Tarih kitaplarında yazmadığı bilinen ve Ankara Hükümeti'nin ilk kez tanınacağı olaylar zincirini başlatan ve Alemdar Anlaşması ile başlayarak Ankara Anlaşmasına kadar uzanan bu tarihi olayın konuşulduğu programda Başkent Üniversitesi ATAMER Müdürü Prof. Dr. Mustafa Gündüz, Başkent Üniversitesi ATAMER Dr. Öğretim Üyesi Evrim Şencan Gürtunca ve1955 yılında Alemdar gemisinin kaptanlığını yapmış, ilk ve tek deniz savaşını anlattığı ‘’Alemdar Destanı’’nı yazan Müh. Kapt. Refik Akdoğan katıldı.

''Alemdar'ın hikayesi 100 yıl önce bugün başlıyor!''

Başkent Üniversitesi ATAMER Dr. Öğretim Üyesi Evrim Şencan Gürtunca kendisine Alemdar gemisinden bahseden ve yazdıklarını paylaşan Müh. Kaptan Refik Akdoğan'a ve her konuda yardımları dokunan Başkent Üniversitesi ATAMER Müdürü Prof. Dr. Mustafa Gündüz'e teşekkür etti. Alemdar gemisinin bir arama kurtarma gemisi olduğunu vurgulayan Gürtunca; ''1902 yılında en iyi gemi ödülünü alan 1915 yılında da ismi Alemdar olarak değiştirilen Danimarka yapımı gemi kaçırıldığında İstanbul Boğazı'nda istim tutuyor, yani hazır halde bekletiliyordu. O dönem Rusya ile anlaşma yapılmış ve cephane alınma söz konusu olmasına rağmen bu cephanenin nasıl taşınacağı hakkında bir plan yapılmamıştı. Karadeniz o dönemler Fransız işgalindeydi. Fransızların özellikle Bababurnu'nda bir filosu vardı ve bu filonun görevi herhangi bir hırsızlık veya korsanlık olduğunda bunu tespit etmekti. Bu cephanenin alınabilmesi için Alemdar'ın da Karadeniz’e çekilmesi söz konusu olmuş ve Alemdar’ın Çarkçısı Osman Bey'in Alemdarı kaçırmaya karar vermesiyle yaptığı plan ile 100 yıl önce bu gün hikaye başlamış.'' ifadelerini kullandı.

Tarihçilerin bile kulaktan dolma bildiği tarihi olay: Gazi Alemdar Gemisi

Başkent Üniversitesi ATAMER Müdürü Prof. Dr. Mustafa Gündüz büyük bir heyecan duyduğunu belirterek, ''Tarihçilerin bile kulaktan dolma bildiği bu olayların ortaya çıkarılmasına yardımcı olmak bizim görevimiz. İlk kez duyanların yanısıra bilinen bu vakanın aslında hemen herkes tarafından yeni baştan öğrenilmesi gerekir. Ereğli'de de aslında bu tarihi olayın bir müzesi var. Bu konuda ben de 96 yaşındaki Müh. Kaptan Refik Akdoğan'a ve ATAMER Dr. Öğretim Üyesi Evrim Şencan'a teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet kuruluş sürecine hatıralarımızda yer verip gelecekteki ufuklara güçlü umutlarla bağlanmamız gerekir. Burada, Alemdar vapuru Mustafa Kemal Atatürk'ün izini takip ederek sadece 8 kişinin koca bir kurtarma gemisini kaçırması ve son derece ulvi amaçlara hizmet edebilmek için en zayıf olduğumuz noktayı tamamlamak biçimindeki bir görevle yola çıktığını görüyoruz.'' ifadelerini kullandı.

''Gerçek olduğunu öğrendiğimde hayretler içinde kalmıştım...''

