CUMHURİYET DÖNEMİNDE KURULAN İLK ÖZEL KILAVUZLUK ŞİRKETİNİN HİKAYESİ
“ÖZEL PİLOTAJ VE MÜŞAVİR KAPTANLIK LİMİTED ŞİRKETİ”

TÜRKİYE’DE KILAVUZ KAPTANLARIN TARİHİ, kitabını GADEM Kütüphanesinde bulunca çok sevindim. Çünkü yazmayı düşündüğüm, Türkiye de kurulan ilk özel Kılavuzluk şirketi olan “Özel Pilotaj ve Müşavir Kaptanlık Ltd Şti” ile ilgili yazım için araştırmama yardımcı kaynak arıyordum. Ancak, kitapta bununla ilgili herhangi bir bilgiye rastlayamadım.

Bu nedenle, bu yazı bence güzel oldu hem tarihe not düştük hem de” Türk Kılavuz kaptanların Tarihi “kitabı tekrar yazıldığında bu bölümü muhakkak ekleyeceklerini düşünüyorum...

Bu konu, nereden çıktı diyeceksiniz? Sevgili dostumuz, Kaptanoğlu Şirketler Gurubunun eski Genel Müdürü, Armatör Barbaros GÜNAY bizleri ziyaret geldiğinde sohbetimiz sırasında, denizciliğe nasıl başladın sorusuna,

-Kılavuzluk şirketinde, dediğinde;
-Hayırdır? dedim.
Anlatmaya başlayınca ortaya çok güzel bir hikâye ortaya çıktı
Kendisi, Türk Ticaret Denizciliği için gerçekten bir kaynak, çünkü talebeliğinden beri Denizcilikle iç içe. Bu sevgi kendisini Armatör olmaya kadar götürüyor.

Ama, daha önce, TÜRKİYE’DE KILAVUZ KAPTANLARIN TARİHİ kitabındaki, Osmanlı’da yapılmakta olan Özel olan Kılavuzluk Hizmetlerinin, nasıl devlet tarafından yapılmaya başlandığının hikayesini paylaşmak istiyorum.

Kitabın 60.sayfasında “Süleyman Nutki ve Kılavuzluk” başlığı altında yer alan metinden kısa bir özeti aşağıdadır;

“Osmanlı Devleti’nin de kılavuzluğun modernleşmesinde öne çıkan kişi Süleyman Nutki’dir.1851-1924 yılları arasında yaşayan Nutki, Osmanlı donanmasında Yarbaylığa kadar yükselir.

Kılavuzlukla olan ilişkisi 1892 de Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın Mesudiye Firkateyni süvarisi Miralay Hayri Başkanlığı’nda kurduğu komisyonda başladı. Süleyman Nutki kılavuzluğun kişilere bırakılmayacağına karar veren ve hükümet adına, yürütülmesini benimseyen ,bu bağlamda teknik ve idari iki bölüme ayrılan bir talimatname hazırlayan komisyonun üyesiydi.

Çalışmaları hükümet nezdinde ilgiyi görmez ve komisyon ikinci defa 1914 yılında tekrar toplanır. Bu sefer bir nizamname hazırlanır.

Bu nizamnameye göre, Boğazlar, Marmara Denizi ve İstanbul Limanında kılavuzluk imtiyazı tanınan Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi, İstanbul Limanıyla Salacak, Seddülbahir, Gelibolu ve Anadolu Kavağın da birer kılavuzluk istasyonu kuracaktı. Bu istasyonların her birinde gerekli sayıda kılavuz kaptan, römorkör, istimbot ve motorbot bulundurulacaktı.250 register ton dahil olduğu halde, bundan daha fazla register tona sahip bulunan bütün gemiler İstanbul limanına ,Haliç’e girip çıkarken ,İstanbul Çanakkale boğazlarını geçerken kılavuz almağa mecbur tutulmuşlardı.

Ancak, Birinci Dünya Savaşının başlaması neticesinde, Seyr-i Sefain idaresi aldığı imtiyazları kullanmadı.1916 yılına gelindiğinde, teşkilat faaliyete geçmemesine rağmen ,bir görev talimatnamesi yayınlandı .Bu talimatnameye göre ,bir Römorkörcülük ve Kılavuzluk Şubesi kuruldu.

