Jeff Hakko, Türkiye'nin ilk özel sualtı müzesini açacak
  
Bir deniz tutkunu olan işadamı Jeff Hakko, 20 yıldır biriktirdiği dalgıç malzemeleri koleksiyonunu İstanbul Beşiktaş'taki Denizcilik Müzesi'nde sergiliyor. Hakko'nun hedefi Türkiye'nin özel ilk sualtı müzesini kurmak.

"Eyvah!, kolyem kayboldu", "Künyem çıkmış", "Yüzüğüm parmağımdan kaymış"... Büyüklerinin bu sözleri, küçük Jeff için aslında mükemmel bir bahaneydi. Bu sayede, zaten büyük keyif aldığı denizin altında daha çok vakit geçirme şansı buluyordu. Birinin ziynet eşyası mı kayboluyor, hooop Jeff denizde!

Dalış tutkusu küçük yaşlarda işte böyle başlayan "dive master" (dalış lideri) brövesi sahibi Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Jeff Hakko, şimdi de bir koleksiyoner olarak karşımıza çıktı. Hakko, 20 yıldan bu yana biriktirdiği dalgıç malzemeleri koleksiyonunu, 17 Haziran'dan itibaren sergilemeye başladı.

Beşiktaş Deniz Müzesi'nde 30 Kasım'a kadar açık kalacak olan "Tarihi Dalgıç Malzemeleri" sergisinde, aralarında 19. yüzyıldan kalma dalgıç başlıklarının da bulunduğu, tulumbadan fenere, telefondan bıçağa kadar 200 civarında parça sergileniyor.

Jeff Hakko'nun, sergi sonrasındaysa koleksiyonunda yer alan eserleri bir kitap olarak basmak ve Türkiye'ye ilk özel sualtı, deniz ve amfora müzesini kazandırmak.

Jeff Hakko, yılbaşında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan gelen teklif üzerine açılan sergisine büyük önem veriyor. Her hafta birkaç saatliğine de olsa sergi salonuna mutlaka uğrayan Hakko, gelen ziyaretçilere koleksiyonunu anlatmaktan da büyük keyif aldığını vurguluyor.
 
Arkadaşları veryansın etti

Gelen ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun öğrenci olduğuna dikkat çeken Hakko, "Bazen Amerikalı ve Japon turist çiftler de geliyor. Gelenler çoğunlukla konuya vakıf, ancak dalış sistemini ve tarihini pek bilmiyorlar. Onlara bu bilgileri aktarmak, bana inanılmaz bir haz veriyor. Öğrendikçe, dalışa ilişkin başka sorular da sormaya başlıyorlar. Tabi bu arada benim kim olduğumu da bilmiyorlar. Sergi alanında bulunan resmimi görünce, 'Aaa bu koleksiyonun sahibi sizsiniz demek' diyorlar" diye anlatıyor.

Ünlü işadamının pek çok arkadaşı ise, sergiden bihaber. Müze önündeki tanıtım afişini görerek Hakko'ya veryansın eden çok olmuş. Hakko, bu durumu şöyle açıklıyor: "Sergiyi açtıktan sonra bir sürü telefon gelmeye başladı, 'Ya sen böyle bir sergi açtın, niye haber vermedin' diye.

Açılış davetini veren Deniz Kuvvetleri Komutanlığı idi ve benim davetli listem de 50 kişilik, sınırlı bir kontenjandan oluşuyordu. Bu nedenle ailemin dışında benimle birlikte sualtı dünyasını paylaşan dalgıç arkadaşlarımı çağırmaya karar verdim. Diğer dostlarıma da mail yoluyla bilgilendirme yapıyorum. Ama Beşiktaş'tan geçip afişleri görenler oldukça, işte böyle serzenişte bulunuyor. İleri bir tarihte tüm yakın çevreme yeni bir davet vermeyi planlıyorum."
 
Özel sualtı müzesi geliyor

Hakko'nun, sergi sonrasında ise iki hedefi daha var. Bunlardan ilki, koleksiyonunu kitaba dönüştürmek. İkincisi ise dünyanın en büyük amfora koleksiyonerlerinden Mustafa Aydemir ile birlikte Türkiye'nin ilk özel sualtı, deniz ve amfora müzesini kurmak. İki yıldır belediyelerle yer tahsisi üzerine, şirketlerle de sponsorluk konusunda görüşmeler yaptıklarını ifade ediyor Hakko. Müze için düşündükleri illerin başında ise İstanbul, İzmir ve Antalya geliyor.