Geçmişte geminin kaptanlığını yapmış Müh. Kaptan Refik Akdoğan gemide göreve başladığında geminin bacasında fark ettiği delikler sonucunda bu olayı ilk kez duyduğunu belirterek; ''2. kaptana bu deliklerin ne olduğunu sorduğumda bana geminin İstiklal Savaş'ına katılmış ve düşmanla savaşmış bu geminin mürettebatının kendini esir alanları esir aldığını söylemişti. Ben de bu hikâyeyi bir kurtarma gemisinin deniz savaşı yapmasına ihtimal vermediğim için inandırıcı bulmamıştım. Bu nedenle üzerine fazla düşünmemiştim. Aradan yıllar geçtikten sonra rahmetli Nurettin Peker Beyin ''Öl, Esir Olma'' kitabını okuduğumda bana anlatılanların gerçek olduğunu anladım. Bu geminin profesyonel bir savaş gemisi tarafından esir alınıp ardından onları esir aldıklarını öğrendiğimde hayretler içerisinde kaldım. Sonrasında öğrendim, Alemdar Kurtarma gemisi ülkenin kurtulmasında çok önemli bir rol oynamış.

''Ülke söz konusu olduğunda Türklerle baş etmek mümkün değil!''

Refik Akdoğan 1. Dünya Savaşı'nın bittiği, Osmanlı'nın yenilgiye uğradığı ve Sevr Anlaşması'nın imzalandığı kötü vaziyetin altını çizerek şöyle devam etti; ''Memleket perişan halde. Bu sırada Alemdar İstanbul'da demirli. Bu esnada tabii ki Kuvayı Milliye harıl harıl çalışıyor, Mustafa Kemal Atatürk Anadolu'ya geçmiş, Erzurum ve Sivas kongrelerini yapmış. Rusya bize cephane vermek istiyor ancak neyle taşınacağı büyük muamma. Alemdar bu iş için çok uygun olduğu için Kuvayı Milliyeciler Alemdar’ın kaçırılmasına karar vermiş. Kaptan çok gönüllü olmasa da 2. Çarkçı ile bir gemici Alemdarı İstanbul'dan Karadeniz Ereğli'sine 24 Ocak 1921 tarihinde kaçırıyor. Alemdar, eksiklerini tamamlayıp Trabzon'a gidecek ve Rusya’dan cephane getirmek üzere faaliyetlerine başlayacaktı. Ancak maalesef Trabzon'a varamadan Zonguldak'ta bir Fransız gambotu tarafından esir alınıyor ve içine 4 Fransız askeri konuluyor. Tabii ki Kuvayı Milliyeciler boş durmuyor ve C-27 arkada Alemdar önde İstanbul'a seyredilirken önce kavga sonra da horon tepme bahanesiyle karışıklık yaratıp kaptanın ''Sancak Alabanda'' parolasıyla çarkçı başı ve adamları otomatik tabancaya sahip olan Yüzbaşı Tilli’ye saldırıyor. Daha sonra Alemdarı Karadeniz Ereğlisi'ne geri sokacakken C-27 Alemdara yetişiyor. Cevap alamayınca ateş açılıyor ve savaş başlıyor. Fransız savaş gemisinde top ve makinalı tüfekler olmasına rağmen, ülke söz konusu olduğunda Türklerle baş etmenin mümkün olmayacağının kanıtı niteliğindeki bu çatışmada Alemdar savaşarak Ereğli'ye giriyor. Savaşarak Alemdar'ın önüne gelen C-27 esirleri geri almak için manevralarla Alemdarı durdurmaya çalışsa da denizde Karadeniz Ereğlisi balıkçıları ve karadaki Türk milisler de C-27’ye yaylım ateşi açıyor. Böylece C-27 geri dönmek zorunda kalıyor.

Hiçbir ders kitabında yok!

Türk denizcilik tarihinde destan yazılan bu tarihi olaydan hiçbir ders kitabında bahsedilmiyor. Tarihçiler İstiklal Savaş'ını yazarken lütfen denizcilerin de bu konuda ne kadar etkin olduklarını belirtsinler. Her limanda bu geminin mürettebatının heykellerinin dikilmesi gerekiyor. Görülmemiş, eşi benzeri olmayan bu olayda esir alınanlar esir alanları esir alıyorlar. Esirlerin verilmesi hususunda yürütülen müzakerelerde Mustafa Kemal Atatürk esirlerin serbest bırakılmasını emrediyor ve Fransızlar ile Ankara hükümeti arasında Türk karasularında 10 mil dahilinde Türk gemilerinin aranmayacağına dair çok önemli bir anlaşma yapılıyor. Böylece, Osmanlı haritadan silindiği halde Fransızlar Ankara Hükümetini tanımış oluyor.