“Bu hikayenin gerçek kahramanı ,Osmanlı’da ilk devlet kılavuzluk teşkilatının kurulmasını sağlayan Süleyman Nutki’nin yazdığı Siyah Kitap’tan ,oğlu Emrullah Nutku’nun alıntıları ile devam etmek istiyorum.”

KILAVUZLUK TEŞKİLATININ HİKAYESİ

“SİYAH KİTAP”

Yazan:Süleyman Nutki

Süleyman Nutki, devlet yöneticilerinin anlayışsızlığı yüzünden çektiği sıkıntıları anlatan “Siyah Kitap’ı yayınlatır. Bu paylaşımdan Osmanlı da ilk kılavuzluk hizmeti için yapılan çabaları da bulacaksınız; Bu bölümü bu yazıya eklememin esas nedeni, Osmanlı’da kurulan Kılavuzluk Teşkilatı ile ilgili bir kaynak oluşturmasıdır. İleri de, Türk Kılavuzluk Teşkilatı ile ilgili bir kitap yazılacaksa ilk bakılması gereken yer ,Süleyman Nutki’nin “Siyah Kitapı olmalıdır.

Siyah Kitap’tan alıntılar;

Emrullah Nutku, babasının Siyah kitabındaki birkaç paragrafı bizimle paylaşıyor; Kitabın ön sözünde bir özdeyiş var: ”Deniz eksik tanımaz. Denizcilik her çeşit endüstrinin ürünleri ile yeniliklerini gerektiren iş alanıdır. Kılavuzluk da böyledir. Hatta kılavuzluk bazı kesimlerde denizciliğin en verimli ekonomik alanıdır. Kitabın Önsözündeki bu savdan sonra Türk Tarihinin kılavuzluk öy- küsü şöyle anlatıyor

1892 yılında bir Rum vatandaş, Bahriye Nezareti’ne başvurarak bir ya- bancı şirket namına, İstanbul limanı ve Boğazda kılavuzluk yapma imtiyazı verildiği takdirde her yıl için önemli miktarda bir temettü ödeneceği vaadini içeren bir dilekçe vermiştir.

Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa, bu verimli işe önem vererek, Mesudiye Firkateyni komutanı AlbayHayri’nin başkanlığında bir komisyon kurar ve kurduğu komisyona Süleyman Nutki’yi de alır. Mesudiyezırhlısında yapılan uzun toplantılardan sonra, bu işin kimseye imtiyaz verilmeden bir devlet kurumunca işletilmesi öngörülür. Türkiye, ilk defa bu ilişkiyle bu işin ekonomik verimini öğrenmiş bulunuyordu.

Ancak, hükümet her zaman olduğu gibi, bir cevap vermez ve iş yatar. Âmâ usulsüz olarak bu işin piyasası kurulur ve yabancılar gizlice ve sessizce para kazanmaya başlarlar.

1908 yılında 2. Meşrutiyet ilan olununca, devlet hizmetinde bulunan Amerikalı Bakman Paşa ve bir Osmanlı Şirketi, kılavuzluk imtiyazını tekrar isterler.

Süleyman Bey, Siyah kitabındaki anılarında bu bölümü ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

“Bu girişimde 6 yıl sürüncemede kaldıktan sonra, emekli olduğum bir sırada Bahriye Nazırı Ahmet Cemal Paşa imzası ile aldığım 11 Mart 1914 tarihli yazıda Karadeniz ve Akdeniz boğazları

Kılavuzluk teşkilatı tüzüğünün hazırlanması için, Liman başkanlığında kurulan komisyona üye seçildiğimibildiriyordu. Yeniden yapılan incele- me sonucunda yetkin bir tüzük hazırladık ve bir süre sonrada tüzük bas- tırıldı.Âmâ daha uygulama başlamadan devletin 1. Dünya savaşına girme nedeni ile bu işte unutulup gitti. 1892 yılından beriel attığım ve kafa yorduğum bu iş tek uzmanı kalmıştım. 1917 yılında tekrar, Bahriye Nazırına telgraf çekerek, konunun önemini tekrar gündeme getirdim.

Bahriye Nazırı Cemal Paşa beni çağırarak, düşüncemi onayladığını söyledi

-“Beyefendi, kılavuzluk işi denizcilikle ilgili olmasından dolayı Bahriye nezareti ile ilgilidir. Bunun imtiyazı Padişah tarafından Seyri sefa-in idaresine verilmiş, bu nedenle buraya başvurmanız gerekir ”dedi.

