük şehri Odense’de restoran işleten Belek, Aqudomi’lerin Türkiye’de Egeve Akdeniz başta olmak üzere tüm sahil bölgelerinde kullanılabileceğini düşünüyor. Hem yazlık, hem kışlık ev olarak. Henüz yüzen evlerin satışı başlamamış. Bugünlerde tanıtım kampanyalarını başlatıp, pazara girmeyi hedefliyorlar. Fakat tek sorun bu evler için gerekli izinleri almak. Belek , bu konuda zorluklar olabileceğinin altını çiziyor ve izin almak işinden şimdilik evi satın alacak kişinin sorumlu olduğunu belirtiyor. Danimarka’da da yüzen evlerin yapımına ilişkin kurallar sıkıca belirlenmiş durumda. Evlerin dış yüzeyleri ateşe dayanıklı malzemeden yapılmalı, iki ev arasında en az beş metre bulunmalı, denizcilik otoritelerinden suda bulunmaya uygun olduğuna dair izinler alınmalı. Ayrıca her yıl eviniz su üzerindeyken kontrol edilmek zorunda.

Yüzebilsin diye hafif malzemeden yapılıyor

Aquadomi’nin yüzebilmesi için özel malzemeler kullanılıyor. Tabanında gemilerin güverte yapımında da kullanılan ahşap tercih ediliyor. Hafifliği ile ön plana çıkan malzemeler Aquadomi’de tercih ediliyor. Sabit evlerin özellikle mutfak ve banyolarında mermerin kullanılması hem temizlik açısından kolaylık, hem de estetik açıdan hoşluk sağlar. Mermer çok ağır bir malzeme olduğu için yüzen evde ondan mahrum kalacağınızı sanmayın. Çünkü sadece İtalya’da imal edilen bir çeşit hafif mermer ile yüzen evinizin duvar ve yerlerini döşeyebilirsiniz. Mermer veya granit yüzeylerin kalınlığı 2 ile 5 milimetre arasında değişiyor. İçine belli bir oranda alüminyum karıştırılarak daha dayanıklı hale getiriliyorlar. Gerek dış cephe, gerekse iç yüzeyler için kullanacağınız malzemelerin farklı renkleri mevcut. Yani kendinizi bu alanda da kısıtlamanıza gerek yok.

AKINTIYA KAPILMAYACAKSINIZ

Yüzen bir evin getireceği en büyük zorluklardan biri de akıntı ile yaşamayı öğrenmek. Aquadomi’de kullanılan özel bir demirleme yöntemiyle evinizin akıntı ile yer değiştirmesi minimuma indirilmiş. Evin üreticileri ekstra sayılabilecek, güçlü akıntılarda bile evin yerinden kıpırdamadığını belirtiyor. Aynı şey rüzgar için de geçerli. Yüzen ev saniyede 30 metreye kadar olan rüzgara karşı emniyetli.

Kaynak:hurriyet

Editör: TE Bilişim