Danıştay Eski Üyesi, Deniz Hukukçusu Ali Kurumahmut tarafından verilen “Montrö Sözleşmesi ve Kanal İstanbul” konulu konferans, Milli Savunma Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. 

Konferansa, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Kemal Yeni, Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Ahmet Dursun Alkan, TOBB Denizcilik Meclis Başkanı Recep Düzgit,Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Durmuş Ünüvar, Daire Başkanı Okan Cıncık, İstanbul Liman Baş Kılavuz Kaptanı Cahit İstikbal’in yanısıra askeri ve sivil bürokrasiden çok sayıda özel davetli katıldı. 

“Tek deniz giriş-çıkış kapısı”

Ali Kurumahmut, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e kıyısı Devletlerin yanısıra, Tuna-Ren su yolu sayılmazsa Karadeniz havzası devletlerinin tek deniz giriş-çıkış kapısı olduğunu vurgulayarak, “İstanbul Boğazı’nın güvenliği, Türkiye’nin yanı sıra Karadeniz’e kıyıdaş diğer devletler ve dünya deniz ulaştırması için de önem arz etmektedir” dedi. 

20 Temmuz 1936 Tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Türk Boğazlarında 164 Deniz Mili uzunluğundaki deniz ulaştırması amacıyla kullanılan koridordan uğraksız gemi geçişleri ile Türk Boğazları ve Karadeniz’in güvenliğini düzenlediğine değinen Ali Kurumahmut; Türkiye’nin gözetiminde hiçbir değişikliğe uğramadan 83 yıldır titizlikle uygulanan Sözleşmenin, Lozan Barış Andlaşması’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli ikinci siyasal anlaşması olduğunu ve ayrıca 20. Yüzyılın en önemli istikrar ve denge belgelerinden biri olarak kabul edildiğini söyledi. 

“Ortalama bekleme süresi 15 saat, tankerlerde 23 saat”

Ali Kurumahmut, Sözleşmenin, Boğazlarda denizden geçiş ve ulaşım özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacağı hükmü ile Türkiye’nin geçişi düzenleme yetkisi çerçevesinde gemi geçişleri düzenlenirken kılavuzluk ve römorkörcülüğün isteğe bağlı bırakıldığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Bununla birlikte seyir emniyeti ile can, mal, deniz ve çevre güvenliği gerekçeleriyle yapılan düzenlemeler ile son 3 yılda İstanbul Boğazında. Geçiş yapan gemilerin %51’i, 2019 yılında ise %55.6 sı kılavuz kaptan almıştır. 2019 yılında römorkör refakati alan gemi sayısı 3045 olmuştur. Son 3 yılın verilerine göre İstanbul Boğazından yılda ortalama 41731 gemi geçiş yapmaktadır. 2019 yılında 41112 gemi geçiş yapmış olup her bir geminin payına düşen ortalama bekleme süreleri 15 saate yaklaşmıştır. Bu değer tankerler genelinde 23 saat, 200 metre üstü tankerler için 35 saattir. Yılın belli dönemlerinde, İstanbul Boğazı Kuzey ve Güney demir yerlerinde gemiler günlerce geçiş yapmak için beklemektedir. Bu beklemeler neticesinde gemilerin işletme maliyetleri ile bekleme/gecikme maliyetleri ciddi rakamlara ulaşabilmektedir. Zaman zaman ağır deniz ve hava şartlarında yapılmak zorunda kalınan bu beklemeler neticesinde gemi kayıpları ve ciddi deniz kirliliği ve ölümler ile yaralanmalar yaşanmaktadır. Neticede bu beklemelerin bölgesel ve global deniz ticaretindeki ekonomik karşılığı büyük rakamlara ve önemli zaman kayıplarına tekabül etmektedir.”

“İkinci bir su yoluna ihtiyaç var”

Ekonomik kayıplar ve zaman kayıplarının tahammül edilemez olduğu durumlarda ikinci bir su yoluna, alternatif seçimlik bir yola ihtiyacın zaruret düzeyinde olduğuna dikkat çeken Ali Kurumahmut, coğrafi konumu, fiziki yapısı ve sui generis özellikleri ile dünyada eşi benzeri olmayan bir su yolu ve nadide bir yapı olan İstanbul Boğazı’nın,  "bir yangın merdivenine" ihtiyacı olduğunu belirtti. Kurumahmut, şöyle devam etti: 

“Son 15 yılda İstanbul Boğazından geçiş yapan gemi sayısında yaklaşık %25’lik azalma olmasına rağmen taşınan toplam yük miktarında yaklaşık %50’lik, taşınan tehlikeli yük miktarında ise %12’lik artış meydana gelmiştir. Geçiş yapan gemi boyları ve tonajları ciddi manada artmış, tehlikenin boyutları çok büyümüştür.”