Gazi Alemdar hikayesi;

Kaynak: SeaNews Dergisi

''Gazi Alemdar, gemiyi 5 Şubat 1921’de kaçırıp Ereğli’ye götüren 8 denizci sayesinde Kuva-yi Milliye’ye katılan ve sonrasında yaşanan kahramanca mücadele ile destanlaşan S/S Kuva-yi Milliye gemisinin ismidir.

Gemi İstanbul’dan kaçırılır ve ilk hedefi olan Ereğli’ye sağ salim varır. Ancak Ereğli’den Trabzon’a doğru yola çıktıktan hemen sonra, gemiye yeni katılan mürettebat ile birlikte personel sayısı 21’i bulan Gazi Alemdar gemisinin önünü Fransız C-27 hücum botu kesecek, mürettebatı esir alıp gemiye de el koyacaktır…

Alemdar gemisi görev için Bafra’ya gittiğinde, çalışmalar sürer iken, geminin Çarkçıbaşı Kadıköylü Osman Efendi Samsun’a gider ve burada Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinin sözlerinden etkilenerek gemiyi Anadolu’ya kaçırmaya karar verir. İstanbul’a döndüğünde bu konuyu mürettebata da açar ve artık geminin kaptanı ile beraber 8 gemi personeli İstanbul’dan kaçırdıkları silahlar ile Kurtuluş Savaşı’na katılmaya kesin karar vermiştir. Alemdar, Boğaz’da görev için hazır bekleyen, İstanbul Hükümeti kontrolündeki çok kullanışlı bir kurtarma gemisiydi. Bu nedenle onu İstanbul limanından kaçırmak kolay olacaktır. Geminin kaptanlığına da Karadeniz’den çok iyi anlayan Serdümen Recep Kâhya verilir.

8 kişilik mürettebat Müsait buldukları bir zamanda gemi ile boğazdaki işgal gemilerinin arasından seyrederek Karadeniz’e ulaşırlar. Gemi Ereğli’den kumanya ve mürettebat alıp Doğu Karadeniz’e, Trabzon’a doğru yola çıkacaktır. Ancak bu hareket düşman tarafından çok geçmeden anlaşılır ve geminin yakalanması için gerekli operasyonlar başlatılır.

Ereğli’ye varan Alemdar gemisi burada gerekli hazırlıkları tamamladıktan ve içine olayların ilk ağızdan anlatıcısı olan Ali Dursun Tevetoğlu da dahil olan yeni mürettebatını aldıktan sonra, gemiyi Trabzon’a götürmek için 1921 yılının 8-9 Şubat gece saatlerinde yola çıkar.

Bu sırada İstanbul’dan kaçırılan Alemdar gemisi Ereğli’de gerekli hazırlıkları tamamladıktan sonra Trabzon’a doğru yola çıkmıştı. Ölüce Feneri’nin yanında geçtiği sırada, birden tüm ışıkları açılan ve var olan bütün kuşanımları ile atışa hazır bekleyen bir C-27 hücum botu Alemdarın üzerine geldi. Mürettebat kurtarma görevinde olduklarını söylese de Fransızlar geminin İstanbul’dan kaçırıldığından zaten haberdardı. Böylece gemiye Fransız askerleri tarafından el konuldu ve mürettebat geminin içinde esir alındı. Geminin, önce Zonguldak’a oradan İstanbul’a götürülmesi planlanıyordu.

Böylece 5 silahlı Fransız askeri 21 silahsız Türk’ü esir almıştı.Ancak Kuva-yi milliye ruhu artık gemideydi. Beykozlu Çarkçıbaşı Adil Bey’in yaptığı plan neticesinde dikkat dağıtan bir baskın ile kaptanın ‘’ Alabanda Sancak’’ emrinin ardından Fransız askerler etkisiz hale getirilecekti. Bunun için ilk düşünülen yol aralarında kavga çıkararak Fransız askerlerin dikkatini dağıtmak oldu ancak Fransız askerler buna ilgi pek göstermedi. Ardından kavga edenleri barıştırma bahanesi ile mürettebat birden horon tepmeye başladı!

Fransızların ilgisi iyice artarken kaptandan haber bekleyen tayfa, ‘’Alabanda Sancak’’ emrini duyması ile düşmana saldıracak ve tarihe geçen bu destansı olayın baş kahramanları olacaklardı!

