İstanbul ,iki kıtanın birleştiği noktada kurulmuş olması hasebiyle tarihi süreç içerisinde  deniz ulaşımı yönünden daha fazla gelişmiş bir şehirdir. Önceleri balıkçı köylerinin bulunduğu Boğaziçi’nde yerleşimin gelişmesi 18. Asırda gerçekleşmiştir. Sonraki asırda ise Boğaz’ın iki yakasında da yerleşim yerleri ve mesire alanları çoğalmıştır. Daha önceleri mevsimlik oturma yeri olan Boğaziçi’nde 1850’li yıllara kadar ulaşım kayıklar vasıtasıyla yapılırdı.

1827’de II. Mahmud devrine gelindiğinde ilk buharlı gemi satın alınır. İlk olarak donanmada kullanılmaya başlanır ve Tersane-i Amire’de gemi inşa çalışmalarına girişilir. Buharlı gemi ile beraber insanlar Boğaz’ı keşfetmeye başlar. Aynı zamanda deniz ulaşımı da sürat kazanır. Ülkede buharlı gemi sayısının artmasıyla beraber yabancı kumpanyalar Türk denizlerinde vapur işletmeye başlarlar. Ancak bu durumdan duyulan rahatsızlık neticesinde 1844’te Fevaid-i Osmaniye Kumpanyası kurularak Tersane-i Amire’ye ait Eser-i Hayr vapuru Boğaziçi’nde işlemeye başlamıştır.

HALK SEFERLERİN YETERSİZLİĞİNDEN ŞİKAYETÇİ

İhtiyacı karşılayamayan vapur seferleri halkın şikayet ettiği bir konu halini almıştır. Halk yine yabancı vapurları tercih etmeye başlayınca hem bu yabancı kumpanyalarla rekabet edebilecek hem de halkın memnuniyetini temin edecek bir Osmanlı deniz şirketinin varlığına olan ihtiyaç iyiden iyiye hissedilir olmuştu. İşte bu noktada Fuat ve Ahmed Cevdet Paşa’lar devreye girdiler. Bursa’da beraber hazırladıkları rapor ile hükümete bir şirket kurulmasının gerekliliği Mustafa Reşid Paşa’nın da desteğiyle iletildi.

 
Şirketi Hayriyenin logosu  

İLK OSMANLI ANONİM ŞİRKETİ

Fuat ve Ahmed Cevdet Paşa’ların hazırladıkları raporda sunulan gerekçeler değerlendirildi ve padişah Abdülmecid Han tarafından da onaylandı. Böylece ilk Osmanlı anonim şirketi olan Şirket-i Hayriye 17 Ocak 1851’de kurulmuş oldu.  Avrupa’da ortaya çıkan anonim şirket olgusundan farklı olan Osmanlı Şirket-i Hayriye’sine bakıldığında şirketin esasen tam bir anonim şirket olduğu söylenemez. Şirket müdürü ve üst düzey yöneticilerin ataması dahi padişah tarafından yapılıyordu.

Şirketin başlangıçtaki masraflarının karşılanması için beheri 3000 kuruştan 2000 adet hisse satışa sunuldu ve bu hisseler Abdülmecid Han, Bezmialem Valide Sultan, Mustafa Reşid Paşa ve bazı devlet adamları tarafından satın alındı. Pek çok kişi bu hisselerden satın alabilmek için sarraflara borçlanmışlardır. Bu bakımdan şirketin sermaye teşekkülü ilgi çekicidir.

 
   

1852’de İngiltere’den ısmarlanan iki vapurun gelmesiyle aynı yıl seferlere başlanır. Şirket-i Hayriye Haliç dışında, Boğaz’ın iki yanında değişik iskeleler arasında yolcu ve yük taşımaya başlar. Şirketin dört iskelesi vardı ve bu iskelelerden Boğazın Anadolu ve Rumeli yakalarına seferler düzenlenirdi. İstanbul halkı bugün olduğu gibi yüzyıllar öncesinde de toplu taşıma araçlarında benzer sıkıntılar yaşamışlardır ve bazı davranış biçimleri 1800’lerde olduğu gibi bugün de aynı şekilde karşımıza çıkmaktadır. 1871’de Basiret’te yayımlanan Ali Efedi’nin şu yazısı ne demek istediğimizi daha açıkça ortaya koyacaktır:

