Abdülaziz Paris'te babaannesinin ailesini aramıştı

Par. A. Ubicini adında bir Fransız yazarın ‘La Turquie Actuelle’ adlı eseri 1855’te yayımlandığında Osmanlı tahtında baba bir anne ayrı ağabeyi Sultan Abdülmecid vardı ve Abdülaziz veliahd şehzade sıfatını taşıyordu.
Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Valide Sultan’la alakalı derin bir menşe araştırmasına girmesine sebep yoktu; zira onun Kafkas asıllı kabilelerden birine mensup orta halli bir ailenin kızı olduğunu biliyordu.. Aynı şekilde Abdülaziz de annesi Pertevniyal Sultan’dan Romanya asıllı olduğunu saraya gelmeden önceki adının Besime olduğunu öğrenmişti. Ama Ubicini’nin ‘La Turquie Actuelle’inde dedesi 1. Abdülhamid’in eşi babaannesi Nakşidil’le ilgili anlatılan hikâyeyi okuyunca bunu unutmadı ve Fransa ziyaretinde protokol görevleri dışında vaktinin önemli bir bölümünü bu konuyu araştırmakla geçirdi.

Josephin’in kuzeni

Bilinen o ki, Nakşidil Sultan 1768 yılında AimÈe Dubuc de Rivery adıyla Fransa’nın bir kolonisi olan Martinique adasında zengin bir çifçi ailesinin kızı olarak doğdu. Sonradan Napolyon Bonapart’ın eşi olacak olan Josephine, Aimee’nin kuzeniydi. Bütün kolonilerde imkânı olan ailelerin yaptığı gibi babası onun Paris’te eğitim almasını istemiş bu maksatla Fransa’ya yollamıştı. Ailenin planı genç kızın müzik ,edebiyat yanında iyi bir Katolik terbiyesi almasını sağlamaktı. Ve Aimee’nin yaz tatillerini Marrinique’te geçirmesini arzuluyorlardı.

O yıllarda 17 yaşında olan Josephine’i ise ailesi Alexandre Beauharnais adlı bir kontla evlendirmeyi tercih etmişti.

Tarih iki genç kızın talihlerinin önce yaver gitmediğini ancak daha sonra şans yıldızlarının açıldığını gösteriyor. Evliliğinden Eugene adında bir oğul Hortense adında bir kız çocuk dünyaya getiren Josephine siyasete ilgi duyan eşiyle birlikte Paris’e yerleşti ve Fransa başkentinde ilk yılları saray çevresinde eğlence içinde geçti...  Ama ihtilalle hayatları alt-üst oldu. Fransız devrimi sırasında Beauharnais imparatora yakın başka asillerle birlikte suçlu bulundu ve başı kesilerek idam edildi. Josephine de tutuklandı ve uzun süre cezaevinde kaldı. Hatta giyotine gitmekten kıl payı kurtuldu... Serbest kaldıktan sonra uzun uğraşlar neticesi eşinden kalan malların ve paranın iadesini sağlayan Josephine desteğini gördüğü dönemin etkili simalarından Paul François Jean Nicolas Barras’ın evinde geleceğin Fransa İmparatoru Napolyon Bonaparte’la tanışınca hayatının akışı değişti ve 1796’da evlendi. Napolyon imparator ilan edildiği zaman kocasını önünde diz çöküp onu selamlamak istemişti Josephine. Ama Napolyon tacı önce kendi başına sonra karısının başına koyarak onu imparatoriçe ilan etti.

Josephin’in hayat çizgisi böyle değişirken kuzeni Aimee Dubuc de Rivery farklı ama mahiyeti bakımından benzer bir karanlık koridordan geçiyordu. Fransa’daki okulundan Martinique’e gitmek için bindiği gemi Mayorka açıklarında Cezayir korsanları tarafından kaçırılınca Aimee pek çok kişiyle birlikte esir düştü. Güzelliğiyle dikkat çeken genç kızı Cezayir Beyi hediye olarak Osmanlı sarayına gönderdi. Haremde gönlünün güzelliğinin yüzüne nakşedildiği manasında Nakşidil adını alan genç kız din değiştirip Müslüman olduktan ve Türkçe öğrendikten sonra 1. Abdülhamid’e takdim edilmişti. Padişahın ilgisi sayesinde başkadınefendi konumuna yükselen AimÈe oğlu 2. Mahmud’un tahta çıkmasıyla 40 yaşında Valide Sultan unvanını kazandı.

Abdülaziz’in araştırması

Sultan Aziz 1867 senesinin 1 Temmuz günü geldiği ve 10 gün kaldığı Paris’te Nakşidil Sultan’ın akrabası olduğunu iddia eden Baron de Gransey’le görüştüğünde işittiklerinin masal olmadığı kanısına vardı. Gransey padişaha Nakşidil Sultan’ın 1. Abdülhamid’le evlendikten sonra Fransa’daki akrabalarıyla temasa geçtiğini ve onlara hediyeler gönderdiğini anlatıp bu hediyelerden kendisinde olanları göstermişti.

Padişah, Nakşidil Sultan’ın mensup olduğu Dubuc ailesiyle temas kurmak, onlarla da tanışmak istedi. Katolik inancına bağlı aile din değiştirdiği için başlangıçta Aimee’yi dışlamış ama onun padişah eşi ve valide sultan olduğunu öğrendikten sonra tavır değiştirmişti. Sultan Aziz  Dubuc’lara İstanbul’dan gelirken yanında getirdiği babaannesinin resmini hediye etti. Ve perçinlenen kanaatini ertesi gün Tuileries Sarayı’nda görüştüğü III. Napolyon’a aktardı. Bu kadarla da kalmadı Fransız basınına verdiği demeçte III. Napolyon’la akraba olduklarını söyledi.. Ve sözleri ne o gün ne daha sonra saray tarafından tekzip edilmedi.

Editör: TE Bilişim