Hemen Seyri sefa-in idaresine ayrıntılı bir dilekçe vererek, yönetim kurulundan karar çıkarmayı başardım. Bu karar, kılavuzluk teşkilatının hemen kurulmasına ve benim yönetimime verilmesi ile ilgiliydi. Ancak bu karar topal İsmail Hakkı paşanın onayını gerektirdiği için yurt dışından dönüşünü beklemek zorunda kaldım. Paşa, İstanbul’ a dönünce, kendisine gidip çalışmanın gerekçesini anlatmama rağmen soğuk ve can sıkıcı karşılama gördüm. Bu memleket mesele sının böyle acı bir yön- temle karşılanmasının gizli bir nedeni vardı. Bunu araştırınca öğrendim; Karadeniz boğazında Koh en isimli bir Alman binbaşı ve emrindeki su- baylarla basit biçimde kılavuzluk hizmeti verdiğini ve toplanan paralar- dan, o güne kadar on iki bin Lira’nın Seyrüseferin idaresine yatırıldığıydı

Mütareke devri gelip de, Alman subaylar gidince, başsız kalan bu iş için olumlu bir girişim daha yapmamgerekti. Bahriyemizde yüksek onur ve vatanseverliği ile bilinen Rauf(Orbay)bey Bahriye Nazırı olmuştu. Osmanlı seyri sefa-in idaresi Müdürlüğüne de değerli ve bilgili deniz su- baylarından Vasıf(Temel)paşa getirilmişti. Yeniden dilekçe ile Bahriye Nezaretine başvurdum. Nazır Rauf Bey, Harbiye nezaretine mektup yazarak bu teşkilatın bir an önce kurulmasını ve kurulamayacaksa, imtiyazın başka bir kuruluşa verilmek üzere, Seyri sefa-in idaresinin bu imtiyazdan vazgeçmesini istedi.

Seyrüseferin idaresinin Müdür vekili olan Mümtaz bey özel bir ilgi ve çaba göstererek beni çağırtıp bir odatahsis ederek Teşkilatın kuruluş hazırlıklılarına başlamamı sağladı. Âmâ bu defa başka zorluklarla karşılaş- tık. İdarenin kasasındaki on bin kadar lirayı harcama yetkileri olmadığı için bir türlü işe başlayamıyorduk. Halbuki beş kişilik bir büro kadrosu ile en değerli kaptanlarımızla bir kılavuz kadrosu kurmuştuk.

Bütçemize göre de ayda 3900 liralık harcamaya karşılık, ayda 18 750 liralık bir gelir sağlayacaktık ne yazık ki, seyri seferin idaresi yönetim kurulundan bir türlü olumlu karar çıkmıyordu. Oysa mütareke olmuş, boğazlardan geçen gemilerin sayısı görülmemiş düzeye çıkmıştı. Bahriye Nezareti Çanakkale boğazındaki subaylarını çekmek için bizden kılavuz talep ederken, seyri seferin idaresi bize gemilere çıkmak için sandal bile vermiyordu. Benim için istifa dilekçesi ile bu işin içinden çıkmak kolaydı ama uzun yıllardır nu memleketiniktisadına bir yardımda bulunmak için harcadığım çabalarımı bırakmak cepheden kaçmak gibiydi.

Bir Türk vatandaşı olarak bu olay beni çok üzüyordu, bu arada seyri- seferin in başına kara subay Sadullah Bey‘in atandığını öğrenince moralim daha da bozuldu. Bu, Umum Müdürün karşısına çıkıp girişimlerimizin bütün ayrıntılarını anlattım. İlgilendi, yazılı rapor istedi. Bu arada ben Bahriye nezaretine bir dilekçe vererek, eğer seyri sefa-in idaresi ilgilenmeyecekse, kılavuzluk işinin Donanma cemiyetine verilmesini önermiştim.

Ne var ki, seyri sefa-in idaresi bu imtiyazdan vazgeçmediği gibi, üç ay gibi uzun zaman geçmesine rağmen gerekli hiçbir malzemeyi vermemişti. Ve ben her gün aşırı bu ihtiyaçlarımızın verilmesi için Umum Müdürlüğe yazı yazıyordum. Bu işi halletmenin başka çaresi olarak mütareke komisyonu reisi Galip Kemali (Söylemezoğlu)beye ve Bahriye nazırı, eski sadrazam Ali Rıza Paşaya verdiğim dilekçelerle, onları uyararak memleketin uğradığı zararları anlatıyordum.