Müze için hem turist çeken hem de denizle bağlantısı olan sahil bölgelerini düşündüklerini anlatan Hakko, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Giresun, Sinop gibi iller de olabilir, tekliflere bağlı. Oralara da küçük birer şube açabiliriz. Önemli olan bilgi ve kültürümüzü paylaşmak. Çünkü bir gün gelecek ve biz de hayatta olmayacağız. Bu parçaları gelecek nesillere aktarabilmek için de müzecilikten daha iyi bir metod yok."
 
 
Taşınma sırasında 4 kilo kaybetti

Jeff Hakko'nun evindeki bir katı tamamen kaplayan koleksiyonu, ağırlıklı olarak dalgıç başlıklarından oluşuyor. Amerika'dan İngiltere'ye, Rusya'dan Kanada'ya kadar pekçok ülkede kullanılan dalgıç başlıkları arasında, aynı zamanda koleksiyonun da en eskisi olan 1870 yapımı Cabirol derin su dalış başlığı da bulunuyor.

Yaklaşık 200 parçadan oluşan koleksiyonda, çok sayıda dalış ayakkabısı, bıçak, fener, tulumba ve dürbünler de mevcut. Malzemelerin sergi amacıyla paketlenmesi sadece iki hafta sürmüş. Koleksiyonun müzede sergiye açılması için geçen süreçte Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ekipleriyle birlikte çalışan Hakko, bu sırada tam 4 kilo kaybederek, 66 kiloya düştüğünü anlatıyor.
 
Eski malzemeyle daldım klostrofobiyi hissettim

Jeff Hakko, geçmişte daha çok deniz kuvvetlerine destek ve ticaret amacıyla kullanılan dalgıç kıyafetlerini test etmek için Londra'daki özel bir şirket nezdinde Thames Nehri'ne dalış gerçekleştirdiğini söylüyor. Eski malzemelerle dalışın, günümüzdeki modern scuba dalışı gibi olmadığını vurgulayan Hakko, başından geçen olayı şöyle anlatıyor: "En azından iki kişiye ihtiyaç duyuyorsun. Çünkü kıyafeti tek başına giymene imkan yok, sizi giydirmeleri gerek.

Ayrıca satıhtan beslemeli daldığınız için size tulumbalar yardımıyla hava ikmali yapmak zorundalar. Malzemeler de çok ağır. Pirinçten yapılan dalgıç başlıkları 20 kilo, ayakkabılar 10 kilo. Neredeyse kendi ağırlığını aşan bir kıyafetle su altına iniyorsun. Ben Thames'te üç metre derinliğe daldım, çok fazla değildi ama inanılmaz bir klostrofobi hissettim. Görüş mesafesi çok kötüydü. Hareket kabiliyeti de çok güç. Bu kadar sene koleksiyon yaptığım için ne külfetler çekildiğini yaşamak istedim. Hakikaten zormuş."
 
Koleksiyon, 300 bin dolara sigortalı

Koleksiyonunun maliyeti konusunda net bir rakam veremeyen Jeff Hakko, bunu sigorta kuruluşuna da bu şekilde söylediğini ifade ediyor. "Koleksiyomun en eski parçası olan derin su dalgıç başlığını 18 yıl önce 5 bin dolara Amerikalı bir koleksiyonerden aldığımı hatırlıyorum" diyen Hakko, "Ancak diğer hepsi için bir maliyet çıkarmam çok zor. Sigorta şirketine de değer veremedim. Genel olarak 300 bin dolara, maliyetinin altında bir sigorta yaptırdık" diyor.
 
 
İş dünyasının kurduğu müzeler
Sakıp Sabancı: Yeniköy'de bulunan müze, Picasso ve Dali başta olmak üzere bir çok büyük sanatçının koleksiyonlarını Türkiye'ye getirip sergiledi.

Rahmi M. Koç Müzesi: Haliç'te Sütlüce yakasında bulunan Türkiye'de ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine yönelik olarak gramafon iğnesinden uçak, otomobil ve denizlatısına kadar bir çok nadide parçayı bünyesinde bulunduruyor.

Rezzan Has Müzesi: Haliç'te Eyüp yakasında bulunan Kadir Has Üniversitesi yerleşkesinde yer alan müze Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin izlerini barından Haliç'i kendisine ana konu olarak belirleyip bu içerikte sergiler hazırlıyor.

Pera Müzesi: İnan ve Suna Kıraç Vakfı tarafından Beyoğlu Tepebaşı'nda kurulan müze'de ağırlıklı olarak özel koleksiyonlar sergilenirken, çeşitli sanat dallarında uluslararası sanatçıların sergilerine de evsahipliği yapıyor.

Editör: TE Bilişim