Denizden Bozburun     
 
Muğla’nın Bozburun Yarımadası, Akdeniz’le Ege’nin buluştuğu noktada. Akdeniz’in derinlerine doğru uzanan görkemli kayalık tepeleri, Rodos ve Simi adalarına dokanacak kadar yaklaşıyor. Geçmişin süngerci köyü Bozburun, yarımadanın en kuzeyindeki yerleşim. Sömbeki Körfezi’nin sakin sularıyla çevrili. Mavi tur teknelerinin uğrak yeri olan köy, yat limanı sayesinde son yıllarda dünyaya açıldı. Okurumuz Nilüfer Üçüncü, mavi tur sırasında uğradığı köyü yazdı.

Mavi yolculuğun beşinci günündeyiz. Dirsekbükü Limanı’ndan ayrılıp Bozburun’a doğru yol alıyoruz. Akdeniz ve Ege denizinin sınırındaki yarımada, Marmaris’e karayoluyla 52 kilometre uzaklıkta. Gruptaki arkadaşlar, görülmeye değer bir kasaba olduğunu söylüyor. Saat 16.00’ya doğru Adaboğazı’ndayız. Rüzgarlı bir gün. Kaptandan öğrendiğime göre, çevredeki antik yerleşimlerin geçmişi MÖ 4 bin’e kadar uzanıyor. Sahildeki yıkıntı Rum eviymiş, taşları başka evlerde kullanılmış. Denize girip kıyıya yüzüyorum. Kalıntılarının arasında, kendimi antik çağda buluyorum. Kendimi mitolojiden fırlamış Tanrıça gibi hissediyorum. Karşı sahilde denizin içine doğru kum tepesinden bir yol oluşmuş, deniz turkuvaz rengi.

Teknemiz Karya’nın gizli liman kentine doğru yola koyuluyor. Sağ kıyıdaki bayraklı tesis, Bozburun Yat Kulübü. Kurucusu Dr. Süleyman Dirvana, 30 yıl önce Bozburun’a gönül vermiş ve yerleşmiş. Kasabayı tanıtmış, hastalarına yardımcı olmuş. Kaptanımız, Dirvana’nın mayısta vefat ettiğini, son yolculuğunu çok sevdiği Seddülbahir isimli teknesiyle yaptığını anlatıyor.

BOĞAZİÇİ’Nİ ÇAĞRIŞTIRIYOR

Nihayet ismi gibi boz kıyıya yaklaşıyoruz. Ağaçlar henüz görünmese de burnuma mis gibi çam ve yosun kokusu geliyor. Çok huzurlu, sakin, mutluyum. Kıyıda kaptanımızın babası karşılıyor bizi. Şükrü Kaptan ben anlatmaya başlıyor. Bozburunlu sünger avcılığıyla geçinirmiş geçmişte. Alanya’ya kadar kürekle giderlermiş. Suriye’ye kadar inen olurmuş. “Motor çıkınca dalgıç çoğaldı. Vurgun yiyenler arttı. 1970’lerin ortasında süngercilik bitti” diyor. 20 çeşit sünger olduğunu öğreniyorum. Sık gözlüsü makbulmüş. Şimdilerde gelir kaynağı gulet yapımı ve bakımı, balıkçılık, turizm. 25 gulet atölyesi sürekli faaliyette. Kalkan hariç her balık bulunuyor Bozburunda: Barbun, mercan, lagos, sinarit, çupra, levrek...

Yarımadanın adaçayı, kara kekiği de meşhur. “Sakın almadan gitmeyin” diyorlar. Yurtdışına ihraç ediliyormuş. Datça’da olduğu gibi bademi de çok meşhur.

Yanaştığımız yerden Bozburun merkezi 10 dakikalık yürülüş mesafesinde. Sahile birbirinden şirin pansiyonlar sıralanmış. Önlerindeki kaldırımdan deniz başlıyor. Lacivertin tonuna bakılırsa, su epeyce derin. Evler boğaziçi yalılarını çağrıştırıyor. Bahçeleri begonvillerle süslü. Sahile bağlı sandallarla birleşince tablo gibi bir manzara çıkıyor ortaya. Bozburun İlkokulu da sahilde. Öğrencileri çok şanslı olmalı.

NİSANDA GÜMRÜK AÇILDI

Minyatür gulet satan çok sevimli bir dükkan görüyorum. Tezgahtaki kişi “ben yapıyorum” diyor. Birkaç hediyelik magnet gulet alıyorum. Merkezde yine hediyelik eşya mağazaları dikkat çekiyor. Sahile balıkçı lokantaları sıralanmış. Bir kafenin camında gördüğüm “Zencefilli limonata vardır” yazısı aklımı çeliyor. Limonatada zencefili hiç hayal edemezdim, ama çok hoş, tavsiye ederim. Daha sonra sahilden devam ediyoruz yola. Kordon Caddesi boyunca kahve, cami, liman dizilmiş. İleriye baktığımda genişçe bir alana kurulmuş parkı görüyorum. Sonrasında sahil bitiyor, dağlar başlıyor. İşte tam bu noktada, bir tepenin üstünde tek başına Bülent Ortaçgil’in evi yükseliyor. Gitarcı, kent ozanı Ortaçgil bu inziva evinde yazıyor şarkılarını.

Sahildeki yat limanına nisan ayında gümrük kapısı açılmış. Artık karşı kıyıdaki Simi’den tekneler doğrudan buraya gelebiliyor. Geçmişte, giriş işlemi için Datça’ya gitmek gerekiyormuş. Liman Bozburun’a önemli bir hareketlilik getiriyor.

Dönüşte arka sokaklara giriyorum. Bu bölgenin atmosferi sahile nazaran daha sahici, içten. Bazı evler pansiyona dönüştürülmüş. Fiyatlar uygun. Akşam yemeğini merkezde yemek isterdim, fakat aşçımız sıkı sıkı tembihlemişti yola çıkmadan. Gruptan bir çiftin evlilik yıldönümüydü, özel kutlama yapılacaktı.

Gece karşıki adaya demirliyoruz. Bozburun’u karanlıkta seyretmek de güzel.

Akşam sohbetinde kaptanımız kasaba halkının Bozburun Batığı’yla gurur duyduğunu anlatıyor. 1972’de sünger avcısı Mehmet Aşkın bulmuş bu Bizans gemisini. İçinden çıkanlar geçmişin dünyasını araştıranlara önemli ipuçları vermiş. Karya bölgesinin buluntularına eklenmesi herkesi sevindirmiş.

Sabah uyandığımda rüzgar kesilmişti. Daha sakin bir Bozburun’la karşılaştım. Ortalık hareketlenmeden, bu duru suda yüzmek istedim. Denizin yüzeyi o kadar düzgündü ki, kulaç atmaya kıyamadım. Su, bir önceki güne oranla biraz daha sıcaktı. Hiç çıkmak istemedim. Artık hareket vakti gelmişti. Bu sakin, huzurlu kasabadan bir kez daha gelme kararıyla ayrıldım.

 

 

Editör: TE Bilişim