Bu proje gölleri ve akarsuları koruyacak

Muğla’nın Ortaca ilçesinde “Türkiye’nin Biyolojik Çeşitliliği ve Korunması” konulu panel düzenlendi.  Düzenlenen panelde; Muğla’nın Akarsuları ve Gölleri hakkında sunumu Muğla Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Barlas, Türkiye’nin Mantar Çeşitleri ve Korunması hakkındaki bilgiye Prof. Dr. Mustafa Işıloğlu, Türkiye’nin Balık Çeşitleri ve Korunması hakkında Doç. Dr. Fevzi Yılmaz ve Endemik Bitkilerimiz ve Korunması hakkındaki sunumu da Doç. Dr. Ömer Varol tarafından verildi.

Muğla’nın akarsuları ve Gölleri hakkında sunum yapan Prof. Dr. Murat Barlas; “ Tatlı su kaynakları açısından zengin bir ülke olan Türkiye’de 26 nehir havzası ve 500.000 hektarlık alanı kaplayan 200 doğal göl bulunmaktadır. Elektrik enerjisi elde etmek, sulama suyu ihtiyacını karşılamak,  sel  ve taşkınlardan korunmak amaçlarıyla inşa edilmiş irili ufaklı 794 baraj bulunmaktadır.

Tatlı su  kaynaklarının  ekolojik durumlarının ortaya çıkarılması ve yüksek kalitede olanların korunması ve iyi durumda olmayan kaynakların ise iyi duruma yükseltilmesi büyük önem taşımaktadır. Günümüzde tatlı su kaynaklarının kullanılması ve korunması küresel ölçekte planlanmakta ve uygulanmaktadır.

Bu amaçla, Türkiye’nin güney-batısında yer alan Muğla ilindeki önemli akarsulardan olan Dipsiz-Çine Çayı, Sarıçay, Yuvarlakçay, Dalaman Çayı, Tersakan Çayı, Akçay ve Eşen Çayı üzerinde seçilen örnekleme noktalarından su ve biyolojik örnekler alınmıştır. Alınan örneklerin fiziko-kimyasal ve biyolojik analizleri yapılarak incelenen akarsuların su kalitesi değerlendirmesi yapılmıştır” dedi.

Prof. Dr. Mustafa Işıloğlu da, Türkiye’de Mantar ve Çeşitliliği ve Korunmasına değinerek, “Bu çalışmada ülkemizdeki makrofungus çeşitliliği değerlendirilmektedir. Ayrıca Türkiye florasında yer alan makrofungusların kırmızı listede bulunanlarının tehlike durumları tartışılmakta, özellikle çeşitli nedenlerle türü tehlikede olan kuzugöbeği türlerinin korunma yöntemleri açıklanmaktadır” diye konuştu.

Tirkiye’de Balık Biyo Çeşitliliği ve Korunması hakkında açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Fevzi Yılmaz ise; “Anadolu, coğrafi konumu itibariyle, üç kıtanın (Avrupa, Asya ve Afrika) kesişme noktasında yer almaktadır. Bu konumuyla, hem geçmiş jeolojik devirlerde, hem de bugün, bir hayvan türünün, bu kıtalar arasındaki göç ve geçiş yolları üzerinde bulunmaktadır.

Bu özellikleri sayesinde gerek deniz gerekse de  tatlı  su balık çeşitliliği oldukça fazladır. Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Akdeniz’de 285 olmak üzere tüm denizlerimizde yaklaşık 350 dolayında balık türü yaşamaktadır. Ege ve Akdeniz’de ki balıkların bir bölümü bin 876’da Süveyş kanalının açılmasıyla Hint Okyanusundan gelerek kıyılarımıza yerleşmişlerdir. Bunların bazıları doğal fauna üzerinde baskı oluşturmaktadır.

Türkiye iç sularında tür ve alttür seviyesinde 236 balık taksonunun yaşadığı tespit edilmiştir. Bu taksonlardan 70’i ülkemize özgü olup endemiktir. Kıyı, deniz ve sulak alan ekosistemleri özellikle endüstriyel ve tarımsal kirlilikle, evsel atıklarla ciddi bir şekilde etkilenmektedir. Özellikle de biyolojik çeşitliliğin yaygın olduğu kırsal kesimde ve koruma alanlarında yetişmiş ve uzman teknik eleman görevlendirme zorlukları yaşanmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar Türkiye’de balık çeşitliliğini tehdit etmektedir” şeklinde konuştu.

 

Editör: TE Bilişim