Değerli denizciler ve deniz sever dostlar;Zaman zaman bu köşede sizlerle birlikte olacağız. Denizciliğin teknik yönlerine kaçmadan; dünyada ve ülkemizde olup bitenlerden gözümüze takılanları sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Denizcilikle ilgili olayları ir

Değerli denizciler ve deniz sever dostlar;

Zaman zaman bu köşede sizlerle birlikte olacağız. Denizciliğin teknik yönlerine kaçmadan; dünyada ve ülkemizde olup bitenlerden gözümüze takılanları sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Denizcilikle ilgili olayları irdeleyerek; inceleyerek sizlerle birlikte bir bakış açısı yakalamaya çalışacağız.

Denizcilik uluslar arası bir sektör olduğu için bizde olan bitenler dış ülkeleri; onlarda olup bitenler de bizleri çok yakından ilgilendiriyor. Zaten bu amaçla denizciliğin ortak bir karar alma mekanizması var; bir Birleşmiş Milletler örgütü olan Uluslar arası Denizcilik Örgütü; güvenlik, emniyet ve deniz çevresinin korunması alanlarında denizciliği yöneten kural ve standartları oluşturuyor ve geliştiriyor. Zaman zaman orada olup bitenlerle ilgili de sizlerle sade bir dille görüşlerimi paylaşmaya çalışacağım.

Boğazlar artık kurtuluyor mu?

Rusya’nın yıllık 230 milyon ton’luk ihracatıyla dünyanın Suudi Arabistan’dan sonra en büyük ikinci petrol ihracatçısı olması; bizleri de yakından ilgilendiriyor. Çünkü Rusya bu petrolü Türk Boğazlarından başka hiçbir yolla büyük tankerleri kullanarak batı pazarlarına ulaştıramıyor. Rusya’nın batıya  petrol ihracatında kullandığı üç güzergah var. Ya Primorsk, Ventspils ve Butinge terminallerini kullanarak Baltık Denizi yoluyla ihraç edecek; ya Murmansk limanı aracılığıyla daha kuzeyden; Barents denizinden Kuzey denizi Rotası’nı kullanarak ihraç edecek; ya da Karadeniz’deki modern terminali Novorossiysk’den yüklediği tankerlerle Türk Boğazlarından geçirerek dünya pazarlarına ulaştıracak. Barents’de ancak 4-5 ay iş yapılıyor sonra buzlanma nedeniyle iş yapılamıyor. Baltık Denizinde derinlik sınırlaması yüzünden büyük tankerler giremiyor. Çok fazla sayıda küçük tankerin girmesi de Rusya’nın başını Baltık ülkeleri ile derde sokmuş durumda. Geriye bir tek Türk Boğazları kalıyor. Bir de eğer olursa by-pass boru hattı projeleri.

İşte böyle petrolü var ihraç edemiyor durumundaki Rusya’ya bir darbe de AB’den geldi. Geçtiğimiz hafta AB’nin IMO’su olarak bilinen Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı’nın başkanı; Willem de Ruiter; bir açıklama yaparak; Rusya’nın petrol ihraç ettiği bu üç güzergahın da Batı’nın deniz çevresi; can ve mal güvenliği için tehdit oluşturduğunu ve petrol taşıyan tankerlere  daha sıkı kurallar getireceklerini açıkladı. 

Bu arada önemli bir şey daha söyledi EMSA Başkanı. AB sahil şeridine 4 noktada yüksek kapasiteli petrol temizleme gemileri yerleştireceklerini söyledi. Bu iş için Brüksel2in 20 milyon Euro ayırması bekleniyor.

EMSA’nın bu açıklamasıyla Türkiye’nin eli daha da güçlenmiş oluyor. Daha 1996’larda karşımızda “Türk Boğazlarından tankerler geçecek, Türkiye karışamaz” diyen güçlü bir ittifak vardı. Anlaşılan çok kısa zamanda çok büyük mesafeler kat edildi. Ancak rehavete kapılmayalım; çünkü halen Boğazlarımızdan 150 milyon ton petrol geçiyor. Murmansk’tan ise ancak 3 milyon ton!

Saroz Körfezi’ne Boru Hattı Olmasın!

Orta Asya ve Hazar Denizi petrolleri bölgeden çıkamıyor. Boru hatları biraz pahalı bir çözüm olsa da başka çaresi yok. Ancak boru hatları da masum değil.  İstatistikler boru hatlarının gerek çevre kirliliği, gerekse kaza sonucu ölüm ve yaralanmalarda tankerlerden çok da aşağı kalır yanı olmadığını gösteriyor.