Ali Rıza paşa, 2 Şubat ve 25 Mart tarihlerinde yazdığı kesin yazılar- la kılavuzlara işinin hemen uygulanmasını istemekle beraber, Hariciye nezaretinin itilaf devletlerine başvurması ile birlikte İngiliz ve Fransız liman Başkanlarının kesin isteğiyle, yardımları da katılarak, ilk defa üniformalı, resmi ehliyetli kaptanlarla kılavuzlara işine başlayarak, ruhsatsız ve yabancı asalakların elinden limanın kılavuzluk işini kurtarmış olduğumuzu düşünüyorduk ki, yanıldığımızı kısa sürede anladık.

Öyle ki, ne Hariciyenin, ne de Ali Paşa’nın yazıları verimli bir sonuç almamıza yetmedi. Yaptığı kadro vebütçede müdür maaşı olarak 40 lira ve bir kılavuz kaptan için ise 17, 7 lira aylık maaş vermesinin gülünçlüğü bir yana, istediğimiz iki römorkörden hiçbirisini satın almadığı gibi, TOGO römorkörününse kiralanması isteğimizi de kabul etmemişti. İdarenin elinde mevcut “Gayret” römorkörünün çok kömür yaktığı ve Say yat römorkörünün de seyri sefan işlerinde kullanıldığı için verilmemesi bizleri kürekli bir sandalla iş görmeye zorlamıştı. Böylece imtiyaz sahibi arz içinde çırpınırken, bir takım sivil kaptanlar, ellerindeki elverişli, hızlı araçlarla boğazlarındışında gemileri çevirip kılavuzlara yaparak bizlerle alay ediyorlardı. Buna da bir çare düşündüm Bunların Türkvatandaşı ve ehil olanlarına ruhsat vermek suretiyle kadromuza alarak, hem rekabeti kaldırdım hemze hem de kaçak çalışmalarını önlemiş oldum. Artık kıla- vuz gemilerinde sadece Türk bayrağı dalgalanmaktaydı”

Emrullah Nutku, siyah Kitap’tan bu kısa bölümü verdikten sonra, memleket yöneticilerinin değerbilirlik niteliğinden bir örneği babasının kitabından aktarmaktadır.

“Refet Paşa’nın İstanbul’a gelmesi ve Selahattin Adil Paşa’nın İstanbul komutanlığına getirilmesi üzerine kendilerine başvurup, Egemenlik hukukumuza ilişkin bu işin yüzünü ve ekonomili verimini anlatarak, kılavuzluk işinin tam manasıyla düzene sokmayı başardım. 7 Ocak 1924 tarihinden itibaren Türk resmikılavuzlarının çıktıkları gemilerden aldıkları ilmühaberler Kılavuz idaresine gelmekte ve fatura gereğince gemi çantalarından tahsil edilmekteydi. 23 günde net 3 500 lira gelir getirmiş- ti. Gelir tahminlerin üzerindeydi. Eğer römorkördük işini de başlayabilseydik bu gelir iki katından fazla olacaktı.

Elde ettiğim bu hizmetime karşılık bir teşekkür bile olmadı. 70 yaşına varmıştım. Son aylardaki yoğun çabalarım beni çok yormuştu. Nisan ayı başında hastalandım. Gördüğüm ilgisizlik beni son derece üzdü. Beni doktora gönderen bile olmadı. Mayısın onuncu günü kılavuz idaresine güç halde gittiğimde hizmetime son verilmiş olduğunu öğrendim. Üç ay önce alkışlara hedef olduğum ağızlar, şimdi ihtiyarlığımdan söz ediyorlardı. Beş yıl müdürlüğünde bulunduğum kılavuz idaresinin kurucusu sıfatıyla bir ikramiye olsun hakkım bulunduğunukabul etmeleri için Büyük Millet Meclisi’ne güveniyorum. ” demektedir

Bundan sonrasını,Sn. Barbaros Günay’ın anlattıklarından derledim.

“ÖZEL PİLOTAJ VE MÜŞAVİR KAPTANLIK LTD ŞTİ”

1972 Yılı Nisan ayının 12.ci günü Pazartesi, Ticaret Gazetesinin de, Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulan ilk özel kılavuzluk şirketinin sicili yayınlanır. ”Özel pilotaj ve müşavir Kaptanlık Limited Şirketi” artık kurulmuştur.

