Efsanevi yelkenci Türkiye için yarışacak

İstanbul Yat Kulübü, ünlü yelkenci Karol Jablonski ile anlaşma imzaladı. Jablonski, bu yıl yapılacak Farr 40 yarışlarında Türk ekibinin taktisyeni olarak yarışacak.

Bir ülkede yelkenin spor ya da keyif aracı olarak görülüp görülmediğini anlamak için hafta sonu denize ya da göllere kısa bir göz atmak yeter. Size mutlaka bir fikir verir. Pazar günü atlayın bir vapura Kabataş'tan Ada'ya gidin, bir saati aşkın yolculuk boyunca yelken okullarının dersleri dışında kaç tane yelken açmış tekne göreceksiniz? 10'u geçmez sayıları... Hal böyle olunca uzun yıllar yelken sporuna gönül verenler de uluslararası başarı için bildik bir yolu seçmeye karar verdiler. Türkiye adına yarışacak bol ödüllü, dünyaca ünlü bir ekibi transfer ettiler: Karol Jablonski...

48 yaşındaki Jablonski, İstanbul Yat Kulübü'yle bir anlaşma imzalayarak bu yıl yapılacak Farr 40 yarışlarında Türk ekibinin taktisyeni olarak yarışacak. Jablonski'nin transferi nedeniyle Ataköy Marina'da bir toplantı düzenlendi. Jablonski, bu törende İstanbul Yelken Kulübü'nün 'Zall' adlı teknesinin taktisyeni ve koçu olarak ekibiyle birlikte bir yıllık sözleşmeye imza attı.

TEKNENİN ADI İSTANBUL OLDU

Türkiye adına yarışacak olmasını 'yeni bir yolculuk' olarak nitelendiren Jablonski, 'Bu yolculuk beni çok heyecanlandırıyor. Çok kolay olmayacak. 'Farr 40' bu projenin yalnızca başlangıcı. Daha sonra farklı yarışlarda da yarışacağız. Yelken sporunun Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelere neler kazandırdığını biliyorum. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de de neden olmasın? Ancak bu bir senede olacak iş değil, çaba ve azim göstermek lazım. Bu vizyona sahip kişilerle bunun olmaması için hiçbir neden yok' diye konuştu.

Jablonski, 10 kişilik bir ekiple yarışacak. Ekipte üç Türk, bir Fransız ve altı Polonyalı olacak. Jablonski, taktisyen ve takım koçu, Przemek Tarnacki de navigatör ve takım antrenörü olacak. İstanbul Yat Kulübü Başkanı İsmet Özbakır da teknenin dümeninde görev yapacak. Sümer dilinde 'yol gösteren yıldız' anlamına gelen Zall ekibinde yer alacak üçüncü Türk yarışçı daha sonra belirlenecek. Bu arada ekip yarışlardaki teknenin adının İstanbul olacağını da açıkladı.

Bir Türk teknesi ve ekibinin ilk kez yarışacağı Farr 40, 2011 Avrupa Yelken Şampiyonası, 13 Mayıs-9 Ekim tarihleri arası, İtalya, İspanya ve Türkiye'de koşulacak dört etaptan oluşuyor. Şampiyonanın son etabı, 5-9 Ekim tarihlerinde İstanbul'da koşulacak. Farr 40, dünyada en çok satan tekne kategorisi ve Americas Cup takımlarının yarıştığı klasman niteliği taşıyor. 2007 yılında kurulan İstanbul Yat Kulübü'nün en önemli hedeflerinden biri de Americas Cup'a Türkiye adına katılmak. Bu anlaşma da hedefe giden adımlardan biri...

Ailece yelkenciler

Jablonski, kişisel sitesinde yelkene okul yıllarında Taltach'da başladığını anlatıyor. Küçük yaşlardan itibaren babası, kardeşi ve kuzenleriyle yelken yapmayı öğrendiğini belirten Jablonski, çocukluk yıllarına ait bir anısı da şöyle anlatıyor: Bizim için hayal edilemeyecek bir gölde gidiyorduk, babam kokpitteydi. Karşımıza dev gibi bir buz kütlesi çıktı, bizim hayal edemeyeceğimiz kadar büyük. Babam bir manevra ile kütleden kurtuludu ve bize bakarak gülümseyip her şeyin kontrol altında olduğunu söyledi. 14 yaşımdan bu yana yelken yapıyorum ve bu bana inanılmaz zevk veriyor.