Planladıkları üzere otomatik tabancası olan Yüzbaşı Tilli’yi tayfanın en kuvvetlilerinden Caferoğlu Hasan (Canver), Karabit Tevfik (Tetik), Çekirgeoğlu İsmail, Ateşci Göreleli Yusuf ve Hacı yakup bir anda saldırarak etkisiz hale getirirken askerlerin diğerlerini de tayfanın kalanı salona kilitledi. Hiçbir Türk yaralanmadı ya da şehit düşmedi.

Pruvasını bir kez daha Ereğli’ye doğru çevirmiş geri dönen Alemdar gemisi, şimdi makinesinin sınırlarını zorlayarak dalgaları yarıyordu. Ancak Alemdar’dan 2 saat sonra yola çıkmasına rağmen ona yetişmiş olan C-27 hücum botu hızla Alemdara yanaştı. Alemdarın 25 metre kadar yakınına gelip toplarını ve tüfeklerini Alemdar’a tehditkâr şekilde yöneltiyordu. Köprüüstü açık olan Alemdar gemisinde Kaptan ve mürettebatı savunmasız bir şekilde gemiyi kontrol ediyordu. Daha fazla onları oyalayamayacağını anlayan Alemdar mürettebatı C-27’ye ateş açmaya başladı ancak zırhını delmek neredeyse imkansızdı. C-27 de Alemdar’a karşı ateş açmaya başladı. Şimdi Alemdar kurşun yağmuru altında hızla Ereğli’ye tekrar yanaşmaya çalışıyordu. C-27 topları ateşlese de bunlar gemiyi batıracak şekilde değildi çünkü içindeki Fransızların ölmelerinden korkuluyordu. Bunun yerine kurşunlarla onları yavaşlatıp sonrasında bindirmek istiyorlardı. C-27 her ne kadar Alemdarın önünü kesmeye çalışıyorsa da 2 katı hızına rağmen bunu başaramıyordu. C-27 son hızla Alemdar’ı ateşe tutarak takip ediyordu. Son top atışlarından biri de Alemdarın bacasını koparmıştı. Ancak Alemdar gemisinden de C-27’ye sürekli kurşun atılıyordu.

Kovalamacanın devam ettiği sırada bilinmeyen bir nedenle C-27’nin hızı kesildi. Ancak hızını geri kazandığında Ereğli’ye iyice yanaşmış ve hasar görmüş Alemdar’a hızla yanaşmaya ve ateş yağmurunu sürdürmeye devam ediyordu. Alemdar iyice dara düşmüştü ve yavaşlıyordu ki C-27 hiç beklemediği bir sürpriz ile karşılaştı. Fransız C-27'si Ereğli limanında mevzilenmiş ve çarpışmayı izleyen Türk halkının menziline girmişti ve kıyıdan açılan yoğun yaylım ateşinin altında kalmıştı. Ayrıca bazıları kıyıdan beş veya altı sandal ile yoğun ateşe rağmen hızla kıyıya yönelmiş Alemdar’a atlayarak çatışmaya katılmışlardı.

Daha fazla dayanamayan C-27 takibi bıraktı ve kıyıdan uzaklaşmak zorunda kaldı. Alemdar ise kıyıya güvenli bir şekilde ulaştı ancak Serdümen Recep Kahya şehit düşmüştü…

Alemdar’ın Ereğli’ye içindeki esirlerle varması Mustafa Kemal Atatürk için bir barış fırsatı doğuracak, kadın ve çocukların tahliye edildiği Ereğli’de mevzilenmiş Türk erkekler ile Fransız donanması 1 haftalık karşılıklı bekleyişe gireceklerdi. Ardından Fransızların tüm ültimatomlarına ve çektiği notalara aldırış etmeyen Milli Türk Hükümeti sayesinde Fransızlar Alemdar anlaşmasını imzalamak zorunda kalacak ve ilk defa Milli Hükümeti ve Kurtuluş savaşını da tanımış olacaklardı.

Sonuç olarak Fransızlar esirlerini almak şartı ile geri çekildi ve bu olay aynı zamanda Ankara Anlaşması’na da ön ayak oldu. İstiklal savaşının ilk deniz muharebesi de zafer ile sonuçlandı.''

Editör: TE Bilişim