‘ Geçen Salı günü sabahleyin Üsküdar’a gitmek için köprüye inmiş idim. Üsküdar’dan vapur geldi. Malum ya, sabahları Üsküdar’da gelen vapurlar ne kadar kalabalıktır. Bin bir ayak bir ayak üstüne. Vapur daha köprüye yaklaşır iken halk bermutad ayağa kalktılar. Bir dakika sonra çıksalar kıyamet kopar gibi, cümlesi vapurun iskele konulacak mahalline yığıldılar. Gemi yanaşır yanaşmaz bir kısmı çarklar üzerinden bir kısmı kıç küpeştesinden atlamaya başladılar. Vapur bekleyen yolcular da dışarıya hücuma hazırlandılar. Tayfalar ‘ canım oturunuz iskele koyalım’ diye bağırmaktaysa da kim dinler? Her ne hal ise yolcuların ayaklarını kırarcasına iskele sürükleyerek yerine koyabildiler. Halk bunun üzerinden birbirini çiğneyerek kıyıya çıktı.’

 

1856-1895 yılları arasında Şirket-i Hayriye’nin gemi sayısında büyük artışlar gerçekleşirken aynı zamanda her yerleşim yerine de yeni iskeleler inşa edilmeye başlanmıştır. Yine yeni bir uygulama olarak yolcular marka yerine bilet kullanmaya başlamışlardır. Yolcular bilet gişelerinden biletlerini temin ederek vapura binerlerdi. Gemilerin ön tarafları ikinci, arka salonları ise birinci  mevki sayıldığından biletlerde fiyat farkı vardı.

DÜNYANIN İLK ARABA VAPURU: SUHULET

Şirket-i Hayriye Müdürü Hüseyin Haki efendi, Müfettiş İskender Efendi ve Hasköy Fabrikası baş mimarı Mehmet Usta Boğaz’ın iki yakasında araba, at ve askerî ağırlıkların taşınması için bir vapur tipi yarattılar. İki tarafında da kıyıya indirilecek kapakları olan bu vapurda yolculara mahsus oturma yerleri olmadığından gayet geniş olup at ve arabaları rahatça taşıyabilecek durumdaydı. Dünyanın ilk araba vapuru olan Suhulet 1871 yılından itibaren Üsküdar-Kabataş arasında çalışmaya başladı.

ŞİRKET-İ HAYRİYE VAPURLARI SAVAŞTA

93 Harbi, Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Şirket vapurları bir yandan Boğaz’da ulaşımı sağlarken bir yandan da bu savaşlarda asker ve askeri mühimmatı taşıyordu.  93 Harbi sırasında Suhulet Çanakkale’ye gönderilmiş ve burada askeri sevkiyata tayin edilmişti. Aynı şekilde Trablusgarp ve Balkan Savaşları sırasında şirket vapurları hem askeri sevkiyat hem de yaralı askerlerin hastanelere götürülmeleri için kullanılmışlardır. Birinci Dünya savaşı başladığında ise şirket hiçbir ücret talep etmeksizin tüm gemilerini askeri hizmetin emrine sunmuştur.

1852 yılından itibaren İstanbulluların hayatında önemli yeri olan Şirket-i Hayriye çoğu zaman verdiği hizmetten ötürü halkın takdirini kazanmıştır ancak  zaman zaman meydana gelen aksaklıklar ve bazı eksikliklerden ötürü de şiddetle eleştirilen bir işletme olmuştur. Şirket-i Hayriye imtiyaz hakkı bittiğinden 1944 yılında tüm mal varlığını ve filosundaki vapurları Devlet Deniz Yolları Umum Müdürlüğü’ne devretmiştir. Böylece Şirket-i Hayriye 24 Ocak 1945 tarihinde fiilen ortadan kalkmıştır.

KAYNAKÇA:

Murat Koraltürk,Buharlı Vapurlardan Deniz Otobüslerine İstanbul’da Deniz Ulaşımı,Varlık Yayınları, İstanbul,2010

İbrahim Yarış, Karikatürlerle İstanbul’da Toplu Ulaşım,İTO Yayınları, İstanbul,2010

Editör: TE Bilişim