1984'te Almanya'ya giden Jablonski'nin kariyeri kupalarla dolu, 2010 Americas Cup'da ikincilik, 2009'da RC 44 yarışında üçüncülük, Americas Cup Desafio İspanya ekibi Skipper - 2007 Louis Vuitton Serisi üçüncülüğü bazıları...

Ada ya da tekne değil ikisi bir arada 'adatekne'

Bu sayfalarda zaman zaman ilginç tekne tasarımlarına yer veriyoruz. Son dönemde periyodun arttığının farkındayım ancak tasarımcılar boş durmuyor, neredeyse her ay, hatta her hafta ilginç bir tekne tasarımıyla dünya kamuoyunun karşısına çıkıyorlar. Bu hafta birbirinden çok uzak, farklı beğeni ve bütçelere hitap eden iki çılgın tasarımı paylaşmak istiyorum. İlki yüzen bir ada. Bir zamanlar ada almak çok revaçtaydı, sosyetenin farklılaşmak için sıkı takip ettiği bir trenddi. Tekne sanayi ilerledikçe yüzen saraylar modası başladı. Yüz milyon dolarlık motoryatlar birbiri ardına suya inmeye başladı, 'en lüksü, en pahalısı' hangisi sıralamaları yapıldı.

Ama bir İngiliz tasarım şirketi, 'ikisi bir arada' olan ilginç bir öneriyle çıktı jet sosyetenin karşısına: Yüzen bir ada!

Yacht Island Desing adlı şirket 'Streets of Monaco-Monako'nun Sokakları' adını verdiği tekne, ada, yüzen adayı -ne diyeceğimi bilemiyorum- geçen ay tanıttı.

Monaco Prensliğinin yüzer bir kopyası gibi bu yat, içine de Monaco'da ne varsa hepsini koymuşlar. Monte Carlo yarış pisti de dahil buna!

150 metre uzunluğundaki Street of Monaco'da ünlü Monte Carlo Casino, CafŽ de Paris, Hotel de Paris, La Rascasse ve Loews Otel'in, yüzme havuzlarının ve tenis kortlarının minyatür versiyonları var. Yatın iç kısmındaki yaşam alanları Monaco'daki lüks oteller gibi dizayn edilmiş.

İÇİNDE MARİNA BİLE VAR

Monaco'ya benziyor deyince içinde marina olmadan olmaz. Yat sahibin daha küçük bir tekneyle gezmek istediğinde kullanabileceği yatların bağlı olduğu bir platform da mini Monaco'da var. Derbyshire merkezli Yacht Island Design şirketin yöneticisi Rob McPherson 'Monaco Prensliği'ni okyanusa götürebilecek gerçekten eşsiz bir ortam yaratmak istedik' diyor. Resepsiyon, kocaman bir avlu, 456 metrekarelik yatak odası ve 7 adet konut süiti olan teknede 16 kişi konaklayabiliyor. Yat henüz tasarım aşamasında, şirket yetkilileri sipariş olursa üretime  hemen başlayabileceklerini söylüyor. Fiyatı konusunda ise farklı iddialar  var ama ortalama 700 milyon sterlin fiyat biçiliyor. Kim bilir belki de bir oligark ya da petrol zengini sipariş bile vermiş olabilir!

Hem uçuyor, hem yüzüyor hem de çevreci!

Jaron Dickson Monash Üniversitesi'nde okuyan bir genç. Adını geçen hafta katıldığı Avustralya Tasarım Ödülleri 2011 yarışmasıyla öğrendik. Dickson, uçan bir tekne tasarlamış. 36,5 metre uzunluğunda altı kamara ve bir salondan oluşan 'Ekranoyacht' adlı bu çevreci araç, uçmak için hidrojen enerjisi kullanıyor, yüzmek için elektrikli motor. Yat dev camlarla kaplı, bu sayede güneş ışığından daha fazla yararlanıyor ve enerji kullanımını azaltıyor. Yatın yaşanabilirliği ve uçağın etkinliğini birleştirdiğini söyleyen Dickson, aracın 2025 yılında hazır olacağını söylüyor.

Editör: TE Bilişim