“Yerleşme oranı diğer boğazların çok üzerinde”

Ali Kurumahmut, İstanbul Boğazı gibi uluslararası deniz ulaştırması amacıyla kullanılan başlıca su yolları olan Süveyş Kanalı, Kiel Kanalı, Danimarka Boğazları, Cebelitarık Boğazı ve Magellan Boğazı’nın etrafındaki yerleşim yerlerinin toplam nüfusunun yaklaşık beş katı kadar insanın İstanbul’da yaşadığını söyleyerek, şöyle devam etti: 

“İstanbul Boğazı yükünü fazlasıyla almış olup deniz ticaretindeki gelişmeler ile bölgesel ve küresel deniz ulaştırmasının orta ve uzun vadeli beklentilerine cevap verememekte, emniyet ve güvenlik riskleri alınan tüm tedbirlere rağmen her geçen gün artmaktadır. “

“Doğal suyolları ile insan yapısı kanallar farklı”

“Boğazların doğal suyolları olması özelliği onları insan yapısı olan kanallardan ayırır. Boğazlardan farklı olarak deniz ulaştırması amacıyla kullanılan ve kıyıdaş devletin egemenliği altında bulunan kıyılardan geçiş, aksine bir uluslararası düzenleme yok ise, özel hukuksal rejimleri çerçevesinde ve kanala egemen olan devletin yetkilerine herhangi bir sınırlama getirilmeden, egemen devletin ulusal hukukuna göre yapılabilmektedir” diyen Ali Kurumahmut, şunları ifade etti: 
“Türkiye’nin egemenliği altında bulunan bir ülke kesiminde inşa edilecek olan kanal İstanbul üzerinde Türkiye’nin yasama, yürütme ve yargı yetkileri tam olup, Kanal İstanbul geçişlerinin Türk Ulusal Hukukuna göre düzenleneceği konusunda bir tereddüt yoktur. Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında İstanbul Boğazından yapılmaya devam edecek olan uğraksız geçişleri engellemeyeceği gibi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi de Kanal İstanbul’un önünde bir engel değildir”
Kanal İstanbul’dan suyun akması ve gemilerin yüzmeye başlaması durumunda İstanbul Boğazından geçişlerin kuşkusuz devam edceğini ifade eden Ali Kurumahmut, Kanal İstanbul geçişi yapacak her geminin İstanbul Boğazı’nın yükünü hafifleteceğini ve seyir emniyeti ile can, mal, deniz ve çevre güvenliğinden sağlanacak kazanımların daha da önemli olacağını vurguladı. 

“Kanal İstanbul Karadeniz’in hukuki statüsünde değişiklik meydana getirmemeli”

Türk Hükümetinin Kanal İstanbul yoluyla Karadeniz’e çıkacak kıyıdaş olmayan devletlere ait savaş gemileri için sınıf, tonaj ve süre sınırlamalarının, diğer bir ifade ile Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile düzenlenen Karadeniz’e ilişkin sınırlamaların ve Karadeniz güvenliğinin sıkı bir takipçisi olması gerektiğinin altını çizen Ali Kurumahmut, şöyle devam etti:
“Sınıf, tonaj ve süre sınırlamasına ilişkin tutulmakta olan kayıtlara Kanal İstanbul yoluyla Karadeniz’e giriş çıkış yapan savaş gemileri dahil edilmeli, akit devletlerin Ankara’daki temsilciliklerine bu bilgiler de verilmeli, Kanal İstanbul geçişleri Karadeniz’in hukuki statüsünde değişiklik meydana getirmemelidir. Uluslararası hukuka göre yargı bağışıklığı olan savaş gemilerinin bayrak devletinin Kanal İstanbul geçiş talepleri karşılıksız bırakılmamalı, akit devletlerin Ankara’daki temsilcilikleri bu taleplerden haberdar edilmelidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin lafzına ve ruhuna aykırı olmayan Kanal İstanbul projesi bölgesel ve küresel denşiz ticaretinin gelişmesine ve Türkiye’nin deniz ulaştırması pastasından hak ettiği payı almasına önemli katkı sağlayacaktır.”

Prof. Afyoncu’dan Ali Kurumahmut’a plaket

Konferanstan sonra gerçekleşen soru-cevap bölümünün ardından Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.  Erhan Afyoncu tarafından Ali Kurumahmut’a plaket takdimi yapıldı. Plaket takdiminde bir konuşma yapan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, “Ali Kurumahmut, hiç gündemde yokken Ege Denizindeki kayalıklarla ilgili Türkiye’nin hakları olduğunu ilk ortaya koyan, bu işe kafa yoran ve gönül veren bir kişidir. Ülkemizde böyle gönül insanlarına ihtiyaç vardır” dedi.

Editör: TE Bilişim