 

Kurucular, Bahri Divan, Şemsettin Mirtar, Eşref Can’ dır. Rahmeti Eşref Can ,pratikten yetişme Uzak yol ehliyetli kaptan, Şemsettin Kaptan ise, bahriyeden yetişme uzak yol kaptanıdır .Rahmetli Bahri Divan ise, Süleyman Demirel’in yakın dostu. Arkalarındaki diğer destek ise o tarihlerde İstanbul senatörü olan Osman Gümüşoğlu’dur.

Şirketin maksat ve mevzuu bölümünde şunlar yazmaktadır;

“Türk karasa sularında ,Denizbank ve Devlet Demiryolları gibi kuruluşların tekeli dışında kalan ihtiyari sahalarda, Türk ve ecnebi bayraklı gemilerde özel kılavuzluk müşavir kaptanlık ifa etmektir”

Ticari ikametgahı, Karaköy Ömer Abet Han 107 numaradır.

17 Temmuz 1972 yılında yayınlanan kararname sayfasında “Dış hatlara Sefer yapan Gemilere Giriş ve Çıkışın Düzenlenmesi hakkındaki Yönetmeliğin 2.nci maddesine bir bent eklenmesine dair yönetmelik” başlığı ile yer almaktadır. Resmi Gazete Sayı 14248

Özel Pilotajın yayınladığı,Operasyon müdürü ve Kılavuz kaptanları tanıtıldığı sayfayı bize gönderen Sevgili dostum Sinan Divan’ a çok teşekkür ediyorum.
Operasyon Müdürü :Baş Pilot Eşref Can
Pilot Kaptan:İbrahim Murat Mete,Pilot Kaptan Sadık Aynacı,Pilot Kaptan Ömer Canca,Pilot Kaptan Necati Konuk,Pilot Kaptan Sabri Nohutçu,Pilot Kaptan Nihat Güner,Pilot Kaptan Şükrü Çetiner,Pilot Kaptan Şemsettin Mitrar

Bundan sonrasını Barbaros Günay ‘dan dinliyoruz;

“Şirket kurulduktan sonra, tam 1 yıl bekledi..1973 yılının Haziran ayında ancak faaliyete geçti. Bünyesinde 3-4 kılavuz kaptan vardı. İki YDO mezunu kaptanının önderliğinde ,Konyalı Kapt.Şükrü Çetiner, Kapt. İbrahim Yıldan ile işe başladık. Kısa sürede kadro genişlemeye başladı.
Kılavuz kaptanlara eğer İstanbul boğazını geçerlerse 250 TL, hem İstanbul hem de Çanakkale boğazlarını veya İzmit tarafına geçerlerse ,maaşlarından ayrı 500 TL prim vermeye başladık. Günün şartlarına göre çok iyi paraydı.

1,1,5 ay içersin de Denizcilik Bankası pilotları istifa ederek ,özel pilota gelmeye başladılar. Tarihinde ilk defa Denizcilik Bankası gazete ilanı ile pilot aramaya başladı
Şirketin Haydarpaşa Harem otelinde bir odada merkezini oluşturduk. Salim Düzgit şirketi sahile iki adet pilot için motor gönderdi. Çanakkale geçişlerinde yine Düzgit acente bize yardımcı olmaktaydı Rumeli Kavağının da da plajın içersin de bir istasyonları vardı.

Kavak tan binen pilot, Kumkapı’da iniyor veya Çanakkale ye devam ediyordu. Çanakkale’den gelen Rumeli kavağında iniyor, bu şekilde çalışıyorlardı.

Denizcilik Bankası bir devlet teşekkülüdür ve kar eden tek bölümü pilotaj kısmıydı. Hatırladığım kadarı ile yaklaşık karı 50 000 000 usd civarındaydı .Bu pastaya özel pilot kısa sürede sahip oldu. Kısa sürede ciddi para kazanmaya başladık.
Acenteler ile Risturn anlaşmaları yapmaya başladık. O zamanın büyük acenteleri Dabkovic ve Bumerang bizimle çalışmaya başladı ve bizi tavsiye ediyordu. Kesilen fatura üzerinden geri ödemeler yapıyorduk. Bu miktar %10-%15 bazen %20 ye kadar çıkıyordu. Acenteler, Rus gemileri dahil bütün gemileri biz vereme başladılar. Büyük tonajlı Avrupa gemileri gelmeye başladığında da bizi tercih etmelerini sağladılar.