Bu yılın başlarından beri gündemde bir de Kıyıköy’den Saroz Körfezi’ne uzanacak Trans-Trakya boru hattı projesi var. Eğer Rusya’nın lideri Vladimir Putin; rehine krizi nedeniyle Türkiye ziyaretini ertelememiş olsa idi; masadaki en önemli konular Trans-Trakya petrol boru hattı ve İsrail’e kadar uzanacak olan Mavi Akım doğal gaz hattı olacaktı.

193 Kilometrelik Trans-Trakya petrol boru hattının Kıyıköy-İbrikbaba arasında inşa edilmesi planlanıyor. Projenin maliyetinin 913 Milyon ABD Doları olması ve 60 milyon ton yıllık taşıma kapasitesi olması bekleniyor. Bu projenin Boğazların üzerindeki petrol yükünü azaltacağı söyleniyor. Ancak ne var ki; Kıyıköy-İbrikbaba projesi Boğazlara alternatif olmaktan çok; bizzat kendisi bir alternatife muhtaç durumda gözüküyor.

Bana kalırsa;  Saroz körfezi’ne boru hattı olsun yoksa petrol Boğazlar’dan geçer diye Marmara Bölgesi insanını kırk katır mı, kırk satır mı tercihine zorlamak haksızlık.  Bizim Ceyhan’da zaten boru hattı terminalimiz var. Petrol boru hatları Karadeniz’in doğusundan buraya uzansın. Maliyet biraz daha yüksek mi olur, her ne olursa; artık onu da petrolü ihraç edecek olanlar düşünsün.


Türk Gemilerinin durumu iyiye gidiyor…

Daha iki yıl öncesine kadar Türk Bayraklı gemiler tabiri caizse Edirne’den öteye geçemez durumdalardı. Yabancı limanlarda eksikliklerinden dolayı tutulan gemiler yüzünden Türk bayrağı kara listeye alınmıştı. Kazara iyi durumdaki bir gemimiz de yabancı limana gitse; kontrol uzmanları ilk bizim gemimize geliyor; biraz da abartarak, adeta “bir eksik bulmadan” gemiden çıkmıyorlardı. Adı çıkmış dokuza, inmez sekize durumu; tam olarak Avrupa limanlarına giden Türk gemilerine uyuyordu.

Ancak… Son zamanlarda bu makûs talihimiz değişmeye başladı. Gerek Deniz Ticaret Odası’nın kararlı tutumu; sektörü ve üyelerini aydınlatması, yurtdışı ilişkilerle seminerler düzenleyerek iyi niyetini ortaya koyması; gerekse Müsteşar İsmet Yılmaz’ın destekleyici girişimleri ile; Türk Bayraklı gemilerin tutulma oranı %35 lerden %10’lara düşmüş durumda. Bu arada geçtiğimiz hafta AB Komisyonu; limanlarına girmesini yasakladığı gemilerin listesini yayınladı. Bu listede bilindiği gibi 2 yıllık süre içerisinde 2 defadan fazla AB limanlarında tutulmuş gemiler yer alıyor. Listede görüldüğü kadarıyla şu anda AB Limanlarına girişi yasak 7 adet gemi var ve bunlardan sadece 1 tanesi Türk gemisi. Listenin geriye kalanını 3 gemi ile St. Vincent; 1 gemi ile Panama; 1 Gemi ile Suriye ve 1 Gemi ile Bolivya oluşturuyor. Bu liste tabii liman devleti kontrol sonuçlarını tam yansıtmıyor. Yakında yayınlandığında orada da düşük bir oran görmeyi bekliyoruz.

M/V ULLA Çıkarılacak; ama nasıl?

İspanya’daki termik santrallerin 2000  tonluk toksik atığı ambarlarında yüklü olduğu halde 2000 yılının Mayıs ayından beri İskenderun limanında bekleyen ULLA adlı gemi; “battı”. Şimdi de çıkartılması gerekiyor. Gerekiyor da; bu nasıl yapılacak? Gemi zaten derme-çatma bir gemi. Yaklaşık 40 metrede batmış.  En küçük harekette toz halindeki yük denize karışır.

Rusya’nın nükleer denizaltısı Kursk Kuzey Denizinde 108 metrede battığında; Hollanda’nın meşhur Smith firmasının başını çektiği bir konsorsiyum tarafından 70 milyon dolarlık bir operasyonla su yüzeyine çıkartılmış ve sahile çekilmişti. Orada da nükleer reaktörlerin zarar görmesi söz konusu idi. Bakalım Ulla nasıl çıkartılacak? Çevreci örgütlere büyük iş düşüyor.