Özel pilot gemiye çıktığın da, geminin büyüklüğüne göre lokum, bakır tepsi, deri ceket hediye ediyordu. Devlet pilotlarının bunu yapma şansları zaten yoktu.
Hatta,100 000 tonluk Manhattan isimli bir Amerikan gemisi vardı, Akdeniz’de yayın yapıyor ve bizim deri ceket verdiğimizi gemilere duyuruyordu.

 

-Bütün Amerikan gemilerine duyurudur. Boğazdan geçen gemiler ,İstanbul’da özel pilotaj isimli bir şirket kuruldu. Deri ceket dağıtıyor. Hizmeti bundan alın “diyordu.

Bu sefer küçük tonajlı gemilerde “bize de deri ceket verin” demeye başladılar. Çok kısa süre de teşkilat oturdu, büyük paralar kazanmaya başladık. Sistem çok iyi çalışıyordu.

Zaman zaman Denizcilik Bankası pilotları ile sürtüşmeler yaşanıyordu. Sen çıkacaksın, ben çıkacağım diye. Problemleri çözmek için acenteler devreye giriyordu .Kısa sürede şikayetler başladı. Devletin geliri neden azalıyor, neden özel sektöre kılavuzluk veriliyor diye konuşulmaya başlandı..

Şirketin ,pilotların gemiye çıkması için kullandığı paslar vardı. Geçen gümrüklü gemiler olduğu için bu paslar verilmişti. Şikayetler ve baskılar artınca, yanılmıyorsam 73 yılının Eylül ayında Bakanlar kurulu kararı ile bu paslar iptal edildi.
Paslar iptal edilince şirketin eli ayağı bağlandı. Hemen itirazlar edildi ama kabul edilmedi .İşte 4-5 aylık serüvende böylece bitti. Bildiğim kadarı ile Özel Pilotaj şirketi olarak ikinci kuruluştuk. Birincisinin Japonya da kurulduğunu duymuştuk.
Kararda ise “Milli Güvenliğe aykırı” olduğu için kapatıldığı yazıyordu. Şirketin faaliyetleri bu şekilde son buldu.

Yukarıdaki Millet Meclisi tutanaklarından 30.07.1973 tarihli sayısında bununla ilgili bir soru önergesini bulduk.Tarihi bir metin olduğu için burada paylaşmak istiyorum.

Metin şöyledir;

21.İstanbul Milletvekili Reşit Ülker ‘in “Özel Pilotaj ,Müşavire, Kaptanlık Şirketi” ne dair soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Sabahattin Özbek’in yazılı cevabı(7/1667)

Millet Meclisi Başkanlığına 09.06.1973
Aşağıdaki sorumun Sayın Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla sunarım.

İstanbul Milletvekili
Reşit Ülker

Soru: Montrö Antlaşması gereğince, Akdeniz ve Karadeniz’i birbirine bağlayan İstanbul Boğazından geçiş ve durma Devlet tekeli altındadır. İstanbul Boğazı ve Çanakkale boğazından yılda ortalama 15 000 yabancı bandralı yük ve yolcu gemisi geçer. Bu gemilerin geçişleri D. Demiryolları Liman İşletmeleri tarafından meydana getirilmiş ,Pilotaj teşkilatı tarafından yürütülmektedir.
Bu açık yasal duruma rağmen bu işleri özel olarak yapmaya kalkanlar olduğu, bunların Devletin limanlarından ,deniz fenerlerinden ,haber ama araçlarından yararlanarak para kazandıkları doğru mudur?
Bu alanda kurulan “Özel Pilotaj ,Müşavere ,Kaptanlık Şirketinin” ,Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde Denizcilik Bankasının zarar ettiğinden bahseden 7 milletvekili olduğu ileri sürülmektedir. Bu iddianın aslı varmıdır?

T.C.
Ulaştırma Bakanlığı
Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü 30.07.1973
F-12/3-9/3886-10772
Konu: Özel Pilotaj Müşavir Kaptanlık hk. soru önergesi cevabı.

Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: Genel Sekreterlik Kanunlar Müdürlüğü başlıklı 12.0.1973 tarih ve 8024/60210/1667 sayılı yazınız,
5482 sayılı Denizcilik Bankası T.A.O. lığı kuruluş kanunu hükümlerinde Türkiye’de İstanbul, İzmir ve Trabzon limanlarında kılavuzluk hizmetinin bir kamu kuruluşu olan Denizcilik Bankası T.A.O. lığınca yürütüleceği, ayrıca Bakanlar Kurulu kararı ile kendisine tevdi edilecek diğer limanlarda bu görev ve hizmetleri tekel şeklinde yapmakta yetkili kılındığı açıkça belirtilmiştir.
Uluslararası bir su yolu olması nedeni ile Boğazlar Statüsünü düzenleyen Montreux anlaşması ,Boğaz geçişlerine gemilerin kılavuz ve römorkör alma isteklerini ihtiyari bırakmakta ,böyle bir hizmet gemilerin acente ve kaptanlarının talebi üzerine Türk makamları tarafından layığı ile ifa edildiği takdirde ,talep sahibince tarife esasları dahilinde rüsum ve ücret ödenmektedir.
Bakanlar Kurulunun 19.10.1961 gün ve 5/1806 sayılı Kararı ile yürürlüğe konulmuş bulunan “Dış Hatlara sefer yapan gemilere giriş ve çıkışın düzenlenmesi hakkındaki Yönetmeliğin 2.nci maddesine ,yine Bakanlar Kurulunun 24.6.1972 gün ve 7/4591 sayılı kararı ile (N)bendi eklenmesi üzerine, Özel Pilotaj ve Müşavir Kaptanlık Şirketinin hizmete müdahil olması;
a)Uluslararası antlaşma ve münasebetlerin icra ve düzenlenmesi, ”Montreux Anlaşması muvacehesinde”,
b)Milli Güvenliğimiz,
c)Denizcilik Bankası T.A.O. lığınca yürütülmekte olan bir hizmete müdahale,
yönlerinde sakıncalı durumlar yaratmaktadır. Mezkur konu, Bakanlığımızca incelenmiş olup yukarıda bahsedilen Bakanlar Kurulu kararını yürütmekle yükümlü diğer bakanlıklara ve Başbakanlığa görüş ve mütalaalarımız bildirilmiştir. Kılavuzluk hizmetlerinin Denizcilik Bankası T.A.O. lığınca yürütülmesi hususunda, milli menfaatlerimiz açışından bir kararın alınması için, konunun Milli Güvenlik Kuruluna götürülmesi de uygun görülmüş ve bu husus M.G.K.na intikal ettirilmiştir.

Dış hatlara sefer yapan gemilere giriş ve çıkışın düzenlenmesi hakkında Yönetmelikte yapılması zaruri olan değişiklik, Milli Güvenlik Kurulundaki çalışmaları müteakip sonuçlandırılarak ilgili makamlarca gerekli işlemler yapılacaktır.
Önergede belirtildiği veçhile özel Pilotaj ve Müşavir Kaptanlık Şirketinin Devletin limanları, deniz fenerleri ve haber alma araçlarından istifade ile kendilerine maddi menfaat temin ettikleri hususu ücret mukabilinde olmaktadır.
Özel sektörün anılan konudaki faaliyetleri, Denizcilik Bankasının mezkur sahadaki karlılığını menfi yönden etkileyici bir unsur niteliğindedir.

Bilgilerinize arz ederim.
Sabahattin Özbek
Ulaştırma Bakanı

Bu cevaptan sonra, şirketin Kılavuzluk Hizmetine devam etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1973 yılı Eylül ayı içersinde, şirket kaptanlarına, gemiye çıkma izinleri için verilen paslar iptal edilir ve şirket bu şekilde hizmet veremez ve kapanmak zorunda kalır.

Denizciliğimiz askeri bahriyeden, ticaret bahriyesine dayanan çok güzel hikayelerle dolu. Bunlar yoluma çıktıkça sizlerle paylaşmaktan büyük keyif alıyorum.

Bu hikayedeki olay, sadece Cumhuriyet döneminde kurulan ilk özel pilotaj şirketini anlatmak için yazılmıştır .Bu nedenle bu hikayenin başka bir amacı olmadığının bilinmesi önemlidir.

Bu bilinmeyen hikayeyi bizlerle paylaştığı için Sn.Barbaros Günay’a çok teşekkür ederiz

Allah selamet versin,

İyi seyirler

Müh.İlker MEŞE